hesabın var mı? giriş yap

  • olsun lan. bir an önce olsun..

    " akp öncesi tüp kuyruğu, süt kuyruğu falan olurdu. ekmeği bile karne ile alırdık" diyen çomar amcamı; ekmek kuyruğunda görmek için can atıyorum..

    ssk da batsın amk. su veren itfaiyenin hortumunu s*keyim.

  • "öpüşeceğimiz insanı da biz mi getiriyoruz yoksa içeride veriyorlar mı?"diye sorduran olay.

  • üniversite sınavlarının yapıldığı güneydoğu'daki bazı merkezlerde pkk'lı veya pkk sempatizanı salon amirlerinin/gözetmenlerin pkk'lı piçlerin çatır çatır kopya çekmesine müsaade etmeleri sebebiyle rastlanan bir durumdur.

    bu sayede odtü'ye, boğaziçi'ne, itü'ye girebileni çoktur da mezun olabileni pek yoktur. ya ders başarısızlığından atılırlar ya da bir noktada dağa çıktıkları için devamsızlıktan. olmadı eylemde vs geberdikleri için kayıtları silinir.

  • bir nevi polyannacılıktır.

    tam olarak, herhangi bir konuyu veya durumu oldukça iyi temennilerle kendinden yana iyiye yorma anlamında çevirebiliriz.

    yani biraz da işine geldiği gibi anlamacılık vardır. ama bu ikisini birbirinden ayıran o çizgi burada tamamen masumane duygularla bu isteğin yapılması.

    yine de karamsar olmaktan iyidir <3

  • roma ordusunun döneminin en güçlü ordusu olmasının sebepleri:

    talim: roma döneminde orduya "exercitus" denirdi. exercitus, tahmin edeceğiniz üzere bugünkü "exercise" ile aynı anlama sahiptir. roma ordusu, yıllar boyunca reforme edilmiş ve değişikle uğramış olsa da, bu temel ilke her zaman korunmuştur. roma askerleri için başarıya giden yol talimden geçmekteydi.

    adaptasyon: romalılar, tarih boyunca çok farklı düşmanlara karşı, çok farklı konjonktürlerde mücadele etmişlerdir. roma'nın reelpolitiği ve stratejisi değiştikçe ordu da değişmiştir. ancak bu bir istikrarsızlıktan çok, roma'nın meydan muharebelerinde her türlü tekniği tanıyarak ezici güç olmasını sağlamıştır. örnek: hoplitler yetersiz kaldığı durumlarda, mızrağın etkisini yitirdiği zaman ispanya'dan gladius denen kısa kılıcı getirmişler ve piyadeleri bunla donatmışlardır.

    istihkam: roma ordusu ilk zamanlarda istihkam konusunda başarılı olmamasına rağmen, sonraki yıllarda bu konuda en başarılı ordu olmuştur. savaş alanında bir ordunun nasıl takviye edileceği, kuşatmaların nasıl başarılı olacağı ve kuşatmalara karşı nasıl savunma yapılacağı konusunda yıllar içinde oldukça tecrübe kazanmışlardır.

    savaş mentalitesi: romalı komutanlar, hiçbir zaman sahada kazanmayı savaşı kazanmaya denk görmemişlerdir. çok zor durumlarda önemli geri dönüşler ile muzaffer olmuşlar, zafer sarhoşluğuna kapılmamışlardır. bundan dolayı savaşın arka planında sayısız taktik geliştirmişlerdir.

    militarist gelenek: roma'da özellikle cumhuriyet döneminde asker olmak kutsal bir iş sayılmış, pietas denilen erdeme (tanrı'ya ve orduya sadakat) sahip olmak zaruri görülmüştür. zengin fakir fark etmeksizin insanlar savaş alanında yer almış, savaştan sonra galip komutanlar jüpiter tapınağı'nda törenler yapmışlardır.

  • yılmaz hocam selamlar. özür dileyerek söylemem gereken bir şey var.
    sizden nefret ediyorum..

    yanlış hatırlıyor olabilirim ama 1998 ya da 1999 yıllarıydı. 10 yaşlarında falanım. o zamanki ismini hatırlamıyorum ama şimdiki adıyla çanakkale dardanelspor'u çalıştırdığınız dönem.

    8-12 yaş altyapı futbolcu seçmeleri yapılacak. babamları güç bela ikna edip; çanakkale'ye geldim. yol bilmem, iz bilmem. nasıl heyecanlıyım bir görseniz. laf aramızda kendime de çok güveniyorum.
    o zamanlar; şimdiki gibi saat başı otobüs yok tekirdağ'dan çanakkale'ye. sabahın köründe çanakkale'de olmuştum çok iyi hatırlıyorum. tam 6 saat tek başıma bekledim.

    ismini hatırlamıyorum ama sarı uzun saçları olan bir altyapı hocası vardı. siz sanırım o dönem a takımı çalıştırdığınız için; futbolcu seçmelerinde o görevliydi. belki de futbolcuydu, emin değilim. nejat mı, necdet mi öyle tuhaf bir ismi vardı. (necdet diyelim.)

    önce 12 yaş grubunun maçı oynandı. hocam görseniz; nasıl da yeteneksiz çocuklar. bir çoğu top sürmekten aciz. taş çatlasın 1 ya da 2 çocuk vardı dikkat çeken. onlar da zaten hemen kenara çağrılıyor ve iletişim bilgileri isteniyordu.

    sonra 11 yaş grubunun seçmeleri yapıldı. ülke futbolunun şu anki halinin tek sorumlusu bu yaş grubu olabilir hocam. ben bu kadar yeteneksiz bir topluluğu bir arada hiç görmedim. izledikçe heyecanım artıyor, izledikçe kendime daha çok güveniyordum. hepsi rezalet. o sarı saçlı altyapı hocası bile sıkıldı izlerken, o derece kötüler.

    ve nihayet sıra bize geldi. 1988 doğumlular. siz bilmezsiniz; bu nesil insanlık tarihinin en şanssız neslidir hocam.
    dünya kupası oynanır mesela. 7'den 70'e herkes ekran başındadır, sadece bizim nesil izleyemez. biz o saatlerde liselere giriş sınavı için ter döküyor oluruz. kosta rika maçının ikinci yarısına yetişmek için; geleceğini feda eden şanssız bir nesiliz biz.
    sınav sistemi değişir örneğin, yine bizi vurur. bedelli çıkar, sadece bizi kapsamaz. işte öyle tuhaf bir nesiliz.

    neyse hocam.
    turuncu formalı takımın orta sahasındaydım. maça başlayalı daha 1 dakika olmamıştı ki; tesislerin kapısından içeri girdiniz ve necdet hocayı yanınıza çağırdınız. necdet hoca da maçı bırakıp; hemen yanınıza koştu. tam bir yalakaydı.

    ''boyron hocom.''

    ve ben o gün hayatımın topunu oynadım yılmaz hocam. 4 tane gol attım, çalımlamadığımın da hatrı kaldı. ama izleyen yoktu be hocam. sahaya dönüp bir kere olsun bakmadınız. bakmadığınız gibi; bakanı da engellediniz. hayatımı mahvettiniz hocam, futboldan soğuttunuz. eğer o gün yarım saat daha sabretseydiniz; belki de bugün milan'da oynuyordum hocam. ama şimdi? milan maçında 2.5 gol üstü olsun diye bekliyorum.

    sahi hocam!! neydi o kadar önemli olan?

  • görme engelli oğlunu evde dört duvar arasına sıkıştırmayıp, hayatın içine katarak gerekirse stadyuma bile gideriz seninle diyen muhterem bir baba.

  • hürrem: "sarayda eğlence istiyorum. hiçbir masraftan kaçınmayın."
    napcan hürrem? tiesto'yu mu getirteceksin. ulan 2 yıldır gördük ki en büyük olayınız lokma dağıtıp, meyve tabağı yaptırtmak.

  • günümüz teknolojisinin kameralarının dahi gerçek göz görüntüsüne ulaşamadığı* düşünülecek olursa, "daha gerçek" olana giden yolu ve yöntemleri düstur edinme iddiasıyla yola çıkan öncülerinin sağlam bir çelişkiye toslamasına sebep olmuş sinema akımıdır. örnek vermek gerekirse, akşam saatlerinde* odasına girip bir eşyasını arayan karakterin eylemini izlememiz mümkün olmaz. dogmaya göre, gerçek bir iç mekanda gerçek zaman ve ışıkla çekilmesi gereken bu görüntüler gerçekte olduğundan çok daha karanlık olarak bize ulaşır.

    yine de getirdiği sıkı kalıp ve yaklaşımlarla sinemacıları yaratıcı yöntemler geliştirmeye zorlaması bakımından kıymetlidir. sinemada gerçekçi bir dil yaratabilmenin önemi üzerinde duranlar ve perdenin hayata açılan bir pencere olması fikrinden haz duyanlar minimalist sinemanın sunduğu değerlere eğilebilirler. böylece evet belki film biter ama perdenin ardında hayat akmaya devam eder. sinemada minimalizmin öncüsü kabul edilen robert bressonun pickpocket filmi* meraklılarına epey fikir verecektir.

    türkiye sineması için konuşacak olursak, tam anlamıyla minimalist diyemezsek de yeşim ustaoğlu, sinemada gerçekçiliğin nasıl inşa edilebileceğine dair iyi örnekler sunmaktadır.

    yani neymiş? gerçeğe giden yolda, gerçeğin dahi kendisine alan bulmakta zorlanacağı dogmalar yerine "disiplinli özgürlük" mottosuyla**hareket etmekte her daim fayda vardır.

  • efendi adam mesaj atar.

    -merhabalar nasılsınız acaba.
    -sie amk tacizcisi bir de üniversite okumuşsun.

    cinayet şüphelisi, dayakcı mesaj atar.

    -tekten gireyim mi sana
    -olur al sana konum al al al.

    eyvallah hanımlar.