• türk bilim dünyasında çırpınan master ve doktora öğrencilerinin araştırmalarının belirli bölümlerini yurtdışında yapma zorunluğu koyan kıymetli idarecilerimizin konuyu hoşlaştırmak adına kullandıkları ingilzce terimdir.

    burada bir halt olmaz gidin yurtdışında işlerinizi yapın gelin demek gibi bir lüksleri olmadığı için böyle süslü bir biçimde sizi –kendi yerlerini sağlamlaştırmak için bile olabilir- gönderirler.
    gönderilen doktorant kişisi ;

    - ‘ulan devlete bir faydam dokunsun’ der ve brookhaven national laboratory’e üstün çabaları ile kabul edilir. orada binbir çeşit antik kuntin projede gece gündüz çalışıp bilimin sınırlarında dolaştıktan sonra güle oynaya, görevini de yerine getirmiş olmanın keyfi ile yerine döner. doktorası bitmiştir belki de.

    hocaları ‘bekle oğlum’ derler. ‘bekle biz seni belki alırız. siz istediğiniz üniversitelerde eğitim görebilirsiniz, bak sizden önce kovduklarımızdan biri mit’de doktora sonrası çalışıyor, öteki sabancı üniversitesinde yard. doç, beri ki epfl’de. ama buraya girmek kolay değil, al sana bir oda verdik orada takıl.’

    aşkla ve heyecanla size verilen odanın içine iki masa bir sandalye istemekle başlarsınız ve önce bina amirine bir şişe rakı alırsınız. işte o rakıyı alınca o inbreeding’midir ne karın ağrısıdır biter.

    memleketin bilimsel politikaları üzerine duvar örmüş, hiç bir kriter ve zorlanma altında olmadan atanmış bir kısım memur taifesinin yarattığı gerizekalı baskılar altında ezilir, kadro bulamayacağınız için üzülürsünüz.
    ya almazlarsa? tamam lan ne olabilir ki, almazlarsa dünyanın en saygın akademilerinde kendinize yer bulabilir, sadece bilim yapmanın keyfini sürebilirsiniz.

    memleket ilim ve fen ile yükselecek buna şüphe yok. ancak oturdukları masif mobilyalı odalardan, son sistem bilgisayarlar ile internete girip oradan kriter aramaklayan akademik personel ile olmaz bu iş efendiler. sahaya inmeden, kendi toplum ve üniversite yapınızı tanımadan kriter yazabilmek mümkün değildir. yazılsa da böyle at yarrağında kelebek gibi olur işte.

    şimdi gidin bi çay koyun, uzanın geliyorum.

    mühim not:
    yazıda adı geçen kurumlar ve adı olmayan doktorant hayalden mahsüldür. gerçeğini bulamazsınız. gerçek türk doktorantı hocasının ardından böyle konuşmaz. sistemi böyle eleştirmez. prof. olunca emekliliğin başladığını, yatış yapma zamanı olduğunu bilir. ha çocuğum.
  • odtü ve boğaziçinde olabildiğince katı bir şekilde, itü'de ise biraz daha sulandırılmış hali uygulanan, üniversitelerin öğretim kadrosunda çeşitliliği arttırmak adına kendi doktora mezunlarını öğretim kadrosuna almazdan önce başka bir üniversitede en az iki yıl çalışma şartı araması durumu
  • gerçek anlamda bir biyoloji bilimi terimidir; yukarıdaki gibi asıl anlamı akademik dünyada kullanılan bir jargon değildir.

    anlamı birbirlerine genetik olarak çok yakın akraba bireylerin çiftleşmesi ve yeni bireyler oluşturması durumudur. namı diğer ülkemizde en yaygın örneği kuzen evliliğidir ,yani teyzenin, amcanın, dayının, halanın kızına,oğluna hallenmektir. bu durumu normal karşılayan gavatların sayısı da ülkemizde az değildir.
  • şu an akademik ilanlarda alınacak kişinin adını vermiyorlar; ama o kadar iyi tarif ediyorlar ki, ikinci bir kişinin oraya müracaat etmesi mümkün değil. kayırmacılık, nepotizm veya iltimas geçme bu ülkenin en ciddi sorunlarından biri olmaya devam ediyor.

    uygulanabildiği kadarıyla kendi üniversitesinde yetişen kişiyi işe almama (yani inbreeding'e izin vermeme) akademideki kayırmacılığı ortadan kaldıracak bir çözümlerden biridir.
  • kanunen yasaklanmalı . sonuçlarını bir ömür boyu günahsız insanlar çekiyor.
  • akademinin, genetik bilimlerin terminolojisinden faydalanarak, "kendi içimizde azalarak çoğalmayalım, var git bize değişik varyasyonlar getir, çeşitlilik olsun, çeşitlilik iyidir" deme şekli.
    şüphesiz ki talip olduğunuz kadro için “başka birine daha önceden sözü verildi” ibaresinin yanında daha telkin edici bir yanı var. ancak ben “sözü verilmiş” ibaresini söyleyebilme özgüvenine hayran kalmıştım, küçük bir şok. cızzzzt. gerçeğin kendini ortaya atıvermesi gündelik hayatta çok karşılaşılan bir durum değildi zira, keşke bir fotoğrafını çekeydim, bi imzasını alaydım, bir şey yapaydım ama gücüm yetmedi. ısrar etmedim. dediğim gibi özgüveni yüksek, kendinden emin bir tavırla tüm o kriterlerin, sınavların, referansların küçük bir oyun olduğunun yüzünüze karşı söylenmesi, "bizim oyun, bizim kural" demesi. işte kendi aralarında oynamak en güzeli onlar için ama yine de istemediklerini göndermek için de bir kapıyı hafif aralık bırakmak lazım diyolar. iste o kapı da bu.

    genetik inbreeding bakmaya gelmiştim, ondan da bahsedelim:
    canlılardan bahsederken belli bir grup adına konuşuyoruzdur genelde, bu grup için de popülasyon terimini kullanırız. canlıların yaşamlarını sürdürdükleri doğal habitatlarının zarar görmesi nedeniyle popülasyonları küçülür, daha az sayıda ve daha zorlu çevre koşullarında yaşamak durumunda kalan bu canlılar tüm bunlar yetmezmiş gibi, daha az sayıda kalmış olmanın getirdiği ek bazı sorunlarla da cebelleşmek durumunda bulurlar kendilerini, bunlardır biri de genetik çeşitliliklerinin ve dolayısıyla çevresel değişkenlere cevap verebilme özelliklerinin azalmalarına sebep olan inbreeding dediğimiz hadise. yani zaten sayınız az, çiftleşme olasılığınız düşük, çifleşseniz de az sayıda kombinasyon yapabiliyorsunuz ve sonuç olarak popülasyon genelinde genetik homojenlik giderek artıyor, arttıkça çeşitlilik daha da azalıyor, o azaldıkça sayınız daha da düşüyor ve loopa girmiş oluyorsunuz. kısmetse en kısa zamanda sizi yerler.
hesabın var mı? giriş yap