• "ben amerika'nın kırık kalbiyim" diyen zenci yazar.zencilerin boyunduruk altında yaşamaktan kurtulması uğrunda sesini yükselten blues şairi..

    karaların yeri neresi
    bu atlıkarıncada;
    binmek istiyorum,söyleyin bana
    güneyde bir kasabada
    beyazlarla karalar
    oturamaz yan yana
    güneyde trenlerde
    zenci vagonu ayrı,
    otobüste yerimiz en arkada
    ama atlıkarıncada
    yok ki arka sıra
    hangi ata bineyim
    benim derim kara
  • harlem renaissance'in en basta gelen isimlerinden biridir.
  • harlem

    what happens to a dream deferred?
    does it dry up
    like a raisin in the sun?
    or fester like a sore-
    and then run?
    does it stink like rotten meat?
    or crust and sugar over-
    like a syrupy sweet?

    maybe it just sags
    like a heavy load.

    or does it explode?

    diyerek olayi bitiren, her siirinde kaybedilmis umutlarin sesini duyabileceginiz sair. ozellikle bu siiri malcolm x ve savunduklariyla cok ozlestirilir. o bu siiri 1951 yilinda yazmis ve tukenmis umut 1965 yazinda los angeles'da the watts isyani ile patlamistir. o yaz baslayan isyanlar 1967'e kadar surmus ve bircok buyuksehri yakip yikmistir.
  • "winter moon"

    how thin and sharp is the moon tonight!
    how thin and sharp and ghostly white
    is the slim curved crook of the moon tonight!
  • şairin bir zenci kız için türkü adlı şiiri melih cevdet anday tarafından türkçeleştirilip orhan velinin çıkardığı yaprak dergisinin ilk sayısında ( 1 ocak 1949) yayımlanmıştır.
  • zenci

    ben bir zenciyim
    gecenin karanlıkları kadar siyahım
    afrika'nın derinlikleri kadar siyah

    ben esirim
    cesar eşiğini temiz tutmamı söyledi
    washington'un çizmelerini ben sildim.

    ben bir işçiydim
    benim elimin altında yükseldi o piramitler
    woolworth binasının harcını ben yaptım.

    ben şarkıcı idim
    cazı çıkaran ben
    afrika'dan georgia'ya kadar türküler yaktım.

    ben kurban edildim
    kongo'da ellerimi kesti belçikalılar
    texas'da gene beni linç ediyorlar.

    ben bir zenciyim
    gecenin karanlıkları kadar siyahım
    afrika'nın derinlikleri kadar.

    cev: mehmetcan koksal
  • hayat güzel

    nehir boyunca yürüdüm
    kıyısında oturdum
    düşünmeye çalıştım ama yapamadım
    bu yüzden suya atladım ve battım.

    bir keresinde yüzeye çıktım ve haykırdım!
    ikinci kerede feryat ettim!
    eğer su o kadar soğuk olmasaydı
    batabilir ve ölebilirdim.

    fakat o su soğuktu! pek soğuktu!

    asansöre bindim
    yeryüzünden onaltı kat yukarıya
    bebeğim geldi aklıma
    ve aşağıya atlamak geldi içimden.

    orada durdum ve haykırdım!
    orada durdum ve feryat ettim!
    eğer o kadar yüksekte olmasaydım
    atlayabilir ve ölebilirdim.

    fakat orası yüksekti! ne kadar da çok yüksekti!

    böylece hala burada sağ isem
    sanırım sağ kalmaya devam edebilirim,
    aşk için ölebilirdim
    ama yaşamak için doğdum.

    beni haykırırken duysanız da
    ve feryat ederken görseniz de
    öldüğümü görsen de tatlı bebeğim
    inatla yanında olacağım.

    hayat güzel! şarap kadar güzel! hayat güzel!
  • halkım

    gece güzeldir
    halkımın yüzleri gibi,

    yıldızlar güzeldir
    halkımın gözleri gibi,

    güneş de güzeldir;
    halkımın kökleri de.

    p.s. : "hepimiz zenciyiz..."
  • amerika amerika olsun yeniden

    amerika amerika olsun yeniden.
    döllensin yeniden o düş.
    hani öncü gelir ya düzlerden
    özgür bir yurt bulmak için yollara düşmüş…

    (amerika’nın görmedim amerika olduğunu ben.)

    amerika düşlerin düş geldiği düş olsun.
    o döllü döşlü sevgilerin civan ülkesi,
    ne kıral, ne tiran, sökmez olmuş o oyun,
    susa durduramazlar gayrı herkesi…

    (amerika’nın görmedim amerikalığını hiç.)

    ey, öyle bir yurt olsun ki benim yurdum
    boğmasınlar vatan-millet çelenklerine erkinliği,
    ama hakkı hak, özü özgür olsun,
    aldığımız her solukta duyalım eşitliği.

    (eşitlik nedir bilmedim ömrümde,
    ne de özgürlük gördüm bu “hürler ülkesi”nde.)

    karanlıkta ne homurdanıyorsun ulan?
    kimsin sen, yıldızlara balçık sıvıy’can?
    ben yoksul beyaz, iteklenip kazıklanmış,
    ben zenciyim, sırtımda köleliğin kırbaç izleri,
    ben toprağından koğulmuş kızılderili,
    ben boş bir umuda kapılanmış muhacir…
    nereye el attıysam, aynı kurt meseli,
    it ite, it kuyruğuna yesir…
    ben umut, ben hayat dolu delikanlı
    düşmüşüm bu kahrolası örümcek ağına:
    kâr, kazanç, haraç! hücum komşunun toprağına!
    altına hücum! hücum ekmeğine yoksulun!
    çalıştırıp adamı çökün gırtlağına!
    para vurun! parti vurun! adam vurun!

    ben rençberim, toprak elin toprağı,
    ben işçiyim, makineye kiralık,
    ben zenciyim, hepinizin uşağı,
    ben halkım, boynu bükük, bağrı yanık,
    o güzelim düşe rağmen aç, hâlâ şamar oğlanı…
    ah, öncüler, ben buyum işte,
    adam olamamış bir yurttaşınız,
    dikiş tutturamamış hiçbir işte!

    ama o yalvaç düşü gören de benim
    o eski dünya’da, daha bendeyken kırala,
    ne gerçek, ne güçlü, ne dişli bir düş görmüşüm,
    yerin kulağında çınlıyor yiğitlemeleri…
    amerika’da amerika diye bişey kaldıysa hâlâ,
    onun taşı, onun harcı, onun teri.
    bendim ya o erkeç denizleri aşan
    “yurdum” diyecek bir yurt bulmaya!
    bendim o sarp irlanda kıyısından,
    leh düzü ve ingiliz çayırından açılıp
    ve özgürlüğe doğru yelken açıp
    bendim gelen buraya
    bu “hürler ülkesi”ni kurmak için…
    hür mü dedin?

    hür mü dedin? kim? ben mi?
    ben mi hürüm? bu işsiz yığınlar mı hür?
    grev yaptığımızda kurşunlanan kardeşler,
    boğaz tokluğuna çalışanlar mı hür?...
    gördüğümüz bunca düşe,
    başardığımız bunca işe,
    okuduğumuz kitaplara,
    çağırdığımız türkülere,
    diktiğimiz ağaçlara,
    doğurduğumuz çocuklara,
    önerdiğimiz yasalara…
    ve emeğe eski karşılık,
    bu işsiz milyonlar mı hür?
    yeninin ekmeği bir düş,
    yeni dünya kuyusu’na
    belki o da düşmüştür…

    amerika, ah, bi amerika olsa yeniden!
    bulunup da bir türlü kurulamayan o ülke!
    ama kurulacak er geç o özgür olduğu yer herkesin,
    fakirin, yani zencinin, kızılderilinin,
    benim, yani amerika’yı bulan sizlerin
    kanıyla, canıyla inancıyla,
    ocakta kürek, donda sapan ve yanan yüreğiyle
    yüzyıllar önce bulduğu,
    yüzyıllardır hayalini kurduğu…
    kuracağız o yurdu!
    bu yıkım, bu kıyım, bu zalım gangster ecelinden,
    bu uğursuz, bu namussuz, bu uzun ellilerin elinden
    biz ki halkız, hakkımızı alalım!
    bu dağları, nehirleri, fabrikaları
    kurtaralım bu uçsuz bucaksız ovayı!
    bu yemyeşil, bu cânım topraklar üstünde
    kuralım yeniden amerika’yı!

    langston hughes

    çev: can yücel
hesabın var mı? giriş yap