• infaz olayının ölüm babında uygulanmasına linç derler.
    yargısız infaz ise, kişinin kendi görüşlerini anlatamaması/anlattırılmaması; kararın tümüyle yargıyı veren kişilerin bakış açısı/bilgisi, görgüsü/çıkarları doğrultusunda olması durumudur.
    buradaki yargı sözcüğü hukuktan ödünç alınmıştır ama hukuktaki anlamında değildir.
  • gunluk hayatta "anlamadigi $eye bok atmak" olarak kar$imiza cikan, infaz edilen tarafa bagirip cagirmak, yerine gore de hayiflanmak di$inda herhangi bir $ans birakmayan eylem.
  • (bkz: judge dredd)
  • vahşi batıda ya da neo-vahşi ortadoğu* gibi yerlerde suç işleyenlerin, halk hareketine katılanların yargısız infazları
  • judge dreed gelecek betimlemesinde yargıçlara veriliyordu bu görev.
  • red kit çizgi romanlarında, önce idam edelim sonra yargılarız diye savunulan olay.
  • (bkz: erdal eren)
  • ilk olarak, duayenlerinden necdet menzir'in, istanbul emniyet müdürü iken, amirlerinden de aldığı güç ve feyz ile ve büyük bir şevk ve görev aşkıyla yapmış olduğu operasyonlar dizisi ile kamuoyu gündemine gelen deyim.
    aşağida, bu dönemde, nokta dergisinin kendisi ile yaptığı bir röportajda, nasıl öldürmeye mecbur bırakıldıklarını ve çaresizce öldürmek zorunda kaldıklarını anlatırken izliyoruz kendisini....

    (bkz: ölü ele geçirmek)

    nokta: operasyon sırasında militanların dışarı çıkması neden beklenmiyor? etraf polislerce sarılmışken, onların kaçması mümkün değilken, birkaç tane göz yaşartıcı bombaya bağlı değil mi işin çözümlenmesi? neden insanlar öldürülüyor, neden ölü olarak ele geçiriliyor?

    menzir: herkes seyrediyor. yapılan operasyonlar gizli kapaklı yapılmıyor. operasyonlar, şehir merkezinde, apartmanlarda ve bütün halkın yoğun olarak oturduğu yerlerde yapılıyor. basına açıkladılar. son operasyondaki kişiler, evdeki telefon marifetiyle bazı kuruluşlara haberler verdiler. o haberleri incelerseniz bunların neden sağ yakalanmadıklarını anlarsınız. hiçbir şekilde devlet güçlerine inanmıyorlar. kapılarına apartmanın yöneticisi, kapıcıyla birlikte alınıp gidilmiştir. kendilerine teslim olmaları ve haklarında yasal işlem yapılacağı söylenmiştir. ama buna rağmen, bizim kuvvetlerimize silahla mukabele etmişlerdir. kim eline silah alırsa, devletin güvenlik güçlerinin karşısına silahla çıkarsa, yaşamını silahla alırız. bunu yasalar sağlamıştır. infazı biz yapmıyoruz, infazı örgüt yapıyor cezaevinde. bir tek kelime söyleyeni cezaevinde şişleyip öldürüyorlar. sağ yakalanmasını söyleyenler, kendileri bir operasyon yerine gelsinler, görsünler bakalım sağ yakalama imkanı var mı?

    eğer bunu belirli bir baskı altında tutmazsanız balkondan aşağıya elindeki kaleş tüfeğiyle başladığı zaman ateş etmeye, yüzlerce polisin sorumluluğunu kim alacak üstüne? o polisler nereye girecekler nasıl yakalayacaklar? biz masum hiç kimseyi de kalkıp öldürmüyoruz. aynı operasyonda sağ olarak yakaladıklarımız da var. bize ateş etmediler, teslim ol çağrımıza uydular çıktılar. kim diyorsa ki bunları kuşatın bekleyin, o çok büyük saflık olur, enayilik olur.

    yüzlerce insanın ölümüne sebebiyet verebiliriz. evin içinden çıkardığımız bombaları herkes gördü.

    o bombalardan iki tanesini dışarıya attığı takdirde, ona o imkanı sağladığımız takdirde, o mahalledeki insanları ne yaparlar? onlara verecekleri zararı düşünebiliyor musunuz?

    nokta: polis zaman zaman hatalar da yapabiliyor. mahmutbey operasyonu’nda öldürülen 3 genç vardı. onlar silahlı çatışmaya girmemişlerdi ama öldürüldüler.

    menzir: o operasyonda ben görevli değildim, bilemeyeceğim.

    nokta: biraz önce teslim olmuyorlar dediniz. sağ olarak yakalanma imkanları varsa neden teslim olmuyorlar ve ölümü tercih ediyorlar?

    menzir: elimizdeki bilgi ve belgelere göre, hareketlerine direniş diyorlar. “sağ olarak teslim olanın, direnmeyenin örgüte zarar verdiğini, muhbir olduğunu” söylüyorlar. arkadan buldukları ilk imkanda da öldürüyorlar. cezaevinden çıkan adamın 15 gün içinde örgütün verdiği görevi yerine getirme zorunluluğu var. bizim sağ olarak yakaladıklarımızda şimdi o kadar zorlanıyoruz ki, isimlerini bile söylemiyorlar. çünkü bunu bile söylemeyi, bir çözülme olarak kabul ediyorlar. bunların merkez komitesi üyesi mürsel göreli büyük sıkıntı içerisinde. öldürüleceğim diye korku içinde. alıp cezaevini değiştirdiler korunması için. sağ olarak teslim olmamalarının tek nedeni örgütün baskısı.

    nokta: diyelim ki konuştular... bu takdirde korunacaklar mı?

    menzir: mutlaka koruruz. örgüt hakkında bize bilgi veren insanı nasıl ortada bırakırız? seni öldürsünler diye göndermeyiz. ama en basitinden televizyondan da görüyorsunuz; şu zafer işaretini neden yapıyorlar hiç düşündünüz mü? bir yerlere mesaj veriyorlar. “ben çözülmedim, örgütüme bağlıyım”ın işaretidir.

    nokta: biraz önceki konuşmanızdan, teröristlerin aslında çoktan ideolojilerini kaybettikleri, davanın bittiği, fakat örgütten korktukları için teslim olmadıkları gibi bir sonuç çıkıyor.

    menzir: evet olay bitmiştir. eğer bunlarda biraz ideoloji varsa, biraz insanlık varsa, çıksınlar bu memlekete biraz hizmet etsinler. azıcık alın teri döksünler de para kazansınlar. bir günden bir güne eline bir kazma alıp kazmamıştır. okullara gitmişlerdir ama bitirmemişlerdir. inceleyin durumlarını, üniversiteden kaçıp gitmişlerdir. neden? sorumluluk duygusu yoktur, ruhi dengeleri yerinde değildir. maceraperest yaşamak daha cazip gelmiştir. bu çıkmaz sokağa girmişlerdir, bedava yaşamaya alışmışlardır. 6.5 milyar lirayı yaktılar. 2.5 milyar lira da bizim yakaladığımız para var. bankayı soyacaksınız, devletin güvenlik güçlerini öldürerek, sindireceksiniz. etrafa korku salacaksınız, yattığımız yerden para yiyeceksiniz. böyle şey olmaz. herkes iyi bilsin ki bunlar toplumun sırtında asalaktırlar.

    kimsenin ölmesinden zevk almayız, sevinmeyiz, üzülürüz. biz sırdan insanlar değiliz. bir sürü sağlık testlerinden geçerek gelip polis olmuşuz. o nedenle de çoğu insandan daha duyarlıyız olaylar karşısında.

    nokta: avrupa komisyonu’nda açıklanan bir raporda türk polisinin teröre karşı yanlış motive edildiği iddia ediyor. siz katılıyor musunuz bu görüşe?

    menzir: yanlış motiveden neyi kastediyorlar anlamadım.

    nokta: polisin havaya ateş etmesi, intikam yeminleri etmesi gibi şeyler. görev mi intikam mı?

    menzir: yapılan görevdir. o olaylarda hata vardır, kabul ediyorum. o davranış hoş olmayabilir ama avrupa’lılar da, şöyle bir iki ay içerisinde bizim kaybettiğimiz kadar polislerini kaybetsinler bakalım da, kendi polislerini zaptedebiliyorlar mı? bir de onlara onu sormak lazım. olayların içinde yaşamak lazım. netice itibariyle insan yaşıyor olayları. polis de bir insandır. bu insanlar arkalarında dünya kadar çoluk çocuk bırakıyorlar. ama bu olaylar da bize ders çıkartmıştır, bizi pişirmiştir. polisin bu tür olayları bundan sonra cereyan etmeyecektir, biz bütün arkadaşlarımızı uyarıyoruz ve o yolda da her gün 300 kişiyi 2-3 saat de olsa eğitiyoruz.

    nokta: avrupa’lıların da iddia ettiği yanlış motive konusunda, polisin heyecanlanmadan, intikam hırsından arınması, panik yaratmadan, zafer çığlıkları atmadan olayların üzerine gitmesi için, hizmet içi eğitim verdiğinizi söylediniz. yani bu eğitimle bundan sonraki operasyonlarda polisin daha sakin, daha bilinçli olarak öldürülmeden hedefe gitmesi, ele geçirmesi için eğitime tabi tuttuğunuzu mu söylüyorsunuz?

    menzir: evet. biz hiç kimseyi öldürmek istemeyiz. yalnız çevreye zarar vermeye başladıysa, ele geçirmemiz başka türlü imkan dahilinde değilse ve bize devamlı ateş ediliyorsa, kanuni görevimizi yaparız. yoksa hiç kimseyi öldürmek gibi bir niyetimiz ve düşüncemiz yok. her ölen insan bize ıstırap verir.
  • red kit'in bir macerasında bir adamı darağacına götürürlerken adam: "ama beni yargılamadınız ki!" diye bağırınca kitleden bir ses gelir: "önce asalım, sonra yargılarız!"

    aynen böyle birşeydir yargısız infaz.
  • ilk olarak, 1990'li yillarin ba$inda; barolar, insan haklari orgutleri ve muhendis odalari gibi stk'larin, emniyet te$kilatinin yasadi$i faaliyet gosteren orgutlere kar$i kullandigi orantisiz gucu tanimlamak icin ortaya attiklari kavram.

    o yillarda, buyuk $ehirlerde orgutlenmi$ ve devrim ugruna silahli mucadele yolunu secmi$ dev sol, tikko, tkp ml gibi "a$iri sol" egilimli orgutleri cokertmek amaciyla, emniyet mensuplari, halka acik olarak, arka arkaya operasyonlar duzenlerlerdi. emniyetin, bir evde, ki hucre evi olarak tabir edilirdi bu ev, kistirilan orgut mensuplarindan hicbirisinin canli olarak kurtulmasina izin vermeyecek yogunlukta bir ate$ actigi bu operasyonlara, genel olarak "yargisiz infaz" adi verilmeye ba$landi. nitekim bu tur operasyonlarin ertesinde, eve giren basin mensuplarinin cektikleri fotograflar, iddialari dogrular nitelikteydi: duvarlar delik de$ik, kapilar ve odalar iceri atilan bombalarla paramparca bir halde yansirdi ekranlara ve gazetelere. cesetlerin uzerinde onlarca kur$un yarasi tespit edilirdi. kisaca, operasyon duzenlenen ev, sava$ alanindan farksiz gozukurdu.

    ote yandan, zamanin emniyet te$kilati, yetkililerin once "teslim ol" cagrisinda bulunduklari halde, bu cagriya ate$ acilarak kar$ilik verildigini hatirlatirdi ve "ba$ka bir secenegimiz yoktu" demeye getirerek kendisini savunurdu.

    oysa evrensel insan haklari literaturunde, insan hakki kavrami, devlet gibi sinirsiz guc ve imkana sahip kurumlar kar$isindaki bireylerin ya$am hakkinin guvence altina alinmasini temel alir. hicbir birey ya da orgut, bir devletin seferber edebilecegi kaynaklara sahip degildir. bu nedenle, ate$ acan ve $iddet yolunu secen bir orgute kar$i, modern bir devletin vermesi gereken tepki, misliyle kar$i ate$ acmak ve orgut mensuplarini yok etmek degildir, tersine sabirla, "terorist"lere bile ya$am hakki taniyacak bir tarzda, zanlilari canli olarak ele gecirip adalet sistemine teslim etmektir. zor olan da budur zaten, eger kolay yol secilirse, devletin $iddet uygulayan bir orgutten ya da kan davasi guden bir a$iretten farki kalmaz.

    $iddeti bir lisan olarak benimseyen yasadi$i sol orgutlerle birlikte, '90'li yillarda devlet de, bu operasyonlar ve dogu'da yogunla$an sava$ ko$ullari dolayimiyla, ayni lisani cok daha akici bir $ekilde kullanmaya ba$ladi. taraflarin birbirini besledigi bu $iddet sarmali 2000'lere kadar devam etti. ancak, 2000'li yillar, bu tur operasyonlarla orgutlerin cokertilmesinin de etkisiyle, bu operasyonlarin yava$ yava$ yururlukten kalkmasina ve devletin yukarida ozetlenen zihniyetinin, "yargisiz infaz" operasyonlarinda hedef alinan orgutlerin bir $ekilde canli olarak ele gecirilmi$ mensuplarinin hapsedildigi f tipi cezaevleri ve bu cezaevlerinde uygulanan tecrit politikasi ile tahkim edili$ine taniklik etti. devletin gozunde, ya$am hakki da dahil olmak uzere hicbir hakka sahip olmayan insanlar olarak kodlanan orgut uyeleri, nasil ki "yargisiz infaz" operasyonlarinda tereddut edilmeden oldurulduyse, sag kalanlar da tecrite ve yalnizliga maruz birakildi, olum oruclari yoluyla kendi ya$amlarina son vermelerine seyirci kalindi. $iddet uygulayan orgutlerin vatanda$ gozunde de bir itibari yoktu, tersine, toplumun umurunda olmayan, kimseye faydalari olmayan zararli bireyler olarak, vatanda$larin da gozden cikardigi insanlar haline geldiler. boylece, devletin insan haklarina baki$i, neredeyse butun toplumun payla$tigi sorgulanamaz bir gercek haline geldi.
hesabın var mı? giriş yap