• şu anda çok zengin bir firması sahibinin yıllar evvel kendine sorduğu soru.

    felsefe bölümünde asistandır o yıllarda. bir gün istiklal'de dolanırken bir plak görür ve almak ister. elini cebine atar beş kuruş çıkmaz.
    o da ''tüküreyim bu işe cep boş kafa dolu'' der ve bölümden istifa edip ticarete başlar ve allah yürü ya kulum der.

    ha kafa hala aynı felsefe kafası, o ayrı.
  • yahudi taktiği ile halledilebilecek problemdir. kafası çalışan adamı ticarete, çalışmayan adamı da okula yöneltmeli.
    kendi zeka seviyenize göre tercihinizi yapın artık.
  • hayattaki en önemli konunun ekonomik bağımsızlık sahibi olmak olduğunu hatırlatmakla cevaplanacak soru.

    niçin yapılır akademik kariyer? bir, bir konuda uzmanlık kazanmak, bilgiyle donanmak, entellektüel tatmin almak için; iki, parasal gelir elde etmek için.

    akademik kariyer hayatını parasal yeterlilik ve bağımsızlık ile yaşamanı sağlayacak mı?
    sağlayacaksa, seçimden sözedilmesi anlamlı olur; sağlamayacaksa, ekonomik yetersizliği, hayat boyu sıkıntıyı seçiyorsun demektir. ona da seçim yapmak denmez.
    ancak zorunluluk, başka şansı olmamak sözkonusu olabilir.

    hayatını garanti edecek, yaşadığın müddetçe giderlerini karşılayacak, eğer istiyorsan evlenmek çocuk büyütmek vs gibi olayların altına girmeni sağlayacak, toplumda seni saygın bir yere koyacak sosyallik harcamalarını yapmanı sağlayacak gelirin var ise,
    kendini de geliştirirsin, entellektüel kapasiteni de.

    yeterli gelir yoksa sıkıntı çekmekle geçer hayat.

    ticaret iyidir. ticarette başarılı olmak mutlu, güçlü ve bağımsız insan yaratır. ama her isteyen ticarette başarılı olabilir diye bir hadise yok tabii, herkes beceremez ticareti.
    (ama belki hemen herkes akademik kariyeri becerebilir... yavaş yavaş gider yani.)

    bütün tıp istatistikleri neyi gösteriyor: zenginler daha uzun yaşar, zenginler daha mutlu yaşar...
    başarı hissinin, parasal bakımdan güçlü olmanın, yüksek bir sosyal ve ekonomik statü sahibi olmanın insanın ömrünü uzattığı kesin.
    zengin derken, parasal sıkıntı altında olmayan insan diyebiliriz.

    öyle akademisyen de var ki çok büyük parasal gelir elde ediyor; şöhret sahibi olmuş ve başarılı tıp profesörleri örneğin.
    kapasite meselesi. hangi alanda olursa olsun, kapasiten varsa biryerlere gelirsin, sırf şu seçimi veya bu seçimi yaptığın için değil. kişinin kendisinin kapasitesini doğru değerlendirmesidir kritik nokta zannedersem.
  • işlek caddede açılan büfeden kazanılan parayla zevk için istediğin bölümde akademik kariyer yapmak diye cevap verilebilecek soru.
  • işlek caddede büfe değil benimki. "badanacılık".

    oysa ne heveslerim vardı benim, ne heveslerim. türkiye derecelerim mi yoktu, olimpiyatlara mı katılmamıştım, daha lise sıralarında herkes tarafından geleceğin akademisyeni gözüyle mi bakılmıyordu bana... sonra okula geldim. okuldan kaynaklı da değil aslında ya, bölüm diyeyim. bilenler var, psikoloji okuyorum. ama bezdim. ben ne kadar hayat dolu ne kadar yerinde duramayan bir insandım da deliler gibi istediğim bölüme gelince delilendim?

    nasıl oldu anlamadım. ama kafama girdi.

    badanacı olmak istiyordum lan. cidden. bunu istiyordum ben.

    internetten boya kartelalarına, fırça modellerine, badana tekniklerine bakmaya bir türlü doyamıyordum.

    zonguldak'ta bi' evimiz var bizim. babaannemlerin evi işte. ne yaptım ettim ikna ettim dedemi bu yaz. aldım fırçalarımı. ince iş fırçam en incelerindendi, korniş kenarlarını rahat rahat boyayabilmek için. önce mutfağın tavan boyasını yaptım. o rulo fırçayı kullanmak konusunda çok acemiydim, yüzüme patpatpat diye tavandaki boya dökülüyordu, ben mutluluktan neredeyse kahkaha atıyordum. sonra mutfağı "istanbul pembesi" denilen bir renge boyadım. sen hiç boya kartelası inceledin mi? şiir gibidirler. roma sarısı vardır mesela, bizans kırmızısı vardır. mutfağın boyası bittiğinde oruç halimle hışırım çıkmıştı ama nasıl da mutluydum lan. aradan 3 hafta geçmiş ama şimdi düşününce bile çok özledim. sonra ver elini salon. aman o pervazların ince işi, aman o priz kenarları, ahh. nerede o akademik kariyer isteyen silverleaf, nerede? nerede o kitapların arasından zorla alınan kız?

    ben değil miyim tavandaki boşluklar badanayı kötü gösteriyor diye önce onlar için alçı hazırlayıp, onunla kapatıp sonra üzerine çift kat boya çeken? eski karpuz lambaları çıkarıp avize delikleri açıp yeni lambaları takan, elektrik bağlantısını yapan kimdi?

    ben bir inşaat ustası olmalıydım ve görünen o ki psikolog olacağım. derdini alıp gelenlere "al bu malayı bütün yaralarını alçıyla kapa" mı diyeceğim ben, ne yapacağım lan?

    bir gün bir ev alacağım ama.

    ev bomboşken içinin komple badanasını yapacağım. bir günde bitmez elbet. ama acelem de yok. bir gün biter. akşam ev bomboş. bir iskemleyi balkonuma çekeceğim. evimin ilk eşyası da teleskop. bu da benim hayalim. teleskopu yerine kuracağım, radyoyu açıp termostan bayat çay içeceğim. bir gecem böyle geçsin başka bir şey istemem.

    akademik kariyermiş.
  • "tost da yaparım kariyer de..." cevabını vereceğim sorudur.
  • "her ikisi de" diye en ideal tercih yapilabilecek sual.

    ana meslek olarak akademik kariyer, cok fazla zamaninizi ayirmak zorunda kalmayacak sekilde ek is olarak islek caddede büfe.
  • yeterince para kazandığımda devretmek ve kendi işime odaklanmak için "işlek caddede büfe"yi seçeceğim çift. akademik kariyerle işim olmaz, ajansımı kuracağım ben.
hesabın var mı? giriş yap