hesabın var mı? giriş yap

  • sadece oyun eglence icin degil bir cok alanda kullanilabilecek olan bir teknolojidir. bu teknolojinin gelecekte yogunlukla kullanilacagini tahmin ettigim alanlardan biri de psikoloji. bu teknoloji bir cok terapide cok etkili bir sekile kullanilabilir ve 1800'lerde kullanilip son zamanalarda pek kullanilmayan hipnozun yerini alabilir.

    cok agir olmamakla beraber anksiyete veya stres yasayan bir insana virtual reality vererek onu bir anda dunyanin bir ucuna, o anda bulundugu yerden cok daha huzurlu bir yere yollayabilirsiniz. bunun icin bir suru relaxation uygulamasi mevcut olmakla beraber youtube'da da bu is icin kullanilabilecek virtual reality uyumlu videolar mevcut.

    dusunsene bir seye cok kizmissin veya stres duyuyorsun, virtual reality'i takiyorsun, bir anda hawaii sahillerindesin. karsinda mavi ve turkuaz dalgalar geliyor, bembeyaz kumlarin uzerinde uzaniyorsun, gokyuzu masmavi ve parlak, icin bir anda huzurla doluyor. zaten hipnoz tedavisinin altinda yatan fikir de insanlari rahatlarak o anda olduklari yerden alip bambaska bir yere gondermek ve kafalarini bosaltmak.

    https://www.youtube.com/watch?v=ev2piwywikw

    daha gercekci bir deneyim icin (simdilik) koku isi aromali mumla, ruzgar isi de hafif hava ufleyen vantilatorle yapilabilir ama gelecekte virtual reality'e bu ozellikler de gelecek. yine de bunu tam anlamiyla yasayabilmek icin mevcut virtual reality aletlerinin daha da gelismesi, cozunurluklerinin daha gercekci hale gelmesi filan gereliyor. bir de aletin biraz daha hafif olmasi gerekiyor yoksa anksiyete nobeti geciren birinin kafasina kocaman aleti takmak isi daha da zora sokabilir.

    bu sadece anksiyete ve stres degil ayni zamanda fiziksel agri ve aciyi dindirmede de kullanilabilir. gunumuzde ameliyat sonrasi duyulan acilar ve kronik agrilarda agri kesici ilac kullaniliyor ama hipnoz tedavisinin de oldukca etkili ve basarili oldugu biliniyor. ayni zamanda yoga ve gevseme (relaxation) tedavilerinin de faydali oldugu biliniyor.

    bu tur tedaviler kolayca kisilestirilebilir. mesela bazi insanlar plaj manzarasini sever, digerleri selale manzarasini sever, baskalari gece yildizlari izlemeyi sever, olmadi kuzey isiklarini sevenler var. kisi neyi seviyor ve neden hoslaniyorsa ona ozel bir program ayarlanabilir. surekli kuslarin ucustugu ve sakidigi bir orman goruntusu de buna benzer bir etkiyi yapabilir. izlanda, norvec, alaska, yeni zelanda, gronland, iskocya, avustralya, oregon (urun yerlestirme) gibi guzel manzarali yerlerden her turlu huzur ve keyif verici manzara virtual reality'de terapi unsuru olarak kullanilabilir. isi daha da abartmak isteyenler uzayda, ay'in yuzeyinde veya bulutlarin uzerinde dolasabilir ve tum stres ve kaygilarini dunyada birakabilirler.

    disarida deli dalgalar, gelip duvarlari yalar: https://www.youtube.com/watch?v=co_ifjawmha

    bunlar videoyla da olur ama amac beyinde hipnoza benzer etkiler yapmak ve daha net sonuclar almaksa bunun icin virtual reality faydali olacaktir.

    olay virtual reality'nin sizi ille de o anda oldugunuz yerden farkli bir yere goturmesi de degil. bulundugunuz yerde kalip baska bir zamana da gidebilirsiniz. mesela kisin soguk ve bogucu havadan biktiniz ve yazin gunesli civil civil gunlerini ozlediniz. belki kisin kasveti sizi depresyona soktu ve gunde 1 saat virtual reality ile gunes terapisi size iyi gelecek. belki aksam 2 saat trafikte cebellestikten sonra eve gelip ayaklarinizi soyle bir uzatip gecen yaz tatilde gittiginiz yerlere bedeninizi goturmeden yeniden gideceksiniz.

    bunun disinda uzun otobus ve ucak yolculuklarinda mide bulantisi duyan insanlar, cesitli ilaclarin yan etkisiyle bas donmesi yasayanlar, kronik basagrisi ve migren yasayan insanlar, bir sakatliktan ciktigi icin fiziksel terapi goren insanlar da bu teknolojinin faydasini goreceklerdir. bu teknoloji cesitli fobilerin tedavisinde de kullanilabilir. bunun disinda yuksek tansiyon, strese bagli ulser ve strese bagli kalp hastaliklarini tamamen iyilestirip geciremese bile en azindan konrtol altina almaya yardimci olur.

    virtual reality sizi o anda nereye gitmek istiyorsaniz oraya goturup bir cok deneyimi yasatabilir. gelecekte konserler de buyuk ihtimalle virtual reality uzerinden yapilacak ve bir cok insan oturdugu yerden metallica konserine gidebilecek. maclar, tiyatrolar, opera, bale gibi sosyal etkinlikler de bu sekilde halledilebilecek. ha bunun getirdigi belli basli riskler de var. insanlar disari cikip sosyallesmezse ciftlesemez ve neslimizin devami saglanamaz. her seyde oldugu gibi bunu da abartmamak ve bokunu cikartmamak lazim. bu teknolojinin yakin zamanda psikolojik terapilerde kullanilacagini ve cok etkili olacagini tahmin ediyorum.

    bunun disinda gordugu tedaviler yuzunden haftalarca belki aylarca hastanede yatan ve disariyi goremedigi icin moral bozuklugu yasayan hastalara virtual reality ilac gibi gelecek. doktorlar ve hemsireler fiziksel hastalik yasayan insanlarla ilgilenirken isin moral kismiyla fazla ilgilenemiyor ve kisiler de hastaliga yogunlastigi icin haftalarca bir odada tikilip kalmanin morallerine verdigi zarari ve bu zararin da iyilesme evresini kotu etkilediginin farkina varilamiyor. bu tur durumlarda virtual reality faydali olabilir.

    yalniz benim gibi yarim saat fps tarzi oyun oynayinca bas donmesi (motion sickness) yasiyorsaniz virtual reality teknolojisini kullanmak icin biraz daha bekleyeceksiniz veya dikkatli kullanacaksiniz, mesela bir manzaraya bakarken kafayi yavas yavas kipirdatacaksiniz. motion sickness neden oluyor? vucut sabitken onumuzdeki goruntu surekli hareket halinde ve degisken olunca beyin vucudun hareket edip etmedigi konusunda karisiklik yasiyor ve nasil tepki verecegini bilemiyor. en azindan benim denk gelebildigim en mantikli aciklama bu.

    yukarida dedigim gibi bu henuz tamamlanmis, kemale ermis bir teknoloji degil ve hala uretimi ve gelistirilmesi devam ediyor. su anki versiyonlar bu dediklerimi gerceklestirme konusunda tam anlamiyla yeterli olmayabilir ama son 25 yilda dunyada gordugumuz teknolojik gelismelerin gittigi yone bakacak olursak bu teknolojin de 5-10 yil icinde nerelere varacagini az cok tahmin edebiliyoruz. baska bir entry'imde bugun intel, google, facebook gibi silikon vadisi sirketlerinin yatirim yaptigi 5 teknolojiden bahsetmistim, onlari tekrar ederek yazimi tamamlayayim: 1) data science (veri bilimleri), 2) artificial intelligence (yapay zeka), 3) machine learning (makine ogrenmesi), 4) virtual reality (sanal gerceklik), 5) cloud computing (bulut gibi bir sey, kafayi takmayin kafayi yersiniz).

    not: youtube'da virtual reality destekli videolari aratirken filter'a tiklayip "180vr" secenegini secebilirsiniz veya arama kutusunda yaptiginiz aramaya bu ifadeyi ekleyebilirsiniz.

    edit: bu kadar yazi yazmisim bu konuda yapilan akademik arastirmalardan bahsetmemisim. yazida bunun gelecekte gerceklesecegi gibi bir hava yaratmisim ama bu zaten halihazirda akademisyenler tarafindan test edilen ve kullanilan bir yontem. aslinda yaziyi bastan yeniden yazmam gerekirdi ama buradan itibaren devam ediyorum.

    2004 yilinda "scientific american" mecmuasinda yayinlanan bir yaziya gore washington universitesinde vucudu yanmis ve kronik aci ceken insanlar uzerinde virtual reality terapisi denemis. arastirmada virtual reality terapisi goren yanik magdurlari daha az aci cektiklerini veya en azindan terapi sirasinda cektikleri acinin onemli bir kismini unuttuklarini veya daha kolayca gormezden gelebildiklerini soylemisler. dikkatinizi cekerim bu arastirma 14 sene once virtual reality teknolojisi bugunku kadar gelismemisken ve goruntu kalitesi bugunku kadar yuksek degilken gerceklesmis. o zamanlarda en buyuk sorunlardan biri virtual reality teknolojisinin asiri derecede pahali olmasiymis ama son zamanlarda bu fiyatlarda da iyilesmeler gozlemlendigi icin bu teknoloji 5-10 yil icinde evlere girebilir.

    yine ayni universitenin (washington universitesi) yaptigi ve yine ayni makalede yayinlanan bir arastirmada virtual reality'nin beyni nasil etkiledigi daha iyi test edilmis. gonullu deneklere elektrikle isitilan epeyce sicak bir maddeyle kisa sureli olarak dokunulmus ve beyinde aci duyusunu yoneten kisimlardaki (insula, talamus, somatosensory cortex ve anterior cingulate cortex) hareketlenmeler fmri yardimiyla olculmus. ayni zamanda gonullulere anket yapilmis. virtual reality kullanilan deneklerde hem beyindeki aci sinyalleri daha dusuk gelmis hem de aci cektiklerine dair yapilan anket verileri daha dusuk gelmis. bu arastirmada snowworld adi verilen ve grafikleri 3 boyutlu bir oyunu andiran bir aplikasyon kullanilmis. arastirmadan kisa bir sure sonra arastirmaya katilanlara yeniden anket yapilmis ve virtual reality verilenler cektikleri aciyi hatirlamazken diger gruptakiler hatirlamaya devam etmisler.

    guney avustralya universitesinde fizyoterapi goren serebral palsi hastalarinin bir kismina virtual reality aletleri verilmis ve terapi sirasinda daha az aci cektikleri, kendilerine terapistler tarafindan verilen gorevleri daha kolay yerine getirdikleri ve daha hizli iyilesme gosterdikleri gozlemlenmis. ispanya'da orumcek fobisi olan insanlarda virtual reality kullanilarak yapilan terapilerden sonra %80'e varan oranlarda iyilesmeler gozlemlenmis. bu arada bulabildigim fobi tedavisinde virtual reality kullanan en eski arastirma 1992 yilinda yapilmis (ucus ve yukseklik korkusunu gidermek icin) ve o zamanki teknolojiyle bile oldukca iyi sonuclar elde edilmis. gunumuzde virtual reality teknolojisi hem gelisip hem de daha ucuz hale geldigi icin bu tur terapilerin kullanimi giderek artacak ve insanlar bazi terapilere evde de devam edebilecekler. bence buradaki asil devrim de burada.

    11 eyluldeki saldirilardan sonra post-travmatik stres bozuklugu ve depresyon yasayan ve klasik psikolojik terapilere cevap vermeyen new york'lu bir denek uzerinde yapilan 9 haftalik virtual reality tedavisi sonrasi depresyon skorunda %83, stres skorunda %90 dusus saglandi. her ne kadar bu deneyde sadece bir denek kullanilmis olsa da daha sonra irak savasindan donen askerler uzerinde ayni yontem tekrarlanarak basarili sonuclar elde edildi. isin ilginc tarafi bu terapi yontemi sadece yeni travma yasayanlar uzerinde degil, uzun yillardir travmasini yasiyan insanlarda da etkili oluyordu. ornegin 1970'lerde vietnam'dan donen ve 30 yil boyunca post travmatik stres bozuklugu semptomlari gorulen bazi eski ve artik yasini basini almis ve hayattan yillar once kusmus amerikan askerlerinde virtual reality terapisi sonrasi %90 oranlarinda iyilesmeler farkedildi.

  • yaralı parmağa işe desen, insanlık için bir fidan dik desen, aç bir çocuk doyur desen gelmez. ama o heykel protesto edilmezse biteriz yanarız kül oluruz. kimseye yaşından ötürü saygı duymak zorunda değilim.

    sözlük ya burası ondan bir de tanım olmalı: yaşadığı yeri bitirmiş izmir'i de bitirmeye çalışan 98 yaşındaki çember sakallı insan.

    edit: rehber köpekler derneği kurulmuştur. bu dernek türkiye'de ender olan iyi olaylardan biri olabilir. lütfen öğreniniz.

    (bkz: rehber köpekler derneği)
    entry linki
    #60468430

  • 10 gün önce 5300 tl fiyatlı bir bilgisayar sipariş ettim buradan. normal fiyatı 6500-7000 arası. araya hafta sonu da girince 3 gün içinde elime ulaştı. akşam verdiğim sipariş akşam kargolandı zaten. o derece hızlılar maşaallah. ürün geldikten 2 gün sonra açtım ve kurdum. hem kutunun altındaki deformasyon hem de ürünün markasının resmi sitesindeki garanti süresi ( garantisi 3 ay önce başlamış ) bu bilgisayarın daha önce kullanılmış olduğunu düşündürttü bana ama bilgisayar canavar gibi.

    hemen e mail ile iletişime geçtim ve bana iade alacaklarını belirterek bir kod gönderdiler. yani eveleme geveleme yok, efenim servise gönderelim yok, siz açıp kurmuşsunuz iade alamayız yok. adamlar koşulsuz iadeyi kabul ettiler. ama burada benim mağduriyetim var tabii. bilgisayar indirimleri bitmiş ve malın fiyatı 7200 tl olmuş. diğer sitelerde en ucuz olanı 6800 tl. yani en az 1500 tl zararım var.

    sabah olunca telefon ile iletişime geçtim. durumu anlattım müşteri temsilcisine. iadeniz kabul edildi dedi. ben de iade etmek istemediğimi, indirimleri kaçırdığımı ve benim açımdan bir mağduriyet oluştuğunu belirttim. ''yetkililerle görüşüp sizinle bir saat içinde iletişime geçeceğim mutlaka'' dedi.

    yaklaşık bir saat sonra benimle aynı hanımefendi irtibata geçti. talebimin olumlu karşılandığını ve istersem ürünü iade ederek fiyat eşitlemesi ile aynı ürünü aynı fiyattan tekrar satın alabileceğimi belirtti. istersem ürünü göndermeyip kredi kartıma ürünün fiyatının yüzde 20'sini iade edebileceklerini belirtti.

    yani adamların açılmış ve kurulmuş bir bilgisayarı iade alması bile benim için çok iyiyken, yaşadığım ülkedeki alışveriş şartlarını unuttururcasına tüm mağduriyetimi farklı seçeneklerle gidermek için ellerinden geleni yaptılar.

    başka bir e ticaret sitesinden alsaydım bu ürünü, muhtemelen başıma ağrılar girene kadar sıkıntı yaşayacaktım ve çok çok büyük ihtimalle benim adıma olumsuz sonuçlanacaktı. en iyi şartlar altında hakem heyeti falan uğraşıp iade edebilecektim. geçenlerde başka ve büyük bir türk e ticaret sitesinde indirimden aldığım ürün iptal edildi ve bana tedarik sebebiyle göndermedikleri ürünü yüksek fiyattan satmaya devam ettiler . ( adı lazım değil hepsiburada )

    amazon, bana resmen müşteri memnuniyetinin zirvesini yaşattı. ben şimdiye kadar (internet alışverişini çok sık yapan birisiyim) genelde diğer sitelerden yapıyordum alışverişi. ama bu olay ve diğer sitelerdeki ufak tefek olumsuzlukları düşününce kesinlikle ilk tercihim amazon olacak. hatta ürünün fiyatı daha pahalı olsa bile ( çok ciddi fiyat farklar olmadığı müddetçe ) tercihim mutlaka amazon olacaktır.

  • bir onbaşının liderliğini görmek.

    adana yüreğir ile karataş arasında yolun herhalde tam ortasında doğankent diye niye var olduğunu sakinlerine sorsak mantıklı bir cevap alamayacağınız bir belde bulunur. 90'lı yılların başında doğankent jandarma karakolu da yolun karataş'a bakan yüzünde tarlalara sırtını dayamış, beyaza boyanmış alçak tuğla duvarlı ve iki üç göz odadan ibaret bir yapıydı. tam bir köy karakolu gibiydi. 20-30 er erbaş ve bir kıdemli bçvş komutanlığında dört astsb ile tesis edilmişti. o bölge çukurovanın tam da coğrafi merkezine denk geldiğinden karakolun etrafı da göz alabildiğine dümdüz bir araziydi. etrafta dağlar ormanlar gibi düşman unsurun saldırı yapmasını kolaylaştıracak bir şey olmayınca oradan da klasik askeri anlayışa göre bir olay beklemiyorsunuz. empati de kurunca lan kim doğankent karakoluna ne yapsın diyorsunuz.

    ama yaptılar. malesef.

    yanılmıyorsam 1993 yılında bir yaz gecesi, geceyarısına yakın ve geçkin saatlerde karakol bir anda çapraz ateşe alınıyor. etrafta doğal bir yükseltiyi bırak yüksek bir bina bile olmadığı için ağır silah kurmadan 10 veya daha az sayıda terörist doğu batı istikametinde ellerindeki yalnız kaleşnikoflar ve el bombaları olduğu halde saldırıya geçiyor. gecenin sükuneti sürerken birdenbire çapraz ateşe başlıyorlar. karakolda o güne kadar doğru düzgün silah ateşlemiş tek bir asker bile yok. zaten doğankentteki bütün olay tarlalarda esrar var mı diye bak - yol kes idari arama yap - "kocam beni çok dövüyor söyleyin az dövsün" diye karakol ziyaret eden hanımlardan ifade al ekseninde gerçekleştiği için bu birdenbire gelen silahlı saldırı karakolu paniğe sevkediyor.

    karakolda bir adet mg3 var onun dışında alay komutanının da deyişiyle içerde "bi bok yok". cendermeler can havliyle mg3ü iki şeridiyle beraber çatıya kuşların yuva yaptığı mevziye çıkarmaya çalışıyorlar. silahını kapan dışarı kendini atıp duvar dibine mevzi almaya çalışıyor. herkes don atlet, duvarlara kolonlara camlara habire mermi isabet ediyor ve ilk bir iki dakikada karakol buna hiçbir karşılık veremiyor.

    çapraz ateşe girmek tüm pusu senaryoları arasında kendinizi en bulmak istemeyeceğiniz, yaşama şansınızın karşılık verme / düşmandaki ağır silah sayısı / ne kadar yakın oldukları / hava şartları gece karanlığı gibi bir çok değişkene bağlı olarak en hızlı azaldığı durumdur. çapraz ateşi kırmanın tek yolu da gökten ejderhalarınız yardıma gelmiyorsa üstün ateş gücüdür. pusuya girenler pusu atanlara bunaltıcı bir volümde mermi yağdırmayı başarırlarsa kafayı kaldırıp durum değerlendirmesi yapabilir, insiyatifi ele alabilir, oradan çıkmak için manevraya girişebilir. yapamazsanız oraya yapışır kalırsınız. burnunuzu bile çıkaramazsınız. bu zayıflığı da düşmanlarınız farkederse yaklaştıkça yaklaşırlar ve birden el bombası menziline girersiniz. sonrası felaket.

    doğankent karakol komutanı astsb bçvş karakolda yattığı ve o sırada orada bulunduğu halde odasının delik deşik olması yüzünden can derdine düşüyor. silahı elde yatağının yanına çöküyor ve orada kalakalıyor. karakolu kendi haline bırakıyor. diğer astsubaylar da izinli. erleri yönlendirecek kimse yok ortalarda. böylece karakolda tam bir cehennem senaryosu hüküm sürüyor. ve teröristler bunu da çok geçmeden farkediyor. ateşi yoğunlaştırıp yaklaşmaya başlıyorlar, silah sesleri gitgide yakına geliyor.

    bu sırada en olması beklenmeyen şey vukua geliyor ve erbaş arasında bir çocuk öne çıkıyor, beyaz atleti şortu ile diğerlerinden ayıramayacağınız elinde g3'ü ile duran bir uzun dönem asker. ateş sürerken kaos esnasında kafasını parapetin üzerinden kaldırıp kendince durum değerlendirmesi yapıyor. bir onbaşı bu. 20 yaşında. kafasının üzerinde vızıldayan mermilerden bir gram çekinmiyor. atış ve yaklaşma noktalarına üstünkörü bir bakıp başlıyor emirler yağdırmaya. -"hüseyin sen şu duvara koş", -"selim sen şu noktayı tara", -"kadir sen her otuz saniyede bir aydınlatma mayını at önümüzü görelim", -"mg3 sen şu alanı tara, sırtımızı temin et" diye bağırarak duvarın ardında ayağa kalkıp bizzat kontrollü bir atışa başlıyor. bunu gören erler korkularından silkiniyorlar. o ana kadar ne yapacaklarını bilemeden titreyen er-erbaşlar birden arkadaşlarından gelen kendinden çok emin ve otoriter bir edayla verilen bu emirleri hiç sorgulamadan hemen harfiyen uygulamaya başlıyor ve hayatında 3 mermiden fazlasını atmamış olan başlarında komutanları olmayan bu çocuklar bir anda inanılmaz bir savunma duvarı oluşturuyorlar. kendi başlarına... askerliğin pratiğine dair fikirleri olmayan askerler korkunç bir ateş volümü yakalıyorlar. onbaşı o kadar doğal bir liderlik sergiliyor ki çatışma on oniki dakikayı geçince atış yoğunluğunun azalmaması için koruma ateşi desteğinde malzemeliğe iki arkadaşını gönderip mermi ikmali falan da yaptırıyor. ateş altında kendine komando binbaşı diyenlere taş çıkartırcasına karar veriyor, uyguluyor, sevk ediyor. savaş alanını domine ediyor herif. teröristler de bakıyorlar ki işin rengi değişmeye başlıyor, komando unsurlarının karakolda olduğunu falan düşünüp, aynı zamanda mermileri de azaldığı için çatışarak çekilip kaçıyorlar. sakızlı hacıali istikametinden tarsus tarafına doğru fıyıyorlar. daha bildik bir tabirle "gece karanlığından faydalanarak" gidiyorlar. ama öğlen güneşi altında kaçsalar da kovalayacak kimse yok zaten.

    sonra ertesi gün oluyor.

    raporda doğankent bütün gece çatışmış ölü yaralı yok diyorlar. başçavuş silah sesleri kesilince odasından çıkıp telsizle yardım istemiş. yardım gelince de erlerin ifadeleri doğrultusunda hemen göz altına alınıyor. bilahare bir buçuk yıl kadar süren bir mahkeme süresince "korktum" diye kendini savunuyor. askeri hakim heyeti de korkmanın insani bir duygu olduğu yönünde emsal bir karar alıyor. bçvş ceza almıyor ama meslekten de ilişiğini kesiyorlar.

    il j. alay komutanı karakoldaki kurşun deliklerine bakıyor. yaklaşık 1000-1200 mermi isabeti var. karakolun her yeri isviçre peyniri gibi olmuş. 45 dakika bir saat boyunca erlerin neler yaptıklarını dinliyor. tüm erler tek bir onbaşıyı işaret ediyorlar. bizi o sevk ve idare etti komutanım diyorlar.

    jandarma albay onbaşıyı karşısına alıyor. hikayeyi bir de ondan dinliyor. zira o onbaşı olmasaydı bir ihtimal o gün gazeteler 30 şehit haberi yazacaklardı. şans. albay da biliyor ki o gün herkes şansa kurtuldu karakolda. ve oraya zorunlu askerlikle getirilmiş, aslında o işi kariyeri olarak yapmayan, yapmak istemeyen bir güruh içinde tam da ihtiyaç anında bir doğal lider çıkması ne büyük bir şans.

    - nerelisin sen onbaşı?
    - izmirliyim komutanım.
    - ne iş yapıyorsun?
    - kunduracı kalfasıyım komutanım.
    - karakolu bütün gece savunmuşsunuz evladım, bizzat sevk ve idare etmişsin. hiç korkmadın mı?
    - korktum komutanım.
    - ee? nasıl başladın ya emir vermeye?
    - kendimi sorumlu hissettim komutanım. en rütbeli bendim.

    onbaşı teröristlerin nerelerden geldiklerini, ne tip silahları olduğunu, malzemeliğin kapısını nasıl kırmak zorunda kaldıklarını anlatır. o anlattıkça zabitan heyeti dinler. adana'nın ne kadar rütbelisi varsa bu kunduracı onbaşının sözünü kesmez. karşısında da oturmazlar. lider yetiştirilenlerin lider doğana bir yerde saygılı olması da böyle insanın içine çok işleyen bir manzaradır. sanki bütün o üniformaların, maskelerin ardında askerliğin daha antik koduna şahit olmak gibidir bu. nihayetinde askerlik kahramanlık mesleğidir. arada gerçek kahraman da görürsünüz. bu onbaşı gibi.

    bilahare doğankent karakolu hemen tadilata girer, dört makineli tüfek bir zırhlı araç ile takviye edilir. astsb yerine bir de üsteğmen atanır ve kahraman onbaşı önünde kalan 90 günlük askerliğini yapmaz. hemen o gün terhise hak kazanır. kendisine verildiğini çok nadir gördüğüm kırmızı tezkere yazılır ve bunu 6. kolordu komutanı korgeneral bizzat eliyle takdirnamesiyle beraber imzalar.

    bu onbaşıların çoğunlukta olduğu bir ordu yaratmak yerine onları kırmızı tezkerelerle eve erken gönderip yola katırlarla devam etmek de sanırsam bize has bir ironidir.