hesabın var mı? giriş yap

  • bu sene çarşıda karşımıza çıkan bilmem kaçıncı olay bu. olay aralarında daha önce husumet bulunan arnavutlarla urfalılar arasında çıkıyor, silahlar patlıyor. 1 polis, 1 turist, 1 çocuk ve 4 kişi de yararlanıyor. çarşının hemen girişinde kuzenimin döviz bürosu var haftada bir uğrarım yanına. kapalıçarşı öyle bir yer halini almış ki rezil durumda. kimse kusura bakmasın ama urfalı zaza gruplar terör estiriyorlar çarşıda. adamların hepsi silahlı, turist geldi bir şeye baktı, almadı mı dövüyorlar sövüyorlar gönderiyorlar. adamların hepsi istanbul'un göbeğinde turizmin merkezinde adidas nike vs. imitasyon çakma ürün satıyorlar hiçbirinin ne maliye kaydı var ne belediye ruhsatı, ne vergi levhası... tüm devlet kurumları göz yumuyor. adamlar geçen hafta fatih belediyesinin zabıtalarını dövdü, bu hafta polis vurdu lan daha ne olsun yetkililerin harekete geçmesi için????? kuzenim defalarca fatih belediyesi'ne, ibb'ye şikayet etti bu adamları hiçbir kurum gram ilgi göstermiyor hepsi birbirine atıyor topu. ileride daha kötü haberler gelecektir emin olun.

    olay esnasında bir italyan kız geldi yanıma taksi arıyor yol neden kapalı havalimanına gideceğim taksi nerden bulabilirim diye sordu gel de anlat kıza şimdi bacım oradan geçme orada bir turist bir de polis vuruldu diye. bu ortamda gel de turizm konuş. sayın yetkililer bu turizm işi pr videolarla, dronle ayasofya çekmekle olmuyor. hiçbir şikayeti dikkate almadan konuları geçiştiriyorsunuz.

  • aktrollere özel ekonomi dersi başlamalı. para alım gücünü ifade eder

    güney kore'de aylık asgari ücret 1.8 milyon won. yani 1.5 bin dolar yani 13.500 tl.

    adamlar o para ile aylık minimum 1.500 dolar alabiliyor. türkiye'de 2800 tl ile 300 dolar alıyorsun.

    kapiş.

    türkiye'yi kıyaslayacak daha doğru ülke bulun diyeceğim de bizden kötüsü artık kalmadı gibi bir şey. bu aktrollerin maaşa zam gelsin, adamların çalışma koşulları çok zorlu. türkiye'den kötü ülke bulmak ne kadar zorlaştı, yani zam hak ediyorlar.

  • annemin süperşifre almaya niyetlenerek attığı sms'tir.
    "şifre" yazar ama bunu 2222'ye göndermek yerine, rehberin başında yer alan sivaslılığı ve otoparkçılığı ile meşhur ağır abi bir aile dostuna atar, şifre gelmedi diye bu işlemi tam 12 kez tekrar eder, şifre olarak " sen kimsin gardaş, sigecem şifreni ha!" diye cevap gelir. ailemizin en süper şifresini böyle alırız.

  • bir şarkıcının başarısı nasıl ki sahne arkasındakilere bağlıysa, çalışan kadınların özellikle çalışan annelerin hayattaki duruşu da yine sahne arkasındakilere bağlıdır. kimler midir onlar? ilk sırada kadının kocası gelir. sizi destekleyen, eksiğinizi görmeyip üzerini kapatan bir eşiniz varsa tebrikler 1-0 önde olan azınlıktansınız. baba olacağını duyduğunda sevinçten bir büyük açtıran, dokuz ay boyunca karnınızı okşayan, doğum yaptığınızda baklava dağıtan adamın, bebeğin kolik sancılarıyla birlikte uykusuzluktan şikayet etmesi ve "yok mu bu sıpanın kapatma düğmesi?" diye sorması arasındaki süre yaklaşık 40 gündür. bu süreç, diş ateşi, yürüme egzersizleri, "çocuğum iki dakka dur yaa" dönemi, iki yaş sendromu, üç yaş inadı ile devam ederken bir bakarsınız ki adam arazi olmuştur. fiziksel olarak yanınızda, yatağınızdadır evet ama aklı fikri kuş olup uçmuştur. bu sırada kadına ne olur peki? kadın kadınlığını unutur ve çoğu zaman geri gelmemek üzere kaybeder. çocuğu yaparken gösterilen heves yerini arkasını dönüp horlaya horlaya uyumaya bırakır.

    sahne arkasının ikinci aktörü ise anne/kayınvalidedir. torununa bakan, bakamıyorsa bile başında duran bir anne, çalışan kadının en büyük destekçisidir. çalışan kadının elinde oje, saçında fön varsa annesi sayesindedir. anneniz/kayınvalideniz çocuğunuza bakıyorsa susmanın ne demek olduğunu en çok bu zaman diliminde öğrenirsiniz. çünkü ne kadar yanlış yaparsa yapsın alttan almak ve sunulan bu nimete nankörlük etmemek durumundasınızdır. peki anneniz çocuğunuza bakmıyorsa ya da bakamıyorsa? elinizden hiçbir şey gelmez. ne annenizi bakıcılık yapmadığı için suçlayabilirsiniz ne de dünyaya henüz gelmiş o masum yavruyu karnınıza hatta bir yumurta hücresi olduğu günlere geri gönderebilirsiniz. yapılacak tek şey "elin kadınlarıyla" uğraşmaktır. bakıcı bulamazsınız. bakıcı bulursunuz parayı beğenmez. parayı beğenenini bulursunuz sonra bir bakarsınız ki tuvaletten çıkarken ellerini yıkamıyor. temizini bulursunuz zamanında gelmez. zamanında gel dersiniz "beğenmiyorsan başkasını bul" der. her allahın günü evinizi ve yavrunuzu bir yabancının sevk ve idaresine bırakıp yollara düşersiniz. bu sürecin sonucu, insanlara olan saygıyı ve sevgiyi kaybetmektir. bakıcı kadınlarla o kadar yüz göz olursunuz ki bundan sonraki hayatınızda ne zaman bir insandan hizmet almaya kalksanız direk çirkefe bağlarsınız. kazığı çok, tecrübesi bol olan bir dönemdir.

    sahne önünde çalışan kadını destekleyen üçüncü kişiler ise her türlü destek personelidir. bu personelin müdiresi ise eve gelen (gelebiliyorsa) gündelikçi kadındır. allah onların hepsinden razı olsun. temiz çamaşır, ütülü gömlek bulabiliyorsa çalışan kadınlar, yine bir çalışan kadın sayesindedir. bu konfora sahip olabiliyorsanız şükredin. zira günde 12 saat çalışıp haftasonlarını temizlik ve yemek yaparak geçiren kadınlar çoğunluktadır. paraları vardır ama bütçeleri yoktur. çünkü ödenmesi gereken kredi taksitleri, yapılması gereken market alışverişleri ve her ay kocasının maaşı ile birlikte zar zor birleşen yakaları vardır. ikinci gruba giriyorsanız, öz saygınızı yitirmeniz işten bile değildir. tabiri caizse eşekler gibi çalışıp elinde avucunda hiçbir şey kalmadan yaşamanın başka bir sonucu olamaz zaten.

    sahne arkasının en haylaz çocuğu ise patronunuz / amiriniz / müdürünüz / şefinizdir. çalışan annenin bu konudaki şansı ise fifty/fifty 'dir. eğer patronunuz çocuk büyütmüş, uykusuz kalmış ve eşine değer veren birisi ise tebrikler. dört ayağınızın üstüne düştünüz. eşinden nefret eden, erkek üstünlüğüne inanan, empati yeteneğinden yoksun bir mobbing kralının eline düştüyseniz vay halinize. çocuğunuzun ateşini ancak ve ancak watsaptan takip eder kreşin ilk gününde o küçücük melek arkanızdan ağlarken geri dönüp ona sarılamaz ve insanlıktan çıkarsınız. çalışan kadın bu dönemde profesyonelliğini kaybeder. işini sadece para kaynağı olarak görür ve her gün daha fazla nefret eder. iyi bir mesleğe sahip olmanın bedeli bir çocuğun gözyaşları olmamalıdır.

    tüm kadınların, kadınlıklarını yitirmeden, insanlara ve kendine olan sevgisini, saygısını kaybetmeden, profesyonel bir erkek gibi çalışıp anne olabildiği günleri görmek dileğiyle...

    not: iş bu entry bir 8 mart entrysiydi. bir çalışan anne tarafından yazıldığı için ancak bu gece postalanabildi.