*

  • parali egitim oldugu surece imkansiz olan sey.
  • "fırsat eşitsizliği artık tur atlayarak fırsatlıların bile eşit olmadığı bir hal almış. " ayça şen
    http://www.radikal.com.tr/….php?ek=cts&haberno=5964
  • eğer insanların hayattaki başarıları sosyal sınıflarına, sahip oldukları kültüre, cinsiyetlerine veya etnik kökenlerine göre belirleniyorsa eğitimde fırsat eşitliği yok demektir. eğer kişinin hayattaki başarısı yetenek ve zekasına bağlıysa var demektir.

    kişi başına 2 dayı düşen ülkelerde olmayan eşitlik.
  • insanın üzerinde çok uzun konuşabileceği, ülke için belki de en önemli konu başlığı.

    http://www.achmeth.blogspot.com/…rsat-esitligi.html
  • cumhuriyetın en temel kazanımıydı.
  • dünya üzerinde imkansız olan bir şey sadece türkiye'ye özgü bir olay değildir.
  • herkesin dertli oldugu konu. tum dunyada boyledir herhalde. zaten eger egitimde esitlik olsaydi zenginlerin daha zengin fakirlerin daha fakir oldugu guzel dunyamizin aslinda o kadar da guzel olmadigi, hatta guzel bir dunyanin olmadigi rahatca gorulurdu. dolayisiyla su cikiyor, herkes daha iyi yasamak icin savasmali, buna silahsizlandirip saldirma da dahil. oyleyse ya sansimizin yardimiyla ve sarsilmaz inancimizla yola cikiyor ve kucucuk bir toplulugun icine giriyoruz ve nitelikli egitim aliyoruz ya da ikisinin ortasiysak da gunu gelince egitimde adaletin aslinda hic olmadigini savunmaya devam ederek hersey gibi unutuyoruz .
    aslinda iyi egitim alan, sosyal, akademik , sportif vs. insanlarin yetistirdigi insanlar da oldukca sanslilar. cunku egitimli insan demek, bircoklarina gore daha farkinda olmak demek, gorusleri olumlu anlamda bir farklilik icermiyor olabilir, ama en azindan olumlu olma sansi var ve bunu kullanabilmesi ve bir ebeveyn olarak belirli bir zamana kadar surecek olan sorumluluklarini gayet guzel sekilde yerine getirebilmesi demek olacagindan onemli olcude gelecege bir katki demek.

    egitimde esitlik diyen insanlarin bircogu, ellerindeki imkanlari kullanmamanin yaninda, kendilerini herhangi bir yonde gelistirme veya bir hobi edinme arayisinda da olmuyorlar. bu kesinlikle cok rahatsiz edici ve hayati bir durum. cunku carpik bir egitim duzeninde, bir noktada yonlendirilmesi gereken insanlar icin en onemli katkiyi bizzat bizim verecegimiz gayet acik. o halde, biz kendimizi yetistirmeye ne kadar cabaliyoruz sorusunu sormaliyiz. ondan sonra bu egitim adaletsiz kabullenisini dillendirmeliyiz. tabi bu imkanlari dahilinde kendini gelistirmeye cabalayan birey icin gecerli degil. o hakli ve aslinda gercekten farkinda, ve buyuk bir tatminsizlik yasiyor olmali.

    ozellikle internetin yayginlasmasiyla tam bu amaclanmasa da egitimdeki bu duzene de karsi koyan cesitli internet siteleri ve gonullu insanlar, emek verip daha cok kisiye ulasabiliyor. ama zaten en acimasiz dagilimin rastgeldigi kirsalda yasayan insanlar icin yine de bir bilgisayar bulunsa da genellikle internete giris buyuk bir masraf.
    egitimde firsat esitligine inanmayanlar olarak bireysel olarak neler yabiliriz, ozellikle bizim ulkeye hitap edecek sekilde diye dusununce:

    -materyal yardimlari,
    -gonullu dersler vermek,(bagli oldugunuz muhtarliklara ilan birakarak cok guzel yardimlarda bulunabilirsiniz, hicbir seyde iyi olmadiginizi dusunuyorsaniz bari gittiginiz yolu, hatalarinizi, cevrenizde deneyip basaranlari anlatin, onlarin hedeflerini goz onune tutmalarini saglar.)
    -bu konuda devlet politikalarini bireysel olarak takip etmek, sorgulamak,dilekcelerle oneri, itiraz,sikayet.
    -okuyorsaniz sistemin eksik yonlerini, mezunsaniz mezun dernegini aktiflestirmek, onerilerde bulunmak,
    -calistiginiz kurumda burslar konusunda yapilabiliryorsa baski,
    -yardim kuruluslarinin sosyal medya ve mail gruplarina abone olarak, bir kere yardim ettik mi daha cok yardim edebilecegimizin farkina ve tadina varabiliriz gibi cogaltilabilir.
  • ancak ve ancak herkesi en tepede eşitleyebiliyorsan söz konusu olmalı. yoksa ”şunlar öğrenemiyor, o zaman bunlar da öğrenemesin” şeklinde herkesi en aşağıda eşitlemeye kalkarsan ülkenin burnunun asla doğrulmamasını garanti edersin.
    bu nedenle eğitimde fırsat eşitliği hedefleniyorsa, bazılarının daha iyi eğitim almasını sağlayan fırsatları ortadan kaldırmak yerine, diğerlerinin geride kalmasına neden olan sorunları çözmeye çalışmalı.
  • bu tabirin kullanıldığı en komik bağlam, 2000'lerin başında okulların açıldığı sıralar sabah gazetesinin verdiği plastik kalem kutusunun içindeki kalem, silgi ve kalemtıraştı. silgiyi hiçbir şey yapmadan beyaz sayfaya sürsen mucizevi bir şekilde karalıyordu. muhtemelen bir ev terliğinin tabanı veya prezervatif, o silgiden daha iyi bir silgi olurdu. kalem leş gibi nemli tahta kokardı. üstünde çince bi şeyler, yazardı ve çinlilerin o her yere çizdikleri çizgifilm figürlerinden olurdu. normalde her öğrenci kurşun kalem yemiştir sanıyorum. ben bir kere o kalemi ısırmıştım ve nerdeyse kusacaktım. öyle iğrenç bir koku, tat, yabışganlık... iğrenç bi şeydi ya. diyetine hiç dikkat etmeyen biri terli götüne sokup orada 1 gün bekletmiş gibiydi kalemin hali.

    o dönem, babamın bir arkadaşının kızı, yaşadığı şehrin dışında, bizim yaşadığımız yerde bir okul kazandığı için (kazandığı okul da kız meslek lisesi. sanki bize sen benua amınakoyim. yer değiştirdiğine değmez) bizim evde kalıyordu. ben orta 1'deydim o sıralar. bu gerizekalı, sanırım ilgi çekmek için, kalemtıraşların bıçağını söküp kollarına faça atardı kendi deyimiyle. ulan faça zaten yüzden (faccia) geliyor. koluna faça atman teknik olarak mümkün değil. neyse efendim, gazetenin verdiği kalemtıraşın bıçağıyla bu kız kolunu bile kesememişti. kalemleri zaten sivreltmemesini siktir et, kendini kesmeye son derece istekli bir salağın derisini bile kesememişti.

    geçende memlekete gittiğimde bir dolapta buldum bu kalem kutusunu. annem dikiş kutusu gibi bi şey haline getirmişti. sağına soluna baktım, made in china yazıyordu ama ce işareti yoktu. muhtemelen sağlığa da zararlıydı. sabah gazetesi ise bunu verirken bağıra çağıra reklamını yapmıştı "işte eğitimde fırsat eşitliği" diye. masif ahşap kapılı tripleks müstakil evinden çıkıp, sırtında çantayla babasının son model arabasına binmek üzereyken son anda annesi tarafından durdurulan bi çocuk vardı reklamında. annesi plastik kalem kutusunu çocuğun çantasına koyuyordu. biz o zaman oradaki altmetni çözecek dekoderlere sahip değildik ama sonradan hatırladığımda anladım ki, buradaki fırsat eşitliği, çocuğun 1 günlüğüne fakir öğrenci olmasıymış. yoksa o çocuk nerden bilsin ahır gibi kokan, grafiti kırık kurşun kalemi?

    nasıl büyük utanmazlık... insan utanır lan reklam için stüdyoya girip "işte eğitimde fırsat eşitliği" diye haykırmaya. o kalemin kokusu burnuma geldi yemin ederim. ne pis, ne iğrenç bi şeydi o. 1 kere sivreltemeden paramparça olurdu. tam "aha sivrelttim" diye sevinirken tık diye düşerdi siktiğimin ucu. o leş gibi nemli tahta kokusu, üstündeki pembe silginin çevresindeki, dişlenmekten iflahı sikilmiş metalimsi yapı, üstündeki soluk renkli ve boyaları çizgilerinin dışına basılmış çinli karikatürleri, hiçbir keskinliği olmayan paslı bir demirin plastiğe vidalanmasıyla elde edilmiş kalemtıraş, o yarrak gibi silgi... allah varsa beterinden saklasın.
hesabın var mı? giriş yap