*

  • lefebvre, evren incelemelerine meraklı birisi açısından ilk elden bir tür kepler ya da kopernikvari doğal ve aynı zamanda felsefi çözümleme sunacakmış gibi görünen ama sonrasında ziyadesiyle beni şaşırtan ve (kant ile hegel' den sonra) kafamda mekanın/uzayın algısı ile ilgili yeni ufuklar açan önemli bir konuyu ele alıyor bu kitabında: uzayın üretimi.

    kitabın hemen başında çalışmanın planı ayrıntılı olarak anlatılıyor, ve işi bir anlamda özetliyor da:

    uzay kavramının yakın zamanlara kadar sadece geometrik bir anlama sahip olduğunu ve sosyal uzay diye bir şeyden konuşmanın ilginç olmakla kalmayıp anlamsız da görüneceğini belirterek başlıyor. descartes'ın uzay düşüncesine getirdiği açılımla aristotelesçi uzay düşüncesinin yıkıldığını (hatırlatmakta fayda var aristoteles küresel, sonlu ve dünyasal alanla başlayan ve gezegensel alana kadar olan dört alandan oluşan bir kozmolojik modele sahipti, ve onda amaçlılık ilkesi gereği her madde en iyi olduğu yerde durmaktadır ve oradan hareket ettirilmesi durumunda dönmek isteyeceği yer gene o mükemmellikte durduğu yer olacaktır.) ve uzay düşüncesinin insan düşüncesi ile birlikte gerçekliğin ya da mutlak olanın alanına girdiğini belirtiyor. (res extensa/res cogitans karşıtlığı ve uzlaşması) kant' ın uzayıysa eski kavramsal içeriği yenilemekten, a priori bir forma ve bilgi aracı olarak uzayı almaya dayanıyordu ve bu aşkın uzay fikriyle deneyimsel olanın alanından ayrılıyordu.

    matematikçiler ise bu arada öklidçi olmayan yeni uzaylar keşfediyorlardı. ve bunlar arasındaki ayrımları yapmak için hummalı bir çalışmaya girişilmişti. ama bu matematiksel gerçeklik çabaları ile sosyal ya da fiziksel gerçeklik arasındaki ilişki bulanıktı ve hatta aralarında derin bir ayrım vardı. yani matematiksel uzay düşüncesinden doğaya ve onun uygulamalarına ardından da sosyal yaşamın mekanı olan uzaya nasıl geçileceği sorusu yeterince açıklığa kavuşmuş değildi!

    modern bilgi felsefesi de eski düşünüşten uzayın bir zihinsel şey ya da yer olduğu düşüncesini ödünç aldı. bazı tarihsel ve pratik sonuçlar ortaya çıktı kavrayışları sayesinde ama hiçbirisi kartezyen felsefe ile bir ortaklığa sahip değildi. zihinsel yer tanımı üzerinden hiçbir sınır çizilmemiş, matematiksel ve mantıksal uzay tanımı kendi egemenlik alanlarından taşarak bütün uzayları temsil eder gibi görünmüştü. oysa ki edebi uzay, ideolojik uzay, rüyanın uzayı gibi bir çok yeni ve özgün uzay içerikleri duyuluyordu. özellikle insanın, sosyal yaşamın uzamı dikkat çekiciydi. foucault örneğin bilginin de öznenin konumlanabileceği ve nesnelerden konuşup söyleminde onlarla uzlaşabileceği bir uzay olduğunu söylüyordu, her ne kadar teorik ve pratik uzay, zihinsel ve sosyal uzay arasında, filozofların uzayı ile onu yaşayan insanların uzayı arasında köprüyü nasıl kurabileceğini açıklamıyor olsa da.

    bu bağlantının ya da köprünün dolaysız olarak kurulduğunu onu kavramsallaştırmadan, teoriye dökemeden iddia edenler var. örneğin chomsky zihinsel uzay üzerinden konuşarak ve aslında gerçekte olana hiç dokunmayarak bunu yapanlardan birisi.

    çalışma planı içerisinde lefebvre; derrida, kristeva ve barthes'dan faydalandığını belirtiyor özellikle. ve anlaşıldığı kadarıyla bu düşünürlerin de kuramsal desteğini alarak egemen ve ütopik zihinsel uzay kavrayışının yerine, sosyal ve fiziksel uzay algısı ile zihinsel uzay algısının ikiliğini ve bunların bireşimine giden yolu döşemeyi öneriyor lefevbre. böylece zihinsel de sosyale geçişle, ben ile nesne arasında kritik bir yerlerde duran uzay düşüncesi de açıklaştırılmış olacak ona göre.

    aslında lefebvre'in okuması filozofların ve matematikçilerin uzay algısını eleştiren ve kendi algılarını bir mutlakiyet içerisinde sunan mantıkçı düşünürlerin uzay okumalarına ve kavramsallaştırmalarına açık bir eleştiri taşıyor. heidegger'in varlık unutturulmuştur söylemine benzer olarak sosyal uzayın da unutturulmuş ya da göz ardı edilmiş olduğunu vurguluyor lefevbre. ve buradan epistemolojik ve felsefik uzay düşüncelerinin başarısız olduğunu ve sosyal olanın bilimini inşa etmede yetersiz kaldıklarını vurguluyor onun yerine kendi algısı içerisinde yeni bir uzay bilimi öneriyor. bu zihinsel uzaydan çıkıp, guernica'nın uzayına, edebiyatın uzayına, sosyalin uzayına, sanatçının ya da eserinin uzayına, plastik sanatların ya da heykelin uzayına sıçrayabileceğimiz bir uzayın ilk seferde tanımlayıcı bir portresi bize önerdiği.

    sıkça duyduğumuz matematiksel uzaydan farklı olan çoklu uzayların ( ki sosyolojik, politik, ticari, ekonomik, ulusal, kısacası insanın dolaştığı ve ilişkiye girdiği yer olarak uzay) algılaması için bir kavrayışı uyandırabilmek için çok özgün bir deneyim sunuyor bize lefevbre.
  • social space' in kuruluşunun ve incelemesinin yapıldığı bu kitap lefebvre' nin ritimanaliz adlı kitabıyla okunduğunda çok daha verimli olacaktır.
  • marx'a getirilen en en önemli, derinlikli, ilginç ve kapsamlı eleştir/katıdır. mekanla ilgili algıyı değiştirmesi kaçınılmaz_devrim ile ilgili de. marks'ın reçetesinin eksiği gediğini tamamlayan; gündelik hayat devrimlerini tartışmaya açan kitap. nihayet türkçe'ye çevirilmiş, mekanın üretimi ismi ile.

    yani demiş adam "mekan politiktir" diye, daha ne desin.
  • açıkçası türkçe tercümesi bana okuma zevki vermiyor ama ingilizce tercümesiyle de cebelleşmek istemediğimden zar zor da olsa okumayı sürdürdüğüm metin. mekâna ve şehire dair algınızda ve düşüncelerinizde radikal bir değişime ihtiyacınız varsa, artık klasikler arasına dahil olmuş bu metin iyi bir başlangıç. tabii sonra sırada harvey ve castells var. lefebvre bu çalışmasında, daha ilk satırdan itibaren, eleştirelliği hiç elden bırakmıyor ve okuruna güçlü bir değişim çağrısında bulunuyor. bazen felsefenin ve epistemolojinin derinliklerine dalıp zihnimizin sınırlarını zorluyor, bazen de hayatımızın tam orta yerinden seslenip neyi yanlış yaptığımızı ve doğrusuna hangi yollardan varacağımızı tatlı tatlı anlatıyor.

    ------------------------------
    hayatı değiştirmek", "toplumu değiştirmek"; uygun bir mekân üretimi yoksa bunun hiçbir anlamı yoktur. 1920-1930 arasındaki sovyet konstrüktivistlerinden ve onların yenilgilerinden şu ders çıkar: yeni toplumsal ilişkilere yeni mekân (ve tersi). temel önermenin parçası olan bu önerme uzun bir açıklamayı hak etmektedir. "hayatı değiştirmek!" şair ve filozoflardan gelen ve negatif ütopya olarak ifade edilen bu fikir, kamusal, yani politik alana kısa süre önce düşmüştür. fikir, kademe kademe eksilerek, politik sloganlar hâlinde yayılır. "daha iyi yaşamak..." "başka türlü yaşamak", "yaşam kalitesi...", ''yaşam çerçevesi..." buradan, doğal olarak, kirliliğe, doğaya saygıya, "çevre"ye geçilir. ve oyun oynanır: dünya pazarının baskısı, dünyanın dönüşümü, yeni bir mekânın üretimi el çabukluğuna getirilir. farklı bir mekânsal pratiğin -kademeli olarak ya da sıçramalarla- gün ışığına çıkması gerekirken, fikir kendi idealliğine geri döner. soyut mekânın içinde gündelik hayat çok somut kısıtlamalarıyla birlikte sürdüğü sürece; ancak ayrıntılarda teknik iyileştirmeler (ulaşım saatleri, hız, nispi konfor) söz konusu olduğu sürece; (çalışma, boş vakit, ikamet) mekânları ayrı kaldığı ve sadece politik merci ve bunun denetimi tarafından birleştirildiği sürece; "hayatı değiştirme" projesi kâh terk edilen kâh yeniden ele alınan politik bir slogan olarak kalacaktır.
    ------------------------------s.87
  • adile arslan avar, "lefebvre'in üçlü diyalektiği" başlıklı makalesine şöyle başlıyor:
    ---------------------------------------
    lefebvre’in asıl ilgisi, "kendi içinde mekân" ya da "mekândaki şeyler" değil, gerçek mekânın üretimidir. "mekânın üretimi", mekânı kendi içinde bir şey olarak alıp incelemekten öte, toplumsal bağlamına ve üretim süreçlerine yerleştirmeyi işaret eder. mekân (ve zaman) toplumsal olarak üretilir. yaşanan mekân (l’espace vécu; lived space), algılanan mekân (l’espace perçu; perceived space) ve tasarlanan mekân (l’espace conçu; conceived space), mekânın üretiminin birbirinden ayrılmaz üç kurucu anıdır. ancak bilimsel pratikler içinde "mekân"ın algılanan, tasarlanan ve yaşanan boyutları birbirlerinden ayrılmıştır—bunlar sırasıyla, fiziksel, zihinsel ve toplumsal mekânlara tekabül eder. mekân, farklı boyutlarının soyutlanması ve bilimin sadece bunların temsiline indirgenmesiyle kavranamaz; birbirinden farklı, ancak ayrılmaz bu üç boyutunu kucaklayacak, bütünlüklü bir mekân teorisi gereklidir. hemen belirtmeliyim, lefebvre’in mekân teorisi, sadece kavramsal ve soyutlama düzeyinde kalmaz; marksist bir mekân-politik projedir aynı zamanda: “dünyayı değiştirmek için, mekânı değiştirmek gerekir”.

    lefebvre mekânın üretimini, farklı, ancak ayrılmaz üç kurucu boyutuyla, bir üçlü diyalektik (dialectique de triplicité) süreç olarak tanımlar. üçlü diyalektik aynı zamanda, mekân üretiminin üç anının bütün karmaşıklığı ile, toplumsal alana bütün düzeylerinden –maddi üretim, bilgi üretimi, anlamın üretimi– nasıl nüfuz ettiğini de gösterir. bu yüzden lefebvre, "algılanan, tasarlanan ve yaşanan mekân" üçlüsünü, mekânın üretiminin üç anını içerecek şekilde, yeniden kavramlaştırır: mekânsal pratik (la pratique spatiale; spatial practice), mekân temsilleri (les représentations de l’espace; representations of space) ve temsil mekânları (les espaces de représentation; spaces of representation). mekân diyalektik olarak bağlı bu üç boyutuyla bir (toplumsal) üretimdir.
    ---------------------------------------
    http://www.mimarlarodasiankara.org/…sya/dosya17.pdf
  • hep ertelediğim, sindire sindire okumak isteğim bir kitaptı. bugünlere saklanmış.

    --- spoiler ---

    kavram ancak belirttiği şey tehdit altında olduğunda, sonuna yaklaştığında ortaya çıkar.

    --- spoiler ---
  • ernst cassirer'in üç farklı mekan algısını "kopuk" bularak atıfta bulunduğu, ve marksizmi kısmen de olsa eleştiriye tuttuğu; lefebvre'nin(iyi ki yazıyoruz konuşmada bir türlü telaffuz edemiyorum bu ismi) en çarpıcı kitabı. bauhaus ve le corbusier mimari ve kent yapılaşmasının sosyalizm adı altında servis edilmesinin, mekan kuramlarının birbirinden koparıldığını özellikle vurgular. ona göre bu yönelim; basmakalıp bir metot ile farklılaşma ve marjinalleşmenin önünü kapatır, ki bence bu görüş pek de göreceli sayılmaz.

    özellikle art neuveau gibi hareketli, görkemli ve detay işlemeli sanat ağırlıklı yapıların üzerine hızlıca yerleştirilmiş ritmik betonarme bir toplu konutlaşma (lefebvre "toplumsal izolasyon" olarak nitelendirir) akımı, bugün de kentlerde eleştirdiğimiz toki'leşmenin asıl küresel başlangıcı niteliğindedir.

    benim okuduğum kadarıyla, mimarlık ve kent felsefesinin sosyoloji ve ekonomiyle mekansal düzlemde en güzel bağdaştığı kitaplardan biridir, hala daha ortalarındayım ama şimdiden mutlaka tavsiye ederim. okudukça sanki lefebvre'in david harvey ile karşılıklı atıştığını hissediyorum.
hesabın var mı? giriş yap