• babaannem öldüğü hafta, belki ertesi gün dedem boğaza gidelim hadi dedi kuzenim ve bana. yola çıktık; arabayı ben kullandım. dedem dürte dürte konuştu yine, arka koltukta ortada oturup; aynadan hiçbir şey görmüyordum. babaannemle yola çıktığımızda da böyle olurdu. içim daralırdı. anadolu kavağı'na vardık. eylül'ün sonu muydu? dedem soyundu; hadi denize dedi. ben de soyundum. kuzenim oralı olmadı, girmem ben dedi. dedemin ardından suya atladım. hayatımda girdiğim en soğuk suydu. nefes nefese kaldım, yüzemedim. dedem kulaçladı baya. denizden çıktık. birer bira içtik. kuzenim içmedi. geri dönerden çengelköy'de manava uğradık. babaannemi soran manava dedem "sizlere ömür," demiş; döndüğünde kahkahalarla anlattı. ne olup ne bittiğini anlamadı birkaç gün. çok üzüldü sonra, kendine acıdı yalnızlığından. çok özledim ikisini de. ne güzel günlerdi.
  • güzeldir, balık yenir falan filan da, romantik yerli turistlerimizi haberdar etmek gereken bir de tehlikesi olan yerdir. anadolu kavağı'ndayken, asla ve asla oranın yerlisi olan biriyle anlaşmazlığa düşmeyin. kavgaya girmeyin demiyorum bakın, anlaşmazlığa düşmeyin diyorum; çünkü buranın insanlarının malesef, herhangi bir anlaşmazlıkta, tekmil toplanıp yabancı olan kişiye vurma gibi bir huyları var. kim haklıymış, ne olmuş dinlemeden; en gencinden en yaşlısına kadar herkes toplanıp tek bir adama bayıltana kadar vurmakta beis görmeyen acaip adamlar var burada. koca koca adamların evlerinden gelip, kavgayı ayırmak yerine "vur ha vur!" moduna geçmeleri insanın kanını donduruyor. yıllardır değişmeyen, saçmalığın daniskası bir adet bu. "kavak'ta bir kavga varsa daima kavaklılar haklıdır ve yabancı olan dayağı yemelidir" düşüncesiyle hareket ediyorlar galiba. o yüzden gidecek olanları uyarayım, böyle bir duruma gir-me-yin!

    bunun haricinde mekanlar içinden, vapurdan inince sol tarafta, çeşmenin karşısında kalan coşkun balık'ı ve vapurdan inince sağ tarafta kalan yedigül restoran'ı tavsiye edebilirim.
  • insanların hosgörüden uzak olmasının, bencilliklerinin, herşeye hakları olduğunu sanmalarının ve tabiki bazı şeylerden yuz bulmalarının bugun yakın tanığıydım...
    insanlık öldü mü diye soranlar vardı ya, insanlık öldü evet, ama keşke masumca ölseydi dedirtti bugün yine bana...
    severek sevinerek gittiğimiz, burda bi evimiz olsa acaba yaşarmıyız dediğimiz anadolu kavağında saldırıya uğradık.
    hem de öyle böyle değil... küfür ve yumruklarla...
    sebep ne mi?!
    hızını kesmeden, hatta arttırarak üzerimize gelen arabaya tepki göstermek.. sonrası zaten çümbüş.
    adamın o kadar sinirli olmasının sebeplerini sorguladık kendi içimizde.. neden küfrettiğini, üzerimize yürüdüğünü ve adamın birken, bir anda da nasıl 10 olup hep birlikte üstümüze çullanmalarını anlamaya çalıştık...
    kendi çöplüğündeydi bi kere, adının ali olduğunu öğrendiğimiz zat.
    güvendeydi kendince. -ama güvenme hissetmesi bişeye yaramadı tabi-
    önce laf edip saldırdığı kişilerin sadece 2 bayan olduğunu düşündü. ellerinde sigara ve su olan yol ortasında duran ona göre biri "şıllık" olan iki bayan.
    oruç tutuyordu belli ki.. öfkesi belki de bundandı.
    ötekileştirme örneği sergiledi yaratık ali.
    kendince hakkı vardı belki bi çok şeye.. yol onun, öfkelenme hakkı, küfretme hakkı onundu... saygı bekliyordu belki de ama kendisinin de saygı göstermesi gerektiğini unutuyordu.
    o iki bayan tepkisinden sonra bi anda 2 aslan gibi erkek ve 3 tane kaplan gibi kadın oluverdi..
    yumruklar, su şişeleri, küfürler, tehditler ve bir de dondurmalar havalarda uçuştu..(elimizde sadece su ve dondurmalar vardı)
    basın gidin dediler bize, burası anadolu kavağı çıkamazsınız burdan.
    o an öğrendik anadolu kavağı kurtarılmış bölgeymiş.
    en acısı da; turistik, gezmeye gelenlerin sayesinde ekmek yiyen esnaf da ali denen varlıkla bir oldu.. hep birlikte üzerimize çullandılar..
    bizim için çok sevdiğimiz anadolu kavağı gezileri sona erdi artık.
    gittiğinizde oradaki esnafın önemli bir kısmının haysiyetsiz olduğunu bilerek dolanın alışveriş yapın oralarda..
    oruçsuzsanız hakarete ve tacize uğramaya hazırlıklı olun.ama sakın sesinizi çıkarmayın.
    aman diyim yolda sigara, su içmeyin, hediyelik eşya bakmak için de durmayın yol kenarlarında..
    hakkım geçtiyse şayet bir gramını helal etmiyorum olayın içinde bulunanlara..
    canım ülkemin güzel köyleri, kentleri, ne olduğu belli olmayan, dar ve terbiyeden yoksun insanların ellerinde.. maalesef böyle insanların yoğunlukta olduğu bir yerdir anadolu kavağı.
  • buraya asıl mart ayında gideceksin. öyle tatlı, öyle şirin ki kelimeler yetmez anlatmaya. leş esnafından sıyrılabilirsen az pişmiş ekmek hamuruna buz gibi waffle yiyeceksin ki tadı çıksın. yanına 3 günlük çay. ohhh mis.
  • 10 yıl kadar önce arabayla gitmiştim ve yol manzarası çok güzeldi diye hatırlıyorum bu sefer vapurla gitmeyi tercih ettim.

    beşiktaş iskelesinden bindim. tabi bu arada ufak tefek gerizekalılıklar da yaptım onları da anlatayım. şimdi gidiş dönüş 25 tl ödüyorsunuz ve biletinizi alıyorsunuz önce. yan tarafa gidiyorsunuz denince yan tarafa geçip içeri girmeye çalıştığımda jetonla girilen yerler çıkıyor karşınıza, dönüp bilet aldığınız yere "e ama burası jetonla çalışıyor bunu napcam ben" diye soruyorsunuz adamlar da eğleniyor tabi sizinle. daha sola arkadaşım daha sola gidiyorsunuz, o jetonlu yer kadıköy'e gidiyormuş.

    bunu aşıp en soldaki anadolu kavağına gidilen kapıyı bulduktan sonra işte vapurunuz geliyor felan buralar klasik şeyler. yalnız benim şöyle bir tavsiyem olacak. dışarda oturucam, deniz havasını içime çekecem nasılsa vapur hareket halinde sıcaklamam diyorsanız orda durun. bu şehrin ağustos ayında bu kadar sıcak olabileceğini bilmiyordum ben daha önce, öğlen vakti bir de güneş gören tarafta vapurda seyahat ediyorsanız birde üzerinizde dirseklerinize kadar uzun kollu bir bluz var ise tebrikler amele yanığı oldunuz demektir.

    anadolu kavağına gittiğimde planım levrek yemek ve bir duble rakı içmekti ancak öyle bir sıcak var ki kafamdaki o hoş ortamla bağdaştıramadığım için bu hayalimi gerçekleştiremedim.

    kaleye gitmek için o yokuşu çıkarken bir ara kesin burda ölecem buraya gömerler mi acaba diye düşünmedim değil. kaleye çıkarken o cafelerde mola vermek zorunda kaldım zaten, başka türlü tamamlayamazdım yolu. ama yukarı çıktıktan sonra karşılaştığım manzara hepsine değdi. haritalarda gördüğünüz boğazın bitip karadenize açıldığı noktayı görüyorsunuz işte düşünsenize, bundan öte söylenecek bir şey yok.

    hoş ağız tadıyla manzaranın da keyfini çıkardım sayılmaz. 2 tane gençten çocuk yüzünden kısa kesmek zorunda kaldım. yokuş çok dik değil mi, türk müsünüz, yalnızsanız bize eşlik edebilirsiniz diye diye etrafımda dolanıp durdular. sözlük yazarı felandır sonra "anadolu kavağında yalnız gezen kezban bizi tersledi" diye başlık açarlar diye gülümsedim ve teşekkür etttim, yalnız olmak istediğimi söyledim. ama yok arkadaş bu adamlara gülümsemeyeceksin. yani bu türk kızları dedikleriniz erkekleri tersliyorsa boşuna değil çünkü gülümsemek direkt olarak attıkları zarfın görülmesi olarak algılanıyor. neyse o andan itibaren etrafımda gezinip her karşılaştığımızda "ne tesadüf yine karşılaştık", "kader bizi devamlı karşılaştırıyor" gibi gerzekçe konuşup durdular. kaledeki tüm geçirdiğim zamanda, kaleden inilen yokuşta hatta vapuru beklerken oturup bira içtiğim restoranda bile yalnız kalamadım sayelerinde . hep 2 metre uzağımda oldular. ben vapura da binecekler o yüzden bekliyorlar sandım ama vapur gelince geri döndüler sonunda ve tekrar yalnız kalabildim .
  • dandik bir kahvede bayat çay 2 tl, bayat çay içerken tavla oynarsanız o da ekstra ücretli. diyeceklerim bu kadar.
  • kadikoy taraflarindan iki ya da uc kisilik bir kafile(cik) $eklinde bisikletle gidip gelmesi yorucu ama muthi$ zevkli olan yer... yeter ki bizim dustugumuz hataya du$meyin, yani nasil olsa yemek fi$i* geciyordur diye az parayla gitmeyin, oralarda ac kalir, herkes deniz urunlerini govdeye indirirken ogle yemegi niyetine gofret yer, donu$te cok kasilir, aci cekersiniz*.
  • artık tadı iyice kaçmış semtimizdir.
    insanı bu kadar rahatsız eden esnaf modelini başka bir yerde görmedim, istisnasız hepsi mutlaka sesleniyor, yolunuzu kesip indirim yapacağını anlatıyor, hatta meydanda durup ne yapacağımız konuşurken bir kaç metre uzağımızda aç kediler gibi bekleşiyor ve mütemadiyen konuşarak taciz ediyorlar, hatta bir tanesi bir tabağa bir kaç midye koyup yedirmeye çalıştı.

    üstelik burada bugüne kadar lezzetli bir şey de yemiş değilim, biri de farklı bir şey yapsın, yaptığı işe bir lezzet katsın, saygınlık katsın, defalarca pişirmekten tadı bozulmuş yağların içinde, büyük görünsün diye karbonata bulanıp pişirilen midyelerden, hamsilerden, dondurulmuş ucuz yarım uskumrulardan farklı bir şeyler yapsın,yok mu balık çeşidi, var tabi ki sizde olmayacak da kimde olacak ama o kadar samimiyetsiz o kadar yapışkan o kadar vur kaççı bir esnaf ki hele sizi bir masaya oturtsun gerisi kolay, iyi balığın porsiyonunu küçük tutar, vaadettiği indirimi salatadan, içecekten, garsoniyerden kat kat çıkartır.

    nedir bu gözünüzü karartan para hırsı, on sene öncesinde şimdi masalarla doldurduğunuz yerde kayıkların arasında oturp denize bakarak balık ekmek yerdik,
    şimdi tek duam halen yasak olan bina yapma izninin verilmemesi, eğer birileri böyle bir hata yaparsa o kazandığınız paralarla nasıl bir iştahla apartman dikme yarışına gireceğiniz görür gibiyim.
    anadolu kavağı'na yine gideceğim ama artık sahiline, küçük meydana girmeyeceğim.
  • kalesine çıktığınızda, aynı anda hem karadenizi hem istanbul boğazını görebileceğiniz şirin semt.
  • tam bir keriz sikme yeri.

    anadolu kavağını "sahil kasabası, kedicikler, manzara, rakı, balık, muhteşem meze" diye tanımlayanlar aşırı salaktır. veya "kimsenin bilmediği yeri öveyim ki ne kadar cool bir gezgin olduğumu herkes görsün" diye normal bir yeri övme telaşındadır.

    lan bildiğiniz beykozun bir mahallesi işte. deniz kenarında, bi skim yok yani, kimse gitmesin.
    rakı meze diye 1 ufak rakı ve 2 lüfer'e 190 tl bayılmak isteyenler gidebilir.

    tacizci esnafı ve tüm manzarayı kapatan restoranlarıyla rezil bir yerdir. hiç bişe yok. yoros kalesi de kapalıymış, manzara da yalan yani.

    "şirin sahil kasabası" ile yakından alakası yok.

    anadolu kavağına gideceğinize caddebostana gidin anasını satim. aynı deniz aynı hava.

    otoparka da 10 tl verdik "gün boyu". lan bi adam gün boyu anadolu kavağında ne yapabilir ki zaten. hey allam ya.
hesabın var mı? giriş yap