• yel pazelemeye yarayan alet. gelişkin ninjalar tarafından savunma silahı olarak da kullanılır. (bkz: bulent ersoy)
  • elle komuta edilen ufurgec.
    (bkz: vantilator)
  • boyle bir soguma sistemi yalnizca ortam sicakligi beden sicakligindan yuksekse ise yarar.
  • (bkz: yellenmek)
  • daha çok 50 yaş üstünün kullandığı anlamsız bir serinleme aracı.anlamsızdır çünkü son derece sıcaklamış bir kişinin gözüne birden bir bülent ersoy tipi siyah üstüne altın rengi desenli yelpaze çarpar.alır bunu kişi,deneme amaçlı 1-2 sallar.sonra bir bakar güzel serinletiyor, sonra başlar bileğini çılgınlar gibi sallamaya.yorulup durduğu an eskisinden daha çok sıcakladığını,bu hareketin anlık bi serinleme için bütün kol kaslarını çalıştırıp deli gibi terlemesine sebep olduğunu anlar.fakat o geçici serinleme hissi bağımlılık yapmıştır.tekrar alır yelpazeyi ve olaylar gelişir.(bkz: korku filmi)
  • 1950'lerde, amerikan tarzıyla cıkan bir magazin dergisi. bolca resimli romanın yer aldıgı dergi tuhaf kahramanlık hikayeleri ile zamanın amerikan jet-setine de yer veriyordu.
  • insan işte... can sıkkın, dert ben de derman kim de hallerinde dışarı atarız kendimizi. nereye gideceğimizi bilmeyiz, ama nereye gittiğinin ne önemi var, önemli olan gitmek.

    insan işte... bazen eline kalemi alır ve kelimeler onu nereye götüreceğini bilmeden yola çıkar. bir kelimeyle başlar her şey. nautilus mesela.

    tepedeyiz, tepeüstü nautilus'da.. yıllar önce kadirlili hasan paşanın türbesinin olduğu yerde. kimonolu genç kadınlar ellerinde sake çanakları ile aşağıya doğru hızlı ve minik adımlarla iniyorlar. bir japon ve tepe. bir japon daha ve minik adımlar. bu japonlar bizim 19 mayısımız gibi bir günü kutluyorlar. uruwake gününü, japonların çok eski zamanlarda kutsal saydıkları bir gün bu. artık kutlanmıyor, ancak istanbullu japonlar derneği bu yılı japon bayramlarını kutlama yılı oalrak belirlemiş.

    bir görünüp bir kaybolan kadınlar, ortaya her çıktıklarında bir aksesuarla dönüyorlar. hepsinin en son tamah ettiği aksesuar yelpaze. kağıttan, sirkeci işi gibi duruyor. uzaktan öyleler, plan yakına girince hepsinin üstündeki işçiliği ve ele emeğini görebiliyorsun.

    bu kadınların her minik adımında bir şevk ve armoni var. japonların armoni duyuları diğer dünya milletlerinden oldukça farklı.. mimiklerindeki ayırtsızlık bunun bağıran bir göstergesi. eline yelpazeyi her geçiren japon kadın çığlığı kesik kesik koyuveriyor. batı için anlaşılmaz bir gelişme..

    küçük küçük yelpazeler dört koldan tepeden inen kadınlar tarafından bir yelpze havuzunda toplanıyor. bayram kutlamasının en özel gösterisi bu sanırım. dikkatle izliyorum bu şovu. renk renk, ışıltılı, özene bezene yapılmış yelpazeler.. belki 1000 çeşit, iniyor.

    sonunda yelpazelerin toplandığı havuzun ağzı açılıyor. gökyüzüne bakıyorum o esnada; harika bir gökkuşağı görüyorum. yelpazelerin renkleri bunlar, belki 10000 çeşit. istanbul'un bütün oğlanları telefonla sevgililerini arıyorlar "japon mucizesi bu" diyerek..

    yelpaze devriminin ardından; nautilus'daki herkes şöyle mırıldanıyor. "bu tutmuş, bu pişirmiş, gavur yapmış, türk seretmiş ve hayran kalmış."

    yelpazeden çıkan hisse oryantalizme kaymış.
  • doksanlı yılların ortalarına kadar güne giden teyzelerin torbada taşıdıkları süslü terlikleri ile beraber vazgeçilmezlerinden olan objeydi.
  • sallandığında küçük bir hava akımı yapan ve özellikle yüzü serinletmeye yarayan, küçük, katlanabilir, taşınabilir araç.
    mecaz anlamda çeşitlilik. (bkz: ürün yelpazesi)
    (bkz: megesran)
hesabın var mı? giriş yap