hesabın var mı? giriş yap

  • ege kıyılarından tutun da istanbul'un en elit semtlerinde her köşebaşını tutmuş malum teröristlerin saldırdığı esnaftır. aq barzosundaki özgüven, o leş konuşmasındaki tehditkarlık, kanun nizam tanımazlığın vücut bulmuş hali. ülke iyice teksas'a döndü. devlet, kolluk kuvvetleri, hukuk niçin var? herkes kendi düzenini kuracaksa biz niye ve kime vergi ödüyoruz? kaynak

  • bunu 2013 yılında oynamaya başladığımda adamlar geliştirmeye çalışıyorlar hiçbir zaman da para istemeyeceklermiş, benim beğendiğim tarzda oyunlar sektördeki yerini koruyabilsin düşünceleriyle omuz vereyim dedim. halen de sözlerinde duruyorlar, tebrik.

    fakat nasıl bir omuz verdiysem. diablo 3 ü 120 tl' ye almıştım. dışarıdan aldığım itemlarden hiç bahsetmiyorum. bu oyuna 250 tl' den fazla para yatırdım. baya baya diablo' ya verdiğim paranın 2 katına geldi bizim omuz.

    ama adamlar çok güzel oyun yapmış lan. intro müziği, karakter seçimi kısmındaki atmosfer, oyunun içindeki atmosfer, hepsi muazzam güzellikte.

    tavsiye etmek mi? delisin.

  • dünyanin her bir yanina özgün yüzlerce ejder çesidi varmis gibi bunu ayirmislar. ejder deseler karstiracagiz sanki. "ejder mi, ne ejderi? adana ejderi mi komodo ejderi mi?"

  • yurt ici ucus ise bu yolcular en saf duygularin insani da olabilir. eger oyleyse, bu durumdan yillarca millete ucak yuzu gostermemis olan thy'nin utanmasi gerekir. avrupa'da amerika'da insanlar inanilmaz kampanyalarla, komik fiyatlara o ucak senin bu ucak benim seyahat ederken bizim milletimizce daha 5-10 yil oncesine kadar ucaga binmek bi zenginlik gostergesiydi.

    * ilk kez ucaga binen, ucak ne zaman iner ne zaman kalkar bilmeyen amca inis esnasinda eger sizin kolunuza sarilip "indik mi evladim" diyorsa onun sirtini sivazlarken akliniza thy'nin gelmesi gerekir.
    * veya bi tarafi kalkik bi host/hostes "hanimefendi bir portakal suyu daha rica edebilir miyim?" diyene "tabi efendim" deyip, "kizim bi portakal suyu daha verecen mi hele?" diyene "amca portakal suyu yok" diye cevap verebiliyorsa o hosta/hostese ayari vermek de sizin insanlik vazifeniz haline gelebilir.
    * ya da yaninizdaki teyze ucaktan korkuyor olabilir. ucak kalkisa gecerken veya inerken tedirgin de olabilir. sizinle konusmak da isteyebilir. her halukarda 3-5 soruluk muhabbeti ondan esirgeyip, "olum kari geldi bana diyo ki evladim ben cok tirsiyorum gozumu kapayacam ucak inince soyle sen gozumu acayim diyo ben de 10 dakka gec soyledm ucagin kalktigini ahuhuhauhauaha" diyorsaniz bu ulkenin insaninin hakkini veremiyorsunuz demektir.

    ha ben bu ulkenin insaninin tamaminin asigi degilim. her turlu kazigi atanlar mi dersin, anana bacina tacize yeltenenler mi dersin, yok mu? var elbet. arkani doner donmez seni mihlamak icin firsat kollayan serefsizler de az degil bu ulkede. benim asik oldugum insan, su sikilmis dunyada bozulmadan kalmis, kalbi temiz guzel insandir arkadas. ucaga mi binmis, basimin tacidir o. kafami da sikse beynimi de sikse oyledir.

    not: yukaridaki 3 olay da gercek olaylardir.

  • anlayamadigim icin gerizekali olduguma kanaat getirdigim espri. 4 bacak yapmak ne lan

  • aile kazancim ayda 20 bin civarinda, zengin degiliz'den sonrasini okumadim.

    eksisozluk linc ekibi birazdan buraya gelir. ben espriyi yapip, kacayim:

    hep 50 tl'lik entrylere tanim yazdigim icin buna yazmiyorum.

  • bir gün soran kişi siz de olabilirsiniz.
    kimi arayacağını sorup, konuşma kapsamı özel değilse, numarayı ben çeviririm x kişisi sizinle görüşmek istiyor dendikten sonra ses hoparlöre verilerek irtibata geçmesi sağlanabilir. yardımcı olmak bu kadar zor olmamalı. gerçekten ihtiyacı olabilir zira.

    özel bir konuşma ise maalesef geri çeviririm. telefon mahremdir herkese verilmez.

  • her kelimesiyle ve her sahnesiyle sözlüğe selam ileten, selamlarını ince ince işlemiş yoğurt sosuyla içimizi ferahlatan bir reklam.

    uzmanlık alanlarını dinlerken nefesim kesilen deniz!!!
    oy kullanmak sansürü çözer.
    gel sandık çok güzel.

  • acilen kedilerime onlar tarafından ödüllendirilmek istemediğimi, mamaları karşılıksız verdiğimi anlatmam gerekiyor sayın kediciler. ben kediden anlamam, köpekten anlarım. köpeğe hayır derim mesela, ödüllendirmez. ancak kedi konusunda ne yapacağımı bilmiyorum. hatta ödüllendirildiğimi anlamam bile aylar sürdü bak, o kadar yabancıyım kedi milletine. beynim bir türlü basmıyor.

    şincik, benim 5-6 tane kedim vardı. bu sayı çok diye başta bayağı söylendim. ben bakmam, istemem, vermiyorum mama cart curt diye. sonra bir baktım meğerse 14-15 kedim varmış! aynı renkte olanları ayırt edemeyişimi fırsat bilen üçkağıtçılar sırayla ortaya çıkmak sureti ile beni kandırdılar. zaten hiç doymuyor oluşlarından şüphelenmem lazımdı. yav diyorum kuş kadar mideleri var, 15 kg mamayı anında bitiriyorlar. yine de kötü düşünmedim, yakıyorlardır, koşuyor garibanlar dedim. duygularımla oynadılar. ta ki mama vermeyi unuttuğum güne kadar. ertesi gün mamayı bir döktüm, her yerden kedi yağdı. sağa bakıyorum benim şişko sarı, sola bakıyorum benim şişko sarı. zaten o sarının huyunun hep değişiyor olmasından da şüphelenmeliydim ama işte hep iyi niyetimden hep :( neyse sonuçta sürüsüne bereket kedim var.

    bir gün mutfak penceresinin önünde, bahçede, ölmüş bir fare gördüm. aha dedim, kedilerim eve girmeye çalışan bir fareyi yakalamış. fareye üzüldüm çünkü ben üzülmek için yaratılmıştım ama yine de kedilerin evi koruması hoşuma gitti. ödül olarak verdiğim mama miktarını artırdım. çalışın aslanlarım dedim. sonra yine mutfak penceresinin önüne bir koyun bacağı geldi:( gittikçe bir korku filminin içinde yaşamaya başlar oldum. evi koyun bacaklarından korudukları için de teşekkür edebilirdim ama biraz saçma geldi ne bileyim. zavallı koyun bacağı bana ne yapabilirdi ki? heveslerini kırmamak için bunu yüzlerine vurmadım. olur öyle dedim.

    bu arada kedilerimin mamasını mutfak penceresinden veriyordum. sonra kapının oradan vermeye başladım çünkü mamalar girişte duruyordu ve böylesi daha kolaydı. ayrıca uzun uğraşlar sonucu o ölmüş fare ve koyun bacağını da atmıştım, ardından da ptsd tedavisine başladım, sizlere acıdığım için onları atarken hissettiklerimi yazmıyorum. his derken neyle tutarsan tut bedenleri böyle, tamam anlatmıyorum.

    neyse, sonra kapının oraya başka bir ölmüş fare geldi. bu kez fare kendi geldi ölük ölük. ve tombişti, diğer ölük fare değildi. ertesi gün de aynı kapının önüne tombiş koyun bacağı geldi:( bilmiyorum kayaları birleştirebildiniz mi ama farelerin ve bacakların her seferinde benim mama verdiğim yerden eve girmeye çalışmaları çok mümkün değil gibiydi. kedilerim beni ödüllendiriyordu:( nolur beni kurtarın, sözün özü bu. bahçede çok sevdiğim ve köpeklerimi delirten kirpim var, ödül olarak onu getirirlerse ya? kirpime savunma sanatlarını öğretmek istiyorum çünkü dikenleri sivri ve sert değil. geçen gün büyük köpeğim onu ağzına almış gezdiriyordu kirpime hiçbir şey olmadı. köpeğime de. tabii ki köpeğin kirpiyi aldığını fark etmedik yoksam izin verir miyiz ya neyse işte. eve gitmiycem ben karar aldım şu an. kesin kapının önünde ölük bir şey olacak:(

    ben geldim: kedilerimi göstereceğim. burada soldaki şişko sarı kedim, sağdaki ise şişko sarı kedim. tabii iki gün önce bu kediler böyle değildi. soldaki şişko sarı resmen gitmiş yüzünü gözünü patilerini beyaza boyamış ama neyse, bir şey demiyorum. böyle boyanmış halini dedem de ayırt eder. nasıl boyamış ya, hayret bir vaka. bu da diğer sarı kedim, boyanmamış olan. sabahın köründe çektim fotoları ve otur dedim bekle dedim hiç dinlemediler. insan güceniyor. sonra şu fotoyu gördüm. sağdaki ne:( önce ayakkabım sandım ama öyle tüylü ve yumuşak ayakkabım yok. kedi mi bu, kediyse benim öyle kedim yok:( kirpim desek hiç değil çünkü kirpim toparlak ve tek renk, gri. tilki de olamaz, tilki olsa kedilerimi yerdi. kesin karıncayiyen bu çünkü karıncayiyen hiç görmedim, demek ki gözüm algılamadı sabah sabah. aa karıncayiyenim oldu bahçede, yaşasın be, ismi guido olsun. guido salvadora.