• “biz bir tek tanrıya mı yalvarıyoruz sandın -rüzgardan da korkarız, buzdan da, sağanaktan, kuraklıktan, komşudan, yoldan geçen adamdan da korkarız- kimi görsek de haç çıkarırız! sevdiğimizden mi ediyoruz sanki bu duaları? sevecek bir yerimiz kalmadı ki!”
    (bkz: muhteşem vahşi dünya)
  • "uyu belki aklını unutursun" demiştir.
  • dönüş adlı öykü kitabını okumuştum. sarsıcı bir dili var. aslında bunun ötesinde, kötülüğü gündelik hayatın işleyişine dengeli bir şekilde aktarması bana hiç yakalamayacağın ama hep peşinde koştuğun rüzgara yetişme çabasını çağrıştırdı. zamanı emme basma bir tulumba yardımıyla avuçlarında hissetmek ve sonra her damlanın ayrı ayrı uzaklaşmasını seyretmek.
    çöp rüzgarı adında bir öykü vardı kitapta, toplama kamplarından birinde yavaş yavaş çürüyüp ölüme karışan biri. okuduğum dönemde eve giderken engebeli yolda bir çukura düşmüştüm, bir süre de çıkamadım. elimde de süt ve kek vardı. artık bunlarla idare eder, yaşayıp giderim demiştim. belki de çürüme fikri henüz ayaktayken bize ürpertici geliyor lakin her an dağılmaktayız farkında olmadan. bizden kopan her toz tanesi minik çöp adamlar yaratmıyor mu?

    kitaptan aklımda kalan bir alıntı:
    "neden dilini koparmadıklarına hayret ediyordu, devletin bir ihmalkârlığı olmalıydı: insandaki en tehlikeli şey hiç de cinsel organ değildi, her daim tekdüze, boyun eğen bir gericiydi, ama düşünce -işte o bir fahişeydi, hatta daha da kötüsü: sürekli kendisine hiç de ihtiyaç duyulmayan yerlerde geziniyor ve beş kuruş ödemeyene veriyordu kendini!
  • sizi kolaylıkla 1930'ların rusya'sına, alman nazizmine, komünizme ve saçmalıklarına götürebilen yazar.
    bir yazarın büyüklüğü de burada yatıyor bence.
    oğlunun erken yaşta ölümü ve kendisinin de aynı hastalıktan ölmesi çok sevdiği rejimin gerçekliği oldu.
  • “ben hep bir şehirde yaşar, bir başka şehri severim.”

    peki ama başka nasıl anlar ve dile getirirdim hissiyatımı, platonov'un bu sözüyle karşılaşmasaydım ?
  • kısa, alaycı bir oyun için yaratılmışa benzer bu dünyada her şey tuhafına gitmekteydi. üstelik bu yapmacık oyun uzamış, ebedi bir hal almıştı ve artık kimse gülmek istemiyordu, kalmamıştı gülecek hal.

    can
  • yakın zamanda, sabri gürses çevirisiyle natama yayınları tarafından şiirleri yayımlanan yazar.

    "ama ruh imkansızın meskeni:
    ebediyen yaşar onda neyse kaybolan."
hesabın var mı? giriş yap