• işlek caddede büfe değil benimki. "badanacılık".

    oysa ne heveslerim vardı benim, ne heveslerim. türkiye derecelerim mi yoktu, olimpiyatlara mı katılmamıştım, daha lise sıralarında herkes tarafından geleceğin akademisyeni gözüyle mi bakılmıyordu bana... sonra okula geldim. okuldan kaynaklı da değil aslında ya, bölüm diyeyim. bilenler var, psikoloji okuyorum. ama bezdim. ben ne kadar hayat dolu ne kadar yerinde duramayan bir insandım da deliler gibi istediğim bölüme gelince delilendim?

    nasıl oldu anlamadım. ama kafama girdi.

    badanacı olmak istiyordum lan. cidden. bunu istiyordum ben.

    internetten boya kartelalarına, fırça modellerine, badana tekniklerine bakmaya bir türlü doyamıyordum.

    zonguldak'ta bi' evimiz var bizim. babaannemlerin evi işte. ne yaptım ettim ikna ettim dedemi bu yaz. aldım fırçalarımı. ince iş fırçam en incelerindendi, korniş kenarlarını rahat rahat boyayabilmek için. önce mutfağın tavan boyasını yaptım. o rulo fırçayı kullanmak konusunda çok acemiydim, yüzüme patpatpat diye tavandaki boya dökülüyordu, ben mutluluktan neredeyse kahkaha atıyordum. sonra mutfağı "istanbul pembesi" denilen bir renge boyadım. sen hiç boya kartelası inceledin mi? şiir gibidirler. roma sarısı vardır mesela, bizans kırmızısı vardır. mutfağın boyası bittiğinde oruç halimle hışırım çıkmıştı ama nasıl da mutluydum lan. aradan 3 hafta geçmiş ama şimdi düşününce bile çok özledim. sonra ver elini salon. aman o pervazların ince işi, aman o priz kenarları, ahh. nerede o akademik kariyer isteyen silverleaf, nerede? nerede o kitapların arasından zorla alınan kız?

    ben değil miyim tavandaki boşluklar badanayı kötü gösteriyor diye önce onlar için alçı hazırlayıp, onunla kapatıp sonra üzerine çift kat boya çeken? eski karpuz lambaları çıkarıp avize delikleri açıp yeni lambaları takan, elektrik bağlantısını yapan kimdi?

    ben bir inşaat ustası olmalıydım ve görünen o ki psikolog olacağım. derdini alıp gelenlere "al bu malayı bütün yaralarını alçıyla kapa" mı diyeceğim ben, ne yapacağım lan?

    bir gün bir ev alacağım ama.

    ev bomboşken içinin komple badanasını yapacağım. bir günde bitmez elbet. ama acelem de yok. bir gün biter. akşam ev bomboş. bir iskemleyi balkonuma çekeceğim. evimin ilk eşyası da teleskop. bu da benim hayalim. teleskopu yerine kuracağım, radyoyu açıp termostan bayat çay içeceğim. bir gecem böyle geçsin başka bir şey istemem.

    akademik kariyermiş.
  • kesinlikle içinde bulunduğum ikilemdir.

    okuduğum bölümden ötürü akademik altyapıyla yetiştirilmiş olmama rağmen içimde bu tarz bir isteğin tek bir emaresine bile rastlamadım yıllardır.
    eskiden beri içimde resmen esnaf bir dayı var ve sürekli olarak durup durup ''hadi'' diye sesleniyor. üstelik etrafımda ve ailemde tek bir esnaf bile yokken sadece bende böyle bir aşk olması da genetiğin mucizesi.
    büfe olur, efendime söyliyim tekel bayisi olur, restoran olur, hep sürekli bir alayım satayım, ticaret yapayım, dükkan işleteyim hevesindeyim.
    bi laboratuara kapandığını düşün, makalelere gömüldüğünü falan, bi de işlek caddede büfe falan işlettiğini. oha lan büfe süper olm.
    ama sermaye şart.
  • yaşamın en kritik sorusu. bu sorunun yanıtına göre eşinizi dostunuzu seçebilir, çok daha mesut bir yaşam sürebilirsiniz. her kim ki bu soruya yanlış cevap verir, onun ömrü patates çuvalı gibi geçer, çarpışan arabada arabası yol almaz, bindiği taksici geveze çıkar, sipariş ettiği kola sıcak gelir, en yakın arkdaşı konsere çağırmaz.

    + akademik kariyer mi işlek bir caddede büfe mi?
    - işlek bir caddede akademik kariyer?!??
    + siktir git buradan.
  • az biraz okumuş ve şu anda büfe işleten biri olarak söylüyorum, ikisinin de amk.
  • "işlek üniversitede büfe" şeklinde bi ara çözüm getirilebilecek ikilem.
  • insanın düşüncelerine göre ani bir anda değişebilen sorudur. şimdi bunu 3 aşamada inceleyelim...

    --- spoiler ---
    (bkz: akademik kariyer)

    - akademik kariyerde önünüzü kestirmek zordur çünkü sizden daha çalışkan birileri her zaman vardır ve olcaktır. bu kişilere denk geldiğinizde yaklaşık olarak 8 sene harcadığınız üniversite - doktora -yükseklisans cart curt hayatınızın güme gitmesi oldukça yüksektir. fakat iş bulma olanağınızda akademik başarınıza göre artar veya azalır. fakat işinizden kovulam ihtimaliniz her zaman vardır. sizden daha az çalışkan olan birisi yada akademik kariyeri sizden daha b.ktan olan birisi sırf sizden 1.000 tl daha aşşağı istedi diye işten çıkartılmanız çok yüksek bir olasılıktır.

    (bkz: işlek caddedeki büfe)

    - kendi işinizin patronusunuzdur istediğiniz zaman gider istediğiniz zaman gelirsiniz işe. büfenin olduğu caddenin işlek olması sürekli müşteriniz olmasını sağlar. kemikleşmiş bir müşteri grubunuz olmasa dahil sonuçta sürekli gidip gelen bir müşteri akışı vardır. fakat bu işin'de bir dezavantajı var. belediyenin yapacağı küçük bir düzenleme tüm işlerinizi tabiri caizse sikip atabilir. izmirdeki inönü caddesi buna %100 süper bir örnek olarak gösterilebilir. dahası elinizde bir diploma olmadığı için dükkanı kapattığınızda herhangi bir dayanağınızda olmaz. ayrıca böyle bir büfeyi v.s açmak için belirli bir capital'e yani ana paraya ihtiyacınız bulunmaktadır.

    (bkz: son karar)

    - son karar olarak en azından boktanda olsa bir akademik kariyer yapmış olmanız ve akademik bilgisini aldığınız iş veya işlerde 5 - 10 yıl çalışarak para biriktirmeniz ardından gidip işlek caddedeki büfeyi almanız daha çok mantıklıdır. böylece eşeğinizi sağlam kazığa bağlamış olursunuz. bir iş olmazsa diğeri olur. büfe kapandı mı ? hoooop çalışmaya başla. çalışma sıktımı ? hoooop büfeye geç...

    --- spoiler ---
  • kendimden örnek vereyim.
    bilgisayar mühendisliği 2. sınıftan terkettiğim sırada aklıma şu soru geldi.

    -sen hayatının geri kalanını bu klavye ve ekranların karşısında hımbıl hımbıl mı geçirmek istiyorsun?

    cevabım kesinlikle hayırdı. 2. sınıf güz dönemi sonunda okuldan ilişiğimi kesmiş ve özel bir okulda gemi güverte okurken buldum.
    çok mutluydum. artık hayatı maceralarla dolu yaşayacaktım.
    nitekim okulda bitti uzakyol ehliyetimi aldım ve vira bismillah diyerek denizlere açıldım. baya maceralar atlattım. aradan 5 yıl kadar bir süre geçmişti. 30a merdiven dayamıştım. hayatımda gene bir seçim noktasına gelmiştim.

    -geri kalan hayatımı denizlerde mi geçirecektim yoksa akşamları kurmayı planladığım ailemin yanında mı?

    bu hayatımda karşılaştığım ikinci bir dönüm noktasıydı.
    son gemimden istanbul boğazından geçerken bir acenta botuyla ayrıldım.dönüp arkama baktığımda uzaklaşan gemiyle eski hayatımda yavaş yavaş bitiyordu.

    ardından bir askerlik patlattım.
    artık hayatımın ikinci yarısına başlamaya hazırdım.
    askerden dönünce evlendim ve başka bir soru ile karşılaştım.

    -bu istanbulun boktan çilekeş hayatında mı ömrümü çürütecektim?

    buna da cevabım hayırdı. izmirin deniz kıyısında bir beldesine yerleştim. bir tane internet kafe açtım. bilgisayar cep telefonu tamiri vs ile uğraştım. sonra biraz tanınca sahilde bir kafenin işletmesini aldım.
    yaş oldu 35 yolun yarısı.

    deli paralar kazanıyor muyum hayır. huzurlu muyum evet. bu seçimlerden pişman mıyım hayır. bir de oğlum oldu.

    kısaca hayatı nasıl yaşamak istediğine göre kendin şekillendireceksin. bir karar verecek ve bunla ilgili bir adım atacaksın. ve arkana baktığında üzüleceğin bir şey olmayacak.
  • cevabı, 'işlek caddede değil büfe, bok satsan satılır, o yüzden işlek cadde olsun yeter' olan sorudur.
  • secme sansı mı?

    turkıye'de nah.

    mutlu olmana izin vermezler..

    "aaa bufeci misin sen?"

    "aman bırak ya sıkıyo"

    "ya madem o kadar akıllıydı niye bufeci olmus..tsah.."

    3. dunya ulkesi olmak zor.
  • işlek bir caddede büfesi olan için hiçbir zaman yaşanmayacak ikilem.
hesabın var mı? giriş yap