• altın muazzam bir potansiyel teşkil ediyor. türkiye ve çin'in, amerika ve almanya'nın para arzını(m2 cinsinden) karşılaştırmalı olarak alttaki görselde paylaşıyorum.

    görsel(türkiye mavi, amerika turkuaz, çin turuncu, almanya sarı)

    hani amerika'da ünlü yatırımcılar, finansçılar diyordu ya fed muazzam miktarlarda para bastı diye. evet, gerçekten bu süreçte muazzam miktarlarda para bastı fed; türkiye ise muazzamın muazzamı para bastı(kendi çaplarına göre). pandeminin başından beri muazzam miktarlarda dolar(ve diğer para birimleri) arz edilmesine rağmen altın aksi yönde çok fazla baskılanamıyor. bugün etrafta "dolar çok güçlü" diye gezinen ve buna kaynak olarak da dolar endeksini gösteren(halbuki bu endeks doların diğer önemli fiat para birimleri karşısındaki değerini ölçer.) kişiler var. doların güçlü olduğunu kesinlikle düşünmüyorum(diğer para birimlerine karşı şimdilik güçlü doğru). ekonominin en basit kuralı olan arz-talep kuralına göre bile dolar değerini kaybediyor; çünkü para arzı son 2 yılda muazzam oranda artmış(bunun sonucunu ve sağlamasını enflasyon olarak görüyoruz.)

    peki dolar neye karşı değer kazanıyor, neye karşı değer kaybediyor? arzı sınırlı olan ve gerçek değeri olan her şeye karşı dolar değer kaybediyor(enflasyon bu durumun kanıtı fakat daha henüz tam olarak bu değer kaybı ortaya çıkmadı). arzı sınırlı olmayan(merkez bankaları tarafından arzı artırılabilen) dolar endeksindeki para birimlerine karşı ise dolar değer kazanıyor.

    peki altın bu tablonun neresinde? altın fiyatı baskılanıyor. bu yüzden gerçek değerine ulaşmadı. bu baskı fed tarafından yapılıyor. altın fiyatı vadeli piyasa(comex) ve bis(bank of international settlements) aracılığıyla baskılanıyor. bu konuda kaynak isterseniz google'da "gold manipulation bis" yazarak aratabilirsiniz. geçenlerde twitter'da bir paylaşım görmüştüm. amerika'da piyasa açılışında(oranın saati ile 9 civarı) altın fiyatları sürekli düşmüş. eğer altın fiyatlarından amerika'daki piyasanın açılış saatlerini çıkarsak altının bugün ons fiyatı 4-5 bin dolar civarı olurdu diye bir paylaşımdı. tam hatırlamıyorum fakat o tarz bir paylaşımdı. geçenlerde jp morgan'ın altın traderları ceza aldı(bu çok önemli bir mesele değil fakat finansal kurumların işleyişini anlatmak açısından önemli). bu konudaki bilgiye de "jp morgan spoofing" şeklinde arama yaparak ulaşabilirsiniz.

    kısacası altın fiyatı manipüle ediliyor. buna şüpheniz olmasın. bu piyasa ortamında aslında herkes güvenli liman arıyor. işler "eh işte sorun yok şimdilik" şeklinde gittiği sürece piyasalar aç gözlülüğe kapılıp para hırsıyla hiçbir şey yokmuş gibi yola devam ediyor. fed'in zaten yapmak istediği şey de dünyaya piyasalar ile ilgili "sorun yok" mesajını vermek. yani aslında fed dünyanın en büyük manipülatörü. çünkü gücü var. dolar rezerv para ve bunun avantajını sonuna kadar kullanmak istiyorlar(dolar yakın gelecekte rezerv para olma statüsünü kaybedecek fakat o başka bir konu). fed aslında her şeyin farkında. bugün bütün dünyada ekonomi yönetimi büyük ölçüde algıyı yönetmek üzerine işliyor. fakat gerçekler bir gün ortaya çıkacak.

    bugün bana göre rüzgar altından yana. muazzam bir küresel borç var. bu yüzden merkez bankaları deli gibi para basıyor ve ekonomiyi ayakta tutmaya çalışıyor. görünüşte bütün dünya resesyondan korkuyor gibi görünüyor fakat aslında kaçmaya çalıştıkları şey stagflasyon. geçen gün blackrock'un paylaştığı bir yazıyı okuyordum. adamlar "bizce merkez bankaları enflasyonla yaşamaya alışacak" tarzında sözler ediyordu. yani aslında enflasyon kabullenildi. bugün fed'in ve avrupa merkez bankası'nın sözde enflasyon karşıtı işler yapması tamamen göz boyamaca. herkes enflasyon tehlikesine dikkat çekerken fed "enflasyon geçici(transitory)" diyerek aylarca faiz artırmadı. işin buralara geleceğini herkes biliyordu. enflasyon bilerek tercih edildi. fed de, diğer merkez bankaları da altının aslında ne kadar güçlü olduğunu biliyor. bu yüzden de dünya genelinde merkez bankaları son birkaç yıldır altın rezervlerini artırıyor. hindistan atakta, rusya atakta, çin atakta. hepsi altının değerini çok iyi biliyor.

    ben altın fiyatlarının baskılanmasını çok önemli bir fırsat olarak görüyorum aslında. madem baskılanıyor ben de alırım. ayrıca altın öyle bir şey ki, elde tutması bile insana büyük bir keyif veriyor. hiçbir değeri olmasa sırf güzelliğinden dolayı alır tutarım.

    altının bankalarda saklanması da stratejiye göre(duruma göre hemen satıp başka varlık sınıflarına geçmek için vs) güzel bir yöntem. fakat meseleye uzun vadeli bakanlar için fiziksel olarak altın bulundurmak elbette ki çok daha iyi. risklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. hiç kimse hiçbir şey için "yok yahu o kadar da olmaz" demesin. pandemi dönemini yaşadık. 3 yıl önce "maske ile gezeceğiz, aşısız insanlar köpek muamelesi görecek, maske takmadı diye insanlar bıçaklanacak, aşısız insanlar işten çıkarılacak, dünyada tedarik zincirleri kırılacak, dünyanın en güçlü ekonomilerinde son 30-40 yılın en yüksek enflasyonları yaşanacak, bir virüs yüzünden dünya değişecek" der miydiniz? birisi size bunları dese "yok artık daha neler" derdiniz. şu anda "yok artık" denecek bir dünya yok. bu durumu da yine en iyi şekilde blackrock'un bir görüşü ifade ediyor aslında. blackrock bir yazısında diyor ki "biz artık the great moderation(büyük ılımlılık) sürecinin sonuna gelindiğine inanıyoruz." bu ne demek? artık ekonomileri daha çalkantılı süreçler bekliyor demek. 1980lerde başlayan büyük ılımlılık döneminde muazzam bir ekonomik istikrar söz konusuydu(birkaç resesyon sürecini çıkarırsak bu böyleydi fakat o süreçler bittikten sonra birçok varlık fiyatı eskisinden de yukarı gitmeye devam etti). birçok finansal efsane bu süreçte kalıplaştı. artık bu efsaneler(mitler) bir bir yıkılacak demek eğer blackrock'un dediği gibi büyük ılımlılık süreci bittiyse.

    her neyse, uzun zamandır risklerin böylesine biriktiği bir dünya söz konusu değildi. altın, varlığını binlerce yıldır koruyan ve insanlar tarafından servet koruma aracı olarak kabul edilen bir ürün. islam'da da kişinin zekat verip vermeyeceğini tespit etmek için altın baz alınır. kısacası altını saçma sapan finansal enstrümanlarla karıştırmamak gerekir.

    bu yazdıklarım şahsi görüşlerimdir, yatırım tavsiyesi değildir.
  • diğer elementlerin arasından sıyrılıp nasıl maddî değer kazandığına ve günümüzdeki konumuna nasıl eriştiğine yönelik ufuk açıcı bir inceleme yayımlanan maden.

    insanın, altına olan tutumu biraz garip. kimyasal açıdan altın hiç de ilginç bir madde değil. diğer elementlere güçlükle tepki verir. fakat yine de 118 farklı seçeneğin bulunduğu periyodik tabloda, insanın, para birimi olarak seçtiği tek element.

    peki neden?

    mesela neden osmiyum ya da krom değil? ya da seaborgiyum?

    bu soruyu ilk soran kişi ben değilim. fakat kendimi, british museum’daki kolomb öncesi amerika’daki altın tasarımlar sergisi gibi ilgi çeken bir mekânda bu soruyu soran ilk kişi olarak düşünmek istiyorum.

    işte tam burada, ince bir şekilde altından dövülmüş bir zırhın hemen yanında university college london’da kimya profesörü andre sella ile buluşuyorum.

    sella, periyodik tablonun bir kopyasını çıkarıyor.

    tablonun sağ tarafına işaret ederek “bazı elementleri yok saymak oldukça kolay” diyor.

    “işte burada asil gazlar ve halojenler var. bir gaz hiçbir zaman bir para birimi olamaz. küçük bir şişe içinde para birimi olarak biraz gaz taşımak hiç de pratik değil” diyor. ve ekliyor:

    “bir etken de bu elementlerin renksiz olması. şişenin içinde ne olduğunu, nasıl bilebilirsiniz ki?”

    diğer iki sıvı element civa ve brom günlük sıcaklık ve yer çekimi düşünüldüğünde pek bir uygunsuz olurdu. ayrıca ikisi de zehirli. para olarak kullanmak için pek de güzel bir unsur değil. aynı sebeplerden arsenik ve onun gibi diğer maddeleri de kullanamazdık.

    sella, gözlerini periyodik tablonun sol tarafına doğru kaydırıyor. ve fısıldıyor:

    “bu taraftaki birçok elementi de yok sayabiliriz. alkali metaller ve toprak alkali metaller de çok tepkisel. birçok kişi okullarda sodyum ve potasyumu suyun içine damlatınca ne olduğunu hatırlar. önce bir kabartı ve sonrasında patlama. patlayıcı nitelikli para birimi çok da iyi bir fikir değil.”

    benzer nedenler diğer bir sınıf elementler için de geçerli. örneğin radyoaktif olanlar. paranızın sizi kanser etmesini istemezsiniz değil mi?

    geriye toryum, uranyum, plütonyum ve radyoaktif olarak parçalanmadan laboratuvar ortamında yapay olarak üretilmiş rutherfordyum, seaboryum, ununpentiyum, einsteinyum kalıyor.

    tabii bir de az bulunan toprak metalleri var ki, bunlar altından bile az bulunuyor. ne yazık ki, kimyasal olarak bunları birbirinden ayırmak oldukça zor. yani hiçbir zaman cebinizde ne olduğunu bilemeyecektiniz.

    bu bizi periyodik tablonun ortasındaki geçiş metallerine ve sonrasına götürüyor. burada 49 adet, adına aşina olduğumuz element karşımıza çıkıyor: demir, alüminyum, bakır, kurşun ve gümüş.

    fakat ayrıntılı olarak incelediğinizde hepsinin sakıncalı bir noktası olduğunu fark edeceksiniz.

    öte yandan sol tarafta titanyum, zirkonyum gibi sert ve dayanıklı elementler var. fakat onlar için de problem farklı: eritmek oldukça zor. milattan bin yıl önce bu maddeleri cevherlerinden ayırmanız için ayrıştırıcı kazanınızı yanınızda taşımanız gerekecekti. ve elbette böyle özel araçlar o zamanlar bulunmuyordu.

    listeyi 118 maddeden 8 maddeye kadar indirdik. platinyum, paladyum, rodyum, iridyum, osmiyum ve rutenyum. tabii ki ek olarak gümüş ve altın.

    bunlar soylu maddeler olarak biliniyor. çünkü diğer maddelerden ayrı durarak zor tepki veriyorlar.

    ayrıca oldukça da nadir bulunuyorlar ki, bu da para birimi olması için önemli bir ölçüt.

    eğer demir pas tutmasaydı, para için güzel bir kaynak olurdu. çünkü çevrede çok fazla var. ama çok büyük boyutlarda bozuk parası taşımak zorunda kalmış kalabilirdiniz.

    gümüş ve altın dışındaki tüm nadir elementlerde tam ters sorunlar var. çok az bulunuyorlar, bu yüzden çok küçük oranda taşımak zorunda kalırdınız, dolayısıyla da çok kolay kaybedebilirdiniz.

    ayrıca eritmek de oldukça zor. platinin erime noktası 1.768 santigrat.

    geriye iki madde kalıyor ki, bunlar altın ve gümüş.

    ikisi çok yaygın değil ama bulmak da fazla zor değil. ikisinin de görece olarak düşük erime noktası var ve böylece bozuk para, külçe, takı haline getirilmesi olay.

    gümüş havada çok ufak miktarda kükürtle temas eder etmez kararıyor. onun için altına böyle özel bir değer veriyoruz.

    altının bu kadar değerli olmasının nedeni, kimyasal olarak ilginç olmamasından kaynaklanıyor.

    altının bu durgun hali sayesinde, karmaşık bir tasarımla yapılan bir altın timsah bin yıl sonra da, londra merkezindeki bir müzede hiç bozulmamış halde bulunabilir.

    element eleme süreci, iyi bir para birimi ile ilgili bize ne anlatıyor?

    öncelikle altının varoluşsal bir değeri yok. bir para birimi, ancak biz toplum olarak anlam yüklediğimizde değerli olabilir.

    gördüğümüz gibi katı, taşınabilir ve zehirleyici olmaması gerekiyor. ayrıca adaletli bir şekilde, az bulunması gerekiyor.

    ayrıca altın, parlak sarı renkte. periyodik tablodaki tüm metaller ise, bakır dışında gümüş rengini taşıyor.

    bakır, havadaki nemle karşılaşınca yeşile dönüşüyor.

    ve işte altını özel yapan da bu.

    sella, "altının başarılı bir para birimi olmasının sırlarından biri bu" diyor ve ekliyor:

    “altın inanılmaz derecede güzel”

    peki, nasıl oluyor da halen altın, para birimi olarak artık kullanılmıyor?

    1973 yılında dönemin abd başkanı richard nixon'ın, dolar ile altın arasındaki bağı koparması bir dönüm noktası oldu.

    o tarihten beri tüm para birimlerine dolar üzerinden değer biçildi.

    nixon’un bu kararı almasının gerekçesi, aslında oldukça basitti: abd’nin altın stokları tükeniyordu.

    bu da altınla ilgili problemin ana nedeni. altının kaynağı ekonominin durumuna değil, maden ocaklarında çıkarılan stoklara bağımlı.

    16. yüzyılda güney amerika ve geniş altın kaynaklarının keşfi ile altının değeri düştü; diğer herşeyin fiyatıysa arttı.

    o günden beri sorun, bunun tam tersi. altının arzı çok sınırlı. örneğin 1930'deki büyük buhran’da altın stoklarını kullanan birçok ülke ekonomik krizden kaçabildi. bunu yaparak basılı paraya değer kazandırdılar ve ekonomilerini canlandırdılar.

    altına olan talep, bazen çok çılgınca olabiliyor. arzın sabit olması yüzünden de, altın fiyatları büyük iniş çıkışlar kaydedebiliyor.

    2001 yılında 260 dolardan işlem gören 1 ons altın, 11 eylül saldırıları sonrasında 1.921 dolara çıktı. şimdiyse 1.230 dolar civarında seyrediyor.

    bu da değerli bir madde için pek de istikrarlı bir özellik değil.

    belki de churchill’in dediği gibi, altın, para birimi olarak en kötü element.

    geride kalanların dışında...

    http://www.bbc.co.uk/…=socialflow_twitter_bbcturkce
  • geçen hafta 90'dan aldığım için bu hafta 82'ye düşmüş olan orospu çocuğu. sarısını külçesini siktiğimin evladı. lan senelerdir %129837 kar getirdin de benim almamı mı bekliyordun amına koyduğumun oğlu?

    ayrıca internet şubesinden onaya bastıktan sonra "altın artık yarrağı yiyecek" haberi yapan medyanın da sülalesinin mezarına eşekler sıçsın.

    (bkz: basın yalan yazıyor şampiyon olmayınca)

    hatlar yandı bende amk. çok sinirliyim. haber yapmayın lan. sen de düşme artık sikicem.

    edit: hala düşüyor ayarını siktiğim 79 oldu.
  • merkez bankalarının yeni favorisidir. ne zamandır kafa patlatıyorum, son zamanlarda birçok ülkenin merkez bankası rezervlerini altına çevirmeye başlamış... sanki bir şeye hazırlık var gibi. bu durum beni şüphelendirmeye başladı, yoksa küresel para sistemi çöküp, altın yeniden sahneye mi çıkıyor? neler olacağını bekleyip göreceğiz.

    son olarak şunu ekleyeyim: düşük faizle bol para basılan döneme tekrar dönersek, kıymetli madenler sahneye çıkar, bunun etkisi en iyi uzun vadede gözlemlenir... spekülatif olduğu için ilk önce gümüş hareketlenir, peşinden de sağlam adımlarla altın gelir. şu an görünüşe bakılırsa düşük faiz dönemine tekrar dönüyoruz, bazı ülkeler faizleri eksiye çekmiş bile... bunun peşinden 2008 krizindeki gibi bol bol para basılırsa, altın için tüm şartlar oluşmuş demektir. işte o zaman kemerlerinizi bağlayın, ve sadece altını izleyin.

    edit: vay be! bu entry'yi yazdığımda, yani 9 ay önce altının gramı 260 liraydı, şimdi ise 385 lira... anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz. :)

    edit2: bu sene hem altının ons'u 2000 doları aşarak rekorunu kırdı, hem de gram altın 500 lira bandına dayandı. işin en çarpıcı noktası salgının tüm dünyayı vurması oldu, bakın ben komplo teorilerinden pek bahsetmem ama bazı merkez bankaları altını koronavirüs geliyor diye toplamış olabilir... "o tarihlerde virüs daha ortada yoktu bu nasıl olabilir?" derseniz çok büyük bir yanılgıya düşebilirsiniz, çünkü bununla ilgili şöyle bir haber var: "wuhan'daki uydu görüntüleri ve internet aramalarını inceleyen harvard üniversitesi uzmanları, koronavirüsünün 2019'un sonunda değil yaz aylarında ortaya çıktığını iddia etti."

    yani adamlar uydudan hastanelerin otoparklarına falan bakmışlar ve daha 2019'un yaz aylarında hastanelerin otoparklarında %90 oranında bir doluluk oluşmaya başlamış... ayrıca internet aramalarında yüksek ateşle ilgili aramaların o tarihlerde artması da bir başka şüpheli durum. kısaca o tarihlerde bu virüsün bağıra bağıra geldiği çok ciddi bir olasılık.

    tekrar altına dönecek olursak düşük faiz ve bol para olduğu sürece altın yoluna devam edecektir... şu an salgın dolayısıyla birçok ülke para basmak zorunda kaldı, eğer basmasaydı toplu iflaslar gelecekti, yani mecburen teşvik paketi adı altında piyasaya bol bol para verdiler. gelecekte bu virüs için bir aşı bulunursa belki o zaman durum değişebilir ama şu an her şey altından yana.

    edit3: yatırım araçlarıyla ilgili şöyle bir türkçe subreddit var; https://www.reddit.com/r/yatirim/ türkiye ve dünyadaki gelişmeleri oradan da takip edebilirsiniz.
  • bir supernova kalıntısıdır. demirden ağır olan bütün elementler gibi, altının da oluşabilmesi ancak bir supernova patlamasıyla mümkün olabilir. elektrik iletkenliği bakımından en ideal metallerden biridir.

    şimdi bak, altının cibilliyetini biliyorum sonuçta. ama bakarsan, neredeyse hiç altınım yok. yani, toplasan 250-300 gramı geçmeyecek kadar hanımın ziynet eşyası vardır, o kadar. onu da, çalınmasın diye sokuşturduk gardırobun orta bölmesindeki hurcun (pembe olan) içine. öte yandan, bizim bir necmettin abi var, kuyumcu... adamın hem de iki tane kuyumcu dükkanı var. ona anlattım bu altının oluşma hikayesini, "süpernova ne lan" diye çıkıştı bana. anlatıyorum öğrensin diye, ciddiye almaz tavırlarla başka şeylerle ilgilendi. zaten o gün çay da söylemedi, iyice gıcık oldum.

    sonuçta; altın, gümüş, platin, gel hepsini anlatayım sana, ama bilmekle olmuyor hemşerim. o yüzden, kimse demesin bana, "bilgi en değerli hazinedir" diye. necmettin abi a6'ya biniyor, ama avustralya'yı avrupa'da sanıyor, buyur...
  • benim gibi çok küçük yatırımcı (kenarda duran para seviyesinde yani) için kârı realize etmenin ne kadar mühim olduğunu hatırlatan maden olmuştur.

    eylül 2010'da "altının ons fiyatı 1500 doları görebilir!" diye bir manşet görmüştüm, o vakit elimdeki paranın yarısını altına bastım.
    sonuç? eylül 2011'e kadar oransal olarak ayı gibi kâr ettim - bu nanenin onsu 1900 doları aştığında, benim de kâr oranım %40'ı aşmıştı. bu noktada benim gibi kaybettiği her kuruş kendisine koyacak bir kişinin yapması gereken "buradan 2500 doları görür hacıt!" türünden haberlere kulak asmayıp, kumarda kâr ettiğinde masadan kalkmayı bilmek gibi, altını elinden çıkarmak, yani kârını realize etmek olurdu.

    ben ne yaptım? yersiz bir açgözlülükle altını elimde tuttum.

    gün itibariyle de 1.5 yıl önceki %40 kârdan, %10 zarar pozisyonuna düşüp siki tuttum.

    kâra geçince masadan kalkmayan beynimi sikmek niyetindeyim.

    edit: spekülasyonuna soktuklarım sizi: http://www.radikal.com.tr/…id=1105881&categoryid=80
  • oh olsun,
    kardan zarar edenler ağlıyor diyenlere soruyorum, cevaplarlarsa sevinirim,

    30 yaşımı geçtim,
    bu yaşıma kadar bu ülkede 2 tane resmi 1 tanede gayri resmi devalüasyon gördüm,
    tansu çillerin 5 nisan kararlarından sonra, mark borcu olan babamın işi battı, borçları ödeyebilmek için elde avuçta ne varsa satıp sıfıra çıktık,
    sonra malum ecevit, necdet sezer krizi, o zamanda yaşanan devalüasyondan sonra, elimdeki türk lirasının alım gücü düştü, bildiğin bir gecede aile olarak fakirleştik,
    son olarak geçen sene krizin bizi teyet geçmesine rağmen yaşadığımız %6 lık devalüasyon, (yok öle bir şey demişlerdi büyüklerimiz)
    her 5-10 senede bir silkelenip kendini düzeltmeye çalışan bir ekonomi içerisinde yaşıyoruz.

    benim birinci önceliğim,
    münferit tarihimden çıkardığım ders sonucu, kazanıp kenara koyduğum iki kuruş paranın değerini türkiye şartlarında koruyabilmesi,

    bu sebeple yılda elime geçen birikimlerimi altın olarak saklıyorum,
    hani kenara çok para koyduğumdan değil, kenara koyduğum altını bozdursam, (düşmeden önce) düşük modelli bir araç bile alamayacak paraya tekabül ediyor, yani ben yatırımcı değilim, derdim yatırım da değil, benim derdim, şu soktumun türk ekonomisinde paramın değer kaybetmemesi,

    bankaya para yatır derseniz, krizden ilk etkilenenler bankalar, ihlas finans, imar bankası, ege bank gibi örnekler varken ben nasıl banka hesaplarına güveneyim ?

    senelerdir, altın şubat - haziran arası ufak bir düşüş yaşar, düğün mevsimi yükselir, bu süre zarfında, insanlar düğün yapacaksa altın stoklar ardından düğün mevsimi bittiğinde tekrar elden çıkarıp bir döngü oluştururlar,

    altının bu kadar yükselmesi bana balon gelse ve hiç güven telkin etmese de, başka bir yatırım aracına hiç güvenmediğim için altında kaldım,

    çünkü altın düşüş ve çıkış grafiği, diğer yatırım araçlarına göre daha yüksek, hani herkesin altın uzun vadeli yatırım aracı dediği şey var ya o sanırım bu olay.

    son 2 gündür ileride kafama göre ev alma umudu ile kenara koyduğum paranın %20'den fazlası gitti,
    bu durum beni ortalama 2-3 sene geriye götürdü, bildiğin zarar ettim,
    zamanında paramı bankaya yatırmış olsa idim, bankaların hesap işletim ücreti, paranın bir şeye bağlanmayıp boşta durmasının verdiği rahatlık yüzünden yaşadığım zarar %40'dan fazla olacaktı.
    ben elimdeki altını düşüyor diye satmayacağım, hani satıp götüme sokayım desem beni tatmin edecek kadar büyük bir emtiya bile değil.
    özetle, kenara para koymanın, koyduğunuz paranın değer kaybetmeden durmasının bir yönteminin olmadığı ekonomide yaşıyoruz,
    dışarıda durum nedir bilmiyorum, adamların yatırım ve birikim derdinin olmayışı, gelecek kaygılarının olmayışı olabilir ama türkiye'de bu durum yok.

    şimdi sorum şu,

    "oh olsun" ,"karlarından zarar edenler ağılıyor", yazan arkadaşlar, bana yaptıkları birikimleri nasıl değeri düşmeden koruyabiliyorlar söylerlerse altına değil o yönteme yöneleyim.

    yoksa oturdukları yerden, ceplerinde ay sonunu çıkaracak paraları bile yokken, kırk yıllık ekonomi simsarı gibi yorum yapıyorlarsa yapacakları yorumu sikeyim.içlerinden geçeyim.
  • forex deneme hesabında iki hafta içinde 100.000 doları 30.000 dolara çevirmemi sağlamış metal. gerçek parayla bu işi yapmış olsam yarın milliyetin 3. sayfasına çıkardım. kalanıyla da cenaze masraflarımı karşılarlardı.
  • sarı çiyan.
    uzun vadesini de sikeyim, kısa vadesini de sikeyim, dengesini de sikeyim, alan elimi de sikeyim.
    ancak durumu böyle ifade edebildim, özür dilerim efendim.
  • şu bir gerçek ki güvenilir liman falan değildir. geceyarısı belgrad ormanı gibi bi şeydir.
hesabın var mı? giriş yap