• birbirine teğet geçen öykülerle otuzların kadınını, dönemin toplumsal koşulları ve değer yargıları ışığında masaya yatıran tomris uyar kitabı. eğitimli, kültürlü, kişilikli ve yine bu yüzden hayatı güçleşen kadını odak alır öykülerinde yine tomris uyar. farklı coğrafyalarda, farklı bedenlerde yaşanmış olsalar da kadının gerçekliğinde buluşur hikayeleri.
    ''otuzların kadını 1917de selanikte doğdu. ilkokulu ailenin göçtüğü istanbul'da bitirdi. dame de sion'dan sonra hukuk fakültesine gitti. 1936'da bir yıl süren bir evlilik yaptı. kocasından niye boşandığını kimseye söylememekte direndi. bu soruya tek yanıtı, 'konuşabileceğimiz hiçbir şey yokmuş'tu ki sanırım temelde doğruydu.''
  • (bkz: ayn rand)
  • yürekte bukağı ile birlikte en sevdiğim tomris uyar kitabı.
  • tomris uyar'ın 1992 tarihli öykü kitabı. yazar, kitabın son öyküsünde, "öyküleri birbirine teğet geçecek, aynı zamanda odaktaki bir portreye de girip çıkacak biçimde yazmanın güçlüklerinden" söz ediyor. salt bu belirleme bile kitabın ne kadar incelikle tasarlandığını, yazarın düşündüğüyle yaptığını kuru bir bricolage etkinliğine sürüklenmeden nasıl örtüştürdüğünü göstermeye yeter. otuzların kadını'nı merkeze alarak, anlatıcı ve anlatı türü değişimleri, zaman-mekan atlamaları ile bir koza örülüyor. kozayı sağlamlaştıran özsuyun, türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan değişimlerin bireysel yaşamlardaki yansımalarının izini sürmek olduğu da eklenmeli.
  • öykü sevmeyen bana öykü okumayı sevdirmiş kitaptır. otuzların kadını gibi hissedersiniz okudukça. bir ıssız sokakta dibinizde bitmiş erkeğin nefesinden yükselen soğan kokusunu alırsınız, sigara içmeseniz de ıssız sokaktaki tehlikeleri atlattıktan sonra yakılan sigaranın dumanında boğulursunuz. ne kadar karakterli, ne kadar eğitimli olsanız da bu coğrafyada kadın olmanın ne kadar güç olduğunu bir kere daha iliklerinize kadar hissedersiniz. o yıllarda boşanma kararını verebilmesinden dolayı cesaretine hayran olursunuz. o ise sadece bir portredir. evladına yüklediği anlamda hayatına devam etme isteğini görürsünüz. bir kısmında hakim olan eşinin bakış açısından da görürsünüz otuzların kadınını. bir de erkek tarafından bakarsınız. ne de güzel yazmışsın tomris uyar.

    sırf şu satırların için bu kitabı okumayı ve bu gece bir kadehi sana kaldırmayı borçluydum sana.
    "acaba bizler, yara almadığımıza, güçlü olduğumuza bu kadar inanan çocuklarımızın bir gün biz yok olduğumuzda duyacakları boşluğu nasıl hafifletebiliriz? şimdiden başlamalı ama nereden?"

    "nesnel birkaç ipucu. yoksa yakınmaktan nefret ederdi. ilişkilerden yakınanlardan da hoşlanmazdı. ne de olsa kendi geçmişinin bir parçasıydı evliliği. seçmesinin sonuçlarına tek başına katlanması gerekiyordu."

    "ne aşkla ne bağlılıkla mutlu edebilirdi bu kişiliği. boşanma isteğinin reddedileceğini de anladı. başlangıçta sevişmeyle tatlıya bağlanan kavgaların, bundan böyle ertesi günkü içten özür dilemelerle sürümcemede kalacağını, bu kısırdöngünün sonsuza kadar gideceğinden duyduğu ürkünün bir zamanlar onca tutkun olduğunu o bedene değmesini ile engellediğini de kavradı."

    "ben benim. benim neler yaşadığımı bilemeyeceğine göre toplumsal gözlemlerini kendine sakla. bana analık etmeye kalkışma."
  • izmir 'de bi sahaf dükkanının bir rafında bekliyordu beni bu kitap. görür görmez beni beklediğini anladım. aldım onu. yol arkadaşım oldu benim. yollarda okudum çoklukla onu. okurken tomris uyar ile çok iyi anlaşacağımıza inanmamı sağlayan edebi incelikler ile karşılaştım, altlarına iz kondurdum kimi cümlelerin.
    otuzların kadını nice yollardan geçti ben kitabı okurken. ince bir zeka ile kurgulanmış, su gibi akan bir kitap bu. okurken bir cafede, kadının birinin gelip kitabın kapağının resmini çekip bana bozuk türkçesi ile " bu şok güzeğl kitap, evet! " demesi de tomris uyar 'ı diğerlerinden ayırt eden başka bir nitelik. okuyunuz.
  • tomris uyar'in secmece oykulerini bulunduran kitabi. 27 yasimdayken 33 yasinda bir kadin tarafindan hediye edilmis bu kitap nedense bana hep uzak gelmisti ta ki bir kac gun once ofiste kitaplarimin arasinda bulana kadar...

    cok net ve pamuk seker tadinda satirlar dokturmus tomris uyar.

    --- spoiler ---

    "cocukken de sozcuklerini secmede, sevgini belirtmede tutumlu davranirdin. harcligini bir gunde harcardin da hic degilse borc verme keyfini esirgerdin benden. odunsuzlugun isine yaradi mi bari?"

    --- spoiler ---
  • “sokakta hanımefendi mutfakta aşçı yatakta fahişe gibi olmak” tabirini ilk kez bir edebi eserde gördüm. üstelik kitabın basım tarihinin 1992 olduğu göz önüne alındığında bu deyiş ilk kez tomris uyar tarafından bu kitapta kullanılmış bile olabilir.
  • içindeki öykülerin başı ve sonu yok yarım kalıyor gibi ama bu yarım kalmışlık kesinlikle eksiklik hissettirmiyor. üç beş dakikalık kısa bir film izliyorsun hissi hakim oldu okurken. inceliğinin aksine hayatın her kıyısını eleştiren bir genişlikte kullanıyor dilini tomris uyar. bir ara erkek bakış açısıyla görüyorsunuz dünyayı ve kadını. yazarın ne kadar iyi bir gözlemci olduğunu, toplumun her sınıfından insanı -içi ve dışıyla- anlatış biçimini hayranlıkla takip ettiren tespitleri var. okuduğum ilk kitabı son da olmayacak belli ki.
  • --- spoiler ---

    "acaba bizler, yara almadığımıza, güçlü olduğumuza bu kadar inanan çocuklarımızın bir gün biz yok olduğumuzda duyacakları boşluğu nasıl hafifletebiliriz? şimdiden başlamalı ama nerden?"
    --- spoiler ---

    tomris uyar
    otuzların kadını, s. 50
hesabın var mı? giriş yap