*

  • bir cok ulkede bestseller olan. ulkemizde yeni yeni ke$fedilmeye ba$lanan kitap. 29 dilde, 40'tan fazla ulkede yayimlanmi$.
  • hakkında çıkan bir haber için
    (bkz: http://www.hurriyet.com.tr/…cd/12707395.asp?gid=285)
  • "yüz binler satan" kitabın hikayesini bir de ezgi başaran'dan dinleyelim.
    http://www.hurriyet.com.tr/…2887668.asp?yazarid=341
  • timaş'ın kitaplarını alırken kırk kere düşünmemiz gerektiğini ortaya çıkaran pazarlamanın sorumlusu kitap.
  • tasavvufun azaltılmış doktor muayenesidir.
  • cumartesi günü, alkım kitabevi'nin vitrinlerindeki boy boy ilanları sayesinde adını öğrenmemin akabinde, dün hürriyet gazetesinde, hakkında yazılmış bir yazıyı okuma fırsatı buldum.
    kanunu kuralı geçtim... yayıncısının, etik olarak, köküne kadar yalnış davrandığını düşündüğüm kitaptır.
    "uluslararası best seller" ibaresini, ilanlara nasıl eklediklerine, hangi kriterleri (ki kriteri falan da yoktur bu işin; yayınlandığı listeleri sunup, kapatırsın herkesin ağzını) göz önünde bulundurduklarını, ivedi bir şekilde açıklamaları farz olmuştur artık.
  • kitapçılarda dolaşırken neredeyse hepsinde insan boyutlarındaki afişlerini ve çok satanlar raflarında ancak uzanarak alınabilecek yükseklerde olduğunu görünce merak edip okuduğum fakat tamamen iyi bir pazarlama stratejisinin ürünü olduğunu düşündüğüm kitap. aslında kitabı merak edip okumamın sebebi üzerinde küçük prens ve simyacı'ya atıfta bulunularak yazılmış yazıydı. bir sürü ülkede bestseller olmuş ve birçok dile çevrildiğini görünce daha da çok merak ederek okudum fakat açıkçası söylemeliyim ki tamamen hayal kırıklığıydı. nerede kitaplıkta duran küçük prens, nerede kapağında “türkler’in küçük prensi” olarak nitelendirilmiş bu kitap diye düşünmedim değil. keşke kitabın üzerinde bu şekilde anlatıp beklentileri bu kadar yüksek tutmasaydılar da biz de kitap hakkında okuyucu olarak "yeni bir kitap, şurası güzel, şurası kötü" diyebilseydik. kitabın önünde, arkasında o kadar iddialı cümlelerle okuyucu önüne çıktıklarına göre demek ki kitap hakkında yapılabilecek iddialı eleştirileri de göze almışlardır diye düşünüyorum ve kitabın arkasında yazan kitabı öven cümlelerin sonuna “maalesef olmamış” ı da eklemelerini rica ediyorum.
  • yaz sonuna doğru sultanahmet meydanına bu kitabın bir standını kurdular, böyle gayet iddalı bir afişle. bizim turistlerde sordu durdu, bu nasıl bir kitaptır die. kitabı okumamış olan bir turist rehberi olan ben bu soruları çeşitli biçimlerde savsakladım ama en sonunda vicdanımın sesini dinleyip okuyım bari şu kitabı dedim. okudum, okurken eöhhh bu ne yaa, bitse de gitsek gibi iç seslerim bana eşlik etti. bi şekilde bence de olmamış bir kitap bu. çok zorlama gibi geldi bana. sadece son deyiş kısmını sevdim diyebilirm.yine de vaktiniz bolsa okuyun, ne de olsa okumak güzeldir.
    "kalbine düşürülen bir iz" demişti bahçıvan, "şu an silik ama zamanı gelince belirginleşecek"bunu çok sevdim işte.
  • konu güzel ancak anlatım çok zayıf. bu kadar sıradan cümleler yetmez bağlamaya efes'i, istanbul'u ve derin hissiyatları. roman içerisinde romanlara öykünme belki hoş olmuş ama biraz gönül alma biraz tebesüm ettirme dışında düşünülen tadı katmamış kanımca.

    güller ile ilgili bölümde sürekli , gül gül gül kelimeleri, ruhani anlam yüklenen özel durumların ve çiçeklerin yeterli kadar görkemli açıklananaması hayal kırıklığı yaratıyor okurda.

    pek çok habere konu olmasına vesile olan uluslararası en çok satanlar listesinde yer alması ise tam bir tartışma konusu. böyle bir genç yazara sahip olmanın verdiği gururu yaşayacağımı düşünüyordum kitaba başlarken, ancak bitirdikten sonra bu konu ile ilgili olan gazete haberine rastladım.

    üzüldüm. ama ümidimizi kırmıyoruz.
hesabın var mı? giriş yap