hesabın var mı? giriş yap

  • başbakanlık, cumhurbaşkanlığı, bakanlık gibi siyasi makamlar için de benzeri başlatılsa dediğim uygulama. böylelikle kimse embesil olduğu halde ülke yönetimine talip olamazdı.

  • 1800'lerin sonundaki dillere destan meksika devriminin liderlerinden, faşist devlet başkanı huerta'yı savaşarak yenmiş devrimcilerden biridir. pancho villa, carranza ve en önemlisi alvaro obregon, devrimin diğer önemli liderleridir. huerta'yı devirdikten sonra bu liderler kendi aralarında anlaşmazlığa düşüp ikili gruplara ayrılmış, politik ve sıcak savaşa devam etmişlerdir. zapata-villa vs obregon-carranza savaşları başlamıştır. zapata, 1919'da taraf değiştirmek istediğini söyleyen carranza'nın davetini kabul etmiş ve tuzağa düşerek öldürülmüştür. dolayısıyla, carranza, meksika tarihine hispanik iago olarak geçmiş, "şerefsiz" lafı arkasından en çok edilen ademoğlu olmuştur belki de. villa ve zapata ortadan kalkınca -ki villa'ya ne oldu bilmiyorum, araştırmakla uğraşamıyorum, uykum var, sıkıntılıyım, ölüyorum- , obregon ve carranza savaşı başlamış, bu güç çatışması, muhteşem devrimden ancak 10 sene sonra obregon'un zaferi ile sonuçlanmıştır.

    zapata'nın diğer devrim liderlerinden farkı, entelektüel bir politikacı olmamasıydı, halkın arasından çıkmış, meksika köylüsü, yucatlan sergüzeşti, eğitimsiz ama çok zeki bir liderdi. sloganı, trademark'ı olan "tierra y libertad" bugün bile kullanılan bir slogan. zaten görünüşe göre, dört lider arasındaki tek gerçek devrimci gerçekten de zapata idi, bunu böyle söylememin temel sebebi ise "ayala planı" isimli bildirisiydi.

    bu bildiri, meksika tarihindeki en radikal değişim planıydı, toprakların kademeli olarak kamulaştırılmasını ve devrim sırasında kayıp veren ailelere maaş bağlanmasını öngörüyordu. metin o kadar beceriksizce ve hata dolu yazılmıştı ki -misal dahi anlamındaki de ve soru eki mi birleşik-, devrimcilerin devlet başkanı madero, ülkenin en büyük gazetesine şu emri vermişti: "bu metni olduğu gibi basın ki herkes zapata'nın aptalın ve delinin biri olduğunu öğrensin." oysa, meksika halkı da eğitimsizdi, onların da "dahi anlamındaki de"nin ayrı yazılacağından haberi yoktu, sözlükçü değildiler ve emilliano'nun manifestosu, gramatik asaletini koruyamasa da, halkın dilinden konuşuyordu. manifesto basılır basılmaz meksika tarihinin en popüler bildirgesi haline geldi; hala öyle. -sub commandate'nin 2001'de silah bıraktıktan sonra meksiko siti'den yaptığı konuşmayı tenzih etmek isterim-

    zapata'nın, 4 devrimci lider arasından en tanınanı olmasının sebebi john steinback'in onun hayatı üzerine bir senaryo yazması ve filmin elia kazan tarafından yönetilmiş olmasıdır aynı zamanda. steinback, onu, ölümünden sonra gücü artan che, isa, jan dark gibi figürlerle kıyaslamış ve baskıya karşı çıkmanın evrensel bir sembolü olarak görmüştü. gerçi viva zapata adlı bu filmde, emilliano'yu, gözleri iki yandan bantlanmış bir marlon brando oynamış, bezbebek, kukla gibi grotesk görüntüsüyle filmden zerre keyif almamızı engellemişti.

    ha, 90'lar meksikasının yeni devrimci hareketinin de "zapatista hareketi" ismini almasının sebebi de ayrıca bunlardır.

  • kardeşle oyunu bitirip sıkıntıdan ne yapacağımızı şaşırdığımız bir anda helikopterle ordan oraya gezerken bir gökdelenin üzerinde keşfettiğimiz getalife yazısı. get a life, çok fazla oyun oynayanlar için söylenen bir sözdür ve git kendine bir yaşam kur manasına gelmektedir. akabinde playstation kapatılır gidilir insanlığa faydalı şeyler yapılır. *

  • benzerleri ve daha kötüsü hollanda ve belçika'da yaşanıyor. utrecht 'te yaşadığım yerin 1km ilerisinde faslilarin yogun olduğu bir mahalleye dün gece özel kuvvetler polisi geldi. normal polis baş edemedi bunlarla. çok yazık, ayaklarına kadar gelen imajlarını düzeltme fırsatlarını iyice geri tepiyorlar. ayrıca her şeyi de sömürgeciliğe bir bağlamayın ve arkadaş. sömürgecilik biteli 75sene oldu. dükkanı yağmalanan, arabası yakılan adamın ne suçu var. sömürgeci ise yaşama ülkesinde o zaman.

    edit: arkadaslar mesaj kutumu yesillendirmenize gerek yok. somurge edilen ulkeler burdakiler kadar aglamiyorlar somurulduk diye. ben basit bir soru soruyorum. somurgecilikle yapilan vandalizm arasinda ne gibi bir baglanti olabilir? sokakta yakilan sizin arabaniz, yagmalanan sizin dukkaniniz olsa akliniza somurgecilik tarihi mi gelir? kim ordaki adama araba yakma, polisle catisma hakki veriyor? benim evimin tepesinde helikopter ucuyor surekli. ben bunu dinlemek zorunda miyim? ya benim arabami da parcalarlarsa? evet tabi her seyin basi somurgecilik, gelsinler evimizi de tarasinlar, nasil olsa somurulduler. ayrica bana yazanlarin yuzde 90'i ne somurgecilik tarihi ne de avrupa tarihi hakkinda bir bok bilmiyor.

  • başlıkta bütün anahtar kelimeler ile aradım bulamadım. yarar mı yarmaz mı bilmem ama benim için birazdan yazacağım fıkra türk mizahının mihengi nasreddin hoca fıkralarının en güzelidir . gerek içerdiği zamanın ruhunu yansıtan öğeler (akçe tahtası, gölge kadı gibi), gerek türkçemizdeki güzel bir deyime (odun kırıcının hıh deyicisi olmak) selam çakması, gerekse espri anlayışı olarak çok hoşuma gider.

    fıkramız şöyle:

    günlerden bir gün akşehir kadısına iki adam başvurmuş. kadı şikayetlerini sormuş. adamlardan ilki "kadı efendi bu adam biriyle odun kırmak için 100 akçeye anlaştı, bu adam odunu kırdı, ben de yanısıra 'hıh' dedim. bu 100 akçede benim de hakkım var, hakkımı vermiyor" demiş. kadı bakmış adam hak konusunda ısrarcı, ne dese adamı ikna edemiyor, demiş "karşı odada gölge kadı var, o böyle işleri benden iyi bilir". geçmişler karşı odaya gölge kadı nasreddin hoca tabiki. durumu anlatmışlar. nasreddin hoca "bana bir akçe tahtası getirin" demiş. hoca odun kıran adamdan 100 akçeyi almış, odun kıran adamı odadan çıkarıp "hıh" diyen adam odada iken 100 akçeyi akçe tahtasına vura vura, sesli sesli saymış. sonra odun kıran adamı odaya alıp 100 akçeyi vermiş. hıh diyen adama da dönmüş "para odun kırana gitti, sesi de senin oldu. adalet yerini buldu" demiş

  • 1930 doğumlu sinema, tiyatro oyuncumuz. türk sineması'nın hemen bütün kadın starlarına sesini vermiş dublaj sanatçımız.
    babasının* tiyatro oyuncusu olması sebebiyle dokuz yaşında tiyatro sahnesi ile tanıştı. on iki yaşında da sinema perdesi ile. ilk oynadığı film allahın cenneti idi ama son fimi beklenen şarkı'ya kadar çektiği diğer filmlerle birlikte meşhur film deposu yangınında yanarak yok oldu.
    beklenen şarkı 1954 yapımı olup jeyan mahfi zeki müren cahide sonku ve hadi hün ile birlikte rol almıştı. bu film zeki müren'in beyaz perdeye ilk adım attığı film olma özelliğini de taşır. daha sonraları rauf tözüm ile evliliği ile birlikte verdiği kararla sinemayı bırakır ve tiyatro oyunculuğunda karar kılar. 1960 lı yılların çalıkuşu oyununun unutulmaz oyuncusu olur mesela...bu arada belgin doruk'dan itibaren sinemadaki baş rol oynayan kadın oyuncuların da unutulmaz sesi...
    1978 yılında tiyatro sahnelerini bırakır ama dublaj hep devam eder. son yıllarda tv dizilerinde de rol almaya başlar. şu sıralarda sahra dizisinin cefakar emektarı iffet hanımı oynamakta.
    ilginç adı "jeyan" ise babasından yadigar ve farsça'da aslanın kükrerken çıkarttığı ses anlamını taşıyor.

  • ülkem adina güzel bir gelisme. hadi bakalim kopektaparlar laf degil icraat zamani. barinaklardaki kopekleri evinize alın da görelim.