resimler
-
yaz bulutlari albumunden asmis bir gundogarken sarkisi...
eski bir resim buldum bugün
bir köşesinden içeri girdim
sen bir yerde duruyorsun
ben bir yerde
dokunmak istedim sana
başka insanlar var içinde
sen biriyle konuşuyorsun
ben biriyle
resimler, resimler, resimler
zamanımı çalmış gibi
resimler, resimler, resimler
o anımı almış gibi
resimler, resimler, resimler
devamı varmış gibi
eski bir resim buldum bugün
bir köşesinden içeri girdim
birşeylere gülüyorsun
belli değil
neredeyiz unutmuşum
yanında oturmuşum
ne bir tarih, ne bir mekan
belli değil -
bir orhan veli kanık şiiri.
hiçbiri ona ait değil,
fakat ne hazin isimleri var
şu resimlerin;
"nisan sabahı",
"yağmurdan sonra"
ve "dansöz".
baktıkça ağlamak geliyor içimden. -
resimlerle başladı ya tanışmamız,
en başında sen göstermiştin bana hani,
seninki benden güzel ama benimkine de bak demiştim ben de.
için için sevinmiştik ikimizde birbirimizden gizlice...
mavi çerçeveli olanını hediye etmiştin bana,
laleler içindeki küçük bir kız resmiydi hani!
en nihayetinde düşünmemiştik ikimizde..
resimlerle başlayıp resimlerle biteceğini...
(bkz: akrostiş) -
resim kelimesinin cogul hali.
-
resimler artık kimsenin bakmadığı o eski albümlerde kalanlardı.
olmasa da olurdu. bakmasam da olurdu.
hatta daha iyisiydi görmemek.
ben fikrimde her güne yeni bir resim ekliyorum şimdi.
güneşli bir günün göl kıyısı resimlerini.
göl durgun; dibine çekecek gibi beni.
kıyısındaki çimenlerdeyse huzursuzluk.
eksik kalmış alt yazısı
ne göl,
ne de çimlerin kıpırtısı;
ben buluttan yanayım.
bulut üstü yazısı. -
(bkz: before the rain)
-
sahiplerinden daha vefalı nesneler.*
-
kıbrıs yaklaşımı: adamlar mezara, resimler duvara, kadınlar kumara.
resim tekniğini hiç bilmeyen bir bireyin resmi ruhsal olarak, yani kendisini ortaya çıkarma hedefiyle yorumlanabilir. bileninki ise yorumlanamaz. resim bilgisi öteki hedefimiz olan ressamın iç ruh bilgisine giden yolakları bozmuş, dönüştürmüş olur. o bakımdan özellikle ustaların resimleri karşısında artık kendi ruhumuzu okuruz, onların iç bilgisi hedef olmaktan çıkmıştır. bizi anlatması zaten yeterli ve büyük hizmettir. en fazlası kendinden yola çıkarak alıcısını, bakıcısını anlatmış olabilir. ustaların iç bilgilerini anılardan, sanat tarihinden, diğer olanak ve olasılıklardan edineceğiz. eser* sahibini tanıtıcıdır, sahibinin vekilidir, ama ilke olarak sahibinin bilgisi ya da bilgi tekniği (kendini ele vereni) değildir. sanat nesnesi sahibini hem ortaya koyar hem saklar, aynı sözcükler, söz öbeği gibi. nesne sahibi artık bağımsız, kendinden ibaret, masum değildir, bir evrene mal olmuştur.
bir 23 nisan çocuk resmini yorumlamıştım. tamamen uzaktan ve spekülasyon sayılır. ressam çocuğun küçük yaşı onun resim bilgisi olmadığı varsayımım oldu. ancak o bilmezlikle, resim, sahibinin aynası olabilir. ya çocuk ressam öğretildiyse, yöneltildiyse, yollar gösterildiyse? belli ufak destekler dışındaki o katkılar da onu tanımayı ve yordamayı önler..
bir yerde alfabedeki harfler aynı zamanda şekil ve resimler, ama çok aşındırılmış ve azaltılmış, çağrışımları budanmış resimler. insan beyni sözcük birimli olarak düşününce kendi kendini yavaşlatıyor, kısıtlıyor. felsefe, mantık, belki mühendislik gibi belli disiplinlerde bu zorunlu tabii. imgelem, hayal gücü dediğimiz şeyin aslı ise resim olarak düşünmek; rüyalarda olduğu gibi. bu komple, geştalt bir algı ve işlemleme sağlar, sağlayabilir. çizgiler, uzantılar, iplikler halinde değil görüş uzamları, kokular, çağrışım hacimleri biçiminde düşünebiliriz. eğitilmek, yetişmek dediğimiz şeyde, bu kapsamlı ama çağrışımsal-denetimsiz düşünmenim yerini, hız ve çeşitlilik budayarak doğrusal çizgisel mantıksal düşünmenin aldığı, adeta insanın daha çok düşünmek isteyip daha zor düşünmeye alıştırıldığı söylenebilir. o bakımdan einstein illa imgeleme, illa boş da olsa hayal önerir.
(bkz: resim/@ibisile) -
eski bir resim buldum bugün
bir köşesinden içeri girdim
sen bir yerde duruyorsun
ben bir yerde
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap