hesabın var mı? giriş yap

  • bir başka süper woody allen filmidir.

    "bu kadar ödüle ne gerek var? her zaman ödül veriyorlar. en iyi faşist ödülü: adolf hitler/ der alvy singer."

    woody allen'ın akıl dolu diyalogları, yüzünüzde bi gülücükle izlettirir filmi. diane keaton'ın bol pantolonları, kendisine büyük gelen gömlekler, kravat, yelek ve melon şapkalar içindeki görüntüsü ise moda dünyasını bir hayli etkilemiştir o dönemde.

  • öncelikle, yaşanabilir 7 yeni gezegenin keşfi olayı değildir.

    trappist 1 adı verilen ultra soğuk cüce yıldızın keşfedilmesi. ve bu yıldızın etrafında dolanan 7 adet gezegenin bulunması olayıdır.

    buradaki güneşimizinden bahsedersek; dünyanın etrafında dönmekte olduğu güneşin kütlece yaklaşık %8'ine ve çap olarak %11'ine tekabül etmekte. neden cüce dendiğini anlamışızdır umarım. trappist 1 bizim güneşimizin aşağı yukarı %10'u kadar bir şey.

    gezegenlerimizden bahsedersek; 7 adet bulunmakta. goldilocks bölgesi dediğimiz alanın içinde 3 adet yaşanabilir gezegenden bahsedebiliriz. nedir goldilocks zone? güneşten ne çok uzak, ne çok yakın bir alanda seyri-alem eden ve kuvvetle muhtemel yaşamın temel yapı taşı olarak bildiğimiz su bulunma ihtimali olan bölge. bizim güneş sistemimizde bu tarife uyan sadece bizim dünyamız olduğunu düşünürsek burada 3 adet gezegen bulunması gerçekten ihtimaller açısından muazzam.

    şuraya şöyle bir karşılaştırma da koyayım: veriler

    e - f - g gezegenleri goldilocks zone dediğimiz bölgede konuşlanmış.
    gezegen çapı olarak yaklaşık dünyamızla eş değer diyebileceğimiz çaplarda fakat, kütlece hemen hemen dünyanın yarısına eş değer olduğu söyleyebiliriz. işin bizim için garip tarafı, bu 3 gezegen güneş etrafındaki turunu sırasıyla: 6,10 gün - 9,21 gün - 12,35 gün gibi bir sürede tamamlıyor. yani bizim bir yıllık takvimimiz burada yaklaşık 1 haftada gerçekleşiyor diyebiliriz. dünyada 18 yaşında olan bir kişi bu gezegenlerin birinde yaklaşık olarak 936 yaşında olacaktı gregoryen takvime göre.

    bu 3 gezegen kendi güneşlerine dünyamıza göre yaklaşık 30 kat daha yakınlar.
    şöyle ki; bizim güneşimizin etrafında fıldır fıldır dönen küçücük merkür'den bile 10 kat daha yakınlar kendi güneşlerine.
    düşün ki bu kadar yakın olmalarına rağmen goldilocks zone olarak bahsedebiliyoruz.
    peki neden? çünkü trappist-1 yıldızı bizim güneşimize göre oldukça soğuk ve genç.
    bizim güneşimiz yaklaşık 4.6 milyar yıl yaşında ve sıcaklığı 5778 kelvin olduğunu söylersek, trappist 1 yıldızı en az 0.5 milyar yıl yaşında ve sıcaklığı yaklaşık 2550 kelvin olduğu düşünülüyor.

    cüce yıldızlarına bu kadar yakın olmalarından kaynaklı diğer bir problem ise; (bkz: kütleçekim kilidi)
    bu da demek oluyor ki gezegenlerimizin bir tarafı sürekli gündüz, bir tarafı sürekli gece. ay'ın karanlık yüzü gibi düşünün. merkür'ün güneşe bu kadar yakınken kütleçekim kilidi sebebiyle bir tarafının sürekli karanlıkta kalması, bir yüzü +200 celcius iken diğer yüzü -200 celcius olması gibi. buradaki gezegenlerimiz de koca yürekli merkür'ün kaderini paylaşıyor demek bu. yani şu anda atmosferleri vs net bir şekilde tespit edilmesede bir tarafında sıcaklık değerleri +30 +100 vs iken karanlık yüzünde -30 -100 vs sıcaklık değerleri okunabilecek.
    güneş etrafındaki turlarını 6-12 gün gibi sürelerde tamamladıklarından dolayı mevsimler de bir garip olacak.

    bu 3 gezegenden birinde gökyüzüne bakan biri, diğer 2 gezegenin atmosferini, bulutlarını ve yerküre şekillerini bile görebilecek yakınlıkta bulunuyor. hatta dünyanın aya uzaklığının yaklaşık 1,6 katı olan aralarındaki uzaklık göz önüne alındığında; bazı durumlarda ay'dan daha büyük görünebilecek zamanlar olacak.

    peki bu sistemde uzaylı dediğimiz bir yaşam formu var mı?
    gezegenler incelendiğinde sinyallere yanıt verebilecek veya veren akıllı diyebileceğimiz bir yaşam formuna rastlanılmamış.

    ne zaman gidebiliriz?
    bu yolculuğu gerçekleştirmek için tahmini 100 adet, şu anda mucize diye nitelendirebileceğimiz bilimsel ve teknolojik gelişmeye ihtiyaç varmış.

    trappist 1 kütlece bizim güneşimizin %10'u olduğundan, ve gezegenlerin de bu yıldıza ve birbirlerine oldukça yakın olduğundan, bu 3 gezegenden birinde gün batımı ve gün doğumunu, güneş tutulmasını vs. hayal etmekten garip bir zevk duyuyorum. (gün doğumu ve gün batımı hayal olarak kalırken, ufuk çizgisinde seyahat etmek enteresan olacaktır.)

  • aile dostu olan bir öğretim görevlisinin odasına gitmiştim biraz muhabbet biraz dertleşme amaçlı. kapıyı çalıp içeri girdiğimde hocam okey oynuyordu bilgisayardan. beni kendine çok yakın gördüğü için "ooo hoşgeldin freewave" deyip bir yandan oyununa devam etti. sonra bir iki havadan sudan nasılsın, iyi misin, muhabbetinden sonra hocamın yanına oturup müsabakayı izlemeye başladım.

    ben arada "hocam şu taşı atan bence ben takip ettim ara taş çıktı." filan diye akıl veriyordum. lan birden bir şey dikkatimi çekti. masadaki diğer kişilerin adlarına bir bütün olarak bakınca böyle baya tanıdık geliyordu. sonra içimden lan yoksa deyip "hocam kimle oynuyorsunuz?" diye sordum. karşılık olarak da "hee onlar mı dekan, prof x hoca, prof y hoca."

    oha lan biz de ilim irfan yuvası diyoruz. adamlar üniversitede okeye dönüyor.

  • çok gerçekçi gelmeyen açıklama. film kalitesi olarak öyle oscarlık bir film değildi. aslında bunu kendisi de biliyor, maksat prim yapmak.
    nuri bilge ceylan, zeki demirkubuz filimleri oscar alamayacak, ayla filmi oscar alacak!

  • çocuğu köpekler yemiş yahu, siz neyin kafasındasınız? neyi savunuyorsunuz? rahatsız olmamak mı gerekir bundan? normaldir olabilir böyle şeyler denip geçilmeli mi?

    sokak köpekleri bir güvenlik sorunudur ve çözülmelidir.

    evet tek güvenlik sorunu değildir ancak tüm sorunları aynı anda çözmek zorunda değiliz, hangisini çözsek kar.

  • baskın genlerin baba tarafından geldiğini gösteriyor..

    - ne yaptım ya? ne yaptım ben şimdi; tekmeledim mi, sancı mı verdim? sebebi ne şimdi doğumun!? 0_0
    + sizi dışarı alalım lütfen! :)
    - iyi de ne yaptım hocam ben!? 0_0
    + itirazlar bir şeyi değiştirmeyecek! şu an doğru dönemdeyiz, lütfen dışarı!
    - pff!

    ...

  • bugün itibariyle resmi olarak başlattığım kampanyadır. madem her gün ne kadar denyo, ne kadar öküz bir millet olduğumuzdan dem vurup duruyoruz, bugün ben kendi adıma üzerime düşeni yapmaya başlıyorum daha "insan" gibi bir toplum için. yapacağım şeyler şunlar;

    öncelikle, özellikle sosyal alanlarda - metro, otobüs, bilet gişesi vs - çalışan insanlara mutlaka selam verip kısaca hal hatır soracağım.

    yolda yolakta bekleşen, oturan, bir işle meşgul olmayan insanlara gülümseyerek "merhaba" diyeceğim.

    toplu taşıma araçlarında veya bekleşilen yerlerde dertli gibi görünen insanların yanlarına sokulup "merhaba, iyi misiniz?" diyeceğim.

    gün sonunda aldığım cevapları ve tepkileri paylaşacağım.

    bakarsın destek veren çok olur, "sen de merhaba de!" kampanyası falan başlatır genşler.

  • "şampiyon olamadın, gs'yi yen bari aq" şeklinde güncellenmesi gereken öneri.

    adetullahtandır debe editi : dün maç boyu ve sonunda slaven bilic'e epeyi sövdüm, saydım. maç sonu o açıklamalarını izleyince çok kötü oldum aq. gelip "sırtındaki ceketi verirmisin?" dese verirdim o derece yani. gitmesin lan bu adam! vodafone arena'da bir sene yaşasın hiç olmazsa. duygusallıktan çok kaybettim, çok kaybettik. bir sene daha kaybedelim ne olacak aq? küçülecekmiyiz?

    inanç ve umudun sonundaki zafer, sizin sikilmiş şampiyonluklarınızdan 10 kat daha değerlidir benim için.

  • arkadaşımın başına gelen hırsızlık mevzusudur. yeni mezun olup işe girmiş bir arkadaşımız ziyarete geldi. çok üzgün olduğunu görünce ne oldu diye sorduk. ilk maaşını aldığı gün evlerine hırsız girmiş, bütün parası ve telefonu gitmiş. olayı kendi ağzından dinliyoruz.

    -abi evde 8 kişi yatıyorduk. bir kişi bile tıkırtıya uyanmaz mı? o kadar mal adam nasıl bir araya gelmişiz çözemedim.

    o esnada cep telefonumu arayayım, belki açar diye kendi numaramı aradım. hırsız açtı, o da salak! sen misin benim evi soyan diye sordum, evet dedi.

    "sen nasıl bir adamsın ya. hadi kimliğimi, kartlarımı falan geçtim. hiç değilse bir 20 tl bıraksaydın masada" dedim. öyle diyince özür diledi, "abi zor duruma düşeceğini bilsem bırakırdım" dedi.

    bakmış ılımlı bir hırsız karşısındaki, "beni kimlik ve kartlarla uğraştırma, cüzdanımı bir yere bırak alayım. bir de lütfen cüzdana biraz para koy, maaşımdı o benim, hiç param yok"demiş. hırsız da bunu kabul etmiş.

    ertesi gün belirlenen mekana giden arkadaş cüzdanını bulmuş. gerçekten bırakmış. ancak kimlik, kart falan her şey tamam da; içinde para yok.

    bizimki tekrar arıyor hırsızı. "ya hani para bırakacaktın?"

    hırsızın verdiği cevap bizim koptuğumuz noktaydı.

    -abi valla para koydum içine. şerefsizin biri çalmıştır!

    ------------------------------------------
    teşekkür editi... yazarken bu kadar fav alacağını düşünmemiştim.

  • anneanne kişisine iş yerinde yaşanan bir takım sorunlardan bahsetmektir. siz ne anlatırsanız anlatın, cevap kızım sıkı giyin olarak geri döner.

    -geçen hafta beyanneme süresini atlamışız...
    -aman kızım sıkı giyin.
    -patron maaşları geç öder muhtemelen...
    -o da sıkı giyinsin.

  • servis arkadaşım olmuştu kendisi ortaokulda bir süre. sürekli birilerini döverdi, kabadayı müsvettesi, şişko bir tipti. her akşam ağzı açık ve şapırdata şapırdata pastırmalı, sucuklu sandviç yerdi serviste. bok gibi kokardı servis sayesinde. adam psikolojimi bozdu, pastırmadan-sucuktan sayesinde nefret ettim. şimdi de siyaseti bok etmekle meşgul. türkiye'yi chp'den soğuttu.