hesabın var mı? giriş yap

  • fiilen uyduğum yasaktır.
    arada bir kaçamak yaptığımız da oluyor.3 aylıklarımızı almak gibi filan...(meraklısına : 1943 doğumluyum)

    yıllar sonra gelen not : başlık başıma kalmış.

  • okulun üçüncü katında bir sınıf camından diger sınıfa gecmeye calısan x, bahceden müdürün höykürmesini duyunca düşeyazmış ve panikle kendini içeri atmıştır.
    sınıftaki herkes sıralara oturup efendice birşeylerle uğraşıyor numarası çekmeye başlar.
    müdürün ayak sesleri yaklaşıır yaklaşıır...
    x ise hareketine kendisi de anlam veremediği için iyi bir savunma uyduramamıştır.
    müdür hışımla içeri girer ve der ki;
    lan x iti, ben sana bin kere bu okula çizgili gömlekle gelinmicek demedim mi? paralarım lan o gömleğini. yarın efendi gibi mavi gömlek çekip geleceksin, kontrol edicem hayvan!

    artık x için tanrı vardır, günah ve sevap vardır, ahiret ve ibadet vardır, rahman ve rahim olan vardır.
    derin bir oh ve salavat....

  • bir bagimlilik cesididir. hastamiz gosteris olsun ya da kutuphanede sik duruyor diye kitaba yatirim yapanlardan bircok noktada farkliliklar gosterir. oncelikle hasta kisi, kitabi sadece satin almaz, okur da. yalniz okuma ve edinme hizlari birbirlerine uyum gostermediginden, aradaki fark, yani okunmamis kitaplarin okunmuslara orani gitgide buyur. bu durumda hastaligin ilk etaplarinda bir hayiflanma sureci yasanir. sikayet edilir zamansizliktan, hicbirseye yetisemiyor olmaktan, daha okunacak aha su kadar kitap bulundugundan. zamanla bu durum kaniksanir, zira okunan ya da gozgezdirilen bir metinde, bir arkadas sohbetinde, ilgi duyulan bir konu, yazar, vs. ile karsilasildiginda hemen soluk kitapcida alinmakta ve evde biriktilmekte olan kitap sayisi gunbegun artmaktadir. bir gun gelir kitaplikta yarisi, dortte biri okunmus, hic okunmamis, ya da soylece bir goz atilmis kitaplar ustunde bir baski olusturmaya baslarlar. o zaman hastamiz bu gidise bir son vermek lazim der ve bagimliligi kontrol altina almaya calisir, fakat genelde cabalari beyhudedir. bir sure bagimlilik kontrol altina alinir, kutuphaneye dadanilir, odunc alinan kitaplarin teslim tarihi gelip catinca soluk en yakin kitabevinde alinir. buradan da anlasilacagi gibi kisinin derdi yalnizca okumak degil, okunan metinlere sahip olmak, yaninda bulunmak, bir gun birseye bakmasi icabettiginde elini atacagi kaynaklari yakin cevresinde bulabilmektir. boylelikle okunmamis kitaplardan ozur dilenip baris antlasmasi imzalandiktan sonra bir ferahlama donemi gelse de artan kitap sayisini kaldirmayan kitapliga yenilerini eklemek, evin orasina burasina konuslandirilmis kitap yiginlarini duzenlemek gibi mekana ve mobleye dair problemlerin peydahlanmasi yakindir. etrafla konu uzerindeki konusmalarinda ise savunmaci bir havaya burunur. kitapciya yollandigini soyledigi arkadasi, -e daha gecen gun almadin mi sunu bunu? dediginde - birader bu meyve sebze degil ki curusun, bittikce alinsin, teessuf ederim! gibi bir cikista bulunup kabarsa da icten icte, 'yahu hakli, hayallah, ama geldik iste simdi elim mecbur...' bir tane daha. neyse efendim, bilincli ve bagimliliginin farkinda olan hastamiz cesitli ruh hallerine bata cika kah okur kah kitap alir, bu is boylece gider. dilegimiz gun gelip de okunmamis kitaplarin agirligi altinda ezilen hastamizin, 'ben bu kitaplari simdi baslasam omrumun sonuna kadar bitiremem' hesabi yapip okumayi topyekun birakmamasidir.

  • yine evimin baş köşesine oturmuş kitabımı okuyorum. başucumda şarabım, arka fonda da hafif bir müzik, ambiyans o biçim...
    yok yok! mal mal takılıyodum evde, arkadaş aradı:

    ark: mimilo nabıyon hafız ? bi maruzatımız vardı, müsait misin ?
    ben: hiç olmadığım kadar, söyle dinliyorum.
    ark: olm kapıda kaldık lan sana ihtiyacımız var.
    ben: kaan, çilingir olduğumu sanmıyorum ehehehe!
    ark: ya kes amk espiri yapma... sizin kulüpten*iniş malzemelerini alıp gelsene, çilingir hayvan gibi para istiyor. sen iki dakkaya halledersin hadi çabuk!
    ben: ne yapmamı istiyon anlamadım ?
    ark: ya olm üst kattaki komşunun balkonundan bizim balkona inip açıcan işte kapıyı o kadar.

    neyse efendim depodan ipti, kemerdi, karabinaydı* alıp geçtim bunlara. evde iki kişi kalıyorlar, birisi anahtarını unutmuş birisi de malak gibi kampüsün çimlerinde yayılırken düşürmüş. kapı da çelik ve üstten kilitli olunca çilingir sağlam bir fiyat çekmiş bunlara, sonra da beni arıyorlar işte...
    olay basit. üst katta ki komuşuya durumu açıklayıp izin aldıktan sonra, evin herhangi bir noktasına ip ile iniş için ana emniyet noktası kurup, bizimkilerin balkonuna inicez. benim için sıradan bir olay ancak bunu site ahalisine bir türlü açıklayamıyoruz. üstte oturan hacı teyze, nuh diyor peygamber demiyor. düşücen kızanım ölecen, vebali boynuma kalacak falan şeklinde isyanda. uzatmayalım, bizimkiler uzun dil dökme sonucunda ikna edebildiler teyzeyi... bana bir şey olursa komuşlar şahitmiş, teyzenin hiç bir suçu yokmuş vs...
    tabi bu sırada teyzemiz apartmanı ayağa kaldırdığı için herkes noluyo diye kapılara çıktı. sonra da siteye yayıldı.(5 bloktan oluşuyor)

    ben sistemi kurdum, bizim çocukların balkona doğru yavaşça indim ipten çıkmaya hazırlanırken, alkış kıyamet koptu. kafayı bi çevirdim aşağıda rahat 15-20 kişi beni izliyormuş. bi o kadarı da cama döküldü, napıyor bu deli diye.
    velhasıl, büyük çaplı bir tantanın ardından bizimkilerin balkonunda girip, evde unutlan anahtarla kapıyı açtım. ve bunların hepsini 1lt'lik marmara gold karşılığı yaptım.(2 bira demiştim ama böyle daha ucuz oluyor diye buna layık gördüler beni)
    sonuç olarak iyi sükse yaptık sitede. arkadaşlara ne zaman gitsem görenler,
    "tarzan napıyosun beaa?" diye selam veriyor...

  • "almanya yenilgisini unutturacagiz" diye buyurmustu hiddink bu mac arifesinde. unuttuk valla. hakliymis adam. isini biliyor.

  • org - 100 lira
    şövale+tuval+boya+fırça – 200 lira
    flüt+trampet+mandolin+melodika – 150 lira
    çocuk kitapları – 100 lira
    kostümler – 200 lira

    çocuğunun yeteneksizin allahı olduğunu fark etmek paha biçilemez…

    hep bir yeteneğim olduğuna ve bunun ortaya çıkarılamadığına inandım. ailemin beni ehil ellere teslim etmediği için bu yeteneğimin güdük kaldığından ve zaman içinde yok olduğundan işkillendim hep. oysa bugün belki bir virtüözdüm, belki bir ressam ya da çok okunan bir yazardım. belki balettim kim bilir, ama olmadı işte malın teki olup çıktım.

    istedim ki aynı şey çocuğumun başına gelmesin, doğumundan itibaren gözlem altında tutayım, yeteneklerini anında keşfedip geliştirilmesi yolunda adımlar atayım. bunun için yukarıda saydıklarımı ve daha fazlasını alıp yığdım eve. müzisyen mi olacak, resme mi ilgi duyacak, yazıyla mı iç içe olacak yoksa drama yeteneğini mi gösterecek bizlere diye bugüne kadar uğraştım.

    kolay değil, 2 yaşında çıktığım bu yolda bugün 3. yılımıza girdik ve ben bisikletini ters çevirip, eliyle tekerleklerini çeviren ve bundan delicesine haz alan çocuğuma baktıkça…

    vasat altı bile olabilir. oysa ben 7 yaşında ilk konçertosunu yazarsa ne yaparız diye uyku uyuyamıyordum lan, ödülüm bu mu olmalıydı? bisikletinin cıyaklayan kornasını eline alıp salonun ortasında bağırarak koşan bu çocuk benim mi allahım? ya cama oturup dışarı su sıkan bu çocuk?

    o ebeveyn benim, org isteyen varsa söylesin...

  • adana kebabının ayırt edici özelliklerini sayayım farkları daha iyi anlarsınız.

    ""adana kebabı için bölgede yetişen en az bir yaşındaki koyunun eti kullanılır.

    ""adana kebabı için kıyma zırh denen bıçakla el yordamıyla hazırlanır, hazırlanmadan önce et sinirden damardan temizlenir ve dinlendirilir.

    ""adana kebabı zırh kıymasının içine sadece kuyruk yağı, pul biber ve tuz katılarak hazırlanır. karabiber, iç yağ, soğan, salça gibi şeyler harçta kullanılmaz. istenirse sarımsak, acı yeşil biber ve taze kırmızı biber harca eklenebilir.

    ""adana kebabı acı olmak zorunda değildir. kebaba katılan pul biberin cinsi ve miktarı acılığı belirler. bazen kırmızı toz biber de eklendiği görülür, bunu genelde seyyar kebapçılar yapar ve hakikaten tadı başkadır. daha iyidir demiyorum iki türü de yenmeli.

    ""adana kebabı için ateşin kalitesi çok önemlidir. kesinlikle vantilatör tutulmaz durgun ve korlu ateş lazımdır. ayrıca meşe kömürü kullanılmalıdır ve etten kömüre yağ damlaması da engellenmelidir. bunu kıymanın yağını pideye emdirerek yapar kebapçılar ve kebap sık sık çevrilir bu yüzden.

    ""adana kebap şişlenirken et şişe tutunsun diye el suya batırılır. ancak miktarı iyi ayarlanmazsa kebap pişmez haşlanır. elde çok su kalmamalı sadece el ıslanmalıdır.

    ""kebap piştikten sonra yağı emdirilen pide ile çekilip tabağa alınır. ekmeğin de sıcak, yağlı ve lezzetli olması sağlanır.

    ""adana kebap çorbayla, pilavla, patates kızartmasıyla, yoğurtla, cacıkla, püreyle, sosla, tereyağıyla, salçayla, mezeyle falan servis edilmez. klasik olarak ezme salata, çoban salata, soğan salatası, pişmiş soğan,biber ve domates ve varsa mekanın kendine has salatasıyla servis edilir.

    ""bazen kebap gelmeden önce iştah açması amacıyla fındık lahmacun, peynirli pide verilebilir. ancak bunlar sadece bir lokmalık olur. asla ve asla kebap lahmacunun içine sarılarak yenmez.

    ""yanında şalgam ve ayran güzel gider ama gazlı içecekler de sıkla tüketilmektedir.

    ""dürüm olarak tüketilecekse dürümün içinde havuç, marul, karalahana, patates kızartması, sos, tereyağı, patlıcan gibi şeyler bulunmamalıdır. dürümün salatası da klasik sunumdakilerle aynıdır.

    ""düzgün kebapçılarda genelde servis ve dürüm aynı paradır. çünkü malzeme aynı dolulukta olur.

    ""kebabın orijinal formunda yapılan her türlü oynanma adanalılar tarafından tepkiyle karşılanır.

    ------urfa kebapta bu özellikler bulunmak zorunda değildir ve büyük oranda da yoktur. gördüğünüz üzere aradaki tek fark acılı acısız olması değil. ama urfa kebabın harcında biber yoktur bu doğru.

    http://www.adanakebabi.com/adana.jpg

    http://habercininyeri.files.wordpress.com/…pg?w=448

    http://www.yemektarifleri2.com/…na_kebap_tarifi.jpg

  • yaşadığımız, yaşamaya çalıştığımız ülkedir.
    bazılarımızın uyuduğu, bazılarımızın öldüğü ülkedir.
    askerinin yan gelip yatamadığı ülkedir.
    anlık istihbarat alan ülkedir.
    dünyanın süper gücüyle müttefik(!) olan ülkedir.
    terörün demokratik hak(!) olduğu ülkedir.
    türk olduğunu söyleyenin faşist olarak damgalandığı ülkedir.
    teröristler halaylarla karşılanırken, komutanların hapse atıldığı ülkedir.

    çok uzak değil. benim ülkem türkiye...

    edit: imla

  • iki kat mesafeye rağmen, 10 öğrenciyle birlikte öğretmenlerin geziye gittiği sırada, okuldakilere farkettirmeden, sosyal ve matematik bölümü hocalarının ve bölüm başkanlarının ofisinin yerini değiştirmek. az buz değil odalarda 8-9 bilgisayar, yazıcı, 5-6 kitaplık, misafir koltuğu, onlarca masa sandalye bulunan odayı kapıdaki tabelaları da dahil yerini değiştirmemiz.

    bu operasyonu yapanları uzun süre aramaları, 10 kişinin işin içinde olmasına rağmen açık vermememiz, odaları geri taşımaya üşendikleri için öyle kullanmaya devam etmeleri :)