ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
27 temmuz 2020 fatih altaylı'nın masaya vurması
-
lozan'ı yad ederek doğru bir iş yapmıştır. lozan bu ülkenin tapusudur!
o değilde alo fatih diyenlere kaç kere o fatih'in fatih altaylı olmadığını söylememiz gerekiyor? bu kadar gerizekalı mısınız?
sadece almanya'da yaşanabilen olaylar
-
market isleten turk amcamin alisverise gelen almani isaret edip, ciragina turistle ilgilensene demesi.
sakalını kesmediği için işinden olan ibb çalışanı
-
kendi sakali icin sakal-i serif demis.
o peygamberin sakali degil miydi?
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık : metrobüse koltuk değnekleriyle biniyorum
1. beni görenler yer verme kavgasına giriyorlar resmen. yürüyen sevap gibiyim şerefsizim.
zelenski'nin nato zirvesindeki görüntüsü
-
askerde ilk kez çarşı iznine çıkardıklarında üniversitelilerin takıldığı bir kafeye gitmiştim o günümü hatırlatmıştır.
yaran inci sözlük entry'leri
-
30 saniye önce sobaya kolonya şişesi attım
-evet beyler napmam lazım
(dedegiller)
-cidden öyle bişey yapsam cam parçaları sobayı deler mi lan veya plastik şişe olsa bi maddi zarar olur mu
(3aminferyadi1)
-yav panpa neyin kafasını yaşıyorsun sen hiç bir şey olmaz amk
sanki uranyum çarpıştırıyorsun amk sobasında
(albert de salvo34)
sevgiliye adıyla hitap etmek
-
-işi ilerletmişsin. ne dedi duru?
-ömer dedi. hayatta hiç kimse adımı bu kadar güzel söyleyemez.
(bkz: yeditepe istanbul)
uzak mesafe ilişkisi
-
ikisi de kıskançsa bunalırlar yürümez.
birisi kıskançsa diğerinin yürütmesi beklenir, çoğu zaman yürütemez.
ikisi de rahatsa başka kollara giderler yürümez.
herhangi biri istanbul'daysa asla yürümez.
herhangi biri çalışmıyorsa mümkünatı yok yürümez.
velhasıl kelam bu koduğumun ilişki türü yürümez, yürüteniniz varsa yeşillendirsin nikah şahidi olurum sağdıç olurum hatta erkek halimle nedime bile olurum lan. belki bikaç da tavsiye falan ateşlersiniz nasipleniriz :)
tügva kadınlarının israil'e tokat gibi yanıtı
-
yerli malı diyorsunuz da bizim çocukluğumuz yerli malı haftaları ile geçti.
türkiye'de bizim nesillerde, ister köyde olsun ister şehirde, yerli malının önemini bilmeden büyüyen bir tane çocuk bulamazsınız.
bilin bakalım bu uygulamayı kim kaldırdı ? güya milli eğitimi ab seviyesine getireceklerdi.
şimdi yırtınıyorlar yerli ve milli diye.
israil protestosu başka konu ama bunu yerli malına bağlayacak en son kişi bunlar.
zeki müren
-
20 sene önce aramızdan ayrıldığında daha 14 yaşımdaydım. o zamanlar yaptığı müziğe ne kadar hakimdim pek hatırlamıyorum ama hatırladığım; herkesin birbirine benzediği tek boyutlu ekrandaki belki de tek 3 boyutlu karakterdi, farklıydı. kostümüyle, konuşmasıyla, mimikleriyle, söyledikleriyle diğer herkesten ayrılıyordu, ilgi çekiyordu. o yaşlarda çocuklar hem aileleri tarafından, hem toplum tarafından hem de tv tarafından bir kalıba sokulmaya çalışırlar ve belki de bu kalıba uymamasına rağmen o ekranda görebildiğimiz tek kişiydi. belki de "herkes gibi olmasan da, sen sen olsan da olabilir" düşüncesinin tek umuduydu, bilemiyorum ama ilgimi çekiyordu.
sonra o kendisine en yakışacak yerde, her şeye başladığı trt'de hayata veda etti ama arkasında bıraktıkları ile ben büyümeye devam ettim ve müziğine de aşık oldum.
bugün her yerde kullandığım mahlasımın zeki müren'in mahlası olan mesut bahtiyar olması sadece yaptığı müzik midir? sanmıyorum. muhafazakar denilen bir ülkede mini şort giyebilmesidir, buna rağmen kendine paşa denmesidir biraz da. sosyolojik vaka olarak incelenmelidir zeki müren karakteri. zeki müren benim için bu ülkede bir umuttur. ne kadar toplum baskısı yaşanırsa yaşansın, "yok yok bu ülke farklı, korkma. sen sen olmaya devam et" umududur belki de.
eski fotoğraflara bakarken hissedilenler
-
keşke'nin, eğer'in ve meğer'in nefes almasıdır.
hayatımızda öyle ya da böyle yer etmiş bütün isimlerin, o fotoğraf karelerindeki saf halinin neden devam edemediğini, yine o fotoğraf karelerindeki saadetin neden saklı bir gerçekmişçesine uzaklaştırıldığını hiç kimse cevaplandıramaz.
ben eski fotoğraflara bakarken, geçmişe dair hiç bir şeyi ama hiç bir şeyi telafi edemeyeceğimi çakozladığım için büyük bir kaybolmuşluk duygusu yaşar, üşümeye başlarım.
aileye boşanacağını açıklamak
-
bütün aile gün içinde aranır. mümkünse akşam erken gelin, konuşmamız lazım gerek denir.
kızım söyle işte diye baskılar gelirken, öyle telefonda söylenecek gibi değil denir, gözden iki üç damla yaş düşer.
akşam herkes geldiğinde "boşanmaya karar verdim" denir.
derin bir sessizlik yerini yavaş yavaş dozu artan bir gürültüye bırakır.
son sözüm "sizden bu konuda izin istemiyorum, bilgi veriyorum" olmuştu. sağlam durun. ailenizin "millet ne der" baskısına aldırmayın. sizi mutlu görünce, onlar boşanmanın ne kadar normal ve aslında mutlu eden bir şey olduğunu görecekler.
sabredin ve aileniz hayatta olduğu için şükredin...