hesabın var mı? giriş yap

  • yıllarca zinanın dibine vur, gece hayatı deyince akla ilk gelen isim ol, ondan sonra namaz güzellemeleri... al sana türk işi dindarlık!

  • benim bu. elimden geldiğince hesabı kasada öderim. hoşuma gitmiyor hesap istemek garsondan. 10 liralık hesaba "pardon hesap lütfen" mi dicem. dük müyüm ben aq? efendi gibi kasada hesabımı öderim bahşiş verceksem orda "üstü kalsın" der çeker giderim. şova gerek yok.

  • ulan benim babannem, kırsalda, 85 yaşında bütün gün tlc'de ağır yaşamlar izliyor kadın, trt sikinde değil.

    senin kırsal dediğin yer serengeti mi sanıyorsun türkiye'de, herkes herşeyi biliyor takip ediyor bu ülkede.

    millet seni sevmiyor aq sev mi yorrrr, sana güvenmiyorrrr yahu. tayyip'ten illalah etmiş,cebinde metelik kalmamış bir millet sırf karşıda sen varsın diye mecburen tayyip'e oy verdi ulan söve söve, lanet olsun sana be kardeşim, allah kahretsin ya.

    mazlov hiyerarşisi gibi millet seni görünce önce güvenlik diyor amk ülkesinde senin pkk seviciliğin yüzünden, rezil herif.

  • aferin aferin, yine her halta yapıştırın kezbanlık yaftasını. sonra düğün gününde böyle tepki veren adamlar üç ay sonra kahvaltıya gelen çay yeterince demli değil diye eşlerinin başından aşağı kaynar çaydanlık devirince de "kezbandı ama yaa" dersiniz.

    verilen tepkiyi normal karşılayan kişilerin acilen bir "öfke kontrolü" sebepli uzmana görünmeleri tüm milletin hayrına olacaktır.

    (verilen demli çay örneği ve daha nicesi bu topraklarda gerçekten yaşanmıştır.)

    http://kadininstatusu.aile.gov.tr/…apor_mizan_1.pdf

    az biraz vakit ayırıp şu raporu okuyun, kadınlar ne boş bahanelerle ve bazen sırf adamın canı öyle istiyor diye şiddet görüyor, gerçeklerle yüzleşin. ondan sonra yine özelden "kezban" diye taciz edersiniz.

  • edit 2: bir arkadaştan george orwell sözü,
    düşünün çünkü henüz yasaklanmadı

    düşünüyorum da, hepimizin mi bu kadar kaybedecek şeyi var. kişisel özgürlüklerimiz o kadar kısıtlanmış ki, duvarları olmayan bir hapishanedeyiz. korku imparatorluğu mu bu? öyleyse, hakikaten neyden korkuyoruz?
    dayatmaları kabullenerek daha nereye kadar varacağız? farkında mısınız adı şeriat olmayan, ama muhafazakarlığın dibine kadar dayatıldığı iki yüzlü, sahtekar bir ülke olduk.
    son yasakla,
    her daim içen birisi değilim, ama istediğim zaman, dışarıda içmeyi geçtim, parasını verip birşey alamıyor olmak, bunun bana dayatılıyor olması ve buna sesimin, sesinin çıkmıyor, çıkamıyor olmasından nefret ediyorum.
    gittikçe boğuluyorum, insan görmek istemiyorum ama çekip gidip bir yeşillikte, deniz kenarında öyle boş boş oturmaya bile izin yok.
    herkes birşey olsun istiyor, ama beklemek, umuda boşa kürek çekmek gibi.
    debelenmesek bile batıyoruz, yalnız, çamura değil, bildiğin boka, ta ki nefesimiz tükenene kadar.

    kadehlerinizi kaldırın gençler,
    en çok da kimin o bok çukurunda boğulmasını istiyorsanız ona.
    şerefe...

    edit: gelen bir mesaj,
    " 1920li yıllarda ülkenin fabrika ayarlarıyla oynadınız şimdi bir babayiğit çıktı ve ülkeyi fabrika ayarlarına geri döndürüyor"

  • metroda o kadar insanın ortasında bıçakla bir kadına saldırabilecek cesareti kendinde bulabilen bir kişinin mutlaka daha önce de vukuatları vardır.

    sorun şurada: böyle potansiyel katilleri cezalandırmayan ve aramızda dolaştıranlar o koltuklarında neden oturuyor?

    bu arada kadına da helal olsun, hiç korkmadı.