14 entry daha
  • nart destanları, kafkasya halklarının sözlü geleneği içerisinde anlatılan ve zaman içinde yazıya geçirilmiş yiğitlik destanı/destanlarıdır.

    peki, kimdir bu nartlar?

    onlar için cinlerle, perilerle, devlerle* bir arada yaşamış mitolojik bir ırk ya da kafkas halklarının masalsı ve mitolojik ataları diyebiliriz. ama bütün bu doğaüstü niteliklerinin yanında, oturdukları evler, yaşam tarzları ve gelenekleri bakımından kafkas savaşçılarına benzerler. onlar gibi çok iyi konuşmacı ve büyük savaşçıdırlar; zamanlarını şölenler, talanlar ve savaşlarla geçirirler.

    nart destanlarının, (bütün kafkasya’ya özellikle de kuzey kafkasya’ya mal edilmekle birlikte), tıpkı türk mitolojisindeki varyasyonlar gibi karaçay malkarlılar, osetler, abazalar, kabardeyler, adigeler ve diğer bir çok kafkas halklarında değişik varyasyonları vardır.

    ["nart destanları, adığelere/çerkeslere aittir, abazlara aittir, osetinlere aittir, karaçay malkarlara aittir, diğerleri bunlardan ödünç almışlardır" diyenlere sıkça rastlıyoruz. ama gerçek bilim adamları doğruyu tüm kanıtlarıyla ortaya koymuşlardır. onlara göre, nart destanları kafkas milleti'nin müşterek malıdır, bölgeler veya subetnik gruplar arasında destanların muhtevasında ve kahramanların isimlerinde ufak tefek farklılıklar meydana gelmiştir.]
    (yılmaz nevruz - kafkasların efsanevi cedleri nartlar)

    georges dumezil* kendinden emin bir şekilde nart destanlarının osetlere ait olduğunu söylese de (ki osetler için de iskitlerin torunları der, e iskitler de türktür* )

    aslında değişik dillerde konuşan pek çok halkın ortak kültürel mirası olduğu konusunda bilim dünyasının büyük kısmı hemfikirdir. (çünkü kafkasya halkları üzerinde çarlık döneminden beri uygulanan ve stalin döneminde soykırıma dönüşen kanlı ve baskıcı politiklar yüzyıllar boyu bir arada yaşamış ve benzer kültüre (kulturkreis) sahip halkları bilinçli bir şekilde bölmüş ve bu baskıcılık karşısında kendilerini korumak için sarıldıkları milliyetçilik bir diğer zenginliği yani kafkas süper etnosunu yok etmiş.)

    uzun lafın kısası, günümüzde nart destanları kafkas kökenli bir dil konuşan adige ve abhazaların olduğu kadar, türkçe konuşan karaçay malkarlıların ve hint-avrupa kökenli bir dil konuşan osetlerin, çeçen-inguşların, avar, lezgi, lak, dargı, kumuk gibi farklı dillerde konuşan dağıstan halklarının millî kültürlerinin ve edebiyatlarının ayrılmaz bir parçasıdır.

    (çerkes ve abazaların nart destanları eski yunan mitolojisiyle benzerlikler gösterirken, karaçay malkar türklerinin nart destanları ise eski türk mitolojisiyle yakınlık gösterir.)

    yine georges dumezil meşhur üçlü işlev teorisini*nart destanlarında da kullanır ve oset varyasyonundaki üç ailenin, yani aehsaertaeggatae, alaegatae ve boratae ailelerinin savaşçılık, kutsallık ve üretkenliği simgelediğini söyler.

    (sencer divitçioğlu bu teoriyi türk mitolojisine uyarlar: kutsallık/kut, savaşçılık/küç, üretim/ülüg)

    çok eski zamanlardan beri söylenegelen epik nart şarkılarını bilenlerin sayısı (özellikle stalin döneminde uygulanan soykırım neticesinde) azalsa da günümüzde hala yaşayan nart anlatıcıları sayesinde epik materyallerin birçoğu toplanmış hatta yayımlanmıştır.

    bütün nart kahramanlarını anlatmak mümkün olmadığı için sadece bir tanesinden bahsedip bitirelim:

    karaçay malkar nart destanlarında zeki ve kurnaz biri olarak anlatılan sosuruk /sosurka, nartların amansız düşmanı olan devleri bilek gücüyle değil, kıvrak zekasıyla yenen bir kahramandır. dizleri (bazı varyasyonlarda topukları) dışında vücuduna silah işlemez. (bu luke cage’lik durum pek çok destanda karşımıza çıkıyor zaten)

    (adige nart destanlarındaki sosrukua veya sosrıkua ile oset nart destanlarındaki sozrıko ya da soslan aynı karakterdir. abhaz nart destanlarında ise bu kahraman sasrıkua veya sasruka adlarıyla karşımıza çıkar.)

    sosurka’nın doğuşu karaçay malkar nart destanlarında kısaca şöyle;

    nartların çobanı sozuk bir gün idil ırmağı kenarında koyunlarını otlatırken, güzelliği dillere destan olan satanay-biyçe’yi görür. satanay-biyçe’yi o kadar çok beğenip arzular ki, sozuk’un ersuyu fışkırıp, ırmağın kıyısında satanay-biyçe’nin üzerine oturduğu granit kaya parçasına değer. sozuk, satanay-biyçe’ye granit kayayı yanında götürmesini söyler. satanay-biyçe’nin evine alıp götürdüğü granit kaya büyümeye başlar. belli bir zaman sonra granit kaya kendi kendine bir yumurta gibi kırılır ve içinden kor halinde bir bebek çıkar. satanay-biyçe hemen nartların demirci debet’i çağırır. debet, kor halindeki bebeği dizlerinden bir kıskaçla tutup suya batırır. böylece bebeğin vücudu çelikleşmiş olur. satanay-biyçe ve debet, “soslan-taş”ın (granit kayası) içinden çıkan bu bebeğe “sosurka” adını verirler. nart sosurka’nın vücudu çelikten olduğu için ona hiçbir kesici ve delici silah işlemez. ancak, debet onu suya batırdığı sırada, vücudunun kıskaçla kapalı olan yerleri su ile temas etmediği için sosurka’nın dizleri çelikleşmemiştir. bu yüzden sosurka’nın düşmanları onu dizlerinden yaralamak isterler.

    aynı sosurka, oset varyasyonunda aehsaertaeggatae (bu harflerin bazıları iskandinavların kullandığı birbirine yapışık harfler, ayrı ayrı yacınca böyle de uzun oluyor) ailesindendir ve güneş kahraman olarak bilinir.

    “güzel satana'yı ırmak boyunda çamaşır yıkarken gören bir çoban, dölünü bir taşın üzerine akıtmış, bu olaydan dokuz ay sonra da taştan soslan adında bir çocuk çıkmıştır. büyüyünce, kendisini yara almaz hale sokacak dişi kurdun sütüne daldırılarak kendisine ‘su verilmesi’ni yani çeliklenmesini istemiştir. kutsal demirci kurdalgon da onu, içinde yüz tuluk süt olan bir yem teknesinin içine daldırmıştır. ancak, yem teknesi çok dar olduğu için soslan dizlerini bükmek zorundadır. bu nedenle kendisine tam olarak su verilememiş ve o da yara alabilir özelliğiyle kalmıştır.

    olağanüstü savaşlarda gösterdiği başanlara adanan uzun bir yaşamdan sonra soslan, bir tür gök tanrısı olan balsag'ın kızını aşağılar. o da, elinde tuttuğu hareketli çelik bir tekerleği elbruz ’dan aşağı soslan'ın üzerine salarak öcünü alır. kahraman, vücudunun her yanında tekerleği hisseder. hain syrdon'un (bu da aynı aileden ama kötü karakter) öğütleri üzerine, tekerlek çarpıp dizlerini biçene kadar yara bere almadan mücadelesini sürdürür. doğu çerkes kaynaklı bir varyasyona göre de, soslan nartların bir tepeden üzerine saldığı kenarları dişli demir bir tekerlekle mücadele etmek zorunda kalır ve aynı syrdon'un kışkırtmasıyla düşüncesiz bir biçimde tekerleği dizleriyle karşılar.

    soslan'ın vücudunda kan kalmayınca, kılık değiştirıniş syrdon dışında, bütün yaratıklar (hayvanlar ve bitkiler) ağlamak üzere gelip başına toplanırlar. yaratıklar birbirinden farklı şeylere ağladıklarından soslan ölmek zorundadır. kendi isteği üzerine üç pencere açılan bir mezara gömülür. bir çerkes türküsü, bir gün yeryüzü yeniden çiçeklerle donandığmda dirileceğini söyler.

    kaynaklar:
    georges dumezil - mit ve destan
    georges dumezil - kafkas halkları mitolojisi
    yves bonnefoy - mitolojiler sözlüğü
    ufuk tavkul - nart destanlarının eski türk destanları ile ilişkisi
    adilhan adiloğlu- karaçay-malkar nart destanları
    yılmaz nevruz - kafkasların efsanevi cedleri nartlar

    (bkz: kafkas halkları mitolojisi)
hesabın var mı? giriş yap