hesabın var mı? giriş yap

  • ev almayın, komşu alın. gerçekten özür dilerim. ben ne tavsiye verebilirim ev alan adama lan. o bana versin. şş, nerden buluyosunuz o kadar parayı hacı? evet, fakirim.

  • hakkı devrim'in arada kaynamış bombasına şahit olduğumuz program...
    ahu tuğba: e ben gideyim o zaman...
    okan: ya hayır, bayılıyoruz biz sana
    ahu tuğba: e ben de sana bayılıyorum !!!
    hakkı devrim: e biz gidelim o zaman :)

  • tüik herhalde ilgili araştırmayı akp gençlik kollarında yapmış.

    + ebubekir sıddık işinden memnun musun?
    - çok şükür abi
    + yaz o zaman %77

  • "tirk hilkinin virgiliri ili alinmiş milyin dilirlik mikini"

    (bkz: ota boka duyar kasmak)

    içinde bulunduğu stresi azaltmak isteyen bir askerimiz. onlar da insan. ayrıca kendisi eğlenceli bir kişiye benziyor. hepiniz sağ salim ana babanıza dönün inşallah.

  • başlığın tam hali enflasyonu 15 temmuz darbe girişiminin devamı olarak görüyoruz'dur. neyse, konumuza dönelim.

    cumhurbaşkanı erdoğan'ın bugünkü açıklamasından bir kesittir

    yahu arkadaş sebep faiz değil miydi?
    sebep dış güçler değil miydi?
    sebep geçmişten gelen yanlış politikalar değil miydi?
    sebep gezi eylemleri değil miydi?
    şimdi enflasyonun sebebi 15 temmuz mu oldu?

    artık mantıklı açıklamalara bile gerek duymuyorlar. yiyen yiyor nasıl olsa..

  • galatasaray nef'in rakibini belirleyecek mücadele. haksız bir şekilde ertelenen üçüncü maçın moralli efes'e mi yoksa dinlenmiş, dar rotasyonlu karşıyaka'ya mı yarayacağı belirsiz. aynı gün fenerbahçe ile daçka yarı final serisine başlayacak ve 28 mayıs gününe kadar 3 maç oynamış olacak.

    efes, final four'u micic-larkin-tibor üçlüsünün sırtında ve elijah bryant ile singleton'un omuz vermesi ile geçti. micic-larkin 35 dakika, tibor-singleton ve bryant ise ortalama 30 dakikaya yakın süreler aldılar. bu sebeple; buğrahan, erten gazi, dunston, moerman ve james anderson gibi isimlerin alacağı süreler çok önemli olacak. bu isimler, 30 dakika ortalamalı isimlere yardım etmezse, dar rotasyonlu ve sıkı bir takım olan karşıyaka'nın işini kolaylaştırırlar. maçın sonu kafa kafaya geçer.

    karşıyaka ise, michael roll-tony taylor-amath m'baye-bonzie colson-alex tyus 5'ini 30 dakikaya yakın oynatıp, mahir ağva-yunus emre sonsırma ve can korkmaz ile rotasyon yapacaktır. euroleague şampiyonuna karşı bir final şansı da onlar yakalamış durumda. karşıyaka, eski usül basketbolu daha çok seven bir yapıda. rakipleri 2 sayılık kadar 3 sayılık atış kullanmayı tercih ederken, karşıyaka en az 10 tane daha fazla 2 sayılık atış kullanıyor. içeriden ortalama %50 üzeri bir istatistikleri olsa da dış şut konusunda en az rakipleri kadar atamadıkları her maçı kaybettiler. örneğin, galatasaray'a karşı %58 iki sayılık isabet ile 46 sayı buldular ama sadece 8 üçlük attılar. galatasaray, sadece 45 sayıyı üç sayılardan bulmuştu. efes'i yendikleri maçta da efes ile aynı sayıda üçlük atabilmişlerdi. anahtar da bu oluyor zaten. roll ve taylor yapabildiğini yapıyor ama üçüncü isim yok. bonzie colson, sıfır üçlük isabeti bulabildi 2 maçta.

    izlemesi çok zevkli bir maç olacağı kesin. ufuk sarıca ne kadar dişlileri sıkabilecek göreceğiz. karşısındaki ataman, real madrid'e karşı finalin son 45 saniyesini uyutarak kupa almış, hep bir tane daha fazla hile bilen bir isim.

  • bu filmi herkesin anlamasını kesinlikle beklemiyordum ki zaten ekşi'deki yorumlar da beni haklı çıkardı.gerçekten müzikle ilgilenmiş ve bazı tecrübeler edinmiş insanların çok beğeneceğini düşündüğüm filmdir.elbette ki üstteki tarif çok genel oldu ama kastettiğim kitle okuyunca kendini bilecektir * filmde çok ama çoook fazla mesaj var,grubumdaki gitaristle izledik ve izlerken aslında bazı şeylerin çok fazla bizden olduğunun farkına vardık.müzikle pek alakası olmayan bir insan zevk alır mı?empati kuracaklarını ve filmin içine gireceklerini,mesajları anlayacaklarını pek sanmıyorum.

    pekala mesajların da hatırlayabildiğim kadarını açıklayayım:
    -sanatı, toplum beğenisi için mi yoksa sanat için mi yaptığının ayrımına vardırıyor.sen bunların hangisisin,jon mu frank mi? deniliyor filmin bir kısmında tam anlamıyla.
    -frank ayrıntılara çok kafayı takmış ve 11 ay gibi bir sürede çalışmalar tamamlanmıştı.ayrıntılar olmasa ve onlara tam lazım olan ilhamı beklemeseler belki çok daha hızlı bir süreçte kayıtları bitebilirdi.ancak müziğe verilen önem ve o ahenk filmde işlenmiş.
    -frank bir kapı gıcırtısını gösterip:''sırf bundan bile bir albüm çıkar'' demişti.önemli olanın gören gözle,duyan kulakla yaklaşmak olduğunu çok iyi bir biçimde aktarmışlar.enstrümanlar yalnızca bir araç.
    -aslında izleyen müzisyenlerin çoğunun jon olduğunu düşünüyorum.biz de onun gözünden izledik ve ilk bakışta gruba girmesini çok büyük bir şans olarak algıladık ama aslında önemli olanın yetenek ve grup içi uyum olduğunu gördük. theremin çalan hatunun baştan beri doğru söylediğini dakika dakika,acı acı gördük.
    -film, popülaritenin peşinde koşmanın ve popüler olup olmamanın ne kadar içi boş kavramlar olduğunu yüzümüze yüzümüze vurdu.bunda fazla ayrıntıya girmiycem,frank'in en büyük hatası da aslında bu oldu.dinleyici kaygısına girdi ve sonucunu gördük.önemli olanın yaptığın şeyden keyif almak ve kaliteli olduğunu bilmek olduğunu gördük.
    -önceki klavyecilerinin don olduğunu öğrendik.aslında don,jon'dan çok daha yetenekli olduğunu bize bazı sahnelerde gösterdi.grubun aynı zamanda dost olduklarını,kararlara saygı duyulması gerektiğini,diğer gruplara öğretici bir film olması açısından çok değerli bir bilgi.grup içindeki misyonunu tamamladığını düşündüğünde de kendini grubun simgesi haline gelmiş frank başlığı ile astı.aslında bu ian curtis 'e bir gönderme olmasının yanı sıra grup içindeki mesajı açısından da önemli.
    -theremin çalan hatunun gitmesiyle diğer grup üyelerinin ayrılması da çok güzel bir detaydı aslında.binlerce dinleyenin önüne çıkma fırsatı birkaç adımlık uzakta iken onlar gruptaki kaliteyi ve sadakatin daha önemli olduğunu bize gösterdiler.
    -theremin çalan hatunun bizim dediklerimizi çalan 10 tane et parçasından ibaretsin sözleri çok anlamlı.
    -frank'in gözünün gördüğü her şeyden müzik yapabilmesi aslında beste yapmaya çok kasılmamasını,üretecek adamın bir şekilde ilham perisinin geleceği mesajıdır. jon'a orada verdiği ders, aslında tüm müzisyenlere ders niteliğindedir.
    -jon'un bestesini dinleyip ondan çok daha farklı bir beste ortaya koyma sahneleri de aslında filmin çok ince sahnelerinden bir tanesi,bunu artık sizlere bırakıyorum.
    -diğer grup üyelerinin de aslında başka enstrümanlara hakim olduğunu da gördük,mesela frank çok güzel gitar çalıyor ancak grup içinde çalmamakta. grup içindeki uyumun sağlanması için herkesin bir enstrüman seçmesi ve ona sadık kalması da güzel bir detay.söylerken gitar çalmak az da olsa sese zarar verir,odaklanmayı düşürür mesela. bu bile müziğe ne kadar değer verdiklerinin küçük bir göstergesi.
    -aslında filmi bir kere daha izleyip gelsem bir bu kadar daha yazabilirim.yalnızca ''bir buçuk saatlik'' film hakkında.

    kısacası bence gerçekten muhteşem bir film.müziklerine değinmek bile istemiyorum.

  • bir arkadaşımın yemek siparişi verirken belirttiği'' adana dürüm istiyorum, içinde sadece domates olsun.'' isteğini restorantın çok ciddiye alıp adanayı içine koymadan sadece lavaş içinde domates getirmesi.

  • baslik icinde helva diye aradim mâmafih bulamadim.. bu diziye dair boyle diyalogun es gecilmesi ve deneysiz bir kimya dusunulemez.

    d: doktor
    m : memnun

    d : bunu size alistira alistira soylemem lazim ama.. 2 hafta omrunuz kaldi memnun bey..
    m : yok mudur bir caresi doktor bey??
    d : maalesef, tibbin bu konuda yapabilecegi birsey kalmadi.. kader iste..
    m : o elinizdeki nedir doktor.. recete mi yoksa??
    d : hayir. helva tarifi..