62 entry daha
  • dönüş adlı öykü kitabını okumuştum. sarsıcı bir dili var. aslında bunun ötesinde, kötülüğü gündelik hayatın işleyişine dengeli bir şekilde aktarması bana hiç yakalamayacağın ama hep peşinde koştuğun rüzgara yetişme çabasını çağrıştırdı. zamanı emme basma bir tulumba yardımıyla avuçlarında hissetmek ve sonra her damlanın ayrı ayrı uzaklaşmasını seyretmek.
    çöp rüzgarı adında bir öykü vardı kitapta, toplama kamplarından birinde yavaş yavaş çürüyüp ölüme karışan biri. okuduğum dönemde eve giderken engebeli yolda bir çukura düşmüştüm, bir süre de çıkamadım. elimde de süt ve kek vardı. artık bunlarla idare eder, yaşayıp giderim demiştim. belki de çürüme fikri henüz ayaktayken bize ürpertici geliyor lakin her an dağılmaktayız farkında olmadan. bizden kopan her toz tanesi minik çöp adamlar yaratmıyor mu?

    kitaptan aklımda kalan bir alıntı:
    "neden dilini koparmadıklarına hayret ediyordu, devletin bir ihmalkârlığı olmalıydı: insandaki en tehlikeli şey hiç de cinsel organ değildi, her daim tekdüze, boyun eğen bir gericiydi, ama düşünce -işte o bir fahişeydi, hatta daha da kötüsü: sürekli kendisine hiç de ihtiyaç duyulmayan yerlerde geziniyor ve beş kuruş ödemeyene veriyordu kendini!
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap