ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
dayak yiyen kadına yardım etmeyen tavlacı dayılar
-
haklı dayılardır. boşuna duyar kasmayın.
doğrusu karışmamaktır. canımı sokakta bulmadım. polis, bekçi, jandarma değilim.
siz de karışmayın, enayilik yapmayın. bu olay sonrasında yaralansanız, o kız gidip adamla barışır bir de sizden şikayetçi olur.
çocugun yürüyüşü zaten kendini belli ediyor. kızın yaptığı yanlış tercihler için neden ben hayatımı riske atıyorum.
ekşiciler gidip yardım etsin, yaralandıktan sonra bakayım kim kalıyor yanlarında.
boston dynamics
-
gün gelecek robotlar bize bu robotu dürten arkadaşın videosunu izletecekler, sonra da organize işler'deki meşhur dayağın bir benzerini üzerimizde deneyecekler.
hayvan gibi dürtmesene amın evladı, benim için acıdı eleman düştüğünde. neyse ki efendi robotmuş da vurdu kapıyı çıktı.
çalıkuşu
-
calikusu, sekiz-dokuz yaslarinda evde babamin eski ciltli, yer yer parçalanmis ve dili iyice arapçaya kaçan baskisini buldugum günden beri en cok okudugum, kimi yerlerini ezbere bildigim, hayatima damgasini çikmayacak bir sekilde vurmus bir kitaptir. o yüzden simdi bu satirlari yazarkenki zorlanmam.
bir erkegin (bkz: resat nuri guntekin) bir kadinin içdünyasini bu kadar güzel anlatabilecegini, bu kadar ince, bu kadar hisli, bu kadar içten olabilecegini ben belki son olmasa da ilk defa çalikusu'nda gördüm.
ve feride tüm zamanlar içinde en sevdigim roman kahramani oldu. tüm ele avuca sigmazliginin, içten coskusunun, çocuk nesesinin altindaki içliligi, kirilganligi, olgunlugu, eh, bunu söylemeden geçmek olmaz, idealistligi ve cesareti, bir de -doktor hayrettin bey'in de hakkinda söyledigi gibi- onu kavuran sevme sevilme ihtiyaciyla çok güzel, çok güzel demenin yetersiz kaldigi bir insan oldu feride benim gözlerimde. ve hatta nickimi lacrima'dan feride'ye çeviresim geldi simdi bir an, o raddededir. ben mi feride'ye benziyordum da o yüzden o kadar sevdim bu romani, bu kadini; yoksa bu kadar sevdigim için mi kitabi o kadar benzedim, ya da benzemek istedim feride'ye.. bilmiyorum. fakat itiraf edeyim ki, çocukluk yillarim dügünümden bir gün önce nisanlimin beni aldattigini ögreneyim de kendimi anadolu'ya vurayim, ögretmen olayim, isik saçayim gibi tuhaf fantezilerle geçti (aslinda bu hususta çok yalniz oldugumu da sanmiyorum, "feride'nin cumhuriyet kadinlari üzerindeki etkisi" ve benzeri birkaç yazidan okuduklarimi hatirlayinca).
çok okudugumdan mi, yoksa resat nuri'nin içten tarzindan mi, yoksa ikisi mi bilmiyorum, ama bana kesinlikle fiction gibi, yaratilmis gibi, hayal mahsulü gibi gelmiyor anlatilanlar. gelmesinler.
en sevdigim sahnelerse, ne bileyim, kamran'in at arabasiyla tekirdag'a yolculugu sirasinda enistesiyle feride hakkindaki konusmasi, feride'nin kamran'in evlilik fotografini gördügü an, "kalpsiz", uçar kaçar feride'nin aldatildigini ögrenmesinden hemen önce bir kayanin üzerine oturan kamran'in altina paltosunu serip "bundan böyle seni muhafaza etmek biraz da benim vazifem kamran" demesi, kamran'in buna "bunlar zannederim ki simdiye dek senden duydugum en güzel sözler feride" diye cevap vermesi, zeyniler köyündeki ölüm oyunlari, mühendislerin fransizca bilmedigini sanarak feride hakkinda fransizca konusmalari, müjgan'in feride'ye zorla kamran'i sevdigini söyletip sonra da "zannederim ki o da sana karsi lakayt degil feride" demesi, feride'nin müjgan'la kamran'in konusmasini duymamak için delice kaçmasi, sonra kiraz agacina çiktiginda yasli bir adamla yaptigi sohbet... bunlar saymakla bitmiyor.
son olarak kitabin tüm güzellikleri yaninda dilinin ve üslubunun da hayranlik uyandirici oldugunu söyleyeyim, çalikusu'nun roman olarak tefrika edilmeden önce (sene 1922'dir) "istanbul kizi" adiyla bir tiyatro oyunu olarak yazildigini ve hatta feride isminin kitabin içerigine, mesajina da uygun olarak "basina buyruk, gururlu" oldugunu da ekleyeyim. kitap nasil bitiyorsa ben de öyle bitireyim bu feci bir his budalasi imaji çizdigimi düsündügüm entryimi: "yanlarindaki agacin dalinda bir çalikusu ötüyordu".
terminator 4
-
- sarah connor?
- kim?
- sarah connor?
- ha sen benim eski adımı diyosun. değişti o, sarah öztürk oldu. evlendim ben...
- olumsuz! kayıtlara göre sarah connor hiç evlenmedi...
- canım kayıtlara geçmedi zaten. imam nikahı yaptık...
- hımm... that changes everything...
oberyn martell
-
mızrak dile geldi, çığırdı babam diye,
koca dağı devirdin, boşa tepinmen niye,
tyrion'a da edemedin, özgürlüğü hediye,
geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler.
bilmez misin hiç clegane dedikleri belayı,
tazı olacak yarmayı, dağ dedikleri danayı,
o bu değil de, yalan oldu yengeyle sizin balayı,
geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler.
anladık tamam, delikanlı adamsın,
döğüşte bir harika, intikamda yamansın,
şarabın iyisinden anlayan elemansın,
geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler.
bacının başına gelen, korkunç bir tufan,
sen de aldın payını bak, yarıldı gitti kafan,
hasmın can vermeden, korkunç bitti cafan,
geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler.
yedi rab'den dileğim, alınır topunuzun öcü,
gün gelir düşmana, yetmez lannister'ın gücü,
elinde sonunda tüm diyarda, adalet borusu ötücü,
geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler.
nice yiğitleri yedi, kral'ın şehri denen batak,
ne kahramanlar yitti, kimisi senden de atak,
bunların hepsi de, gülsün diye bir kaltak,
geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler,
mızrağına, gülüşüne, çalımına doyamadık desinler.
atatürk'ün yapay zekayla yapılmış güncel fotoğrafı
-
daha çok atanamamış ali koç gibi duruyor.
not: bir sebepten ilk entry silinirse falan fotoğraf linki.
oğlumu çöpe mi atayım
-
yatacak yerin yok dedikleri tam da budur
alperen ocakları'nın doğuya gidenlere gül vermesi
-
kısaca haberi; "bayrampaşa'daki otogarda doğu ve güneydoğu illerine giden otobüslerdeki yolculara gül dağıtıp; lokum ile gül suyu ikram etti" şeklindedir.
insanların birbiriyle gül gibi geçinebilmesi dileği ile helal olsun dedirtmiştir. devamı gelir umarım.
not: bbp mhp vs değilim.
link
debit: (bkz: #54724783)
(bkz: mardin tekir koy okuluna yardim kampanyasi)
james webb'in uzayda yaşamın ilk izlerini bulması
-
bir bakıma heyecan verici haber. yine de fazla heyecana gerek yok çünkü;
dünyada fitoplanktonların ürettiği dms'nin, bulunan bu gezegendeki varlığı kesin değil. kesinleşmesi için daha fazla kanıta ihtiyaç var. dolayısıyla şu an için yaşam izi bulundu demek için erken. yeni gözlemler yapmak gerekiyor.
ikinci olarak; metan, jüpiter satürn, uranüs ve neptün gibi gaz devlerinin atmosferinde de bulunan bir molekül. yani bulunan gezegenin yaşama uygun olup olmadığı tartışmalı durumda şu an için. zira bu tip bir gezegen bizim güneş sistemimizde yok ve gerçekte nasıl bir ortam olduğunu pek bilmiyoruz. hatta nasa'ya göre yüzeyde okyanus bulunabilir ama okyanuslar yaşam barındırmayacak kadar sıcak durumda yani sıvı formu dışında bir formda olabilir yahut gezegenin içi aşırı basınçlı olabilir.
#157090155
cahilce bir soru değil. dünya üzerinde, radyoaktif bölgelerde bu radyoaktif kimyasallarla yaşamını sürdüren bakteriler var mesela. dolayısıyla her canlının bizim yaşadığımız şekilde yaşamasını, bizim tükettiğimiz şeyleri tüketip ürettiklerimizi üretmesini bekleyemeyiz.
kenan sofuoğlu'nun emirerleri
-
bu nasıl bir terbiyesizliktir. böyle şeyin mizahı dahi olmaz. bu habere seyircinin önünde özür dileyerek ceketini çıkartartan neşet ertaş'ı dinlerken denk gelmem de ayrı bir ironi. buyrun sayın cumhur başkanımız biz millete hizmetkar olmaya geldik diyordunuz, partinizin vekilleri ortaçağın arap emirleri gibi saltanat sürüyor.
muhteşem yüzyıl kösem
-
topal paşa'nın sağ kolu af dilerken "topal beni kandırdı, lüffen padişahım, kandırıldım" diye haykırdı. iv. murat'ın sağ kolu silahtar da "kanmasaydın paşaam" dedi.
tanıdınız mı bu replikleri? tanıdınız tanıdınız.
amerikalıların türk ırkına büyük saygı duyması
-
herkes tarafından bilinen bir gerçek.
bir keresinde bana kabab sandnigger diyen bir amerikalıyı öldürmüştüm.
cebinden nutuk çıkmıştı.