hesabın var mı? giriş yap

  • - 7 ocak 1961 gecesi rhode island polisi, soteye yattıkları yer civarında turlar atan şüpheli bir aracı durdurur .. silahlarını çekip araca yaklaşan polisler aracın içinde siyah maske ve eldivenler takmış 3 şahıs farkeder .. araçta yapılan aramada ayrıca ruhsatsız silah da bulunur .. şahıslar silahlı soyguna teşebbüs süphesiyle gözaltına alınır, kefalet 2.000 dolar olarak belirlenir ve elemanlarda bu para olmadığı için tutukluluk halleri devam eder .. 3 gün boyunca tutuklu kaldıkları süreçte yapılan sorgulamada polisi, oyunculuk eğitimi aldıklarına ve o gece de bir oyunda rol almak üzere yola koyulmuş olduklarına, araçtaki silahın da oyun ile alakalı olduğuna ikna ederler sonunda .. şahıslardan en genç olanı 21 yaşındaki 'al pacino'dur .. görsel

    - 'the godfather' ile dünya çapında üne kavuşmuş aktördür .. romanda ve senaryoda, tamamen kurgu olan mafya ailesinin kökeni, baba 'vito corleone'nin çocukken kaçarak çıktığı ve 'new york'a vardığında da ona soyadı olarak kayıtlanan sicilya'nın ünlü kasabası 'corleone' olarak resmediliyor .. kasaba gerçek hayatta da çok ünlü mafya patronlarına ev sahipliğiyle tanınmakta .. gerçek hayatla alakalı bir diğer detay da al pacino'nun anne tarafından dedesi ve anneannesinin de (james ve kate gerardi) 'corleone' orijinli olup, oradan amerika'ya göç etmiş olması .. görsel

    - gerçek adı 'alfredo james pacino' .. çocukluğundan itibaren lakabı da 'sonny' .. 'the godfather'da hayat verdiği karakter 'michael corleone'nin erkek kardeşlerinin adları da ilginç şekilde 'sonny' ve 'fredo' .. görsel

    - serinin ilk filmindeki rolleri için akademi, 'al pacino'yu 'en iyi yardımcı erkek oyuncu' ve 'marlon brando'yu da 'en iyi erkek oyuncu' dallarında oscar'a aday gösteriyor .. al pacino bu duruma içerliyor ve törene, akademiyi protesto ederek katılmıyor, gerekçesini de filmde marlon brando'dan çok daha fazla sahnesi olmasından mütevellit, adaylığının 'en iyi erkek oyuncu' dalı olması gerektiği şeklinde açıklıyor .. marlon brando oscar ödülüne layık görülüyor ama al pacino ödülü kazanamıyor .. bu arada aynı törene marlon brando'nun da farklı gerekçelerle katılmadığını hatırlatmakta fayda var .. görsel

    - serinin ikinci filminde de (the godfather 2) 'oscar' detayı mevcut .. baba vito'nun gençlik zamanlarını canlandıran 'robert de niro' 3 saat 22 dakika süren filmin yalnızca 46 dakikasında görünür .. 'robert de niro', 'en iyi yardımcı oyuncu' dalında aday gösterildiği oscar ödülünü kazanırken 'al pacino' bu sefer 'en iyi erkek oyuncu' dalında aday gösterilir ama yine ödül nasip olmaz .. geçmiş-gelecek örüntüsünün resmedilmesinden mütevellit filmde paylaştıkları hiç sahne yok, çekimlerde bir araya gelmemişler .. öte yandan ikili, gençlik yıllarından (60'lardan) bu yana çok yakın arkadaşlar .. görsel

    - 80'lerin sonuna kadar günde 4 paket sigara tüketiyor .. 90'larda günde 2 pakete iniyor ve nihayet 1994'te doktorların 'devam edersen sesini kaybedersin' uyarısıyla tütünü bırakıyor ama zaman zaman bitki özlü sigaralar içtiği biliniyor .. sigaraya 9 yaşında başladığını not edelim .. görsel

    - 1973 yılı yapımı 'serpico' filminde bir gerçek hayat karakteri olan polis memuru 'frank serpico'yu takdir edilesi bir inandırıcılıkla canlandırıyor .. şimdi yazacağım anekdotu kesin teyid eden bir kaynak yok ama dilden dile dolaşan efsaneye göre kendini role öyle kaptırıyor ki karakteri çalışmak amacıyla şehrin kimi tehlikeli semtlerinde gerçek bir polismiş gibi dolanırken bir kamyon şoförünü durdurup araçtan indiriyor ve eksoz muayenesinin eksik olduğu bahanesiyle adamı tutuklamakla tehdit ediyor .. görsel

    - 13 yaşında tanıştığı alkolü 1977 yılında bırakıyor .. bir röportajında, '70'leri pek hatırlamıyorum' diyor, alkolizmin pençesinde geçirdiği yılları kastederek ..

    - 'scent of a woman' (kadın kokusu) filmindeki rolüyle ilk ve tek oscar ödülünü kazanıyor .. filmin unutulmaz tango sahnesinde rol arkadaşı olan 'gabrielle anwar' ile 2 hafta boyunca dans provaları yapıyorlar .. bir kaç dakikalık sahnenin çekimleri 3 gün sürüyor .. scent of a woman tango sahnesi

    kaynak : soberinfo, quora, imdb, en.wikipedia, mirror.co.uk, newyorker, messynessy, godfather.famdom.. kaynaklar teyid amaçlı kullanılmıştır .. görseller için herhangi bir telif problemi göremedim ama eğer hak ihlali söz konusu ise lütfen uyarın, kaldırırım .. kastı aşan amacım yoktur ..

  • yunan misin: 30 dk
    fetocu musun: 30dk
    binalinin oylari calindi: 45 dk
    ıstanbul projeleri: 10dk
    istanbuldaki israflar: sure bitti.

    mission completed.

    sorarlarsa tarafsi bolge dersiniz.

  • elektriksel olmayan bir varlıktan zaten söz edemeyiz. maddeyi oluşturan atomların yapısı bile düşünüldüğünde elle tutulur gözle görülür bir şeyin elektriksel bir karakterden tamamen yoksun olması beklenemez. haliyle bu soruda asıl merak edilen noktalar, "dışarıdan gelen bir elektrik akımı bizi öldürüyor da kendi vücudumuzdaki neden öldürmüyor?" veya "vücudun büyük bir oranı su ise neden suya elektrik atan pikachunun gazabına uğramış totodilelar gibi kıvranmıyoruz? " gibi sorular olabilir.

    netleşmesi gereken ilk noktalardan biri insan vücudundaki elektrik iletiminin tellerdeki gibi olmamasıdır. (#90049909) vücuttaki elektrik iletimi polarizasyon ve depolarizasyon döngüleri ile gerçekleşir, iyonların hücrelerin içine ve dışına pompalanmasıyla potansiyel enerji farklılıkları oluşur. yani vücuttaki elektrik iletiminin temel prensibi iyon konsantrasyonunda değişim yaratılmasıdır.

    dışarıdan gelen bir elektrik akımının ise sizi öldürebilmesinin iki temel sebebi olabilir:

    1) düşük akımlarda sizde halihazırda var olan elektriksel impuls düzeninin bozulması.

    2) yüksek akımlarda açığa çıkan yanma gibi hasarlar.

    birinci durumun basit bir örneği kalbinizdeki doğal pacemakerın işleyişinde problem çıkmasıdır. normalde kalbinizin sinoatriyal düğümünde özelleşmiş hücreler vardır, bu hücreler kendi kendilerine depolarize olabilirler. en yüzeysel açıklama ile; bunun etkisi kalpteki diğer bazı yapılara yayılır, başka nodlara ulaşır ve kalbin ritmik atışı da elektriksel uyarının harmonik bir işleyişi ile sağlanır. dışarıdan bir akım geldiğinde bu harmoni bozulur ve fibrilasyona neden olabilir. kalp düzgün atmadığında yeterli kan da pompalanmayacağından defibrilatör gerekir.

    ikinci durum ise yıldırım düşmesi gibi, vücutta mekanik bir travma yaratabilecek olan vakaları ifade etmektedir. elbette voltaj ne kadar yüksek olursa ölümcül bir hasar alma riski de o kadar artar.

    vücuttaki suyla ilgili kafa karıştırıcı fikirlere kapılmadan önce de ufak bir hatırlatma yapmakta fayda vardır; bizler her ne kadar "su elektriği iletir." desek de, saf su elektriği o kadar da iletmez. bizim "su elektriği iletiyor." diyor olma sebebimiz suda çözünmüş olan maddelerdir. (örn: tuz) bildiğimiz gibi vücudumuzdaki su da saf olarak değil vücut sıvılarında bulunur. vücut sıvılarında da sinirlerin, kalbin ve kasların düzgün çalışmaları için sinyal taşımada görev alan, elektrolit adını verdiğimiz yüklü parçacıklar mevcuttur. (örn: sodyum) yani burada aslında vücuttaki sinyal iletimi için bir dezavantaj değil avantaj vardır.

    kısacası elektrik vücudun düşmanı değildir. mühim olan hayati faaliyetlerin sürdürülebilmesi için gereken bazı sinyal iletimlerinin düzeninin bozulmaması ve vücutta ölümcül olabilecek mekanik hasarların oluşmamasıdır.

    * * *
    ps: herkes kendisinden emin bir şekilde "akım düşük", "voltaj düşük" falan demiş, bir de soruyu soran kişi gereksiz yere aşağılanmış. oysa cerrahi bir operasyonda doğrudan kalbe vereceğiniz çok düşük bir akımla da kalp ritminin içine etmeniz mümkün. mesele sadece düşük akım veya düşük voltaj değil, o düşük akımın ve voltajın size nereden nasıl uygulandığı.

  • kurye apartmana girince asansörün şalterini indiriyorum. 17 kat merdivenle çıkmak biraz kasıyor tabi.
    şaka şaka o kadar hain değilim!
    kurye asansöre bindikten sonra kesiyorum elektriği. sfsdgdsg

  • son yıllarda ortaya çıkan ilginç bir tür. 1 yıl süren çalışmalarımın sonucunda hazırladığım raporu yayınlıyorum. buyrun:

    -genellikle gri eşofman giyiyorlar. fenotipi* bronz olanların beyaz gömlek giydikleri gözlemlendi.
    -populasyon kendi içinde ellerini göğüs hizasına kadar kaldırıp tokalaşıyor, sanırım bir tür şifre.
    -çoğunun bileğinde dövme olduğu düşünülen karartılar var.
    bir kısmı vücudunun bütün kıllarını kirli sakal uzunluğunda alıyorken kalan kısım sadece sakallarını 3 numara kesiyor.
    - lise-vakıf üniversitesi-devlet üniversitesinde yapılan nicel gözlemlerde tüm eğitim kurumlarında eşit yoğunlukta bulundukları tespit edildi.
    -tüm illerden gelen sonuçlar değerlendirildiğinde kıyı şehirlerinde yoğunlukları artarken sadece bilecik'ten sonuç gelmedi.
    -kıyı şeritlerinde(tophane, bostancı, bakırköy vs) daha sık görülüyorlar.
    -havalar ısınınca kıyı şeritlerine nargile kokusuna iniyorlar. sıvı ihtiyaçlarını kola, votka-red bull, rakı, çay gibi likitlerden karşılıyorlar.
    -yaşam alanlarındaki tüm tütün kaynakları tükenene kadar çoğalıyorlar.
    -üniversite 1. sınıf olanları genellikle her yere 15'er kişilik gruplarla giderken daha yaşlı olanların populasyon büyüklükleri 4-5 kişiye iniyor.
    -gençlik dizilerine kadar yayılan bu türün aralarında şifre olarak kardeşim yerine kankaaağğ dedikleri de gözlemlendi.
    -populasyon içi çatışmalara genelde derbi maçlarından sonra rastlansa da ölümcül kavgalar genellikle dişiler için yapılıyor.
    -grupların alfa erkekleri genellikle araba sahibi oluyor.
    -aralarında verimli döller oluşturamamalarına rağmen sayıları esrarengiz biçimde durmadan artıyor.
    -üreme konusunda mitoz bölünmeden şüpheleniliyor.

  • 1900lu yillarda aynen ya$anmi$tir.

    edebiyat sinavi. soru: "baki'nin her yaneden ayagina altun akup gelür /
    escar-i bag himmet umar cuybardan beytini ceviriniz." cevirinin sonu "dusen yapraklar medet umar irmaklardan" olacak.
    yanda oturup "cuybar ne?" diye soran adamin soyadi akarsu'dur.
    -"oglum, cuybar ne lan?"
    -"fisir fisir"
    -ne?
    -"nehir. nehir."
    -"ne?"
    -"yahu, nehir! river, ....riviere,.... irmak, ....dere,... cay"
    -"ne?... ne?...ne?... ne?...ne?... ne?...ne?... ne?..."
    - "ooooof! hah, soyadin salak!"
    - "tamam. saol."
    sonuc: sinavdan cikilir, zaman gecer. notlar aciklanir.
    edebiyatci: "x, sen bi daha istersen y'den kopya isteme evladim. senin iq seviyene gore fazla komplike kopya veriyo. ben de cok dusundum soyadini nerden cikartti bu diye."

    adamin yazdigi: "du$en yapraklar medet umar soyadlarindan."

  • itlaf edilmesi gereken hastalikli sigir bile daha sagliklidir.

    bunlarla ayni zaman diliminde yasamamiza neden olacak hatamizi cok merak ediyorum.