hesabın var mı? giriş yap

  • korkunç bir yorum, provokasyona açık ve savaştan bile daha çirkin ukrayna'nın sürekli türkiye'yi savaşın içine çekme çabası.

    edit: sal bizi ukrayna, bu işe girerken sırtını sıvazlayan biz miydik ?

  • gizli bölümler, hmmm.
    bu okulların bir projesi yok mu? var.
    bu projeyi onaylamakla yükümlü mimarlar, belediyeler var mı? var.
    peki bu projelerdeki okulların inşaası esnasında imar planına ve projesine göre yapılıp yapılmadığını denetlemekle yükümlü belediyeler değil mi? evet.
    okulların inşaası bittikten sonra geçici kabul ve kesin kabul için heyetler buraları gezmiyor mu? gezmek zorunda.

    o zaman soru şu?
    nasıl oluyor da kimler bu gizli bölümlerin yapılmasına göz yumuyor? bunların hepsi tek tek ortaya çıkarılmalı.

  • sevgili yazarlar,

    arama kurtarma alanında 10 yıllık tecrübesi olan ve birçok afette görev almış bir yazar olarak bilgi eksikliği olan bu konuda sizlerle birşeyler paylaşmak istedim.

    malum şu sıralar deprem konusu ülkemizde hayli gündemde. ancak bir çoğumuz bu konuda pasif agresif tutum sergileyerek sadece endişe ediyoruz. öncelikle devlet eliyle alınacak önleyici tedbirler en önemli faktör olsa da bizlere de bu konuda çok iş düşmekte. özellikle sizleri bu konuda aktif birşeyler yapmaya davet ediyorum. afad veya ilgili derneklere gönüllü olarak bu konudaki çalışmalara katılmanız siz ve çevreniz için afet öncesi, sırası ve sonrasında büyük fark yaratacaktır.

    anlatacak söylenecek çok şey var ama çok uzatmadan konuya geçeyim.

    afet sonrası enkaz altında kalırsanız;

    - öncelikle panik yapmayın,durumumuzun farkına varın ve nefes alışverişinizi kontrol edin.

    - rastgele hareket etmeyin. güvenli bir çıkış görüyorsanız ve yaralı değilseniz sakin bir şekilde, ufak hareketlerle dışarıya çıkmaya çalışın.

    - dışarı çıkamıyorsanız olduğunuz yerde kalın. sakin ve sabırlı olun, paniğe kapılmayın. size ulaşılmasının günler sürebileceğini göz önünde bulundurarak enerjinizi verimli kullanın.

    - rastgele bağırmayın. enkaz altında rastgele bağırdığınızda toz, duman yutup nefes alışverişinizi zora sokabilirsiniz.

    - dışarıyı dinleyin,gelen tepkilere cevap verin. dışarıda gürültü varsa bağırmak bir işe yaramayacak ve gücünüzü kaybetmenize sebep olacaktır.

    - dışarıda gürültü azaldığında bağırarak veya elinize aldığınız taş vb. bir cisimle ritmik bir şekilde betona vurarak kendinizi farkettirmeye çalışın. şuanda teknoloji sayesinde arama kurtarma ekipleri parmağınızı betona vurma sesinizi bile algılayıp,yerinizi tespit edebiliyor.

    - kendinizi ve varsa etrafınızdaki diğer kişileri telkin edin. gelecek ile ilgili güzel hayaller kurun. güzel anılarınızı zihninizde canlandırın.

    daha fazla bilgi için bir yeşil uzağınızdayım.

    hepinize afetsiz günler dilerim.

  • 31 aralık 2005 gecesi, evin oturma odasında 1 kız 2 erkek kalmıştır. erkeklerden atik olanı ile kız televizyonun kumandası için kavga ederken yavaş yavaş işi pişirmeye başlarlar ve içerdeki boş odalardan birine geçerler. yalnız kalan eleman sabah arkadaşı odadan çıkınca:
    - bi kumanda için insan insanı sker mi lan?

  • çocukken ışıklı ayakkabıya sahip olanların fazlasıyla zengin olduğunu düşünürdüm.
    bir gün babama ne zaman zengin oluruz dedim, yarın dedi.
    inandım, yemin ederim inandım.
    sabah kalkarken zengin olacağımızı düşünerek uyandım güne.
    belki dedim ışıklı ayakkabım olur.
    olmadı, hiç bir şey değişmemişti.
    iki katlı bir evde oturuyorduk, müstakil bir ev.
    evin tek erkek çocuğu olduğum için şımartılmam gerekiyordu ama durumumuz yoktu.
    bende kendimi şımartmak için, alt kattaki odaya taşınıp, kendime genç odası yaptım
    yalnız ne oda ama..
    öyle ferrari genç odası takımı yok, somya üzerinde uyuyorum.
    oyuncaklarım yok ki, somyanın altındaki mavi leğene doldurayım.
    gazeteden kuponla elektrikli bir soba biriktirmiştim, yalnız çok şaşalı ha..
    odun maketleri vardı, şömine havası yaratıyordu.
    velhasıl uzun bir aradan sonra babama aynı soruyu tekrar sordum, baba dedim ne zaman zengin oluruz?
    odama baktı, bana baktı, sobaya baktı.
    kaloriferli bir evde oturursak o gün zengin oluruz dedi.
    askere gidip geldim yeni bir eve taşındık, güneş enerjisi var kaloliferi var..
    gittim yanına, can alıcı soruyu sordum..
    baba dedim zengin olduk mu?
    ev bizim olsaydı zengin olurduk dedi.
    babam sanki bilge bende öğrencisiyim, sürekli beni cevapları tokatlıyordu. zaten ışıklı ayakkabıda alamamıştık.
    otuzuma yaklaşırken, ev aldı babam.
    inşaat halinde, onunca katta bir daire, haftada bir gün çıkıp eve bakıyoruz.
    babam bakıp seviniyor, ben çıktığım merdiven basamakları nedeniyle söyleniyorum.
    baba dedim zenginlik zormuş, fakirken iyiydi..
    gel zaman git zaman evimize taşındık, kendi evimiz.
    kendi odam, baza üzerinde uyuyorum, gençliğimin rüyası masaüstü bilgisayarım ayrıca elbiselerimi koyacağım şahsıma ait dolabım var.
    baba dedim, zengin olduk mu ?
    bilge vermiş cevabını ; oğlum biz zaten hep zengindik.
    biz gerçek bir aileydik, hayallerimiz vardı, mutlu bir dünyamız.
    her şey çok zordu, ama bir o kadar güzeldi.
    baba dedim gariban edebiyatı yapma,
    şimdi biz zengin miyiz değil miyiz?
    ben direndim o devam ettirdi,
    kendi evin olsun, zengin olursun dedi.
    babamı trafik kazasında kaybettim, trafik sigortası kaza nedeniyle tazminat ödedi.
    annem aldığı tazminatı bana verip kendime ev almamı istedi.
    şimdi bir evim var,
    ama zengin olduk mu diye sorabileceğim babam yok.
    benim zenginlikten anladığım, vallahi de billahi'de beraber gülebileceğin bir ailem olmasıydı.
    küçük dünyanızda mutlu olmaktı, bağlılıktı ve sevmekti en fazla.

  • bir doktor var adını bilmiyorum,şevket çoruh'un oğlunun kanser tedavisini de o yaptı.kurşun yiyen onda,boğaz ağrısı olan onda,çükü ağrıyan onda.

  • şöyle bir paylaşımda bulunması yeterli.

    http://hizliresim.com/l1ajrj

    ne kadar çoksunuz. her geçen gün çoğalıyorsunuz. oraya o yorumu yazsan ne yazmasan ne.. bu mudur sosyalleşme anlayışın?

    şu kodumun internetini bizim milletimiz kadar boşa kullanan yoktur herhalde.

  • entrylerde gördüğüm kadarıyla en büyük çelişki hesap konusunda ortaya çıkıyor. naçizane bir tavsiye de benden olsun:
    asıl mesele buluşmayı kimin ayarladığı. yemeğe çıkmayı siz teklif ettiyseniz ve ilk buluşmaysa lütfen hesabı ödeyin. pahalı yerlerde kasmaya gerek yok. özgün, küçük, pahalı olmayan ama lezzetli bir yer bulabilirsiniz eminim. hesabı kızın olmadığı bir anda ödemeniz daha hoş, fakat olur da kız tuvalete falan gitmediyse yapacak bir şey yok. bu noktada kızı da tartmış olursunuz böylece. kız hesabı ödemeyi teklif ediyorsa, birlikte ödeyelim* gibisinden bir şeyler söylediyse ya da tuvaletten dönünce "ya neden ödedin hesabı oldu mu şimdi" dediyse tamamdır!

    işte o noktada hamlenizi yapın ve "ne var canım sen de bana yemekten sonra kahve ısmarlarsın."veya "bir ara şu anlattığın yemekten/tatlıdan yaparsın bana." derseniz iş bitmiştir. hem kibarca hesabı ödemiş hem de ikinci buluşmanın ayağını (belki de onun evinde) yapmış oluyorsunuz.

    telefon mevzusu önemli. allah aşkına kızla buluşunca oynayıp durmayın şu telefonla, sessize alın gitsin.

    son olarak mümkünse soğan/sarımsak yemeyin. ilişkiniz rayına oturunca yaparsınız onu. yoksa kızda "demek ki bu gece öpüşme ihtimali yok." fikrini baştan uyandırırsınız. o ihtimal olsa bile kendi ellerinizle yok etmiş olursunuz.

    edit:imla