hesabın var mı? giriş yap

  • bu sefer hayata geçer diye düşündüğüm projenin gündeme alınması.
    bu sefer sikimde de değil açıkçası. isterlerse istanbul'a komple beton döksünler, bu halk bunu hakediyor.

  • misafirlikte seker dagitma seansi... kucuk cocuk sekeri almaktadir..annesi :
    -oglum..tesekkur ettin mi zuhal teyzene?
    cocuk : tesekkurler zuhal teyze..
    zuhal teyze : yuru git len!..baskasinin lafiyla..
    cocuk: kes sesini!..
    anne : a - a!! e bicim konusuyorsunuz ayol birbirinizle?..
    zuhal teyze : bu iti bir daha getirme buraya..
    cocuk : zuhal kaldirma beni ayaga !!..

  • konyak, brendi, alman brendisi ya da armangac, isimleri farklı da olsa hepsinin ortak özelliği ; anamaddelerinin bir ya da iki kere damıtılmış şarap olmasıdır. yine de herbiri farklı orjine, geçmişe ve tipik üretim yöntemine sahip olduğu için aralarında farklar vardır.

    konyak, sadece fransa'da bordeaux'nun kuzeyindeki cognag şehrinin içinde ya da çevsesinde üretilir. bu alan dışında üretilen içkiler ise benzer ürünler olsa da kesinlikle ve kesinlikle gerçek konyak değildir. çünkü konyak fabrikasyon olmaktan çok hava şartlarına, toprağa vesaireye de bağlı bir içkidir. ülkemizde mesela kanyak denir alternatifine. cognag bölgesinde deniz yakın, sıcaklık ideal ve toprak üzümleri en iyi şekilde üretilebilicek şekilde tebeşirlidir. dolayısıyla bu üzümler dünyadaki en iyi brendinin içine girmek için mükemmel bir altyapıyı oluşturur. yeri gelmişken belirtmekte yarar var ki her konyak aynı zamanda bir brendidir ancak her brendi aynı zamanda bir konyak değildir.

    tarihsel olarak baktığımızda ise konyağı sanılanın aksine fransızlara değil hollandalılara, şansa ve ingilizlere borçluyuz. 1638lerde onlar tarafından kullanılan yöntemlerin fransızlar tarafından tekrar gözden geçirilmesiyle konyak bugünkü halini aldı.

    üretim tekniklerine gelince, aoc ( appellation d'origine controllee, 1938' den beri yasal üretim bölgesi) olan konyak üretimi için çok katı kanunlar bulundurmakta ve üretimi için sadece folle blanche, ugni blanc ve colombard denilen üzümlerin kullanılmasına izin verilmektedir. şarap üretilirken şeker karıştırmak kesinlikle yasaktır ve bu üzümler charentaise yöntemiyle (yapay preslerle) sıkılır. damıtımı sadece kasım ve mart sonunda ve sadece tipik bakır imbiklerle 2 kere yapılır. viski de olduğu gibi baş ve kuyruk, yani damıtımda elde edilen ilk ve son alkol kalbinden (göbek-ortadan alınan alkol) ayrılır ve sadece alkolün 'kalbi' kullanılır. yapımında kullanılan fıçıların bile limousin ya da tronçais gibi özel bölgelerden getirildiği konyak 270-450 ltrelik fıçılarda yıllandırılır. işte konyağın asıl rengi ve aroması da bu fıçılardan geçer. yıllandırma en az iki yıl yapılır, en iyi konyaklar ise onlarca yıl dinlendirilebilirler.en fazla 60 yıl yıllandırılabilinen konyak eğer bu fıçılarda daha fazla tutulursa ahşaptan konyağa çok fazla aroma geçer ve bu da içkiyi öldürür. bu dinlendirilmeler sonucu oluşan buharlaşma ise her yıl neredeyse 20 milyon şişeye eşdeğerdir. buna da '' angel's share'' yani meleklerin payı denir.

    son olarak konyak şişeleri üzerinde yazan kısaltmalar değinmek gerekirse bu kısaltmalar konyağın yıllandırılmasıyla alakalı olarak bize değeri ve içimiyle alakalı ipuçları sunmaktadır. bunlar:
    vs (very special): en az 2,5 yıl yıllandırılmış
    vo ve vsop ( very old ve very superior old pale): açık renkli ve eski en az 4,5 yıl yıllandırılmış.
    xo (extra old): en az 6,5 yıl yıllandırılmış konyaklardır.

    kaliteli konyakların yaşları, tüm bu minimum yıllandırma yaşlarının çok çok üstünde olmakla beraber her firma yüksek kalitesini devamlı olarak garanti eder. fine denilen konyak ise sadece %100ü belli bir bölgeden gelen konyaklara denir.

    ve en son son olarak ünlü konyak üreticilerinden camusnün şirket başkanı jean-paul camus'nün şu sözleriyle konyak konusunu noktalamak istiyorum: mükemmel bir konyak yapmak zor değildir. bunun için tek ihtiyacınız büyükbüyükbaba, büyükbaba ve babanızın hayatını bu amaca adamış olmasıdır.

  • çoraplı ayaklarla girilen tuvalette ıslak bir terlik giydiğinin fark edildiği an ve hemen akabinde çorapta hissedilen ıslaklık hissi. o an insan hayattan soğur, bütün enrjisini yitirir. çarşısının kitlendiğini duyan askerden, en sevdiği yemek takımının tabağının kırıldığını gören anneden bile daha mutsuzdur, hüzünlüdür o an...

  • yanılmıyorsam bir ara sabri sarıoğlu * ile adı anılmıştır. bir maç sonrası sabri'ye mikrofonu uzatan muhabir, mikrofonu uzatmadan önce " sinem kobal ile birlikteliğiniz varmış ne diyorsunuz?" tarzında bir soru sormuş ve de karşılığında sabri'den şu cevabı almıştır;

    - ben o bacıyı tanımıyorum.

    tanıma zaten allah'ın sabri'si...

  • dün itibariyle yengemle yolculuğumla ilgili konuşurken yaşanmıştır:

    -bu arada uçaktaki erkek kabin memuru da çok tatlıydı yenge yaa, arkasını dönünce sen ne şirinsin öyle dedim o derece

    -nasıldı ki?

    -çok güzel gülümsüyordu, cin cin bakıyordu, ses tonu süperdi, yanakları sıkılası şirin bir elemandı işte; yani aslında pek alıcı gözüyle bakamadım.

    -belli belli, verici gözüyle bakmışsın :))