hesabın var mı? giriş yap

  • bu insanın yaptığı adamlıktır, efendiliktir, kendinden başkasını düşünmektir.

    haberler doğru ise adam paralarını neden bu kadar geç yatırıyorsunuz diye hesap sorup diziden uzaklaştırılıyor. takip etmiyorum ama yazılanlara bakılırsa bir kaç bölümdür yok piyasada.

    millete ne kadar yabancı bir işle uğraşıyorsa diziyi bitirecekse oynamasın, diziyi mahvetmesin deniyor. lan senin iki dakikalık seyir zevkin için uğraşan emekçilerin hakkını savundu diye adam işinden oluyor. belki de iş bulamayacak böyle davrandığı için belki. sen bu adama arka çıkacağına destek vereceğine, iki dakikalık dizi keyfimiz vardı piç etmesin diyebiliyorsun. ayıptır, günahtır lan.

    az akıllı olun, şu adama destek verin. yapımcının veyahut dizi ile alakalı kim varsa mail adreslerini bulup taciz edin, facebook sayfalarını işgal edin. bu adam canımız deyin. bu adama yapılan haksızlık bize yapılmış demektir deyin. böyle insanları harcatmayın oğlum!

  • debe editi: #115674846 afiyet olsun.

    cag kebabi %100 kuzu eti veya oglaktan yapilir.
    doner cogunlukla dana + kuzudan yapilir dana eti baskindir.
    cagda kiyma olmaz.
    bazi yorelerde donere kiyma konur bazilarinda direkt kiymadan yapilir.
    cag kebabinda reyhan olur.
    donerde olmaz.
    doner tam pismis olarak servis edilir.
    bu yuzden dik olarak takilir ve yagini daha az kaybeder.
    kuzu eti zaten cok yagli oldugundan yagini kaybetse de lezzetinde eksilme olmaz.

    birinin dik birinin yatay olmasinin sebebi budur. eskiden doner de yatay yapilirdi ancak eti kuru oldugu icin sonradan dik yapilmaya baslanmistir.

    hatta bu konu hacivat karagöz neden öldürüldü filminin ufak bir sahnesinde irdelenmistir.

    ayrica;
    cag kebabinin pisirmesinin bir kismi siste donerek bir kismi ise cag ya da bico adi verilen porsiyonluk sislerde yapilir.
    cag cok yedirtir.
    doner bir yerde tikar.

    ikisinin tadi size ayni geliyorsa kotu bir haberim var;
    muhtemelen tat alma duyunuzu kaybettiniz, korona oldunuz.

  • ortalama türk halkının, suç işlediğine dair somut delil olmayan birisine müebbet verildiğini görünce sevinmesi ülkenin seviyesini ve hukuka verilen değeri gösteriyor. ülkecek biz buyuz, kimse suçu ve suçluyu dışarıda aramasın.

  • leonardo'nun çift `bushido` samuray kılıcı, raphael'in çift `sai`, michelangelo'nun `nunçaku` kullandığı ortamda, donatello'nun `bo` adı verilen dandik uzun sopayı kullanması haksızlığıdır. ne zaman donatello saldırıya geçse, sopası bir kılıç tarafından doğranmakta ve un ufak parçalara ayrılmaktadır. halbuki donatello'ya yapılan bu ayrımcılık, dikkatli rönesans kaplumbağası sevenlerin gözlerinden kaçmamaktadır. yazıklar olsun. bir katana'yı çok gördünüz donatello'ya.

  • turkiye'den yunan adalarindan birine gelen kacak motordan inerken sirilsiklam olan bir aileyi calistigimiz odaya aldilar dun. birisi yasli bir anne, uc genc kadin, iki cocuk, ve bir genc adam, sonradan anlattilar, o da evin tek oglu, cocuklar buyuk ablasinin. adam uyusturucu bagimlisi oldugu icin bosanmislar.

    coculklar 5 ve 6 yaslarinda, bir kiz bir oglan, tir tir titriyorlar. hepsine ic camasirina kadar giysi bulmamiz gerekiyor. cocuklar coraplarini ayakkabilarimi cikariyorlar, cocuklara giysi ve ayakkabi hemen buluyoruz, sorun kadinlarda ozellikle yasli annede. elbise gonderenlerin arasinda onlarin giyinme stilini dusunen olmamis. yasli kadina pembe pelus bir palto buluyoruz. evet cirkin ama en azindan biraz uzun ve bol. onlari giydirmemiz cok uzun suruyor, ama sonunda eski islak elbiserini odanin artasina birakip gidiyorlar.

    ama daha sonra teker teker gelip eski islak elbiseri geri istiyorlar, elbiselerin birinin cebinde kalan bir seye ihtiyaclari var ve onu bulmalari gerekiyor. bizler bu arada nijerjali bir gurup kadin ve erkegi giydirmege calisiyoruz, oda kucuk, gelen gurup buyuk, erkeklerin ayaklarina ayakkabi bulamiyoruz, elimizdeki erkek ceketleri de onlara gore kucuk. afganistanli kadinlar aglamakli, kocaman nijerjalilarin arasindan suzuluyor, odanin arkasindaki elbiselini biraktiklari bolgeye girmeye calisiyorlar. fransiz gonullu franchie onlara kiziyor, onlari bagirarak disariya cikariyor. boyunlarini bukup geri gidiyorlar, ama bir muddet sonra gene geliyorlar. dillerini bildigim icin olmali benimle konusmak istiyorlar. yok, bulamiyoruz eski elbiselerinizi, atmis olmalilar burada degil, diyorum ama, sesim tiz mi cikiyor yoksa? kadinin yuzundeki ifade icime kaziniyor, ama yapacak birsey yok, odada bir suru islak nijeryali var, onlara kuru elbise bulmak lazim.

    herkes giydirilip gittikten sonra gene stoklama isimize donuyoruz, gelen kutulari acmak ve elbiseleri kadin, erkek, cocuk ve beden olarak ayirmak bizim isimiz. kutulardan birinden islak bir naylon torba cikiyor. ufacik. ıcinde birkac madeni para, yesil plastik bir tespih, siilerin namaz kilarken alinlarini dayadigi, kerbaladan geldigine inanilan kirmizimsi toprakla yapilan ufak, kenari kirik bir namaz tasi (muhur). arkadasim bu ne diyor. hemen anliyorum, o kadinlarin aradiklari bu olsa gerek diyorum. kadin herhalde giyinirken sonra alirim diye onu oraya koydu, veya baska birisi islak elbiseleri toplarken onu oraya dusurdu. aile hala disarda bekliyor, endiseli. islak plastik torbayi kapiyorum onlara gosteriyorum. bu mu kaybettiginiz? diyorum. baslarini salliyorlar, gozleri doluyor, bana sariliyorlar, sanki onlara amerika vizesi vermisim gibi mutlular. ama anliyorum, yaban ellerinde bir daha kimbilir ne zaman ellerine gececek namaz tasi ve tesbih onlari birakip gittikleri topraklara baglayan seylerin su anda en onemlisi. ve o kucucuk torbanin ne oldugunu bildigimiz, onlari anladigimiz, ve hatirladigimiz icin minnetarlar.

    bazen birilerinin seni dinlemis olmasi hayattaki en onemli sey olabiliyor.

    debe'ye girdigimi sayesinde ogrendigim yardim kampanyasina cagri.
    (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)

  • işte bunlar hep tasarruf... saat neredeyse sabah 8, ama sokak lambaları yanıyor. evlerde lambalar yanıyor. işyerinde kambalar yanıyor. hep tasarruf.
    bu suudi saatine eşitleme fantazisine, tasarruf kılıfı uyduran itü yıkılsın, yerine 15 temmuz şehitler lunaparkı yapılsın.

  • dışarda yemek yeme kültürü çok yaygın. market reyonlarında mikro dalgada ısıtıp yiyeyebileceğiniz bir sürü yiyecek var. bizim gibi evde yemek pişirmelerine gerek yok. evleride o kadar küçük değil. ben 1 ay kaldım tokyo'da. gözlemlerim bunlar ama elbette evlerinde büyük bulaşık makinesi kullanan çok insan vardır. herhangi bir japon'un evine gitmediğim için bilmiyorum. çok ama çok başka yaşıyorlar. adamlarla aramızda büyük fark var. tercih sunsalar bana asla onların düzeni içinde yaşamam. duygusuzlar.

  • yanlış hatırlamıyorsam zamanında sözlükte birisi 'türkiye' başlığına şöyle yazmıştı: "kuralına göre yaşayan insanlara son otuz yılda çok büyük bir kazık atmış ülke."

    debe editi: "efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. en doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur. medeniyetin gerektirdiğini yapmak insan olmak için yeterlidir..." m.k. atatürk