hesabın var mı? giriş yap

  • nüfusu 32 kişi olan mikro ulus, muz cumhuriyeti.

    başkanı kevin baugh.

    burada ingilizce ve esperanto konuşuyorlarmış. kendi bayrakları, para birimleri ve pulları varmış. ''fantezi nitelikli'' devlet diye geçiyor. fantezi olsun diye devlet mi kurulur amk. ama bu isim gitmemiş, tutmaz bu.

    kamu personeli olarak mankenleri kullanıyorlarmış çünkü maliyeti düşükmüş, adam kendine egemenlik sahası, zaman dilimi, ölçü birimleri ilan etmiş, uzay araştırmalarına ciddi kaynak harcıyoruz diyor.

    akıllara türk sinemasından bir filmi getiriyor.

    ama bu mikrouluslar baya dikkatimi çekti. geçtiğimiz yıllarda gündeme gelen liberland'i biliyorduk da bunlardan bir hayli fazla varmış. biraz araştırayım.

  • oruç tutup fakirlerin halinden anlıyoruz da mesela bir ay olsun, altımıza ferrari çeksinler zenginlerin halinden de anlayalım.

  • gezi parkı'nın devriyle ilgili açıklama yapan vakıflar genel müdürlüğü, galata kulesi, selimiye kışlası, adile sultan sarayı, pera palas otel, vefa lisesi, şişli etfal hastanesi, sait halim paşa yalısı gibi birçok önemli yapı ve taşınmazın mazbut vakıflara devredilğini açıkladı, "görevimiz" ifadesini kullandı. ayrıca beyoğlu öğretmen evi ve istanbul sanayi odası binası da vakıflara devredilmiş durumda
    hız kesmeden talana devam ediyorlar. gitmeden kazanabilecekleri tüm parayı kazanıp, tüm tarihi ve kültürü mahvedip gidecekler. buna inanmayan saftır.

    vakıflar genel müdürlüğü, türkiye genelinde 1014 taşınmazın bu tip vakıflara devredildiğini duyurdu ve devir işlemlerini açıkladı. buna göre galata kulesi ve 3. selim döneminde inşa edilen selimiye kışlası kule-i zemin vakfı adına, adile sultan sarayı 1. mahmud vakfı adına, pera palas otel, vefa lisesi, şişli etfal hastanesi, sait halim paşa yalısı ise beyazıt hanı veli vakfı adına vakıflar genel müdürlüğü'ne devredildi.
    https://www.gazeteduvar.com.tr/…dildi-haber-1516877
    https://www.gazeteduvar.com.tr/…orlar-haber-1516856

    düzeltme: bir yazar arkadaşımızdan mesaj geldi onu buraya bırakıyorum.
    olanlar paravatan kitabındaki ukrayna'da yapılanlara benziyor . o zamanki lider ingiltere'deki sahte şirketlere , ülkedeki milli serveti aktarmış, şu an o lider devrilmiş ama halk hala o yapılara giremiyor . çünkü mal ülkenin üzerine değil.

    ikinci düzeltme: başka bir yazardan da bilgilendirme geldi. onu da paylaşıyorum.

    selamlar. galata kulesi ile ilgili birtakım araştırmalar yapıp vikipedi sayfasını yazdım, bakabilirsin. birazdan pcye geçince detaylı anlatırım ama kule-i zemin vakfı dedikleri şey aslında şu: galatadaki surlar yıkılınca ortaya cikan arazinin mülkiyeti belirsiz kaldi. bu vakıf kuruldu ve bu arazilerin vakfa verilmesi kararlaştırıldı. ama bunlar belgeleri çarpıtarak kuleyi de vakif üzerinden vgm'ye devretti. ayrı bir başlık açmayı bile hak eden bir konu aslında,

  • hikayemizde evli bir çift, bu evli çift ile aynı evde yaşayan adamın annesi ve daisy isimli bir de köpek var. bu çiftimizin yurt dışına çıkması gerekir ve valide hanım da yaşlı olduğu ve köpeği gezdiremeyeceği için, kaldıkları lojmanın bekçisinden rica ederler: bekçi, her gün daisy’i dışarı çıkartıp gezdirecektir.
    olay, üç gün sonra adamın “her şey yolunda mı?” diye annesini aramasıyla ortaya çıkar.
    -anneciğim nasılsınız, her şey yolunda mı?
    -ayyy oğlum değil, hiç sorma, burada bir manyak var, “dışarı çıkma zamanın geldi teyze” deyip beni her gün zorla bahçede gezdiriyor!”
    meğersem bizim bekçi daisy’i teyze olarak anlamış ve teyzeyi üç gün boyunca zorla kolundan tutup bahçede gezdirmiştir. zavallı köpek ise üç gün boyunca s.çamadığı ile kalıp balon gibi şişmiştir.

  • ''allah'a hamdolsun ki bu salgın günlerinde kongremiz lebaleb dolu. ''
    diyen birisinin yaptığı açıklamalardır.

  • sabah 3'te 4'te taksim'den gelirdik, hafif sarhoş, bambi'de dilli kaşarlı yenmiş, soğukta akm'nin yanındaki (veya gümüşsuyu'ndaki) dolmuşa yürünmüş, dolmuştan indikten sonra tüttüre tüttüre eve gelinmiş halde, resmen sabahın köründe yatmadan önce son bir tv açardık, zaga hala devam ediyor olurdu.
    o kadar çok dışarılardaydık ki televizyon'da canlı izleyebildiğimiz tek program zaga'nın son bölümü olurdu. konuklar monuklar da pek umrumuzda olmazdı.

    ne güzel bir dönem, ne güzel bir histi o.

    ek tanım: bir kuşağın çok farklı hatırladığı bir program.

  • muhtemelen en büyük pişmanlığı, michael jordan'ı nike'a kaptırmak olan firma. hikaye şöyle:

    1980'li yılların başında, michael jordan hâlâ kuzey carolina üniversitesi'nde kolej basketbol oyuncusuyken, aralarında nike ve adidas'ın da bulunduğu birçok spor giyim şirketi onunla sponsorluk anlaşması yapmak için girişimlerde bulundu. o zamanlar nike, spor ayakkabı pazarında adidas'a kıyasla nispeten daha küçük bir oyuncuydu. ancak nike'ın yenilikçi yaklaşımı ve jordan için benzersiz bir ayakkabı ve kıyafet serisi yaratma isteği michael jordan'ın dikkatini çekti.

    nike'ın jordan'a attığı adım devrim niteliğindeydi. ona, daha önce yapılmış hiçbir şeye benzemeyen, artık ikonik olan air jordan serisini, kendi imzasını taşıyan ayakkabı serisini teklif ettiler. adidas ise daha geleneksel bir yaklaşıma sahipti; jordan'a tasarım sürecinde aynı düzeyde yaratıcı kontrol ve katkı sunmuyordu. michael jordan aslında adidas'la çalışmak istiyordu ancak nike'ın teklifi zamanının ötesindeydi.

    michael jordan'ın menajeri david falk, nike ile anlaşma sağlanmasında etkili oldu. jordan'da basketbolu aşacak ve kültürel bir fenomen haline gelecek bir marka yaratma potansiyelini gördü. air jordan ayakkabıları yalnızca sporcular arasında değil, aynı zamanda hayranlar ve spor ayakkabı meraklıları arasında da oldukça popüler hale geldi. nike ve michael jordan arasındaki bu ortaklık her iki taraf için de oyunun kurallarını değiştirdi.

    buna karşılık adidas, jordan'ın basketbol sahasının ötesindeki potansiyelini göremedi.
    adidas, bireysel sporcu markası oluşturmaktan ziyade takımları desteklemeye daha çok odaklanıyordu. adidas, daha geniş bir kitleye hitap edecek imza niteliğindeki bir ürün serisi yaratmak için jordan gibi karizmatik ve sıra dışı bir sporcuyla ortaklık kurmanın değerini tam olarak anlayamadı.

    sonuç olarak michael jordan, nike ile anlaşma imzaladı ve markayla olan ortaklığı, spor pazarlama tarihindeki en başarılı ve ikonik işbirliklerinden biri haline geldi. air jordan ayakkabı ve giyim serisi, jordan'ın basketbolu bırakmasından on yıllar sonra bile gelişmeye devam ediyor. adidas, tüm zamanların en iyi sporcularından biriyle kalıcı bir birliktelik kurma fırsatını kaçırdı.

    özetle adidas, michael jordan'ı nike'a kaptırdı çünkü çığır açan bir sporcu-marka ortaklığı yaratma potansiyelini fark edemediler ve ona nike'ın sunduğu düzeyde yaratıcı kontrol ve vizyoner bir yaklaşım sunmadılar.

    dailymail

  • bir insanın molasız kaçamaksız kesintisiz 4-5 saat odaklanarak çalışabileceğini düşünen yazar beyanı.

    bu ülke kraldan çok kralcı olanlar yüzünden bu halde zaten..