ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
wishful thinking
-
(bkz: hemen kotuye yorma)
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
bir drama etkinliği,
8 yaş ile girilen bir diyalog
çünkü ile zincirleme bir dizi yapılması gerekmektedir. çocuklardan birisi ile örnek çalışma yapılır.
bugün okula geç kaldım çünkü servisi kaçırdım
(devamında çocuktan istediğim, cümlenin ikinci kısmının çünküsü) servisi kaçırdım çünkü uyanamadım.
uyanamadım çünkü geç yattım
geç yattım çünkü sevdiğim filmi izledim
.
.
.
ta ki iki kişiden biri cümle kuramaz hale gelir ve oyun biter.
öğretmen: bu şekilde en çok çünkü'lü cümle ben kurarım diyen var mı? (çılgınlar gibi parmak kadıran çocuklardan iki kişi kaldırılır)
selçuk: öğretmenim, burak diyecekmiş ki, (kızarır bozarır): "öğretmenim seni çok seviyorum çünkü çok güzelsin"(kızarır bozarır sırıtır. birbirlerine karşı cümle kurmak için çıktıklarının daha farkına varmış değiller)
öğretmen: şimdi çünkü atışmasında burak ve selçuk'u izliyoruz çocuklar.
burak: amaaaa öğretmenim, ben sizinle yarışacaktım. ona göre cümle buldum.
öğretmen: ne farkeder, selçuk'a söyle o cümleyi.
burak: söyleyemem.
öğretmen: neden?
burak: selçuk'a, "seni çok seviyorum çünkü çok güzelsin" mi diyeyim öğretmenim.
öğretmen: o zaman şöyle de, selçuk'u çok seviyorum çünkü çok iyi bir arkadaş, çok iyi bir çocuk ya da çok akıllı diyebilirsin.
burak: şakacıktan mı?
öğretmen: neden şaka olsun, gerçekten.
burak: söylüyorum o zaman: ben selçuk'u hiç sevmiyorum çünkü birinci sınıftayken defterimi çöpe attı.
selçuk: defterini çöpe attım çünkü o da bana salak dedi
burak: salak dedim çünkü...
mcdonald's türkiye'nin bisikletli kurye uygulaması
-
ulan, motosikletli kuryeleri bile 3-5 km'lik mesafeye yiyecekleri sıcak ulastiramiyor, bisikletle dagitacaklarmis bir de.
aferin, cok iyi dusunmussunuz.
boğaz köprülerinin çift taraflı ücretlendirilmesi
-
bunun bir sonraki adımı köprünün ortasına adam konmasıdır.
manisa'da yaşanan bedelli askerlik rezaleti
-
bir askeri lise mezunu olarak söylüyorum, rezilliktir.
5 ay / 12 ay üniforma giyip buraya gelip bedellilere gömeceğinize, asker dahi olsa insan gibi muamele neden yapılmıyor diye sormak zorundasınız. dağlarda çatışan subay / astsubaylar da bunun rezalet olduğunu bilir, ego tatmini yapmak için insanlığı ayaklar altına alanları övmeyin. anadan üryan soyundurmak nedir lan açık alanda, hiç mi izan yok sizde?
borunuz, üniforma giydiğiniz süre kadar olacaksa, bana ötün.
donut'ın türkiye'de tutmamasının sebebi
-
donut'un dünyanın en dandik tatlılarından biri olmasındandır.
asya ve avrupa kıtaları arasında köprü konumunda olan güzel ülkemiz gerek sütlü, gerekse şerbetli tatlılar açısından zengin yataklara sahiptir.
böyle bir ülkede amerika'nın donutuna kim bakar?
go hom yankis
sibel arna
-
zengin bir kişi.
tanım kısmını geçelim, şahsına yönelik eleştirilere gelelim.
15 aylık bir çocuk babası olarak fena hırslandım kendisine.
şimdi güzel kardeşim, bakıcılık, dadılık diye bir kurum var. bu kurum neden vardır, sana çocuğuna bakarken yardımcı olsun, daha da önemlisi sen işindeyken gücündeyken çocuğunla ilgilensin diye vardır.
şimdi işin yok, gücün yok o anda. tatildesin. çocuğunla dilediğince beraber zaman geçirme fırsatın var. zaten çocuklu ailelerde tatil de bu işe yarar. kaçırdığın şeylere yeniden kavuş, çocuğunla daha bir zaman geçir diye.
neyse, benim yazıdan anladığım hanife teyze çocuğunun çorbasını pişiriyor, hanife teyze çocuğunla geziyor, hanife teyze çocuğunla (tam süreyi dolduramasa da) saatlerce oyun oynuyor, sen de bikiniyle güneşleniyorsun. e neden yaptın o çocuğu o zaman? tatilde bile onunla vakit geçirmeyeceksen, onu hanife teyzeye "satacaksan", üstüne hanife teyzeyi de bunun için millete ilan ediyorsan, sen neden o çocuğun annesiyim diye dolaşıyorsun?
bir de milleti "şekerim doğuruyor, doğuruyor bakmıyorlar. saldım bayıra mevlam kayıra diyorlar" diye eleştirirsin. senin bunu yapanlardan banka hesabın dışında neyin eksik? o çocukla tatilde bile hanife teyze ilgileniyorsa sen kimsin?
1.5 milyar ışık yılı uzaktan gelen radyo sinyali
-
evrende yalnız olduğumuzu düşünmek, okyanustan bir bardak su alıp balinalar yok demekle aynı şey
(bkz: carl sagan)
hamile olduğunu doğurunca öğrenmek
-
valla annem karnında ur var diye gezmiş 9 ay, sonra hastaneye bir gidiyor beni doğurup eve dönüyor. adımı da bunun şerefine urcan koyuyor.
şaka la, ama urcan koysaymış efsane olurmuş.
9 ay hamileliği anlamamak bana da saçma geliyor ama anneye da yalancı diyemiyoruz işte.
genel anestezi
-
kesinlikle lokal anesteziye tercih edilmesi gereken uyutmali uyusturma seklidir. zira bunye (ornegin) dize giren ve delip gecen matkabin faaliyetini hissetmemektedir. ya da doktorun "hemşire, neşter!" buyruğunu duymamaktadır. hastanın yegane vazifesi uyumaktır. uyaninca her sey bitmis oluyor ne de olsa
futbolcu eşi olmak için kriterler
-
- sarı saçlar
- zigon sehpa gibi çene yapısı
- space-x roketi gibi meminto
- botokslu dudaklar
- manken ya da sosyal medya fenomeni( bu nasıl zikim bir tabirse) olmak
- geçmişinde en az 7-8 tane tanınmış kişiyle sevgili olmak vs
futbolcular bunların makyajsız ve estetiksiz halini bilmediği için çocukları cennet mahallesinden aliş'e benziyor mk.
debe editi: tamam dudakta botoks olmazmış yazmayın, ne bileyim lan benim kütük kayseri bizim orada kömbe dudaklı derler alla alla.
bir uçakta yaşanabilecek en dumur olaylar
-
ilk yurtdışı aynı zamanda amerika uçuşumun aktarması için schipolden bindiğim uçakta yerime yerleşirken tanımadığım birinin (ingilizce) ben ön tarafta oturuyorum, siz arkadaşımın yanındasınız, yer değiştirmek ister misiniz ?" demesi. benim kabul edip eşyalarımı toplayıp yeni yerime tam gitmişken başka bir kişinin "ben üst katta first class tayım (747 di herhalde uçak), arkadaşımla beraber uçmak istiyorum, servisi iyidir, yer değişmek ister misiniz" demesi. sonrasında ilk atlantik uçuşumu kim bilir kaç bin dolarlık biletle uçulan bir koltukta havyar ve ıstakoz eşliğinde gerçeleştirmem. yaşasın arkadaşı bol insanlar !
beylikler döneminde geçen game of throne gibi dizi
yurt dışında ermeniyle karşılaşmak
-
tomas karakas adli 80 yaslarinda bir amca, 1959'da gelmis brezilya'ya. büyükelçilik araciligiyla beni bulmus. isyerime geldi, kapida "merhaba tomas bey" diyerek karsiladim. burada çok az turk oldugundan 1974'de karisi oldugunden beri türkçe konusmazmis, turkçe duyunca bana sarilip hungur hungur agladi. 8 tane ince belli çay bardagim vardi, dordunu tomas amcaya hediye ettim ozlem gidersin diye. tavla da oynadik.
(bkz: birden duygulanmak)