hesabın var mı? giriş yap

  • şöyle bir diyalogları da olan harika ikili...

    haber = tayland'da bir sirkte 15 metrelik ipte yürüyen fil, görenleri hayrete düşürdü..

    erdem = cenk bey burada bahsedilen ipin uzunluğumu yoksa ipin yerden yüksekliği mi?
    cenk = bence filin uzunluğu
    erdem = anlıyorum... uzun metrajlı fil diyorsunuz

  • 250 - 300 bin bandında çıkacağı ifade edilmiş. abicim yerli aracın halka faydası ne o zaman. hani yerli olur, vergisi olmaz falan. 300 bin tl'ye araç alabilen adam zaten tesla'ya da biniyor, mercedes'e de biniyor.
    yerli araç yine zengine hizmet edecek yani anladığımız kadarıyla. muadilleri 300 bin tl falan denmiş bir de. ulan yurt dışından ülkeye giren arabayla, bizim yerli aracımızın fiyatı nasıl birbirinin aynı olabilir yav?
    aydınlatacak olan beri gelsin.

    edit: saçma sapan cevaplar aldığım için entry'i düzenleme zorunluluğu hasıl olmuştur. arkadaşlar bakınız ben ülke para kazanmayacak ya da bu araç faydasız demedim. mercedes de muadili olduğu için yazmadım. bakın mala anlatır gibi anlatayım derdimi.

    bu aracın muadili mesela tesla cybertruck diyelim. bu araç amerikan malı bir araç. bu araç ülkesinde amerikanın yerli parası olan dolar üzerinden 40bin dolardan başlıyor. çünkü ülkenin aracı kendi ülkesinde gümrüğe tabi olmaz, kur farkı olmaz, vergileri düşük olur v.s.
    bizim çıkardığımız yerli aracın 300bin bandında çıkacağı söyleniyor ve bunun da açıklaması muadillerinin bu fiyat üzerinden satılıyor oluşu. şimdi yabancı marka muadillerinin 300bin liraya satıldığı aracın yerlisi de 300bin liraysa "bu nasıl yerli?" diyorum. bu aracın gümrüğü ve kur farkı olmaması gerekmiyor mu sizce de? ve vergisinin düşük olması.

    verdiğim mercedes örneğine gelirsek; halk içerisinde 300bin lira arabaya para verebilecek olan adam zaten istediği markaya binebiliyordur manasında referans örnek olarak mercedes yazdım. araba elektrikli falan filan buralara girmeye gerek yok. kastım buydu yani.

    şimdi bütün bu sebepler doğrultusunda halkın binebileceği ( en azından orta direk ) tabir edilen kesimin teşvikle falan filan alabileceği fiyatlara çıkmayacak olan aracın yerli araç olmasında nasıl bir yarar var halka? ülke ekonomisine elbette öyle ya da böyle bir katkısı olur.

    debe editi: arkadaşlar yüzlerce mesaj aldım. ve ortak fikre göre o zaman bu araca yerli araba demekle, kanuni markalı motosiklete yerli demek arasında bir fark yok. bazı motosikletler var ismi türkçe örneğin kanuni, asya motor, harput gibi. bu araçların parçaları çin'den ithal edilip montajı ülkemizde yapılıyor ve ithalatçı firma kendi ismini kullanıyor.
    bu aracın da bir farkı yok bunlardan o halde. evet ucuz olamaz çünkü tüm parçalarını dolar üzerinden satın alıyoruz. hepsinin de gümrük vergisi v.s. var. o zaman demek ki üretmediğimiz şeye yerli demeyeceğiz. umarım başlangıç için böyle olur da ileride kendimiz üretmeye başlarız.

  • özellikle son iki aydır gözlemlediğim ve mobil veriyi açıp 2 video izlemekten korkar hale geldiğim sıkıntıdır.

    bu durumu yalnızca ben farketmiş olamam.

    10 gb internet paketi olan arkadaşlarım da teyid ettiler. ayın ortasına gelmeden paketin üçte ikisinin bittiğini söylüyorlar.

    eskiden bu tip bir sıkıntı olmadığını da belirttiler.

    iss’ler kasalarını dolduracak yeni bir yöntem bulmuşlar galiba, btk’ya şikayet etsek bir çözüm olur mu bilemedim.

    not: neden mobil internet sınırsız değil onu da anlamadım, hani türkiye’de internet kotasız, sınırsız falan olmuştu, mobil internetin de sınırsız olması gerekmiyor mu yani ?

    edit: arkadaşlar spotify, youtube, instagram yeni icat edilmedi, ben diyorum ki son 2 aydır bu pislik sözkonusu. hala daha bu ugulamaların interneti çok tükettiğinden bahseden suçu kullanıcıya atmaya çalışan suserler görüp şaşırıyorum. ya şirket temsilcisi bunlar ya da sıyırmışlar.

  • annenin camları silmek için cama çıkmasıyla evde yaşanan ''ya düşerse'' korkusudur. silinen camın bulunduğu yükseklik arttıkça korku da doğru orantılı artar. anne lan bu !!!

  • insanı düşününce, hayretten hayrete koşturan bir akciğer mucizesi!

    hohlamada da püflemede de akciğere giren havanın, hohlarken ısınıyor olmasını mantık hafzala alırken, üfelerken nasıl oluyor da o hava ısınmıyor muazzam bişey!

    bu entrimle asrın tespitini bile yapmış olabilirim. tarihe not düşülsün.

    (bkz: ameliyatlı yerime çok vurmazsanız müteşekkir olurum)

  • ahmakların güzel haber diye servis ettiği de öğretmenin hastanelik olması.

    olur, herkes kendi adaletini sağlasın, güzel haberler çıkar.

    edit : altlardaki kendini thor sanan embesilleri de sanırsın kendi adaletlerini kendileri sağlıyor. en ufak bir şey olsa karakola gelip zırlayan tipler bunlar. bakın oğlanlar, öğrenci dövmek yanlış, öğretmen dövmek yanlış, sabah sabah buna sevinecek kadar gerizekalı olmak yanlış, gelip burada bunu övecek kadar ibrikçilik yapmak yanlış. şimdi kendi adaletimi sağlayıp alayınıza gireyim mi.

  • kırmızı ışıkta durmuş beklerken, yeşil ışığın yanması ile arkadaki lavuğun kornaya basması arasında geçen süre

  • doksanlı yılların sonu olsa gerek, ayakkabı satan küçük bir dükkanda çalışıyordum yazın. malum zor durumdaydık, yoksa neden çalışsın bir çocuk bütün gün, dört gözle beklediği yaz tatilinde...

    dükkanın sahibi haftalık verirdi bana. yemek paramı da yine haftalık olarak verirdi. yemek parası dediysem öyle matah bir şey değil. bir ihtimal esnaf lokantasında kuru-pilav yersin. velhasıl o paradan da ne kadar arttırırsam kardır diye, caminin önünde duran tostçuya gidip,

    "abi boş tostu ne kadara yaparsın" diye sormuştum.

    "boş tost"

    öyle ekmeğin üzerine biraz sulu salça sürüp ısıtıp verecek. verdi de. 3 ay o boş tostla doyurdum karnımı. çeşmeden su bir de. anneme de haftalığıma zam yaptılar dedim. karnımı lokantada doyurduğumu, köfte pilav falan yediğimi söyledim hep. hala bilmez canım benim. bilmesin de.

    kimse bilmesin boş tostun yavan tadını. hele çocuklar hiç bilmesin. onlar köfte yesin hep. çok mu zor?

  • warner bros. yöneticileri bu filmden sonra tim burton'ı yönetmenlik koltuğundan alıp sözde yapımcı koltuğuna oturtmuşlar, seriyi de daha kolay söz geçirebilecekleri joel schumacher'a vermişlerdi. sebep olarak burton'ın karanlık tarzı yüzünden çocukların filme gidememeleri ve ürün satışının beklenenin altında kalması gösterilmişti. oysa sebep biraz daha politik olabilir.

    tim burton'ın filmlerinde batman karakteri daha vahşi. tam bir vigilante. polisle işbirliği yapmıyor, çizgi romanda mühim bir karakter olan komiser james gordon ile ilişkisi hiç anlatılmıyor mesela. tam olarak devlet düşmanı olmasa da müttefik de sayılmaz. kendi yasalarını uyguluyor. ilk filmde joker'i, ikinci filmde penguin'i öldürüyor. tabi arada harcadığı yığınla çete üyesi var bir de.

    bu kanunsuz intikamcı seyirci için uygun bir örnek değil tabi. tim burton gittikten sonra karakter de bambaşka biri oluyor. michael keaton'ın batman'i kendi iç dünyasında yaşayan, katıldığı partilerde fazla göze batmayan ve sessizce ortamı gözlemleyen biri. val kilmer ve george clooney'nin batman'i ise tam bir zengin playboy. partilerin odak noktası. hatta bağış toplama gecelerine kostümüyle katılıp şaklabanlık bile yapıyor. artık polisle arası da iyi. sadece rozeti eksik.

    tim burton'ın filmlerinde bizlere çürümüş bir sistem gösteriliyor. ilk filmde mafya ve polis bağlantısı önemli bir ayrıntı. jack napier karakteri bir polise rüşvet verdiğinde gotham'ın batman'e de neden ihtiyaç duyduğunu anlıyoruz. sokaklarda tedirginlik içinde yürüyen masum aileleri kim kurtaracak? rüşvetçi, şişko polis mi? hayır, karanlıktan doğan kahraman, yani batman gelecek yardıma. bakın ilk filmde joker'in çetesindeki adamların kıyafetleri bile polis memurlarınınkine benzer. yani demek istenen şu; bu kokuşmuş ve bozuk sistemde polis de mafya da aynı şey.

    ikinci filmde daha da tehlikeli noktalara değiniliyor. filmin gerçek kötü adamı max shreck isimli manyak bir iş adamı. penguin ve catwoman yalnızca batman'in farklı yüzleri. penguin, id; catwoman, ego; batman ise super ego.

    penguin karakteri zengin ailesi tarafından garip görünüşü sebebiyle terk edilip bir nehre bırakılıyor. selina kyle zalim patronu tarafından binadan atılıp öldürülüyor. bu iki karakter hep vahşi kapitalizmin ve ataerkil düzenin yarattığı iblisler. işte max shreck'in bedeninde zuhur eden kötülüğün temsil ettiği şey ise amerika'nın ta kendisi. ilk filmde mafya ve polis arasındaki tehlikeli bağlantı gösterilmişti. ikinci filmde yapılan göndermelerle de amerika'nın kontrolünün zengin suçlularda olduğu anlatılıyor.

    bu tehlikeli alt metinlerden sonra doğal olarak warner bros. tim burton'ı gönderiyor ve serinin yeni kötüleri kafayı sıyırmış bilimadamları oluyor hep. batman forever'da bruce wayne'ı kıskanan çılgın bilimadamı edward nygma, batman & robin'de eşinin donmasından sonra delirip bütün dünyayı dondurmaya çalışan victor fries ve doğayı katledenlere sinirlenip insanlardan intikam almaya çalışan pamela ivy. bu üç karakter de amerika'da muhafazakar kesimin sevmediği tipleri temsil ediyor. nygma, kapitalizme başkaldıran hippileri; fries, küresel ısınmaya sorununa parmak basan bilimadamlarını; ivy, tabi ki, doğaya verilen zararı protesto eden aktivistler ve bilimadamlarını. bir de harvey dent karakteri vardır üçüncü filmde; o da demokrat bir savcıdır aslen, ama two-face karakteri özelinde onun gibilerin ne kadar tehlikeli oldukları vurgulanır.

    bütün bu değişiklikleri göz önüne aldığımızda, tim burton'ın gönderilme sebebinin, mcdonalds'ın film için çıkardığı oyuncakların fazla satmaması olmadığı açıktır.