• cevresinde gecirdigim iki saat neticesinde elde ettigim izlenimler $oyle:

    - binanin hemen kar$isinda bulunan, sonradan kat cikildigi belli olan, gecekondumsu binalarin her 10 tanesinin 9'unun balkonunda cama$irlar asili vaziyette sallaniyordu.

    - bu dedigim binalarin birinin zemin katinin yarisini 'cetin kafe' yapmi$lar. 'cetin kafe' cali$anlari dukkanin cepheden konsolosluga bakmakta olan penceresine turk bayragi asmi$. 'neden?' dedim, 'i$te eyle' dediler.

    - cetin kafe'den arta kalan yariya da bir adet dunkin donuts dukkani yerle$tirmi$ler. yerle$tirmi$ler diyorum, cunku binayla alakalari yok adamlarin; o binada, bildigin, dunyanin her yerinde gordugun klasik dunkin donuts dukkani i$te. fabrika ciktisi sanki amina koim.

    - kuyrugu kesik, kulagi i$aretli bir sokak kopegi, gelen gecen arabalarin pe$inden cilginca ko$up, tekerleklerine havliyordu. israrla tekerleklere saldirip isirmaya yeltenen bu kopegin araba tekerinden ba$ka ilgilenip kovaladigi tek $ey, yoldan gecmekte olan beyaz sacli, aksi tipli, ellili ya$larinda bir adam oldu. kopek adami ne gibi algiladi, aralarinda ne gibi bir ili$ki var, bilemedim.

    - kapida bekleyen top sakalli elemanla '$ekere zam gelmi$ hafiz', 'ak$am birahanede hadise cikti' turunden diyaloglara girilebiliyor.

    - iki saat icinde gecirdigim en muthi$ hadise, siyah renkli bir dogan gorunumlu $ahin'in konsolosluk onunden yarim saat arayla ismail yk'nin 'allah belani versin' $arkisini son ses vererek gecmesiydi. kopegin bu arabayi kovalamamasi da dikkat cekiciydi.
  • geri dönüleceğini ispatlamak amacıyla istenen belgeler arasında tapular, faturalarla beraber evlilik cüzdanı da bulunan, kişinin kendisinin yoksa ebeveynlerinin evlilik cüzdanını kabul eden, bir nevi ananızın nikahını isteyen konsolosluk.
  • nedense sizi azarlamaya, itip kalkmaya kalkisan tek insanlar orada calisan turklerdir (spesifik olarak guvenlik gorevlileri). senli benli hitabet mi dersin, isguzarlik mi dersin, ne ararsan.
    mulakat kisminda size gulumseyen ve "nasilsiniz" diyerek soze baslayan amerikalilari gorunce "neden kendi ulkemde yasayan bu kadar cok dallama var" gibi dusuncelere gark oluyorsunuz.
  • taksim, mecidiyekoy ve eminonunde istinye dereici otobusune binip carrefour'u gorunce dugmeye basarsaniz en yakinindaki durakta inebilirsiniz
  • bugun ilginc bir olaya tanik olmamis saglayan konsolosluk. amerika'ya gezmeye gidecegini soyleyen ve daha once hangi ulkeleri gezdiniz sorusuna "sayin demirel'in bircok gezisine katildim" diye cevap veren amcamizin pensilvanya'ya gidecegini soylemesi uzerine hoca efendiye mi diye soran bir amerikali vize memuru var. vay canina diye sasirmisken amca da "izin verirse elini opecegim" dediginde kendimden gecip kahkahayi patlativerdim. bence bos zamanlarda gidilip basvuru konusmalarinin dinlenilmesi gerekiyor. kesinlikle cok eglenceli.
  • guzel yurdumun guzel sokaklarindan birini -mesrutiyet cad.- ta amerikadan gelipte guvenlik dolayisi ile yurdum insaninin trafigine kapatabilecek kadar zevzeklikte ileriye gidebilen bir zihniyetin turkiye burosu! duvarinda bir donem asili duran kocaman fenerbahce bayragi bile sempatik gosterememistir bu yeri bana!
  • buranin tuvaletine girmek surreel bir deneyim, zira adamlar amerika'dan tuvalet alip getirmisler, bildigin amerika'daki klozet kapaksiz, taharet musluksuz klozet vardi. yahu o koskoca klozetin kargosu kendisinden pahaliya gelir, ayiptir, gunahtir.
  • istanbul amerikan başkonsolosluğu için ulaşım;
    taksimden 40t
    şişliden 29ş
    eminönünden 22 numaralı istinye dereiçi otobüsleri gidiyor.
    konsolosluğa 300-400 metre mesafede kaplıcalar durağında indiriyor.
    bir iki durak önce ya da sonrasından konsolosluğun binasını görebiliyorsunuz.
    evham yapıp taksiye falan binmeyin taksimden 35 lira falan yazar tahminim.

    otobüsle bu dediğim yerlerden yaklaşık 40 dakika sürüyor.
    sahilden ikinci köprüyü geçtikten sonra da bi 10-15 dakika gidiyosunuz yaklaşık.
    20-25 dakka da öncesinde otobüs bekleyeceğinizi farzedin.
    bulunduğunuz yerden taksime, eminönüne şişliye ne kadar sürede gelirsiniz onu da hesaba katıp ona göre yola çıkın.
  • istinye'de yokuşta bulunan kale kıvamındaki konsolosluk. çalışanlar yardımsever.

    elektronik aletle gitmeyin; giderseniz de konsolosluğun karşısında 5 tl karşılığı emanet bırakabileceğiniz bir kafe var.

    aynı zamanda eğer 5x5 biyometrik fotoğraf çektirmediyseniz, konsolosluğun karşısında fotoğrafçıdan bozma ufak bir dükkan var. milattan önce kalma bir dijital fotoğraf makinesiyle fotoğrafınızı çekiyor ve portatif bir yazıcıyla fotoğrafınızı çıkartıyor oradaki arkadaş. 6 adet fotoğraf için sizden 20 tl para istiyor. benden aldı, siz vermeyin. fotoğrafınızı çektirip gidin.

    ilk olarak güvenlikten geçiyorsunuz, üzerinizde elektronik varsa bırakıp gelmenizi istiyorlar. çantanızı kontrol ediyorlar. sigara ve çakmak sokabilirsiniz, problem olmuyor. ellerinde o gün için alınan randevuların listesi var. isminizi soruyorlar ve randevu saatinize göre sizi içeri alıyorlar. bu birinci adım.

    sonra konsolosluk binasının içine girmek için bir sıraya giriyorsunuz. tek tek içeri alıyorlar sizi, içeride de havaalanındakiler gibi x-ray cihazı var. saat kemer anahtar cüzdan gibi aletlerinizi kutuya bırakıp x-ray'den geçiyorsunuz. şu an tam olarak konsolosluğun içindesiniz. ikinci adım.

    üçüncü adım olarak biraz yürüdükten sonra dünya tatlısı, kıvırcık tatlı bir kız sizi karşılıyor ve pasaportunuzu, ds-160 formunuzun konfirmasyonunu, fotoğrafınızı ve başvurduğunuz vizeye ait diğer gerekli belgeleri istiyor, fotoğrafınızı formunuza zımbalıyor ve bütün belgelerinizi lastikleyip size geri teslim ediyor. sonra asansöre biniyorsunuz. vize için 2. kata çıkıyorsunuz.

    dördüncü adım olarak bankadan bozma bekleme alanına geliyorsunuz. 13 küsür gişe var. ilk olarak güvenlik sizin randevu saatinizi soruyor ve ona göre size bir numara veriyor. bana 69 gelmişti. neyse. elektronik tabelalardan numaranızı kontrol ediyorsunuz. ilk olarak belgelerinizi vezneye teslim ediyorsunuz. sonra o gişedeki kadın aynı numarayla parmak izinizi vermek için beklemenizi istiyor. tekrar gidip oturuyorsunuz.

    beşinci adım parmak izi vermek. parmak izi alan çalışanlar amerikan fakat türkçe de konuşabiliyorlar. çok tatlı bir türkçeleri var. ilk olarak sağ 4 parmağınızı, sonra sol 4, sonra iki baş parmağınızı koyarak parmak izi veriyorsunuz. gişedeki kadın aynı numarayla beklemenizi istiyor. şimdi mülakat zamanı.

    bekleme salonunun son sağ 4 gişesinde konsolos temsilcileri bulunuyor. işte o kişiler size nereye gittiğinizi, ne amaçla gittiğinizi soran native amerikanlar. sıranızı bekliyorsunuz ve numaranız yandığında kendinize güvenen bir şekilde gişeye gidiyorsunuz. mutlaka ingilizce konuşmaya özen gösterin. beklediğim süre boyunca 3 kişi red yedi ve red yiyenlerin hepsi türkçe konuşuyordu. tabii ki de türkçe konuşmak vizenizin kesin olarak reddedileceği anlamına gelmiyor fakat kendine güvenen bir şekilde "hello" diyerek konuşmaya giren birisi olursanız şansınız kat kat daha artar. türkçe de konuşabiliyorlar bu insanlar. siz bilirsiniz tabii konuşacağınız dili. 4-5 dakikalık bir konuşmadan sonra eğer vizeniz kabul edilirse pasaportunuz dışında belgelerinizi geri alıp mutlu mesut çıkıyorsunuz.

    ben değişim öğrencisi olarak j-1 vizesi başvurusu yaptım. bana sorduğu sorular :

    1) lise öğrencisi misin? ben : hayır, x şehrinde üniversite okuyorum.
    2) x şehirli misin aslen? ben : hayır, y şehrinde doğdum, üniversite okuduğum için x şehrinde yaşıyorum.
    3) üniversitede ne okuyorsun? ben : xyz okuyorum. transkriptimi ve öğrenci belgemi görmek ister misiniz? evet. ben : buyrun.
    4) teşekkürler. amerika'da hangi eyalete gidiyorsun? q eyaletine gidiyorum.
    5) bilgiler için teşekkürler. ben : asıl ben teşekkür ederim.

    not : bu konuşmaların hepsi ingilizce olarak gerçekleşti.

    sonra "vizeniz onaylandı" belgesini elinize tutuşturup pasaportunuzun, randevu sırasında seçtiğiniz postaneye gönderileceğini size söyleyip sizi uğurluyor. evet vizenizi aldınız. şimdi mutlu mesut konsolosluğu terk edebilirsiniz.

    randevunuzu sabah saatlerinde alırsanız başvuru süreniz maksimum 1 saat sürüyor. ben 8:30'daki randevum için 8'de konsolosluğa girdim, 8:30'dan 9:30'a kadar yukarıda sıraladığım bütün adımları gerçekleştirip vizemi aldım.

    bekleme salonunda tuvalet bulunuyor. hem de amerikan tarzı tuvalet. taharet musluksuz.
  • "good morning, how are you today?" girizgahına "türkçe konuşmak istiyorum" cevabıyla karşılık veren çalışanlara sahip konsolosluk. çok nazikler, çok kibarlar, yemeyelim de yanlarında yatalım ama hiçbiri sevgi kelebeği değil. tüm batılı ülkeler gibi onların da kriterleri var ve o kriter elbette cüzdanınızdan geçiyor. avrupa, cüzdanındaki nüfus kağıdına müstehzi bakarken amerika, içinin ne kadar dolu olduğuyla ilgileniyor. çok dolu olması ya da çok boş olması önemli değil. senin onu ülkende doldurup dolduramıyor olman önemlidir.

    genç dostum, türkiye'nin yüzde 75'i gibi asgariden sigortalıysan, geçim paranın üzerini elden alıyorsan ve üstüne üstlük yakın akrabalarından biri amerikan vatandaşıysa ne o kadar form doldurma zahmetine katlan ne de o paraları bayıl. muhtaç olduğun kudret damarlarındaki reddi vizede mevcuttur. sen potansiyel mültecisin. o, yanda maaile gelen dayı ya da çat pat konuşan hanım abla mülteci değil. onlar tüketici. sensin mülteci. konumun, yaşın, fikrin, tutumun, bedenin gereği kimliksizsin.

    red yedikten sonra üzülme genç dostum. keyfini çıkar. sine-i millet'e dön ve gerçek hayatın taksiciyle "e-5'ten mi gitsek sahilden mi?" kararsızlığında nihayete erdiğinin farkına var.

    ve evet "günaydın, bugün nasılsınız" sorusunun cevabı "senin dilinde konuşmak istiyorum" değildir, olmamalıdır. bunu başka zaman kendi kendine sorgularsın.

    bir şeylere sahip olmanın ve olmamanın da en can alıcı ayrımcılık öznesi olduğunu ise sorgulamaya bile gerek yok. gül ve geç mülteci, bekleme yapma!!!
hesabın var mı? giriş yap