• seslerin insana nasil davrandigini inceler.nez musikisine maruz kalmak bir siddet bicimi midir sorusunun yanitini arar. zwicker ve ogrencisi fastl'in kafalarindaki bu tur sorulari yanitlamak icin ortaya attiklari bir bilimdir. tabii o zamanlar nez yoktu, hersey tangerine dream yuzunden oldu.
  • insan beyninin sesleri nasil algiladigini inceleyen bilim dali. ornegin cok yuksek bir sesin yaninda yakin frekansli baska bir enstrumanin sesi varsa beynimiz o sesi tamamen filtreler ve sadece yuksek sesi duyariz. (bir nevi cozunurluk hesabi) bunun yaninda kulagimiz sadece frekansa duyarlidir, dalgalar arasindaki faz farki ise (sonumlemeye yol acmadigi surece) bizim tarafimizdan algilanmaz. (cos(2.pi.f.t) ile sin(2.pi.f.t) farkini algilayamiyoruz yani)

    butun bu olgular kullanilarak ses sinyallerindeki kulagimizin ve beynimizin algilayamayacagi sesler ayiklanmakta, boylelikle ses kodlamasi yapilabilmektedir.
  • (bkz: mp3)
  • ingilizce kelimelerin, yazilistaki harf dizilisini sorduklari anlamsiz manasiz (ve benim icin isimsiz), varligini filmlerden falan ogrendigimiz amarikan cocuk yarismasindaki kazik sorulardan biri.

    (bu bir uktedir)
  • populasyonun büyük bir kısmının müzikte bass'ları siklememesi buna güzel bir örnektir.
  • yeni gelişmekte olan ama bilimin, prodüksiyon firmalarının ve de müzisyenlerin ilgisini çok çeken bir konu. müziğin matematiğinin ya da fiziksel yapısının insan psikolojisi ya da beyni ile etkileşimini konu alır diyebiliriz. duymanın psikolojik çalışması da başka bir tanım. aklıma gelen bazı örnekler

    + bir şarkının temposu** ile insan kalbinin temposu arasındaki etkleşim.**
    + bazı sesleri güzel, bazı sesleri çirkin algılmamızın nedenleri
    + insan kulağı bass seslerin yönünü ayırdedememesi. dolby, surround çalışmaları vb. de bu konuyla yakinen ilgilidir. bu yüzden sub bass** sadece bir tane önde olur mesela
    + mp3 kodlamasında belli bazı frekans ve şiddetteki sesler diğerlerini gizleyeceği için duyulmaz prensibi (bkz: mp3 codec)

    kulaklarınızı kapatın, ya da kafanızı suya daldırdığınızı düşünün, o zaman psikoakustiğin insan hayatında ne kadar önemli olduğunu anlayabilirsiniz.

    (bkz: psychoacoustics)
    http://en.wikipedia.org/wiki/psychoacoustics
    http://privatewww.essex.ac.uk/~cplack/psycho.html
  • mp3 codec'inin bu denli yaygin ve basarili olma sebeplerinin basinda gelir... codecteki psikoakustik modulunun kaliteden farkedilir bir odun vermeksizin veri sikistirmadaki rolu cok buyuktur ve kritik birkac parametreyle oynayarak bir muzik dosyasinin hacmi onemli oranda dusurulebilir.

    insan kulagi en nihayetinde fiziksel ve oldukca mekanik bir objedir ve ortamdaki sesleri algilama cozunurlugu sinirlidir. mesela, frekanslari ayirt edebilmemiz icin iki ayri frekansin birbirinden 30 ms farkla seyretmesi gerekir. bir baska kavram da "esik egrisi"dir (threshold curve). bu egri, kulagin algilayabildigi spektrumdaki (20hz - 20khz bandi) frekanslari hangi siddetlerde duyabildigini resmeder. buradaki egri, karsilik gelen frekansi diger frekanslarin yoklugunda* duyabilmemiz icin gereken asgari siddet degerini verir. herhangi bir zaman araliginda, ortamda sozkonusu olan belirli siddetteki baskin frekanslarin (masker), spektrumdaki diger bazi resesif frekanslari (maskee) orttugu, esik egrisini baskin frekansin oldugu nokta civarlarinda yukariya cektigi gozlemlenmistir. iste bu tip hallerde, maskelenen frekanslar atildir, nihai muzik dinleme keyfine bir katkisi yoktur. bu prensipleri encoder cihetinde uygulamak oldukca zahmetli bir istir, zira muzik suresi boyunca frekans ve siddetler deigisiklik gostereceginden esik egrisi binbir sekle girecektir, bu sebeple encoder bir muzik parcasini segmentlere ayirarak her biri icin farkli egri hesaplayacaktir, ama detaylari bu baslik altinda anlatmak herhalde uygun olmaz...
  • (bkz: liz fando)
  • osman kaytazoğlu, berk gökberk, barış karakaş tarafından hazırlanan
    her hafta cumartesi'yi pazar'a bağlayan gece 02:00 - 03:00 arasında 94.9 açık radyoda yayınlanan çoğunlukla deneysel elektronik müzik dinleyebileceğiniz radyo programı
  • seslerin, özellikle de müziğin duygular üzerindeki etkisi diye vermişlerdi bir televizyon programında. çok da üzerinde durmadım ama şu son haftalarda fena halde kafamı kurcalamaya başlayan bir konu oldu bu psikoakustik.

    zevkimize hitap eden her tür müzikal eser bir duygulanmayı tetikleyebilir. bazısı coşturur, bazısı hüzünlendirir, bazısı ikisini bir arada yapar vb. ilgimin başlaması ise tek başına seslerin gözümün önünde canlandırdığı mekânlar nedeniyle. gün içinde kitaplıktan iki bin kadar parça arasından özellikle kitaro'nun 1980-1984 arasında yayınlanan albümlerinden bazı parçalar başladığında kendimi bir anda kemeraltı'nda kestel caddesi civarında gibi hissediyor ya da kınık'taki evden görünen ova ve dağlar manzarasına bakarmış gibi oluyorum. jean michel jarre'ın equinoxe parçalarında ya da vangelis'in la petite fille de la mer isimli muhteşem çalışmasında da kemeraltı'nın başka yerlerinde dolaşıyormuş gibi oluyorum. bugün erol büyükburç'tan gençlik şarkısı çalarken, arada fonda duyulan synthesizer sesi benzer bir tetikleme yaptı, işi gücü bırakıp kemeraltı'nda zihinsel bir tura çıktım gibi oldu. (o ses hangi model aletten üretliyor bilmiyorum ama onunla bir senfoni yazabilirmişim gibi geliyor).

    https://youtu.be/6n0zninutbw aha da bu şarkı işte, 20. saniye ve sonrasında duyuluyor bu ses. kitaro, vangelis ve jarre parçalarında da benzer fon sesleri alıp sürüklüyor beni, onu fark ettim. sanki bütün bir gün bu parçaları dinleye dinleye kemeraltı'nda dolaşırsam, geçmiş günlerim ya da önceki yaşamlarımdan (inanmam ama) bir iz bulacakmışım gibi geliyor artık... biraz tırstırıcı bir durum ama oralarda keyifle dolaşırken bu şarkılar çalıyordu diye basitçe açıklayamayınca başka türlü de düşünemiyorum.
hesabın var mı? giriş yap