• doğal bitki örtüsü köftedir.
  • nasıl bir kuş öleceğini anladığında "kimse öldüğümü görmesin" diye mağara ya da dağ tepelerine giderse, bende sıkıldığımda akçaabata giderim. çünkü akçaabat bir anıdır benim için. hani kimileri nutella denince bir yutkunur ya işte benim nutellam da akçabattır. ne sokak arasında taştan hayali kalelerde oynadığımız maçların tadını bulabildim bir başka yerde ne de saibe teyzenin bahçesindeki muşmulanın tadını. başka yerdeki saklambaçlarda, akçaabattaki kadar güzel saklanılmadığı gibi diğer hiçbir yerde bilyalıyla bu kadar enfeste kayılmıyordu. sıcaktan bunaldığımız yaz günlerinde, sahilde yürürken yere attığımız çekirdek kabuklarından dolayı peşimize düşen kezban teyzenin korkusu kadar tatlısınıda görmedim. bir çok ayakkabım yırtıldı yollarında bir kaçta pantolonum ama en çokta atilla abimin bana aldığı 3 tekerlekli bisikletin, arnavut kaldırımlarda sallantıdan dolayı kopan kaynaklarına üzülmüştüm. ama karşılığınıda hep aldım ondan. dağlarından toplayıp sattığım salyangozlardan, yaktığımız plastik boruların şıp şıp diye damlayan koruyla yaktığımız otluklarından ve hatırlayamadığım birçoğundan aldım karşılığını. akçaabat bana bu konuda asla cimri davranmadı. mesela ısırganıyla yaktı beni ama loğoru verdi bizse "ısırgan çık loğor gir" diyerek def ettik o acıyı.. ama mizahı evet mizahı bana en büyük mirası..

    "akçaabata gittiysem, hacı aliye uğranacak. nasihatler dinlenecek, akçaabatın en sert görünümlü ama en duygusal insanı sana akıl verecek, karşısındaysa kediye "pist" bile diyemeyen teyzem mahçup bana bakacak. amcam haklıysa "e ne yapsın" haksızsa "takılma uşağa ha" diyecek. sonra amcam yedin mi diyip teyzeme dönüp "yedir habu uşağı ne var içerde" diyecek. gidip içerden teyzemin etli yarmalı sarmasına dadanacağım ama öncesinde mutfağa girmeden, solda duran buzluğunun üzerinde duran meyve kabından bir muz koparacağım. ardından gideceğim. ama çıkarken hacı ali durduracak "hani yemeklerin parasi" diyecek. sonra "birşey çaldın mı" diyecek olurda yok dersem azarlayacak "devir çalma devri oğlum çal" diyecek güleceğim ve çıkacağım.

    alt kata inip dükkana uğrayacağım. cemal turan abim çamaşır makinasını bir davul gibi kullanıp, o ritimle horon oynarken ali abiye bakacağım. "ali abi hiç yaşlanmıyorsun" diyeceğim. sevinecek. tutacak kolumdan "la ya git ha yan taraftan hesabıma ne istersen ye" diyecek. abi hiç değişmiyorsun diyeceğim ona o da "bi tek saçlarım beyaz, ama ondada modaya uyayrım" diyecek. al al yanakları güldürecek beni. arkadaysa bir fon "bölükbaşı ben nigar buyrun".. nigar abla telefon açacak.

    oradan çıkıp yan tarafta deniz pastanesine geçeceğim. ibrahim orada. oturacağım. satarili sezer gelecek oraya. ibrahim, satarili sezerin hiç hesap ödememesinden müzdarip utana sıkıla "abi bende emir kuluyum, bundan öncekileri ödemedin tamam ama bugün son olsun, böyle olacaksa da daha gelme buraya" diyecek. satarili sezer şöyle heybetlice dönecek "la ibrahim, habule yapaysınızda kimse buraya gelmek istemiy" diyecek. güleceğiz.

    sonra stada gideceğiz. 1-0 yenerken 89. dakikada gol yiyip 1-1 yaptığımız gümüşhane doğanspor maçında, "burası leş gibi hamsi kokuyor" tezahüratına maruz kalacağız. 90+2 de attığımız golle öne geçince gümüşhane doğanspor taraftarına "hamsi dediniz bize nasıl geçirdik size" diye bağıracağız. sonra fincanı taştan oyup, ardından gerekeni yaptığımızı söyleyeceğiz. dönüş yolunda cimi ve dadaş abi bağıracak, biz söyleyeceğiz. ve akçaabat sokaklarına akçaabat sebata olan karşılıksız sevgimizden bahsedeceğiz.

    ardından halı saha maçına gideceğiz. imparator adnanın vücut çalımlarına karşı dimdik durunca "la oyle olur mi, sen hiç avrobadan futboli izle miy misın trt 2 de. ben sağa yaptımmı sen sola yatacasın ki ben seni geçeyim" tepkileriyle karşılaşacaksın. birden fazla ronaldinho yu 5 liraya hemde ispanyaya gitmeden beleşe izleyeceksin sahada.

    komaroğluna gideceksin. ilker abi "oğuzhan hoş geldin" diyecek. taner abi "her zamanki gibi 7 tane mi olsun" diyecek. biberler ben söylemeden serilip istediğim gibi yanmış şekilde önüme gelecek. salataysa halil ibrahimin elinden yapılıp, yine onun elinden bana ulaştırılacak. ilker abi şöyle bi bakıp çocuklukta bana "buğdaluk peşi" diyen cemal agayı anacak. yedikten sonraysa çay isteyecek ilker abi. çay içmek istediğimden değil sırf orhan hocamı görmek için. 5 dk oturacak sohbet edeceğiz. ardından dolmuşa bineceğim.

    paramı uzatacağım, param bütünse dolmuşçu öfkeyle şöyle bir atacak paramı "la havle" çekecek. sonra yolda giderken her yol ağzında bekleyecek, balkondakilere geliyor musunuz gibisinden korna öttürtecek. sonra söğütlü tabelasının bir adım trabzon tarafında yıldızlının girişinde bir müşteri görecek. seslice "bi adım geride olsa 25 kuruş daha fazla kazandıydım" diyecek.. ve ben yol ağzında inecek var diyip ineceğim dolmuştan.."

    ve dolmuşun açılan kapısı beni gerçek hayata döndürecek. yarın arkadaşlara ne kadarda anlatacak çok şeyim var diyeceğim. eve gidip yatacağım. ve ben hep bu rüyayla yaşayacağım.

    işte akçaabat benim için tam olarak bu.
  • akçaabat diye yazılır, akzaaabat diye okunur. yani böyle okuyolar..

    pulathane de derlerdi eskiden.
  • köfteciler para kazansın diye milletin trafikte rezil edildiği trabzon ilçesidir. zamanında karadeniz sahil yolu yapılırken buranın bürokratları hatta en önemlisi köftecileri öyle bir lobi faaliyeti yapmışlardır ki sahil yolu burada inşaa edilememiştir. millet şehrin içine girsin ve köfte yesin. zihniyete bak.
  • delisi meşhur trabzon ilçesi.
  • haksızlıklarıyla, bencillikleriyle, kabalıklarıyla, kendilerini dünya güzeli görüp her yaptıkları her söyledikleri doğru olduğunu iddia eden iğrenç insanları ve iğrenç insanlıklarıyla dolu şehir.bir kadın olarak söylüyorum özellikle kadınlarından uzak durun.bu ilçe içimi acıtır her zaman. ilçedekiler içiniz acısın.
  • 2008 yılının temmuz ayında sıcak bir trabzon gününde belediye otobüsüne binip gittiğim yerdir. o yıllar öğrenci olduğumdan param kısıtlıydı, karnım da açıkmıştı tabii ki. bir köftecisiye fiyat sordum. pahali gelince de uzadım ordan. arkamdan seslenen mekan sahibi nerelisin sen dedi. oralı olmadığım belli oluyordu demek ki. balıkesirliyim deyince o kadar yol gelmişsin otur misafirim ol dedi ve donattı masayı.bir güzel karnımı doyurdum. böyle de güzel bir anımın olduğu denizin dibinde stadyumu olan şirin bir trabzon ilçesi. o köfteci abiye selamlar.
  • nihat usta dan sonra sahil mevkiinde usta patlaması yaşanan trabzon un şirin mi şirin sahil ilçesi. özellikle son beş yılda kıyı kesimindeki ıslah çalışmalarıyla daha bir güzel hale gelen yer.

    http://img145.imageshack.us/…5/7061/03480001hy6.jpg
  • düşman işgalinden kurtuluş yıldönümü bugündür.
hesabın var mı? giriş yap