ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
almanlar yapmış abi dedirten ürünler
-
(bkz: unimog)
türk silahlı kuvvetlerinde kullanılan köşeli tasarımlı ve dikdörtgen farlı tipleri, zamanında (70'li yıllar) marshall yardımı nedeniyle ile ordumuza verilmiş brandalı ve yuvarlak farlı versiyonları, istanbul büyükşehir belediye itfayesinde görebileceğimiz modern versiyonu hiç farketmez; en uçuk ve güçlü kamyonlardan biridir. kendisiyle yarışabilecek ender üretim ise rus öküzlüğüne sahiptir;
(bkz: kamaz)
izmir gündoğdu meydanı'ndaki mahşeri kalabalık
cern deneyi'ni çürüten fen bilgisi öğretmeni
-
bilimden anlayan birileri gelsin de bok atsın şu deneye. ben anlamıyorum
zor olsa gerek istanbul'da yalnız kız başınıza
-
ifşa twiti altına yazılan cevap twitlerden:
"ablacım madem rahatsız oldun ne diye cevap veriyorsun madem cevap verdin ne diye ifşa ediyorsun"
ceketlerimizi çıkarabilir miyiz
-
baska okullari bilemiyorum, amma bizim okulda ortaokul ve dahi lise boyunca ceketleri cikarmak icin hocalardan izin almak gerekiyordu. ondandir ki yaz gelip de sinif isinmaya basladiginda "ceketlerimizi cikarabilir miyiz" sorusu ve onu sormaktan sorumlu birileri olurdu. bu soruya cogunluk olumlu yanit verilse de, olumsuz yanit verildigi de oluyordu. bu tip yanitlari veren hocalarin ogle teneffusunde ogretmenler odasina kendisini kabul ettirememis, okul bahcesinde tek basina gezen tuhaf tiplerden ya da (ifrada kacmak gibi olmasin ama) okul mudurlerinden olusmasi tesaduf olmamali.
neyse, ceketi cikarabilince bir rahatlama, kisa sureli de olsa otoriteden yirtma hissi geldigini cok net hatirliyorum. ve fakat o seneler icinde "neden ceketimi cikarmak icin bu dudukten izin almam gerekiyor?" sorusunu irdeledigimi, dert edindigimi hic hatirlamiyorum. bunlar bana o zaman dert olaydi, ergenligi bu denli gec yasta yasayip, sinir ve asabiyete rotarla ulasmis olmazdim sanirim. zamaninda yasardim fak di sistim'i, zamaninda alirdim hirsimi. kismet buguneymis.
ali koç'un garsona sorduğu kokteyl sorusu
-
garson ezikleme sorusu. ne kadar ayıp, kaç yaşında adamsın, yakıştı mı?
garson arkadaş, bir sonraki sefer içinde ne olduğunu bilecektir. içindekiler +1 olarak.
starbucks'tan elinde kahveyle çıkan insan
-
levyeyle mi cikacakti amk dedigim insan. baska neyle cikacak olm, mal misiniz? (duz adam taylan)
maaşla zengin olunacağını sanmak
-
yüksek maaş alıyor diye sınıf atladığını sanan bir grubun içler acısı hali. görünen o ki zenginliğin tanımını bilmeyenler var etrafta.
yönetici müdür direktör ne olursan ol o maaşla zengin olamayacak ve zengin gibi yaşayamayacaksın. "bizim site çok nezih" diyorsan hala zengin değilsindir emin ol. o site kelimesinden bi kurtulman lazım. bana hiç "metrobüs çok zaman kazandırıyor"larla, "bazı günler arabayı almıyorum"larla gelme, hala bir ayağın metrobüsten kesilmediyse zengin değilsin. kaliteli diye gittiğin spor salonlarında et ete spor yapıyorsan zengin değilsin. bebek'teki kafelerde sıraya yazılıp kısa mesaj gelince içeri girebiliyorsan, kusura bakma daha çok yolun var.
ha sen iyi yaşarsın, görece iyi yaşarsın. ama zengin değilsin. zengin olduğunu sanma. etrafında gördüğün şovmenleri de zengin sanma.
ne zaman ki günlük hayatta karşıma çıkmazsın, o zaman şüphelenirim işte. zengin falan mı oldun da ortalarda görünmüyorsun diye.
edit:
zengin sevici değilim
zengin düşmanı değilim
zengin hiç değilim....
zengin taklidi yapanlara gıcığım biraz. neysen osun lan.
bu ülkede üç evi bir yazlığı olana zengin denildiği için bunlar türedi işte.
zengin kimdir biliyor musun? bak şu haberde var. türkiye'de hem de.
chp'den 40 milletvekilinin istifa etmesi
kabataş yalancılarının kılıçdaroğlu'na dava açması
-
kemal kılıçdaroğlu'nun kabataş yalanına yönelik eleştirisine havuz medyasının popüler yancılarının başlattığı yine ortaklaşa bir harekat.
işte o isimler:
ahmet kekeç - star gazetesi
ardan zentürk - star gazetesi
halime kökçe - star gazetesi
murat çiçek - star gazetesi
saadet oruç - star gazetesi
ersoy dede - yeni akit gazetesi
kenan alpay - yeni akit gazetesi
fuat uğur - türkiye gazetesi
abdülhamit güler - sabah gazetesi
mahmut övür - sabah gazetesi
esra elönü - haber 7
abdülkadir selvi - yeni şafak gazetesi
kemal öztürk - yeni şafak gazetesi
merve şebnem oruç - yeni şafak gazetesi
yasin aktay - yeni şafak gazetesi
bu arada hatırlatmak gibi olmasın:
yargılanacaksınız
lost'ta türk olması durumunda olabilecekler
-
- sayid kardeş, seni yakın gördüm ondan anlatıyorum, dinle hele.
- domuz bana ters locke birader, kusura bakma
- o gemi batar söyliim.
- sawyer senin aklını alırım, delikanlı mısın lan!
- bu adada gömülü hazine var mıdır acaba?
- japon yenge ilhan mansız'ı bildin mi sen?
- boy veriyorum!!
- mis gibi yahu buralar, dönüp de ne yapacağız.
se7en
-
filmin esas vurgusu william sommerset ile david mills arasında gecen enfes diyaloglarda saklidir. iki karakterin dunyaya, hayata bakislari arasindaki tezatliktir asil yansitilmak istenen. bir tarafta dunyayi, bir cocuk sahibi olmak istemeyecek kadar yasanmaz bir yer olarak algilayan sommerset, diger tarafta ise bir fark yaratacagina*, dogru isleyen bir hayat butunlugu icerisinde ortaya cikan carpikliklarin giderilmesinde bir rol oynayacagina inanan mills.
sommerset film boyunca israrla, mills'e katilin kacik ya da anormal biri olmadigini, aksine boktan hayat kosullarinin dogal bir uzantisi oldugunu anlatmaya calisir. mills bunu kabul etmeyecektir, zira evlilik hayatinin ve kariyerinin basindadir, ve bu felsefeyi kabul etmesi gururla oynamakta oldugu dedektif rolunu tamamiyla anlamsizlastirmasi demek olacaktir. oyle degil mi ama? dusunsenize.. bir dedektifsiniz ve cozdugunuz hic bir cinayet dosyasinin, iceri tiktiginiz hic bir suclunun herhangi bir seyi degistirmeyecegine, dunyanin halen eskisi kadar rezil bir yer olacagina inaniyorsunuz. tabii ki karsi cikacaktir mills buna, tabii ki sommerset'in bu zirvalari emekli olacagi icin kurguladigini iddia edecektir. sonlara dogru olan bar sahnesini hatirlayiniz..
bu ikili arasinda cozumsuz kalan mevzu, john doe'nun mesajlari ile bir sonuca ulastirilir ve senaryo da boylece summerset*'ten yana cikmis olur. zaten bu yuzdendir mills*'in film boyunca mutemadiyen summerset'den eksik birisi olarak tasvir edilmesi, verilmek istenen mesajin daha kolay kavranabilmesi icin..
ne yazik ki hikayenin, oyunculugun ve gorselligin golgesinde kaldigi icin pek dikkat edilmez esas olarak soylenmek istenenlere. dusunuldugunde fight club 'in da ayni dertten muzdarip oldugu farkedilebilecektir.
yeni başlayanlar için metrobüs
-
kapı açılmak üzereyken yanınızda duran teyzeye acıyıp "bekleyeyim de yol vereyim" demeyin, o sizi zaten ezip geçecektir. skill level'ı 100'dür kendisinin, sizden tecrübelidir. metrobüste acıma yoktur. herkes kendi başınadır.