• ing. ikinci elden edinilmiş bilgi, dedikodu.
  • (bkz: hear say)
  • hukukta bir de kurali vardır bu kavramın:
    hearsay kuralı, mahkeme dışında verilen yazılı ya da sözlü beyanın -üçüncü bir kişinin dolaylı bir ifadesi söz konusu olduğu için- delil olarak kullanılmasının yasak olmasıdır.
  • 1986 senesinde kaydedilmiş, 1987 yılı ortasında piyasaya sürülmüş alexander o'neal albümü. albümün prodüktörlüğünü jimmy jam terry lewis yapmış, janet ablanın control albümünün getirdiği başarıyla zirvede oldukları bir dönemde çıkardıkları en iyi işlerden biri olmuştu. ve bunun sonucunda tabi ki milyonlar satmış, özellikle ingiltere'de çok yüksek satış rakamlarına ulaşmıştı. bu boşsuz albümden hatırımda kalanlar ,criticize'ı ilk defa ablamın yurtdışından getirdiği toplama bir kasette * duymam, bu albümden sonra alexander o'neal'in ingiltere'deki popülerlik oranının artması ve o zamanlar bağdat caddesi taraflarını new york zannetmemden ötürü alexander o'neal'in oralarda yaşadığını düşünmem gibi gerekli ve gereksiz detaylardır.

    1. what can i say to make you love me
    2. hearsay
    3. the lovers
    4. fake
    5. criticize
    6. never knew love like this
    7. sunshine
    8. crying overtime
    9. when the party's over

    parçanın 20. yılı şerefine ferhat güzel abimiz 2007'de albümü yeni baştan yorumlamış, minneapolis funk ile f funk*bir güzel harmanlamıştır.

    1. lov daha ne diyem beni sevmen için gıı (yine gözdesin)
    2. lanet olsun nere gitsem dedikodu
    3. sevenler ayrılmasın (feat. yusuf harputlu)
    4. sahte avrat (beddualara gelesin)
    5. hep eleştiri hep eleştiri yetti lov (12" g-funk mix)
    6. iki gözüm önüme aksın aşkı böyle bilmezdim (dj bedirhan's slow jam mix)
    7. plajda güneşlenirken (kızlar kızlar) (ragga mix by esenyurtlu belalı)
    8. lov ağlaya ağlaya derbeder oldum (aşkısı) (uzun hava mix)
    9. sıra gecesi sonrası (derdo)

    bonus track:
    10. çiftlik uzun hava (theme from ünlüler çiftliği) (feat. yalçın çakır of acı umut)

    *
  • bir gün bir adam sokrates’e: “arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” der. sokrates: “bir dakika bekle” diye cevap verir ve devam eder: “bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. buna üçlü filtre testi deniyor”. adam merakla: “üçlü filtre?” diye sorar. “doğru” diye devam eder sokrates. “benimle arkadaşın hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek iyi bir fikir olabilir. bu ona üçlü filtre dememin sebebi. birinci filtre: “gerçek filtresi. bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam olarak gerçek olduğundan emin misin?” adam: “hayır, aslında bunu sadece duydum.” “tamam” der, “öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun… şimdi ikinci filtreyi deneyelim, yani iyilik filtresini. arkadaşın hakkında bana söylemek istediğin şey iyi bir şey mi?” diye sorar sokrates. adam sokrates’e: “hayır, tam tersi” diye cevap verir. sokrates: “öyleyse onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı. işe yararlılık filtresi; bana arkadaşın hakkında söyleyeceğin şey benim için yararlı mı?” diye sorar. adam şaşırarak: “hayır! gerçekten de değil!” sokrates: “iyi o zaman. eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse ve yararlı değilse, bana niye söyleyesin ki!” der.
  • (bkz: heresy) (bkz: hearse)
  • i hear someone say
hesabın var mı? giriş yap