hesabın var mı? giriş yap

  • diğer bazı ülkelerde olduğu gibi, fransa'nın da orijinal bayrağı bir azize aitti. fransa'nın ilk bayrağı st. denis (bkz: saint denis) bayrağıdır ve bu bayrağın da özel bir adı vardır; oriflamme. latincede altın ateş anlamına gelen aurea flammadan türemiştir. (bkz: oriflamme/#60169524) bu bayrak şu anki fransa bayrağı gibi dikdörtgen değil, ucunda 3 ile 5 arasında değişen sivri uçlar vardır. yani aslında bayraktan ziyade, bizim şu an flama dediğimiz şeye daha çok benzeyen bir şey. tamamen kırmızı ipekten yapılmış, üzerinde hiçbir dekor olmayan, bir köşesinde 3 - 5 sivri uç bulunan düz bir flama. daha sonra bu düz, kırmızı flama, üzerine sarı bir güneş ve sarı güneş ışınları ile süslendi. arkadaki kırmızı fon, kafası kesilen st. denis'in kanını sembolize ediyor. frenk imparatoru charlemagne'in bu bayrağı kutsal topraklara taşıdığı ve onu kendi kişisel bayrağı yaptığı rivayet edilir. ama bayrağın kraliyet ailesinin bayrağı olarak ilk defa kullanılması 1124 civarlarında 6. luis zamanındadır.

    ilk fransa bayrağı

    1328 zamanı, 4. philip'in üç erkek çocuğunun ölmesi ve geride sadece kadın varislerin kalması sebebiyle capetian hanedanı soyu tükendi ve valois hanedanı tahtı devraldı. valois hanedanının arması mavi bir arkaplanda 3 zambaktan oluşuyordu. bu arma yeni fransa bayrağının esin kaynağı oldu. bourbon hanedanı tahtı devraldığında ise, arka planı, hanedanı onurlandırmak için beyaz olarak belirleyip zambakları olduğu gibi bıraktılar.

    1365 - 1792 arası kullanılan fransa bayrağı

    günümüzde kullanılan fransa bayrağında kullanılan renklerin pozisyonu ve sembolizm ile ilgili birkaç teori var. renklerin, ihtilal zamanı ortaya çıkan bir rozetten etkilendiğine inanılıyor. kırmızı ve mavi paris'in renkleriydi ve paris'in armasında da kullanılıyordu; mavi st. martin ile, kırmızı saint denis ile ilişkilendiriliyordu. beyaz ise kraliyeti simgeliyordu. beyazın ortada olması ise halkın monarşi ile kontrol edilmesini simgeliyor. diğer teori, amerika devrimcilerinden ilham aldıklarını iddia ediyor. başka bir teori ise, üç renkli dizaynın hollanda bayrağı dizaynından etkilendiğini iddia ediyor.

    üç renkli dizayn ilk defa 1790'da fransız donanmasında kanton olarak kullanıldı. kanton, bir bayrağın sol üstteki dörtte birlik kesimine verilen isimdir. abd bayrağındaki yıldızlı bölüm, kanton'dur mesela. birleşik krallığın bayrağı da birleşik krallığa bağlı ülkelerde halen kullanılmakta; avustralya, yeni zelanda. bu ülkelere ait donanma gemilerinde kullanılan kanton ingiltere bayrağıdır o yüzden.

    daha sonra french national convention olarak bilinen meclis, 1794'te bu bayrağı fransa'nın ulusal bayrağı ilan etti. ama o zaman bu yasaya onay verilmedi. en başta fransız donanması monarşinin beyaz arka planlı bayrağı kullanmak istiyordu. ihtilal sırasında bayrak nadiren kullanıldı. günümüzde kullanılan fransa bayrağı, donanmada 1812'ye kadar kullanılmadı.

    yalnız bu kullanım da pek uzun sürmedi. 1815'te napolyon tahtan indirildi ve bourbon hanedanı tahtı geri aldı. arka planı beyaz olan bayrak geri geldi. bundan 15 yıl sonra 1830'da temmuz devrimi gerçekleşti. vatandaş kral olarak tabir edilen louis philippe tahta oturdu. louis philippe, bourbon kralının uzaktan kuzeniydi. üç renkli fransız bayrağını geri getirdi. ve bayrak o günden beri kullanılmakta.

    bugün o renklerin, birçok fransız vatandaşın kalbinde hala yankılanan devrimle ilişkili idealler olan "özgürlük, eşitlik, kardeşlik" anlamına geldiği söyleniyor. başka bir teori ise, bayrak renklerden mavi, tarihleri; beyaz, umutlarını; kırmızı ise, atalarının kanlarını sembolize ediyor.

    kaynakça:
    1) fransa bayrağı - wikipedia
    2) fransa bayrağı - britannica
    3) oriflamme
    4) fransa bayrağının tarihi
    5) fransa bayrağı - sea & do france

  • yıllar önce makyavel taktikleri vermiş zaten. bizzat uyguladığım için %100 işe yaradığını söyleyebilirim.

    1) iş hayatında bir şeyi kontrol etme gücüne sahip olana kadar asla yüzünü belli etmeyeceksin. kimseyi kesinlikle yakın arkadaşın olarak görmeyeceksin. ismi üstünde onlar "iş arkadaşı".
    2) erkekler iyi anlar beni aynı askerlik gibi ortada bir yerde duracaksın, ne çok silik olacaksın ne de her işe koşacaksın. her zaman delta-pozitif olacaksın.
    3) en önemlisi ise ne olursa olsun iş hayatını ciddiye almayacaksın. yoksa seni ele geçirir ve bu mutsuzluk hayatına yansır.

    özetle işi yapılması gereken, sana gelir sağlayan yan bir şey gibi düşünmek en doğrusudur ki buna profesyonellik denir. ne demişler? "iş işte kalır."

  • değişim şart olmuştur, öncüsü de ekrem başkandır. parti kur, hiç çekinme hepimiz arkandayız.

  • ikinci bölüm olan vatka bölümünü izleyince beğenmemiştim. temposu düşük konusu güzel gelmemişti. bugün eşimle alışveriş yaparken bir tane kimono beğendim. denedim, üzerimde de güzel durdu ama kadın kimonusuymuş. almadık, aynı gün arkadaşlarla buluşunca eşim bu kimono beğenme olayını anlattı. vatka bölümünde yılmaz karakterinin yaşadıklarını neredeyse aynısını yaşadım. arkadaşlarım sağ olsun saatlerce dalga geçtiler. ya diyorum ezel giyiyor, kanka ezel ezel olduktan sonra giymeye başladı diyorlar. somer şef giyiyor diyorum, adamın adı bir kere somer istediğini giyebilir diyorlar. ben giyince niye böyle diyorsunuz illa ünlü mü olalım, adımızı mı değiştirelim. siz dönem faşistisiniz, makro moda içerisindeki mikro çığlıklar bunlar dedim ama saatlerce geçilen dalgalardan kurtulamadım. ilk izlediğimde beğenmediğim bölümü yaşayınca dedim ki bu dizi güzelmiş. bu da böyle bir anımdır.

    debedit: debeye gireceğini hiç beklemiyordum. buradan bana kadın kimonosunu yakıştırmayan biricik eşim, balım, seni çok seviyorum. ayrıca kimin ne giyip ne giymeyeceğinde kimone.

  • yer : isvicre alpleri

    zermatt yakinlarindaki "monte rosa" dagina yapilan , buzul üzerinde yürümeyi de kapsayan, bir trekking turundayiz. ilk gün yaklasik 8 saat süren yürüyüsün sonlarina dogru gruptan bir arkadas ayagini burkar. biraz toparladiktan sonra, "tamam sorun yok" diyip tura devam eder. ancak aksam 2800 metredeki dag evine vardigimizda, arkadasin ayagi siser ve üzerine basamaz hale gelir. ertesi gün de tirmandigimiz onca yolu geri dönmemiz gerekmektedir ama sakatlanan arkadas icin bu mümkün olmaz. ve geriye tek alternatif kalir : helikopter (helikopter masrafinin sigorta tarafindan karsilanmasi mevzuuna girmiyorum bile)

    ertesi sabah, grubumuzun lideri olan isvicreli arkadas, zermatt air isimli helikopter merkezini arar ve konusur. sonradan bize aralarinda aynen söyle bir diyalog gectigini anlatir:

    - monte rosa hütte'deyiz. bir arkadasimiz ayagini burktu ve asagi yürümesi mümkün degil. yardiminiza ihtiyacimiz var.
    - agrisi cok mu?
    - hayir. hatta hic agrisi yok, ama ayagi sisti ve üzerine basamiyor.o yüzden size ihtiyacimiz var.
    - yalniz biz sadece hayati tehlike olan durumlarda hemen müdahele ediyoruz. sizin durumunuzun aciliyeti yok, o yüzden daha sonra gelebiliriz.
    - peki, ne kadar sonra?
    - yarim saat sonra

    gercekten de helikopter yarim saat sonra gelir.

  • benden bir 10 yıl erken davranmıştır. 35 yaşında yeniden girmeye niyetim var şahsen. emekli olmama 26 sene var. 26 sene boyunca sevmediğim işi yapamam, sizi bilmem ama zararın neresinden dönsem kardır diyorum ben. çünkü artık psikolojim iyice bozuldu. sürekli kendine yabancılaşma atakları yaşıyorum. tarif edeyim o hissi size: bir kaç saniye boyunca bedeninize dışarıdan bakmak gibi bir şey. bu sürede adınız, aynadaki görüntünüz, geçmişiniz, her şey yabancı geliyor, başka birine ait gibi. ben bunu her gün bir kaç defa yaşar oldum. çalışırken dağ, bayır, çayır flashback'leri görmeye başladım. bir şey yapmazsam ya delirecek ya da alkolik olacağım. o yüzden kimin ne düşündüğü veya düşüneceği zerre umurumda değil.

    edit: en beğenilenlere girmişim, gerçekten ilk kez bir entry'm en beğenilenlere girince bu kadar mutlu oldum. çok teşekkür ederim desteğiniz için.

    büdüt: eveeet üniversiteye iki yıllık açık öğretim olarak girdim. laborant ve veteriner sağlık bölümü. son senede anne olduğum için bir ders kaldı okul uzadı ama inşallah bitecek. şu an için huysuz bir kolik bebe ve 2 kedi annesi olarak tam zamanlı profesyonel annelik yapıyorum. günüm o huysuz bebeye yastık olmakla geçiyor. ama hayalim bitmedi. bu okul bitecek ben de veteriner olmak için işi büyüteceğim, varsın 50 yaşında bitsin.

  • türkiye'de dağıtımı yapılmaya başlandığı takdirde, milletce hiç çekinmeden yiyeceğimiz et türü. sebebi basit, türkiye'deki islam anlayışı , para için dinin yasakladığı şeylerin yapılmasını makbul gören bir seviyeye geriledi. ucuz olması sebebi ile diyanet bile fetva verebilir, "helal etin çok pahalı olduğu yerde domuz etinin hükmü kalkar" diye. israfı, lüksü, yalanı, hırsızlığı, dolandırıcılğı haram kabul etmeyen diyanet burada da bir esneklik yapar artık.

  • ikiyuzluluk yapmanin anlami yok; bu akil disi goruntunun saplantili tayyip hayranligindan bir farki yok.

    mustafa kemal ataturk de bu goruntuyu elestirirdi.

    ustelik benim daha cok merak ettigim, hangi normal insan ataturk'u andiriyor diye ona daha da fazla benzeyerek sokaklarda gezer?

  • "bu aralar isimlere taktım. geçen bir hanımla muhabbetim oldu. isminizi bağışlar mısınız dedim. su dedi. su istiyor sandım."

    türkiye'nin en büyük yeteneği seçildi bu adam.