hesabın var mı? giriş yap

  • her yıl düzenli olarak alıyorum oldukça rahat ve konforlu. dünyadaki bütün insanlar aynı ayakkabıyı giyse ne olur, kapitalizimin uşağı olmayın dedelerimiz ninelerimiz ayaklarına giyecek lastik ayakkabı bulamazken bugün ayakkabı beğenmez olduk.

  • daha önce türkiye'nin 2021 yılı trafik kazası istatistiklerini buraya taşımıştım. gelenek haline getirelim.

    emniyet genel müdürlüğü tarafından yayınlanan istatistiklerdir. tüik'in haziran ayında yayınladığı istatistiklerden farklı olarak sadece kaza yerinde ölen sürücü bilgilerini içermektedir. tarafların anlaşarak tutanak tuttuğu kazalar da dahil değildir.

    ölümlü-yaralanmalı kazaların 8.746 tanesine bisiklet dahil olmuştur. 2021 yılında ise bu sayı 8.887'dir. bisikletlileri trafikte görmediğimiz ya da umursamadığımız ortadadır.

    ölümlü kaza sayısı: 1.919 (2.032*)
    yaralanmalı kaza sayısı: 195.011 (185.492*)
    maddi hasarlı kaza sayısı: 288.118 (242.680*)
    toplam kaza sayısı: 485.048 (430.204*)

    ölen kişi sayısı: 2.282 (2.422*)
    yaralı sayısı: 291.151 (276.935*)

    ölümlü-yaralanmalı trafik kazalarının oluş şekline göre türleri:
    karşılıklı çarpışma: 11.211
    arkadan çarpma: 21.173
    yandan çarpma: 62.932
    yan yana çarpışma: 2.968
    duran araca çarpma: 2.780
    zincirleme çarpışma: 732
    çoklu çarpışma: 815
    engel/cisim ile çarpışma: 9.949
    yayaya çarpma: 34.400
    hayvana çarpma: 1.010
    devrilme/savrulma/takla: 23.310
    yoldan çıkma: 22.242
    araçtan insan düşmesi: 1.626
    araçtan cisim düşmesi: 79
    park etmis araca çarpma: 1.703

    ölümlü-yaralanmalı trafik kazalarında kusur durumu:
    sürücü: 203.923
    yaya: 22.195
    araç: 5.045
    yol: 901
    yolcu: 2.750

    trafik cezası sayıları:
    yayalara uygulanan: 4.714
    yolculara uygulanan: 23.768
    sürücülere uygulanan: 3.908.687
    araç plakasına uygulanan: 19.175.738
    toplam: 23.112.907

    alkollü olarak araç kullanan kişi sayısı: 213.662
    100 ceza puanını dolduran kişi sayısı: 7.848
    5 kez hız limitini aşan kişi sayısı: 692

    *parantez içleri 2021 yılı verileridir.

    istatistiklerin tamamı

  • ben bir anne olarak dün çok ağladım.

    marketten aylık alışveriş yapıyoruz. biz aldıklarımızı paketlerken arkamıza bir kadın geldi kucağında bebeği ile, bir şeyler konuştu duyamadım da, o an odaklanamadım poşetlerle uğraştığım için. gitti.

    çıkışta paketlerle servise bindik bekliyoruz. aynı kadını gördüm uzaktan kesiyorum, bebek maksimum 5-6 aylık. sürekli ağlıyor. kadın hoplatıyor, zıplatıyor kucağında sallayıp sakinleştirmeye çalışıyor. eşime "2 tane süt alalım da verelim" dedim. kadının bir talebi olmadığı için yanlış anlayabilir diye düşündük almadık.

    hala servisi bekliyoruz, hala kadını kesiyorum. çocuk sürekli ağlıyor. kadın susturamadı. bu sefer yoldan geçenlere "abla bakar mısınız? para istemiyorum lütfen bakın" demeye başlayınca fırladım gittim yanına.

    bebeğin biberonu cammış. elinden düşürmüş kırılmış sabah. akşam 8 den bahsediyorum bu arada. çocuk sabahtan beri aç. marketten biberon alıp geri bırakmış parası yetmediği için. öyle mahçup ki.

    biberon 30 tl. 30. 1 paket sigara parası. lanet olsun 30 tl.

    yanıma aldım gittik biberonu aldık, mama içiyor mu dedim, mama da alayım diye. alamıyoruz abla dedi. alışmasın dedi.

    bebek. alışmasın. kalbimi acıtıyor.

    mama alayım dedim, burada bulamam sıcak su dedi. süt veriyorum dedi.

    2 kutu laktozsuz süt, bir tane de biberon aldım.

    allah'ım o çocuk boncuk gibi. kapkara saçlar kapkara gözler. bir de güleç.

    "ya senin karnın mı acıktı yavruuum" diyorum gülerek, o da kıkır kıkır gülüyor. dişi bile yok. dünyadan haberi yok. karnı aç ama gülüyor.

    bir çorabı mavi, bir çorabı turuncu.

    adı paşa.

    cok cok emdi sütü, kurban olurum.

    paşa, paşalar gibi ömrün olsun.

    annesi ben giderken arkamdan "senin kızını da allah bağışlasın, yavrularımız açlık ne bilmesin, çok teşekkür ederim" dedi.

    yavrularımız açlık ne bilmesin gerçekten de.

    bir anneyi 30 liralık biberon, bir bebeğin zaruri ihtiyacı olan süt/mama için iki büklüm yollarda dilenmeyi reva gören insanlar da yerin dibine batsın.

    paranız da batsın, pulunuz da, aç gözlülüğünüz de.

    ben de anneyim. çok kanıma dokundu. gerçekten çok ağladım. servise bindim, eve gelene kadar ağladım. kızıma baktım. ne kadar şanslı olduğunu düşündüm. paşa, çok şanslı ol dilerim ki. hiç aç kalmayacak kadar şanslı ol bebeğim.

  • 1950 yılının şubat ayında, on bir yaşındaki oğlunu birkaç ay önce çocuk felci nedeniyle kaybeden new york'lu, perişan bir baba, acıyı dindirecek bir çözüm bulmak için albert einstein'a başvurur;

    ‘’sevgili dr. einstein,
    geçen yaz on bir yaşındaki oğlum çocuk felcinden öldü. o sıra dışı bir çocuktu, toplumda faydalı bir yaşam için kendini hazırlayabilmek amacıyla bilgiye susamış, gelecek vaat eden bir delikanlıydı. onun ölümü varlığımın yapısını paramparça etti, hayatım neredeyse anlamsız bir boşluğa dönüştü çünkü tüm hayallerim ve arzularım bir şekilde onun geleceği ve çabalarıyla ilişkiliydi. geçtiğimiz aylar boyunca kederli ruhumu teselli edecek bir şeyler bulmaya çalıştım; hayatın kendisinden daha değerli böylesine acımasız bir kaderin kurbanı olan masum, saygılı ve yetenekli bir çocuğu kaybetmenin acısına dayanmama yardımcı olacak bir teselli bulmaya çalıştım. insanın ölümsüzlüğe ulaşan bir ruha sahip olduğu inancıyla teselli aradım - oğlum bir şekilde, bir yerlerde daha yüce bir dünyada yaşamaya devam ediyor.

    acılı baba, yürek parçalayan bir umutsuzlukla, bilimde enerjinin korunumu ilkesindeki ölümsüzlüğe dair bir kanıt bulunup bulunamayacağını merak ederek ardından ekliyor:

    ‘’bütün bunları size yazıyorum çünkü ‘’benim gözümden dünya’’ adlı kitabınızı yeni okudum. bu kitabın 5. sayfasında şöyle demişsiniz: “fiziksel ölümünden sağ çıkması gereken herhangi bir birey benim algımın ötesindedir... bu tür kavramlar zayıf ruhların korkuları ya da absürd egoizmleri içindir.” çaresizlik içinde soruyorum, size göre olanlar için hiç mi teselli, hiç mi avuntu yok? sevgili güzel çocuğumun sonsuza dek toprağa karıştığına, içinde mezara meydan okuyan ve ölümün gücünü aşan hiçbir şey olmadığına inanmalı mıyım? sevgili oğluma duyduğum dinmek bilmeyen özlemin, yoğun arzunun, bitmek bilmeyen sevginin acısını dindirecek bir şey yok mu? sizinle biraz konuşabilir miyiz? yardıma çok ihtiyacım var.
    saygılarımla,
    r.m.

    kendisi de iki erkek çocuk babası olan einstein, kederli babanın acısına büyük bir duyarlılıkla yaklaşarak bilimin, en azından gerçek anlamda ölümsüzlük güvencesini sağlayamayacağını hatırlatır - bu tür iddialar din alanına aittir. sempatinin derinliğinden bile mantıksız ve yanıltıcı bir teselliye başvurmak istemeyen einstein, bunun yerine hintli şair ve filozof tagore'un varoluşun karşılıklı bağımlılığına dair fikirlerini anımsatan, evrenin birliğine dair güzel ve yardımsever bir bakış açısı sunar. (einstein ve tagore yirmi yıl önceki dönüm noktası niteliğindeki konuşmalarında bilim ve maneviyat arasında köprü kurmuşlardır).

    ‘’ sevgili bay m
    insan, bizim “evren” olarak adlandırdığımız tüm dünyanın zaman ve mekanla sınırlı bir parçasıdır. kendisini, düşüncelerini ve duygularını diğerlerinden ayrı bir şey olarak deneyimlemektedir- bu insan bilincinin bir tür optik yanılsaması. kendini bu yanılsamadan kurtarmak için çabalamak gerçek dinin tek meselesidir. yanılsamayı beslemek değil, onun üstesinden gelmeye çalışmak, ulaşılabilir iç huzurun ölçüsüne ulaşmanın yoludur.

    en iyi dileklerimle,
    saygılarımla,
    albert einstein’’

    kaynak

  • adliyede ve hastanede çaycı.
    bir çaycı tanımak bir çok profesörü tanımaktır.
    bir profesörü tanımak sadece bir profesör tanımaktır.

  • çok pis bir andır.

    o ana değin bir sürü tavuk göğsü tatlısı yemiş, fakat bunun içinde gerçek tavuk parçacıkları olduğu aklınızın ucundan bile geçmemiştir. rengi ve kıvamı nedeniyle tavuk göğsü ismi verildiğini zannetmişsinizdir, oysa ortada mecaz falan yokmuştur meğersem.

    çok pis bir andır, çünkü akla evvelden yenilen kol börekleri geliverir.

    (bkz: kol böreği) (bkz: allahım lütfen)

  • bence kendi potamizin ustune bir oyuncu oturtalim rakip sutlarini kaleci gibi cikarsin. boylece hic sayi yemeyiz. sen bence bunu bir dusun.

  • fotoğraf makinası yaygın değildi. "hadi fotoğraf çekinelim" denildiğinde herkes bir yerinden makina çıkaramazdı.
    pozlar spontan değil statik idi. dur dilimi çıkarayım, şuraya bir eşek kulağı yapalım sululuğu olamazdı. ne fotoğraf ne de hayat o kadar hızlı değildi. ve şöyle geçmişi kurcalayınca en fazla birlikteliklerin fotoğraflarını çektiğimiz ve hala antika eser niyetine sakladığımız kıymetteki fotoğrafların zamanıydı.

    o günleri mazi olarak tanımlıyoruz. gök kubbede hoş bir sada olarak kalan mazi.

    hadi durmak yok çağı yakalayacağız. bas telefona çek fotoğrafı, sonra unut onu hafızada kıymeti yok nasıl olsa

  • işçi alımında tarih aralıkları boş olan istifa dilekçesi doldurtup imzalatan *gg firma. aklı sıra "istediğimiz zaman kovarız hiç bir hak da talep edemezsin" diyorlar.

    evet zorla imzalatıyor. çünkü imzalamazsanız almıyor. allah belanızı versin.