hesabın var mı? giriş yap

  • dikkat ettiyseniz böyle cümle kuran aşko kuşko kızlar hep mutlu. benim gibi karşısındaki insanı yormak istemeyen,zorlamayan güçlü kızların anasından emdiği süt burnundan geliyor. başka sözüm yok sayın hakim.

  • belki askerimizi şehit etmeye çalışan birinin cesedini toplamak için vakit ayırmaya bile gerek yok... sonuçta cesede bile patlayıcı düzeneği kurabilen bir bozuk zihniyet o yüzden geberdiği yerde bırakmak en iyisi.

    edit: başlığı açan kişi entrisini silmiş.

  • en sevdiğim içecek. tercihim her zaman espresso ama onu evde yapacak imkanım yok ayrıca bazen daha uzun soluklu bir kahve içmek istiyorum. o durumlarda da french press tercih ediyorum.

    dünyada revaçta olan 2 kahve çekirdeği vardır. arabica ve robusta. arabica daha pahalıdır. robusta daha sert bir tada sahipken arabica daha aromatiktir. pek çok büyük kahve zinciri(starbucks, gloria jeans...) -bildiğim kadarıyla- yalnızca arabica çekirdeğini kullanırlar. arabicanın yetişmesi daha zordur. çünkü hem belirli bir yükseklik ister hem de verimliliği robustaya oranla daha düşüktür, dolayısıyla da daha pahalıdır.

    kahve çekirdekleri toplanıp kavrulur ve öğütülür. işte yanlış bilinen bir şeyi tam bu noktada düzeltmek gerekir. türk kahvesi denen pudra kıvamındaki kahve, öğütülmüş kahve çekirdeğidir; ancak suda çözünebilen kahvelerdeki o tanecikler kahve çekirdeği değildir. ona granül kahve denir.

    pişirmek istediğiniz kahvenin türüne göre farklı boyutlarda çekilir(öğütülür) kavrulmuş kahve çekirdeği. türk kahvesi diye bildiğimiz ve kahve çekirdeğini hiçbir süzme işleminden geçirmeksizin suyla karıştırıp pişirdiğimiz yöntem için kavrulmuş çekirdek en ince şekilde çekilir.
    espresso makineleri için ince çekilmiş, filtre kahve mekinaları için orta çekilmiş, french press(şu cafelerde önünüze gelen, bazılarının filtre kahve dediği, üstten bastırdığınız aparatla kahveyi süzdüğünüz zımbırtı) için kalın çekimiş kahve çekirdeği kullanılır.

    americano, lungo, macchiato, latte gibi türlerin hepsi aslında birer espresso türevidir. bir de ristretto vardır ki(kısa çekim espresso diyelim) o da bir espresso türevidir bir bakıma. yani aslında espresso yapılır, sonrasındaki işlemlerle ismi değişir kahvenin. örneğin espressoya sıcak suyla yumuşatırsanız adı amerikano olur, süt köpüğüyle yumuşatırsanız adı macchiato olur, sütle yumuşatırsanız adı latte olur. bence hiç yumuşatmayın, şeker de atmayın. gerçek kahvenin tadını, keyfini öyle alırsınız ve ancak bu sayede kahve kültürünüzü, damak tadınızı geliştirip daha iyi bir espressonun peşinde koşarsınız.

    kahvenin tadını etkileyen oldukça fazla faktör vardır. en başta kaliteli bir kahve çekirdeği, doğru kavurma, doğru çekim, tazelik, doğru pişirme, iyi su kullanımı, sunum vs. gibi.
    ben kahveyle çok ilgilenmeme, kahveyi çok sevmeme rağmen elbette bir kahve gurmesi değilim ancak iyi bir espressoyla kötüsünü ayırabilir dahası ikisi arasındaki farkın nedenleriyle ilgili bir iki olası sebep sunabilirim. bizim ülkemizde kahve kültürü çok gelişmediğinden, her cafe hazır kahve çekirdeği kullandığından ve bunları da satan firmalar beli olduğundan espressolar arasındaki fark genelde kahvenin cafe içerisindeki saklanma koşullarından ya da makineyi kullanan adamın gösterdiği/göstermediği özenden kaynaklanır mesela.

    kahve üzerine daha uzun şeyler yazabilirim. daha burdayız, bol bol yazarız. kahveyi şekersiz için bana sorarsanız. en azından şekeri azaltın, sonra yavaş yavaş bırakırsınız.

    çay samimiyettir, dostluktur, sosyalliktir; kahve tutkudur, aşktır, yalnızlıktır.

  • 10 yıl kadar önce; o zaman 80 yaşında annem. bastonuyla yürüyor her sabah. cübbeli genç bir kopil anneme yaklaşıyor.
    -namazınızı kıldınız mı?
    - (anneciğim gözleri görmüyor net, mahallenin hocası sanıyor) kıldım efendim.
    (mütedeyyindir anacım, her sabah kılar-dı)
    -neden başınızı örtmüyorsunuz?
    - (annemde şafak atıyor tabii) bana bak!!!@!@!@!
    baş örtmek ne zaman moda oldu? !?
    bastonuyla da kovalıyor adamı...
    sonradan öğreniyor o namazı soranın da genç bir delikanlı olduğunu, cübbe içinde adam sanıyor kendini gerzek...

  • üniversitedeyim. ramazan ayı, bir yandan sınavlara girip çıkıyorum bir yandan oruç tutuyorum. zorlanıyorum ama kış zaten, günler kısa öyle geçip gidiyor. bir gün herkesin dersi var ben evde tek başıma oruç açıcam. eve giderken bir ekmek aldım, zaten o kadar param var.

    evde ne var ne yok bilmiyorum çünkü sınavlar var yoğunuz. eve girdim buzdolabında bir tabak zeytin buldum. bir tepsi aldım ekmeği koydum yanına da bir tabak zeytin, ezanı bekliyorum. bir yandan da kendimi avutuyorum, en azından zeytin var diye.

    oturduğumuz apartman öğrenci olduğumuz için bizden pek de hoşlanmayan insanlarla dolu bir yer. hatta ev sahibimiz bile arada gelir odaları kontrol ederdi çaktırmadan. neyse tam oturuyorum, kapı çaldı. bir teyze geldi, daha önce hiç görmedim girip çıkarken tanımıyorum o yüzden. elinde bir tepsi "öğrencisiniz evladım yemeğiniz denk gelmemiştir belki" dedi, çekti gitti. elimde tepsi kalakaldım. ne açlık kaldı ne oruç. oturdum, bir yandan yedim bir yandan ağladım.

    iyi insanlar var, hala varlar. inandıkları, ırkları, hayatları ne olursa, nasıl olursa olsun, varlar. inşallah biz de seneler sonra bir gün tebessümle hatırlayacak insanlar bırakmışızdır arkamızda.

  • ezelden beri müteahhitlerin parası bitince ya inşaat durur ya da kaçar giderler milletin parasını toplayıp. buna eylem demeyi hangisi akıl ettiyse tebrik ediyorum çok havalı olmuş.