• her biri birer devlet statüsünde olan bazı eyaletleri tek başlarına birçok dünya devi ülkeden daha çok gelir elde eder.

    abd'nin en iyi eyaletini merak ediyorsanız izleyin:
    https://www.youtube.com/watch?v=fctuaow8lgk
  • japonya demisken burdaki asyali gocmenler hasetlik, kiskanclik konusunda bizim turk insaniyla yarisir
  • avrupa'dan 50 yıl ileridedir.

    belçika'da kahve basan, paris havalimanında polise saldıran pkk'lılar (ya da terör listesinde bulunan başka örgüt sempatizanları) abd'de bu hareketleri yapsalar yedi cedlerinin ocağı söner, önce dehşet bir hapis ve para cezasına muhatap olurlar, sonra çoluk çocuk sınırdışı edilirler, vatandaşlarsa pasaportları iptal (revoke) edilebilir.. yani bu hareketleri ya-pa-maz-lar. state department terör listesinde adı geçen örgütlere sempati besliyorsan, teröristsin. nokta.
    ortadoğu ülkesinden hallice avrupa birliği ülkelerinde ise durum farklıdır, çünkü avrupa geri kalmıştır.
  • (bkz: #162891821)
  • sağlık sistemiyle gönüllere taht kuran ülke.
    aşağıdaki flood'ın özeti:

    " önceden ameliyat parasını net bir şekilde öğrenme şansı yok. ancak prosedürün kodunu öğrenebiliyorsun. o kodu araştırıyorsun. 'bu, parmak kırığıdır, ameliyat ücreti 28 bin dolar ile 3 milyar dolar arasında değişebilir' falan gibi bir ibareyle karşılaşıp vazgeçiyorsun"

    gerçekten böyle über bir opaklık var. tam rekabet piyasası olması gereken şey zaten gatekeeper oligopoli piyasası, ve o oligopol davranış içinde bile açık seçik fiyatlama ve bilgilendirme yok. deli dumrul dizayn etmiş gibi bir sistem. ileride üniversitelerde okunacak.

    https://twitter.com/…koc/status/1773150508791832578
  • allah allah, benim de, ailemin de hastaneye onlarca kez işimiz düştü. eşim zamanında doğumunu sezaryenle yaptı, eşimin annesi aylarca hastanede yattı, sayısız ameliyat geçirdi, kanser tedavisi oldu, oğlum ayağını sakatladı, eşimin ayağı kırıldı, evimize üç kez ambulans geldi. tek bir sefer bile beklediğimizin üzerinde bir fatura ile karşılaşmadık. hatta son 20 yılda ödediğimiz diş bakımı haricindeki tüm hastane/doktor faturalarımızı toplasak 3 bin doları bile bulmaz, ki buna yıllık checkup’larımız, kronik rahatsızlıklarımız için yaptığımız doktor ziyaretleri de dahil.

    bu öyle cadillac sağlık sigortası sahibi olmayla da açıklanacak bir şey değil. bundan 10 yıl önceye kadar gayet sıradan bir sağlık sigortamız vardı. yapmanız gereken tek şey satın aldığınız sigortanın şartlarını iyi okuyup anlamak. eğer out of network bir hastanede tedavi görürseniz sigorta in-network tedavide yaptığı kadar büyük bir ödeme yapmıyor. o nedenle hastaneye gitmeden nerede tedavi olacağınızı bilmeniz gerekiyor.

    diyelim kaza geçirdiniz ve ambulans geldi. hangi sigortaya sahipsin diye soruyorlar. seni doğru hastaneye götürüyorlar. eğer bilincin yerinde değilse varsa akıllı saatinden veya telefonundan sağlık bilgilerini alıyorlar. yoksa cüzdanından sigorta kartını bulup ona göre en uygun hastaneye götürüyorlar. bunların hiç biri yoksa ve yanlış hastaneye düşersen gelen hesabın tamamını sigortan ödemiyor. itiraz ediyorsun, %99 ihtimalle indirim alıyorsun. nasıl olsa sigorta ödüyor diye şişirdikleri faturaları normal seviyelere çekiyorlar.

    tabi arada kaynayanlar, sigorta almadığı veya aldığı sigortanın şartlarını açıp okumadığı için mağdur olanlar çıkıyor. zaten sistemin mükemmel olduğunu cumhuriyetçi sülükler haricinde kimse iddia etmiyor.

    hep olduğu gibi, bu yazıyı okuyunca sistemi övdüğümü iddia edecek aptallar çıkacak, ama derdim iyi bildiğim, yaşayarak tecrübe ettiğim bir konuda çokça yapılan dezenformasyona engel olmak. abd’ye yeni gelip, sağlık sigortası almaya korkacak insanları bilinçli şekilde sigorta sahibi olmaya teşvik etmek. zira ortalıkta dezenformasyondan geçilmiyor.
  • 11 eylül'den sonra ele geçirilen esirlerin işkenceyle etkili bir şekilde sorgulanması için james mitchell ve bruce jessen isimli bir çift psikolog danışmana 81 milyon dolarlık ihale veren ve guantanamo ve diğer mekanlarda kullanılan işkence tekniklerini hazırlatan ülke. adamlar devlete işkence taktiği vermek için 81 milyon dolar danışman ücreti almış. memleket resmen fırsatlar ülkesiymiş gerçekten.

    haber linki

    263 sayfalık senato raporu
  • her manâda süper güçtür. bu payeyi elde etmesinde, tarihi süreçte avrupa'dan buraya göç eden protestan germen nüfusunun ciddi bir tesiri vardır. bugünkü bilimi, teknolojiyi, tıbbı, hukuk sistemini ve beşeri birçok unsuru geliştiren ve tarihte püriten ahlakın temsilcisi olan bu nüfus, göç ettiği her coğrafyayı ihya etmiştir. artık bu nüfus, avrupa'da bile gittikçe azalıyor, yozlaşıyor ve yerini, dünyanın muhtelif coğrafyalarından gelen göçmenlere bırakıyor. hâli ile insan kalitesi düştükçe, birçok alanda plato çizmek kaçınılmaz oluyor.

    donald trump'ın "make the america great again" derken, kastettiği şey tam olarak buydu. kendi ülkesi açısından %100 haklı. fakat atladığı husus, bu germen nüfus artık avrupa'da bile eriyor. afrika, güney asya,hindistan ve ortadoğu gibi coğrafyalardan gelen göçler ise ülkeyi suç üssüne çevirmiş durumda. istisnalar kaideyi bozmaz tabii.

    sadece ikinci cihan harbinden sonra, almanya'dan ve avrupa genelinden abd'ye göç eden zeki ve üretken nüfusu bir tahayyül etsenize. bu beyin göçüne yahudileri de ilave edersek, ortaya muazzam bir tablo çıkıyor. einstein gibi bilim adamları bile tek başına savaşın kaderini tayin etmiştir. hatta harpten sonra da, hangi ülkenin dünyanın süper gücü olacağını belirlemişlerdir.

    yani abd, sadece mükemmel bir coğrafi lokasyona sahip değil. aynı zamanda tarih boyunca avrupa'dan göç alarak, bu durumdan muazzam düzeyde istifade etmiş bir ülkedir.

    avrupa'daki germen nüfusun bu durumunu fark eden sadece büyük petro olmamıştır. aynı zamanda birçok balkan ülkesi de, almanya ve danimarka gibi ülkelerden prens ve monark ithal etmiş ve ülkelerinin başına geçirmiştir. bu durumdan fayda da görmüştür. ukrayna'nın kendisini rusya'dan çok almanya'ya yakın görmesinin sebeplerinden biri de budur. rusya'nın ilkel bir devlet olmaktan kurtulup, bilim ve teknolojide avrupa'ya yaklaşmasında da, almanya ve avusturya'dan aldığı göçlerin büyük payı vardır.

    tabii tarihi süreçte, başta atatürk olmak üzere bu ülkede çığır açmış büyük dâhilerin de, rumeli ve avrupa kökenli olduklarını hatırlatırım. hatta osmanlı bile esasında bir balkan devletidir. o da ayrı bir detay.
  • bu ulkenin yakin zamanda batacagini inan insan olabilir ama abd'ye gidip gordukten sonra batacagina inan insan var midir bilemiyorum. muazzam bir ekosistem var ulkede.

    ikidir is seyehati sebebiyle gidiyorum. ilk gittigimde hafta sonu bostuk ve oradaki is arkadaslarindan birisi michigan universite'sinin futbol macina gidelim dedi. alti ustu bir universite maci, o yuzden beklentimi yuksek tutmadim. ama gidip gordukten sonra bu ulke hakkindaki dusuncelerimi yenilemem gerektigini anladim.

    normal bir seyirci icin alt tarafi bir futbolmaci, izleyip guzel vakit gecirdikten sonra donebilir. ama muhendis gozuyle bakinca cok degisik seyler gorebiliyorsunuz. simdi o gozlemlerimi paylasacagim.

    - bu amerikalilar, ozellikle mustakil bahceli evi olanlar, bahcelerine muazzam derecede guzel bakiyorlar. yesil, temiz, bicilmis otlar, vs. ama bu bahcesine gozu gibi bakan adamlar, stadin yakinlarinda ellerinde kartonlarla (gozlemledigim kadariyla cocuklarina yaptiriyorlardi) bahcesine belirli bir ucret karsilinda park yapabileceklerini yaziyorlardi. buradan adamlardaki kapitalizmin ne kadar icsellestirdiklerini anlayabilirsiniz;

    - stada giderken yiyecek-icecek satanlarla dolu. bunda ne var derseniz, bunu sadece profesyoneller degil, park icin bahcesini veren adam ayni zamanda evinde yaptigi atistirmalik, ekmek arasi, patlamis misir, vs. ne varsa satiyor. bitti mi, bitmedi. buyuk ekran televisyonu bahceyi kurmus ve sadelyeler falan koymus. adamlar bir futbol macinin etini-sutunu gectim, kemiginden bile yararlaniyorlar.

    - stad etrafindaki kurulan pazar alaninda eglence mekanlari, yeme-icme ne ararsaniz var. daha stad eglencesi baslamadan adamlar eglene eglene geliyorlar.

    - gelelim stadyum meselesine. bir universinenin ne kadar buyuk bir stadyumu olabilir demeyin, cok buyuk. bahsettigim standyum bu, tam 107 601 kisilik kapasitesi var. turkiye'de 20-25 milyonluk taraftari olan stadlarin kapasitesinin iki kati neredeyse. inanilir gibi degil ama bu stad doldu.

    - mac baslamadan once muazzam bir onore merasimi yapiyorlar. universiteler arasi yapilan yarismada birinci olandan tutun, veteran askerlere kadar kim varsa onore ediyorlar. dusunsenize, 100 bin kisinin karsisinda gencinden yaslisina size taltifte bulunuluyor. haliyle adamlarda cok yuksek bir aidiyet olusturuyor.

    - iki kale arkasinda askerleri yerlestirmisler. tam bir marketing meselesi. eglence esnasinda bile bir sekilde gunluk hayatiniz bir parcasi oluyor. ama beni dumura ugratan 3 tane black hawk helikopterin gecis yapmasi oldu. bakin, bu bir final maci falan degil, normal bir lig maci. nerede avrupa voleybol sampiyonu olan takimi tarifeli ucakle getirmek, nerede universite macina 3 tane hawk gondermek. bambaska bir seviye.

    - gelelim maca. futbol macina sedece son siniflari cikmadi, diger tum yas gruplari da cikti. o yasta stadyum atmosferi solumak ve o kadar insanin icinde oynamak. muazzam bir tecrube ve ozguven depolamasi. tek eksik yanlari, tezahurat diye bir olaylari yok. arada sirada arka- siralardan birisi "hadi maviler" den baska bir sey duydugumu hatirlamiyorum.

    anlatmak istedigim, bir futbol maci aslinda sadece bir futbol maci degil. etrafinda muazzam bir ekosistem var.

    gelelim negatif yanlarina.

    - sene olmus 2024, adamlarin elektrik direkleri hala agactan görsel (hepsi degil). soylenenlere gore, yildirim falan dustugunde elektriklerin gitmesinin baslica sebebi buymus. ama simdi adamlarda hakli, 9 833 520 km^2 bir ulkeden bahsediyoruz. yani yaklasik turkiye'nin 12 kati bir ulke. yarin elektrik direklerini degistiriyorum dese milyar dolar masraf cikar.

    - altyapilarinin eskimis olmasi. erken gelismis ulkelerin (boyle bir tabir var mi bilmiyorum) en buyuk sikintilarindan birisi bu. bunu zaten avrupa'da cogu ulkede gorebilirsiniz. vakti zamaninda yapmislar ve artik cok eskimis. yenisini yapmak isteseler yine milyar dolarlar odemeleri gerekecek. bu konuya iki ornek vermek istiyorum. ilki gecenlerde 26 mart 2024 baltimore gemi faciasıda meydana gelen kopru yikimi (gemi carpsa bile bu kadar erken cokmemesi gerektigi konusuluyordu), bir digeri ise 14 ağustos 2018 italya'da köprü çökmesi (yaklasik 43 kisinin hayatini kaybettti).

    - yemek kulturunun cok iyi olmamasi. burada michelin star restoranlardan bahsetmiyorum. normal bir resorandan bahsediyorum. bunu genellemek istemezdim ama ben hayatimda bir pizzayi yarida birakmak zorunda oldugumu hatirlamiyorum. kahvalti kulturune girmiyorum bile.

    - senelik is tatillerinin cok az olmasi (yaklasik 12-13 gun falan). benim tatil gunlerimin yarisi kadar tatil gunu vardi oradaki arkadasin. gercekten kapitalist bir ulke oldugunu gosteriyor.

    neyse, bu arti ve eksi listesi cok uzar ama benim o kadar yazacak vaktim yok. bununla yetinebilirsiniz.

    tatil gunu editi: @charliestone sag olsun uyardi. ilgili mesaji:

    yillik izin konusu pazarliga tabi, ayni isi yaptigin bir isyeri 2 hafta verirken digeri 4 hafta verebiliyor. gecen sene calistigim yerde toplam 3 hafta iznim varken birkac ay once basladigim isyerinde 3 hafta + 3 gun iznim var, tamamini tek seferde kullanabiliyorum. 4 temmuzu iceren haftaya +3 gunu denk getirdim, bir gunu de dert etme diyerek kendileri eklediler, toplamda 4 tam hafta kapatmis oldum. 3/5/10 yil tamamladiginda bu izinler artiyor ayrica.
hesabın var mı? giriş yap