• semavi dinler öncesinde, özellikle hiristiyanlığın filizlendiği ve adım adım yayılmaya başladığı bir coğrafyada, i.ö. 4. 5. yy.'larda yaşamış empedokles'in, bilhassa herakleitos ve parmenides arasındaki değişim ve devinim sorununa getirdiği çözümdür sevgi ve nefret. semavi dinleri işe karıştırmamın sebebi, özellikle hiristiyanlığın daha sonra sevgi ve nefret üzerine kurulu bir din haline gelmesi durumundandır. açımlayalım;

    evvela belirtmeli ki; catullus 'un meşhur odi et amo dizesi işte bu karşıtlığı anlatır; "lesbia'yı seviyorum ve nefret ediyorum"

    hikayeyi frank thilly'den dinleyelim;

    "empedokles'e göre; 'kelimenin tam anlamıyla bir meydana gelme ya da yok olma söz konusu değildir. yalnızca karışma ve ayrılmadan söz edilebilir. "olmayan bir şey, yoktan var edilemez; her zaman olan bir şeyin de yok edilmesi olanaklı değildir". nesnelerin kökünde dört öğe bulunmaktadır. bunların her birinin kendine özgü bir doğası vardır: bunlar toprak, hava, ateş ve sudur; meydana getirilmemişlerdir, değiştirilemezler ve yok edilemezler. yapılar, bu öğelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur ve onların ayrılmasıyla yok olma yaşanır. bir yapının, diğerine olan etkisi yeni oluşumlar meydana getirmektedir.

    öğeleri birleştiren ve ayıran nedenler nelerdir? empedokles, bu değişimi iki mitsel güç ile açıklamaktadır. bunlar, sevgi ve nefrettir. empedokles bu iki güdü kuvvetini inkar etmez. bunlar birarada bulunabilmektedir. birleşme ile yeni yapılar oluşturulmaktadır. ayrılma ile bu yapılar bozulacaktır. çıkış noktası olan bütün öğeler, bir küre biçiminde birarada bulunmaktadır. burada sevgi herşeyin hakimi olarak gözükmektedir. nefret ise bu oluşumun dışında bırakılmıştır. ancak bu nefret zaman içinde derece derece etkinliğini arttırmış ve bu oluşumun içine girmiştir. bu aşamada öğeler, kısım kısım ayrılmaya başlamışlardır. nefretin bir zaferi olarak sonuçta herşey birbirinden tamamen ayrılacaktır. ve böylece artık herhangi bir bireysel yapı türü kalmaz. bu noktada, oluşum tersine döner ve sevgi yeniden ortaya çıkar ve iki türdeş karışımı derece derece yeniden meydana getirir; ve ardından ayrılıp dağdan oluşum, yeniden bir araya gelecektir ve dönemsel bir değişim içinde bu durum sürüp gider. iki uç durumda—tam bir birlik ve tamamen ayrılma— bireysel yapılar yoktur; bireysel yapı evresi kısmen karışım, kısmen de ayrılmanın orta aşamasında meydana gelecektir.

    evrenin, havanın ve diğer ilk ayrılanların bugünkü durumunun biçimlenme oluşumunda önce bir yay meydana gelmiştir; daha sonra ateş gelecektir; bunların altında yıldız küreleri oluşur; dönen hareketi nedeniyle topraktan su ortaya çıkacaktır ve böylece denizler oluşur; ve ateşin suyu buharlaştırması sonucunda atmosferin alt tabakası oluşacaktır. organik yaşam topraktan meydana gelir; ilk olarak bitkiler, ardından hayvanların değişik parçalan, kollar, gözler ve başlar oluşur. bu parçalar birleşerek biçimsiz yaratıklar ve canavarlar meydana getirir—bunlar iki yüzü bulunan, insan yüzü ile öküz gövdesi olan ya da öküz başı ile insan bedenine sahip yaratıklardır. bunlar yaşama ayak uyduruncaya kadar biçim değiştirmeye devam edeceklerdir; ve böylece genel bir görünüşe sahip olurlar.

    insanoğlu dört öğeden oluşmuştur. bunlar bilinen şeylerdir. toprak, bildiğimiz topraktır; su da bildiğimiz su; ve hava, soluduğumuz havadır; ve böyle sürüp gider. duyum algılaması duyum organlarındaki yapının devinimi ile açıklanmaktadır. örnek olarak, görüş açısından, ateş ve su parçacıkları, göze görünen nesnelerden geçmektedir. bu yapıların birbiriyle ilişki içinde bulunmalarının sonucu olarak görüntüler oluşmaktadır. yalnızca bu parçacıklar göze etkide bulunmaktadır. duyum, havanın kulağa gelmesiyle sağlanır. böylece ses meydana gelecektir; tat alma ve koku, parçacıkların buruna ve ağıza gelmesiyle sağlanır. böylece ses meydana gelecektir; tat alma ve koku, parçacıkların buruna ve ağıza girmesiyle oluşur. kalp ise usun bulunduğu yerdir.

    empedokles, erken dönem yunan doğa filozoflarının canlıözdekçilik (bkz: hylozoism) düşüncesine uygun olarak, herşeyi ruhsal yaşantı açısından ele alır: "herşey, düşünce gücüne sahiptir". dinsel çalışmalarda, insanoğlunun ruhsal yapısı işler. bu, tüm hellas (eski yunanistan) bölgesini etkisi altında tutan büyük orpheus ile bağlantılı görünmektedir."

    şimdi ortaya çıkan görüntüye şunlar da eklenmelidir mutlaka. elimizde bazı kahramanlar var, o kahramanların üzerinden konuşursak daha iyi anlaşılırız.

    * odysseus ve achilles

    her ikisi de kahramandır. her ikisi de önemsiz yunan şehirlerinden gelmişlerdir. yarı tanrı kimlikleri, tanrı veya tanrıçaların hep yanlarında olmasıyla açıklanmıştır. kendileri için vardırlar, hatta şan ve şöhretleri için.

    * aeneas

    roma'nın kurucu atasıdır. pragmatist roma'nın, numen düşünce sistemine uygun bir karakteri vardır. zira aeneis'de sıfatı pius'dur. annesi venus'dur. misyonerdir, kahraman değildir. yunan kahramanlarından bir farkı da şudur; mühim bir şehirden gelip (troya'dan), başka mühim bir şehre (roma'ya) gitmiştir.

    * isa

    agnus dei'dir. yani tanrının kuzusu. aynı zamanda tanrının krallığı 'nı işaret eden bir çobandır. bundan öte kahramanlığı asla yoktur. özellikle non posse non peccare söylemini incelediğimizde göreceğiz ki; isa'nın aslında ikinci bir adem olma durumu da söz konusu olabilir.

    işte yunan ve roma'nın ve isa'nın özeti: odi et amo, sevgi ve nefret

    şu kaynaklara bir göz atın derim:

    http://209.85.135.104/…t=clnk&cd=2&client=firefox-a
    http://www.ccel.org/…/schaff/anf03.iv.xi.xxxii.html
    http://www.theandros.com/daemon.html
  • ilginçtir, walther kranz 'ın da belirttiği gibi (bkz: antik felsefe) nietzsche'nin herakleitos ile birlikte bir diğer atası da empedokles'tir. söz konusu filozofla ilgili ilginç kaynaklardan biri de holderlin 'in empedokles eseri sanırım.
    bir konuya dönersek; sevgi ve nefret, yunan'da kosmos'un tanrıyla büsbütün dolu olduğu düşüncesinin en kuvvetli desteğidir. karşıtlıkların karanlığı (çeken sevgi ile iten nefretin yarattığı) evrene egemenlik kurmuştur.

    empedokles'in arınmalar adlı şiiri, tümüyle orpheusçuların ve pythagoras'çıların etkisi altındadır. orphik-karamsar öğretiye uygun olarak burada insanlar ve şairin kendisi de, düşmüş ruhlar ve yeryüzü yaşayışı öteki dünyada, sonsuz ışığın ülkesinde işlenen suçun cezasıdır.yaradılış'ta, yani doğada, içten kavrayan bir sevgi söz konusudur. nesnelerin varlığı sevgi ve nefret kuvvetleri tarafından hareket ettirilen, çekme ve itme ile birleşen yahut çözülen karışan veya ayrılan tanrısal organ vücutlardır. empedokles'e göre; görünen dünyanın arkasındaki çekişmedir bu.

    şiirinde şöyle geçiyor:

    "nasıl idiyse önce öyle olacak, sanırım,
    bu ikisinden boş kalmayacak uçsuz zaman. (b 16)
    çift şey diyeceğim : gâh tek bir bütün doğar
    çok şeylerden, gâh da çok şeyler biter «bir» den ayrılıp..
    ikilidir ölümlü şeylerin doğuşu, ikili yok oluşu.
    birini bütün nesnelerin toplanması doğurur ve yok eder
    ötekiyse dağılınca onlar yetişmişken uçup gider.
    ve bunlar değişir dururlar hiç kesilmeden.
    gâh sevgiyle toplanır bir olur bütün şeyler
    gâh da ayrılırlar yine tek tek nefretin kiniyle.
    nasıl çoklardan bir tek biliyorsa bitip yetişmesini
    ve yine bir tek ayrılınca nasıl çoklar çıkıyorlarsa
    öylece doğmaktadırlar ve sürekli değil onlar için yaşama.."
  • doğal ve dramatik gerilim unsurları. yaşamsal bağları ayakta tutan dinamikler.
  • bir gün kapı çalınır.
    gelen aziz augustinus'tur. o ana kadar yunan ve roma dünyasının kosmoloji birikiminin çizdiği ne var ne yoksa, örneğin; pantheon'lar birbir yıkılır, mabetler çöker, inançlar çöker. azınlık ile çoğunluk yer değiştirir. tanrıların krallığı gider, tanrının krallığı gelir. oysa değişmeyen sadece bir tek şey vardır: sevgi ve nefret

    gerisini kötülük/@jimi the kewl entirimden takip edin, ya da etmeyin.
  • sevdiğin aşık olduğun ve ayrıldığın insana karşı hislerinin yoğunluğu hiçbir zaman değişmez. sadece biçimi değişir. sevgi nefrete dönüşür. aynı derecede nefret etmeye başlarsın.
  • insan bir şeyi sevdikten sonra nefret edebiliyor ondan, fakat bir şeyden nefret ettikten sonra tekrar onu sevemiyor!.. yani sevgi bir başlangıç nefret ise bir sondur!
  • birbirinden oldukça farklı gibi görünen ama erasure'un i love to hate you adlı şarkısında görülebileceği gibi aynı bağlam içinde eşzamanlı olarak hissedilebilen iki duygu.
  • birbirinin zıttı olmayandır.

    aksine sevgi ve nefret birbirini besler,yaşatır. nefretin zıttı umursamazlıktır,sevginin zıttı da umursamazlıktır.

    eğer birinden nefret ediyorsan hala onu umursuyorsundur,yani seviyorsundur da . umursamasaydın ne nefret eder nede severdin.
  • sevgi ve nefretin bir çeşidi yakındır. bakın bir çeşidi diyorum, nefretin farklı farklı nedenleri vardır çünkü.

    sevgi bir nesneye duyulan "o olma" isteğinden öte gelir. bir kedi görürsünüz atıyorum, çok sevimlidir. o kedinin sevimliliğine sahip olmak istersiniz, sonra bunun imkansızlığını fark eder ve madem ben o olamıyorum o benim olsun der ve onu sahiplenirsiniz. tabii bunlar bilinçaltı süreçlerdir. sevdiğimiz şeyleri kendimizin uzantısı olarak görürüz ve bu sahip olmak istediğimiz özelliklere sahip olmanın bir yoludur, o özelliklere sahip olan bir şeye sahip olmak. "benim güzelliğim" diyemesek de "benim güzel sevgilim" diyebilmek.

    nefretin bir çeşidi de bir nesneye duyulan "o olma" isteğinden öte gelir. "tüm güzel kadınları yok etmek istiyorum." örnek. "benden zengin herkes ölsün istiyorum." örnek. o özelliğe sahip bir şeye sahip olmak yetmez ya da kişi ona bile sahip olamaz ve sonunda iç yakan bir nefrete sahip olur. "ya benimsin ya da kara toprağın." örnek. ilkel bir kıskançlık duygusu ile yok etmek ister, bende yoksa kimsede olmasın der ve sevgiye dönüşebilecek bir sahip olma güdüsü yerini nefrete bırakır.

    (bkz: all beauty must die)

    sevgi bütün hissetmenin bir yoludur, bu yüzden insanlar kendilerini tamamlayacak kişileri ararlar. kendi eksik yönlerine sahip birilerini. kendi uzantıları olacak ve "bütün" hissettirecek birilerini. çirkin biri güzel birini arar ve güzel biri de güzel birini arayabilir çünkü birlikte olacağı kişi onun uzantısı olacaktır ve eğer çirkin olursa onun güzelliğini nötrleyecektir.

    mesela "şapşallık" olarak adlandırılan hareketler genelde aptallıktır. özellikle sevgili olarak adlandırılan "bütünleyici" kişi bir aptallık yapar ve sevgili kişiden "ay çok sevimlisin şapşal şey." şeklinde bir tepki alır. çünkü kişi kendisini karşındaki insandan zeki hissetmiştir ve bu elbette ki sevimli bir histir. arzu nesnesini bir konuda geçtiğini hissetmiş ve bu onun hoşuna gitmiştir bu yüzden özellikle sevgililer birbirlerinin "şapşallıklarından" çok hoşlanır.

    kişi arzu nesnesini (sadece sevgili değil, her türlü sevgi nesnesi, anne, baba, arkadaş, kardeş, eşya, hayvan...) paylaşmaya dayanamaz çünkü o onun uzantısıdır, başkasını tamamlamaya hakkı yoktur. zaten daha yeni yeni tamamlandığını hissederken onu tekrar eksik bırakmaya hakkı yoktur. arzu nesnesini kaybetmekten, eksik kalmaktan korkar. kıskançlık krizlerine girer. "onsuz da yapabilirim." diye kendini ikna etmeye ve kendi başına bir bütün gibi hissetmeye çalışır.

    kişi arzu nesnesini kendi içinde verdiği yarışta geçebilmek için olağanüstü bir efor harcar çünkü yalnızca bu şekilde tekrar kendi kendine yetebilecek ve özgür kalabilecektir. bunun için arzu nesnesini eksiltmeye çalışır. böylece ona ihtiyacı kalmayacaktır. kimi alttan alttan laf sokarak, üzerek, inciterek yapar, kimi sürekli bir yarış içindedir. (özellikle abi ablalarla girilen başarı yarışı) kimileri, özellikle sevgililer arasında bu durum seks ile gerçekleşir. seksin türlü inanışlarda ruhu ve bedeni kirlettiği kabulü vardır. (sadece bakire kızların unicornları görebilmesi gibi) ki ruh kişiden kişiye göre değişse de bedeni gerçekten de kirletir. seks sırasında yapılan kirli konuşmalar ve haşin hareketler de kişiye bir nevi zarar verir. arzulayan seks yaparken bir bütün gibi hisseder ama bunun nedeni arzu nesnesi ile bir bütün olmak değil tam tersine arzu nesnesini yok etmek ve aradaki bağı kırmaktır, çünkü seks ile arzu nesnesine verdiği zararla onu artık arzulanmayacak bir hale getirerek ihtiyacı yok eder. arzuladığı nesneden daha iyi ve kalifiyedir artık ve bir bütün gibi hissetmektedir. en azından bir süreliğine.

    "herkes öldürür sevdiğini
    kimi bir bakışıyla yapar bunu,
    kimi dalkavukça sözlerle,
    korkaklar öpücük ile öldürür,
    yürekliler kılıç darbeleriyle!"
  • incecik bir perde vardır ikisinin arasında..en sevdiklerinden nefret edebilir insan, en çok bağlandıklarından, en çok umut bağladıklarından..birini sevmiyorsanız, hakkında kötü düşünce ve dilekleriniz olsa bile nefret etmiyorsunuzdur. nefret güçlü bir duygudur, süreklilik barındırır, sürekli olarak barınır insanın içnde, sahip olamadığının veya etki edemediğinin acısını çıkarır insan, büyütür
hesabın var mı? giriş yap