• potansiyel bir film. bundan yaklaşık, en az 20 en fazla 40 sene sonra gösterime girecek. uluslararası düşünülmüş, zira tayyip erdoğan'ın dünya lideri olduğuna inanan ciddi bir kitle var. o yüzden ingilizce yazılmış. the times'ın kapağına bile çıkmıştı zamanında hatırlarsak. tartışması hala stabil.

    başrolde recep tayyip erdoğan var, ama ailenin hepsi seyirciye sunulmak istenmiş. recep tayyip erdoğan ve eşi emine erdoğan; sümeyye, necmeddin bilal, ahmet burak ve esra isimli çocuklar da yer yer rol almışlar. özellikle aralardan sıyrılan sümeyye erdoğan karakteri, dikkatleri çekmeyi başarıyor.

    konu rutin konulardan. bir ailenin yokluktan varlığa erişini anlatıyor. aslında kentsel nüfusun kırsal nüfusa oranının arttığı dönemlerde başlıyor film; küçük tayyip, her ne kadar kasımpaşa'da doğsa da, çocukluğunu rize'de geçiriyor ve 13 yaşında ailesiyle birlikte rize'den istanbul'a göç ediyor. makro ölçekte american dream'i yaklaşık bir yüzyıl evvelinden yaşayan, dünyayı her zaman geç takip eden türkiye, kendi içindeki mikro göçü de elbette ki daha sonraları yaşıyor, ve neticelerinden erdoğan ailesi de nasibini alıyor. küçüklüğünde cep harçlığına katkısı olması için simit bile satan minik tayyip, ileride güçlü bir iktidar kuruyor ve servet sahibi oluyor. bir nevi steve jobs, fakat onun müeyyide kudretine sahip olan şirketlisi diyebiliriz. umutlar ülkesi türkiye.

    filmin tek sıkıntısı, kimsenin bilmediği üniversite ve hemen sonrasındaki süreç. kaynaklar birbirini tutmuyor zira. kimileri 4 yıllık üniversite mezunu derken, kimileri recep tayyip'in mezun olduğu sıralarda fakültenin yeni kurulduğunu iddia ediyor, kimileriyse önlisans derecesiyle mezun olduğunu savunuyor. ayrıca mezuniyetten hemen sonrası da bilinmeyenler arasında. bilgiye ulaşılamamış, o yüzden o bölümü başarısız buldum.

    siyasi olarak aslında film çok basit: iktidarın belli bir zümreden başka bir zümreye geçişi ve bu süreçteki sancılar anlatılıyor. bu sancıların arasındaki gezi parkının üzerinde özellikle durulmuş, zira dünya basınında manşet olan, en kitlesel ve en örgütlü bir tayyip erdoğan karşıtı hareketi o dönemde görülmüştü. hükümetin düşmesi dile getirilse de, böyle bir şey olmayacağı açıktı. fakat gezi parkı direnişinden nemalanmaya çalışan birkaç ufak grup dışında, post-modern örgütlenmenin ve direnişin nasıl olacağına dair dünyaya bir örnek sunulmuş olabilir. bu iddia da tartışmalı, zira bir grup aslında orada halk olmadığını iddia ederken, karşıt grup da direnişçileri her kesimden insanların oluşturduğu halkın o direnişte bulunduğunu şiddetle savunuyor. karar izleyiciye bırakılmış, özellikle bu bölüm titizlikle kayda geçmiş olmalı çünkü her iki tarafa da profesyonel bir derecede eşit yaklaşılmış.

    ama asıl tema aile üzerine. zira türkiye medyası zorlu bir sınav veriyor, çin gibi 1 milyar 350milyon küsür nüfusu olan komünist bir ülkedeki tutuklu gazeteciden bile fazla gazetecisi tutuklu; bu sebeplerden siyasetin halka ne kadar ve nasıl aktarıldığı zaten muallak iken, film kapalı kapılar ardında neler döndüğünü anlatmak istemiş doğal olarak. statü çatışmasının farkına varılması olabilir aslında. kitlesel bir hareketin ve büyük bir devletin başbakanı, karşısında bir aile babası. kimi zaman çok şefkatli, kimi zaman inanılmaz otoriter.

    filmin sonu ise asıl merak edilen, her filmin sonu gibi. o yüzden sözlerimi burada sonlandırıyorum.

    sağlıcakla...
  • yoğun yolsuzluk, cinayet, adam kayırma, hırsızlık... orjinal crime family serisi olan potansiyel dizi... yerli the borgias...

    (bkz: steal, power, murder, amen)

    rodrigo'yu rte, cesare'yi burak, juan'ı da bilal olarak düşünebiliriz hatta...
  • kenan evren'nin bile yargılandığı ülkede, eninde sonunda çekilmesi gereken film. öte yandan malum şahsın kenan evren gibi yargılanacağı konusunda eskisi kadar emin değilim.
hesabın var mı? giriş yap