hesabın var mı? giriş yap

  • özlem türeci biontech se.'nin tıbbi sorumlusu, kurucusu ve sahibi.

    "özlem türeci ve eşi misafirimiz olacak" dense yeridir.

  • aynı zamanda birilerinin (bas bas haykırdıkları üzere) yıllardır beklediği liderdir. değdi mi lan beklediğinize? bence değmedi.
    neyse, bugün soma'da bir süpermarket, yarın umarım malezya'nın ücra bir köşesi.

  • 80 tl'lik aylık ücreti bu ekonomide 50 tl'ye indiren adama karşı yaptıkları protesto. belediye akp'deyken yapabilirler miydi peki?

    ülkede sol en az sağ kadar kanser.

  • sabah sol gözüm şiş ve hafif ağrıyla uyandığım için doğrulayabileceğim durum. muhtemelen sıcaklık değişimiyle ilgilidir.

    ayrıca bu açık bir darbe girişimidir. seçimle başa geleni ağrıyla göndermek istiyorlar. eski türkiye bunlardan çok çekti.

    başkanlık sistemi olsaydı yaşamazdık bunları. 400'ü verip kurtulalım derim.

    ha bir de unutmadan; paralleel yapı.

  • eğer bir çakal (veya ceylan) sizinle çatır çatır flörtleşmesine rağmen sevgili olmaya yanaşmıyorsa sizi tam olarak yanına yakıştıramıyor, dükkanın önünü kapatmak istemiyor demektir.
    size de "peh popişimin kenarı!" demesi düşer. n'apak?

    flört edilen kişiyi kola takıp; "eeeey okul/iş arkadaşlarım, ailem, kuzenler muzenler, intsa ve twi takipçilerim, sevgili romalılar... işte bu benim aşık olduğum kişi ve biz birlikteyiz." sinyali yayma seviyesine ilişki deniyor malum.

    eskiden bu listede sosyal medya yoktu. "aşkım birlikte fotoğrafımızı koyalım" lafı literatüre girmemişti. herkesin bir tık iki stalk'la ulaşabileceği ortak bir ortam yoktu.
    çapkın flörtözlerin balonu uzun süre patlamıyordu.
    çünkü tilkilerin kuyrukları birbirine değmiyordu. mesela lisedeki eski arkadaşlar, üniversitedeki çevre, iş çevresi, mahalledekiler, yazlıktakiler, netten tanışılanlar vs. hepsini ayrı ayrı idare etmeyi beceriyordu ilgi manyağı çapkıncık tipler.

    mesela;
    feriha, üniversitede bora'yla tanışıyordu, biraz flörtleşip sonra sevgili oluyorlardı. buraya kadar sorun yok. daha doğrusu feriha öyle sanıyordu. halbuki bora'nın bir de ailesinin yaşadığı şehirde, mahallesinde bir sevgilisi daha vardı o esnada. ama tilkilerin kuyrukları birbirine değmiyordu. bir şeylerden şüphelenen feriha, bir tık iki stalkla bora'nın gerçek ve fake hesaplarına ulaşıp "abaaaw" diyemiyordu.

    işte bu hikayenin günümüz versiyonunda, çapkıncık boramız bu kızlardan biriyle sevgili olmak yerine ikisiyle birden flörtöz takılmayı yeğliyor. böylece olayı çevreye ilan etme topuna girmemiş oluyor.
    tam olarak yanına yakıştırıp da "bu benim sevgilim" pozunu yaymak isteyeceği birine denk gelene dek dükkanın önünü kapatmıyor.
    (bkz: adam pisliğin teki çıktı rıza baba)

    not: bu olayın karşı cins versiyonu da var elbette.
    çünkü mesele bora veya buse değil yeğen, mesele ilgi manyaklığıııı... *

  • işleri zamanında ve olması gerektiği gibi özenli yaptıktan sonra ister yatsınlar ister erkenden mesailerini bitirsinler. böylesi iki taraf içinde daha mutlu ve kazançlı olur. akıl, mantık ve bilim bunu söylüyor.

  • şarküteri reyonundan alışveriş yapmayı bir türlü beceremediği andır.

    şarküteri reyonları hep kâbusum olmuştur, millet orada kendinden emin biçimde durup, "bilmem ne peyniri, bilmem ne çökeleği, bilmem ne sucuğu istiyorum, evet, hepsini biliyorum ben hahayy" diye telemesini, çerkesini, çeçilini (ne demekse) tarif ede ede anlatır, yok taşlık, yok incik bilmem ne, bissürü ayrıntısı var o reyonun. hangi et daha çabuk pişer, antrikot mu daha lezzetlidir, bonfile mi, bileceksin. bununla övünen insan var lan. ama gel gör ki, bende yok böyle bir bilgi. sıfırım yani.

    ****play****

    adam,
    -buyrun, dedi.
    -peynir alacaktım, dedim.
    -ne peyniri olsun, diye sordu.
    -dana, dedim.

    ****pause****

    ama tamamen sallıyorum, dananın şarküteri reyonuyla ilgili bir şey olduğunu biliyorum, ama danadan ne yapılır, dana hayvanı nasıl bir hayvandır, en ufak bi fikrim yok. ağzımdan öyle bi dana çıkıveriyo, hani istiyorum ki adam benim ne istediğimi bilsin, "aaa sana süper ezine peynirim var, ondan vereyim!" desin, ya da "çok güzel köy peynirim geldi, 250 gram sarayım." desin, "hee olur." diyeyim.

    benim bildiğim bi öküz var, bi inek var, bunlar evleniyo, buzağı oluyo falan. düvesini, güvesini, danasını, camışını inan bilmiyorum. hangisinin peyniri olur bilmem, benim için peynir, babanın satın alıp eve getirdiği, masaya konan bir şeydir, peynir peynirdir, bunun dört ayaklı arkadaşlarımızın devreye girmesiyle bu kadar karmaşık olmaması gerekir!

    ****play****

    -ne peyniri olsun?
    -ıahh, şey peyniri olsun, hmmmm, şey, mmmmm, dana!?!?

    adam,
    -dana değil de inek peyniri olur, dedi.
    -haa inek inek, dedim. (bozuntuya da vermiyorum.)

    sıra geldi salam almaya. o da ayrı bi zulüm.

    -ne vereyim, dedi.
    -inek inek, dedim bu sefer.

    ****pause****

    ama kendimden çok eminim. inek abicim, bildiğin inek yani, sonuçta onu da devirip yatırıyolar, cart diye kesiyolar, eti yenen bi canlı sonuçta, elbet salamı da olur.
    inek dediğin şey ettir, salam da ettir, o halde inek salamdır yani.

    tamamen p ise q, q ise p, işte bu kadar! düz aristo mantığı.

    ****play****

    -dana demek istediniz herhalde, dedi.
    -ahaha evet evet, dana tabi, hatta yüzde yüz dana, dedim. (yüzde yüz oranı da bi yerlerden aklımda kalmış, yüzde yüz dana, yüzde elli hindi falan, öyle bi oranlar uçuşuyo kulağımın etrafında ama bir an önce versin de gideyim diye sabırsızlanıyorum.)

    sonuç olarak inek peynirimi ve %100 dana salamımı alıp kasaya koşuyorum ama biliyorum ki bir sonraki seferde yine düşünücem, dananın peyniri oluyo muydu, koyunun nesi oluyodu, hangisi sertti, hangisi yımışaktı diye.

    kısacası alışveriş yapmayı hâlâ bilmiyorum, büyük işi bunlar.

  • bu sene ki şampiyonluk inanın bana hiç bir galatasaray'lının skinde bile değildi, zaten ömrümüzün yarısı gs şampiyonlukları ile geçmiş. ama bu sezon öyle belden aşağı vurdunuz, bizlere öyle öfke birktirttiniz ki o arkasında durduğunuz ağzı bozuk, kenafir gözlü zübbeyi sezon sonu bizzat sizlere gönderteceğiz, sokaklarda yürüyüş yapacaksınız istifa etsin diye.

  • bu adamın gönderilmesinde (gitmesinde) payı olan herkese bir sözüm var. sizin ben amınıza koyim.

  • işte fenerbahçe'nin formasını giymesi gereken adam bu, volkan değil.
    takımı deplasmanda 5 gol atmış; mert günok, "ülkemizde kadın cinayetleri bu kadar yüksekken sevinemiyoruz" diyor.