• adam fawler'ın türkçesi april yayıncılık'tan çıkan kitabı

    (arka kapak)

    bitirmek için yarını, başkasına anlatmak için bitirmeyi beklemeyeceksiniz.

    'olasılıksız demek yetersiz kalacaktır. insanı adeta büyüsü altına alan bu hikayede adam fewer, bilim, felsefe, entrika ve maceradan ortaya bir başyapıt çıkarmış.'
    - clive cussler

    'ilk cümleden itibaren bağlanıp kaldım; sayfaları, floş royal tutturmaya çalışan bir kumarbazın kartlarını açtığı gibi çevirdim. olasılıksız, insanı düşündüren matematik teorilerini ve maceranın albenisini dahice birleştiren, okura michael chrichton ce robert ludlum'u hatırlatan bir kitap. gerçekten kaçırılmaması gereken bir zevk. '
    - ben mezrich, 'mekanı batırmak' ve 'çirkin amerikalılar'ın yazarı

    '...hikayenin sonunda, bir yandan şizofreninin gerçek nedenlerini düşünürken, bir yandan da tek bir hareketin bir insanın hayatını ne kadar değiştirebileceğine şaşırıyor olacaksınız. 'olasılıksız', beğeneceğinize gözümüz kapalı iddiaya girebileceğimiz bir kitap.
    - people

    bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi?

    siz hiç loto'da büyük ikramiyeyi kazanmadınız. ama birileri kazanıyor. hem de sürekli! onlar sizden daha mı şanslılar?

    şans nedir gerçekten? içinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. bu his bir öngörü müdür? yoksa daha fazlası mı?

    yolda gidiyorsunuz. kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. evet, deja vu. sizce nedir deja vu; geçmiş mi, rüya mi yoksa geleceği mi görüyorsunuz?

    eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız, 'olasılıksız' tam size göre bir roman..
  • olanaklı olmama durumu.
  • imkansızı isteyenlerin kullanmadığı kelimedir.
  • - bir tanık yetmez. en azından iki tanık gerek davanın görülmesi için.
    - ama olanaksız bu. hiçbir zaman iki tanık aynı anda orada olamaz, olsalar bile aynı şeyi göremez, görseler bile bunu aynen anlatamazlar.

    ferit edgü / binbir hece
  • duygu planında, olanaksızlık yüklenmesiyle, "nasıl olsa kavuşamıyorum"a yaslanan yönelme ve ısrar. olanaksız aşkın kolaylığı. imkansızı sevmek zor değil, bir yerde aşırı kolay. çoğu insan aşk kariyerine platonik aşkla başlar, bundan. alacağını, kimse bilmeden gönlünce alırsın, vereceğini gönlünden koptuğu kadar aynen kendi kendine verirsin. duygu evreni, test edilmek zorunda kalmaz. gerçek ilişki, olanaksız ilişkiden daha zor olur.

    suçun olmadığı bir dünya olanaklıdır ama mutsuzluk ve acının olmadığı bir dünya olanaksız. acı ve mutsuzluk dinamiklerini sinirlerimizden çekip alamayız. yine de her ikisiyle bilişsel ve duygusal ilişkimizi yeniden yapılandırabiliriz. ölümle zamanla ilişkimizde olduğu gibi. yani 52'lik destenin hepsini aslar veya papazlardan ibaret kılamayız. kötü gelen bir elin ceza oyununu die hard gibi deneyime çevirebiliriz.

    insan zihni, aslında lanetli gezegen solaris gibi. ne hayal ediyorsa oluyor. eskiden sanrıların olanaksız kategorileri (gayrimümkün gayri varit: olamaz olmamış) vardı. şimdi anlaşılıyor ki sanrılardan, hayal edilenlerden olmamış olanlar var, olanaksız diye kesin sınır yok. eski akıl hastalarının sanrıları artık gerçek. görüntü nakli, düşünce kontrolü, kendi bedeninin içine düşmanın girebilirliği, ömür boyu sürekli kandırılıyor olmak. iyi veya kötü aklımıza ne geldiyse er geç gerçekleşti. ve devamı da yolda. o bakımdan sadece ağzımızı toplamayalım, zihnimizi de toplayalım. zihnimiz çöp üretince yaşamımız da çöp üretiyor. (bkz: zaman yani şimdi)

    hep yanlış saftayızdır. kısıtlılığın, anlaşılmayıp anlayamamanın safı kendi tarafımızda. bunu dönüştürmek ne çıldırmaları, hangi olanaksızlıklardan emek ve gönülle uyanışları ister.

    ateist olun, inançlı ateistlerden. özdisiplin sahibi olmayı geliştirin. tanrısızlık kolay değil, ama olanaksız da değil. (bkz: ateizm eşiğindeki gençlere tavsiyeler)

    [benim olanaksızlarım: seneca ya da erdemin boğa güreşçisi. rousseau ya da in impuris naturalibus doğaya dönüş. schiller ya da der trompeter von sackingen [sackingen trompetçisi]. dante ya da mezarlıklarda şiir yazan çakal. kant ya da daha anlaşılır bir karakter olarak cant*. - victor hugo ya da anlamsızlık denizindeki pharos. lizst ya da akılcılık ya da kadın peşinde koşanların okulu. george sand ya da lactea ubertas, diğer anlatımla "tarzı" olan bir süt danası. michelet ya da ceket çıkaran coşku. carlyle ya da sindirilmemiş öğle yemeği olarak kötümserlik. john stuart mill ya da gönül kıran duruluk. les freres goncourt* ya da homer'e karşı savaşan iki aias. offenbach müziği. zola ya da "kötü kokmanın zevki".] friedrich nietzsche - götzen-dammerung

    (ilk giri tarihi: 10.10.2016)

    (bkz: olgörüp)
    (bkz: olanaklı)
    (bkz: olasılıksız), sürdürülemez
    (bkz: imkansız/@ibisile), imkansız aşk
    (bkz: farz-ı muhal), muhal
  • aziz nesin şiiri.

    sen bana aydan bakıyorsun
    ben sana yerden
    sen çok ötelerden
    bense gerilerden
    buluşamaz mıydık ortasında mekânın

    sen niçin bunca genç
    ben niçin bunca yaşlı
    uzatıyoruz ellerimizi
    kavuşamıyoruz
    oluşamaz mıydık orta yerinde zamanın

    sen bana geleceklerden sesleniyorsun
    ben sana geçmişlerden
    işitiyoruz birbirimizi
    ama duymuyoruz
    sevişemez miydik içinde şimdiki anın

    12 mart 1992
hesabın var mı? giriş yap