ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
serdar ortaç
-
kendisi zamanında ahmet kaya' ya çatal kaşık fırlatırken, geçen gece ibo show'da kürtçe şarkılarda halay çekip kendinden geçmekteydi..
(bkz: binlerce dansöz var)
kitap okurken not almak
-
bir kitaptan mümkün olan en iyi derecede faydalanmak için yapılan eylemdir.
okurken satır aralarına notlar almadıkça; kitabın üst, alt ve yan boşluklarını verimli bir şekilde kullanmadıkça; hatta, kitap sonundaki boş sayfaları kendi düşüncelerinizle doldurmadıkça, üzgünüm, verimli bir okuma yapmış olmuyorsunuz.
bu tıpkı şu soruya cevap vermek gibi bir şey: ''markete gidip çok sevdiğin o çikolatadan aldın ve onu market reyonundan evindeki dolaba 'aktardın' diyelim, dolabındaki çikolatayı tüketip kanına karıştırmadığın sürece gerçek anlamıyla çikolataya sahip olmuş olur musun?''
evet dostlarım, size kitapları işaretlemenin onu sakat bırakmak değil, sevmek olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
entry'nin bu kısmında bir kitaba notlar almak neden okumanın ayrılmaz bir parçası olmalı onu söylemekte fayda var.
ilk olarak, sizi uyanık tutar. bahsedilen uyanıklık ise sadece bilinç düzeyinde değil, tam anlamıyla uyanıklıktır...
ikincisi, okumak aktif bir şekilde yapılıyorsa düşünmektir ve düşünmek de ancak kelimelerle mümkündür.
ve, üçüncüsü, yazmak okurken aklınıza gelen ya da yazarın ifade ettiği düşünceleri hatırlamanıza yardımcı olur ve aynı zamanda yazarla sohbet etmektir...
kitap okumanın tam da olması gerektiği şey işte budur: yazarla aranızda bir sohbet. muhtemelen konu hakkında sizden daha çok şey bilmektedir; doğal olarak ona uygun bir alçak gönüllülükle yaklaşmalısınız. ama kimseye, okurun sadece alıcı olması gerektiğini söyleme hakkını tanımayın. anlamak çift yönlü bir olaydır; öğrenmek boş bir kap olmak anlamına gelmez. öğrenen, kendisini ve öğretmeni sorgulamak zorundadır; öğretmenin ne demek istediğini anladığında, öğretmenle tartışması bile gerekir. o halde bir kitabı işaretlemek, kelimenin tam anlamıyla yazarla olan fikir farklılıklarınızın ya da birliklerinizin ifadesidir.
ufaktan sona yaklaşırken, bahsetmekte fayda gördüğüm konulardan bir diğeri notları nasıl almamız gerektiği yönünde olacak...
bir kitabı zekice ve verimli şekilde işaretlemek için çeşitli yöntemler vardır. satırların altını çizmek, anahtar kelimeleri daire içine almak, boşluklara not almak, ilgili paragrafa bir referans numarası verip sayfa altına bu numarayı tekrar yazarak kendi düşüncenizi yazmak gibi.
nitekim, atatürk de kitaplarına bu gibi tekniklerle notlar alarak okuma yapmıştır.
entry'nin başındaki görselde kubrick'in stephan king'in kitabını nasıl okuduğunu görebileceğiniz gibi, burada nabokov'un kafka'yı nasıl okuduğunu, burada ise jack kerouac'ın dostoyevski'yi nasıl okuduğunu görebilirsiniz.
son olarak, benim yöntemimden bahsedeyim biraz. buradaki renkli boya kalemleri ile ''<'' ve ''>'' olmak üzere iki işaretleme yapıyorum ben kitaplarıma. bu işaretlerin renklerini ise üç sınıfa ayırıyorum: alıntıla, anahtar bilgi ve araştır...
bir kitabı bitirdikten sonra sadece bu renk sınıflandırması çok kısa bir sürede hafızamı tazelememe yardımcı oluyor...
tüm bunlara rağmen not almam gerektiğinde ise ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor.
the saturday review of literature isimli derginin 1941'de yayınladığı bir yazıdan alıntılar yaparak tamamladığım bu yazı, kitap okurken "kitaba" not almak üzerine aslında.
elbette okuma yaparken deftere ya da boş bir kağıda not alan arkadaşlar da vardır, bunun hakkında yazmak ise onlara kalsın isterim.
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
televole'nin televole olduğu zamanlar. yani futbolcular ön planda.
mustafa adlı takımını,soyadını, hiçbir şeyini bilmediğim bi futbolcunun yanına gidiyorlar. amaç bir tane genel kültür sorusu sormak. şu diyalog geçiyor...
-merhaba mustafa sana bir genel kültür sorusu sormak istiyoruz.
-sorun abi.
-bize, senin isminin harflerinden oluşan bir ülke söyleyebilir misin?
-(biraz düşünür) valla bulamadım...kaç harfli?
-3 harfli
-hımmm... (biraz daha düşünür) baş harfi ne?
-baş harfi "f".
-hımmm... yok vallahi aklıma gelmiyor...
-neyse ben sana kıyak yapıp 2. harfi de söyleyim "a"
-hımm... faa... hımmm... yok vallahi bulamıyorum..
-neyse mustafa. sorun değil. ülkenin adını söyleyim mi?
-söyle abi.
-fas.
-hadi lan ordan fas diye ülke mi olur?
somer sivrioğlu
-
patronu acun’un tertip ettiği engizisyon mahkemesi yargıçlarından biri! bütün kibir ve ahmaklığıyla gariban bir çocuğu binlerce insanın önünde küçük düşürme pahasına, bu pespaye tiyatroyu oynamakta beis görmemiştir.
edit: tekrar edeyim: bir suçu varsa rahatsız olan şikayetçi olur. o da yasalar önünde kendini savunur, cezasını çeker! size mi düşüyor yargılamak! sizi ne ilgilendiriyor bir insanın yemek yapma becerisi dışındaki görüşleri, hayat tarzı, ideolojisi. siz kimsiniz arkadaş! yarın acun çıkın takla atın dese, takla mı atacaksınız reyting için! bu kadar mı aç ve çaresizsiniz! çoluk çocuğunuz var! ayıptır günahtır.
berrak turşuları
-
(bkz: kutahya barinaginda kopeklerin birbirini yemesi) başlığında okuduğumuz insanlık dışı olaylardan sonra sağduyu göstererek kalan hasta çocukları (sağ kalanların hepsi hasta diye bilgi aldım, bu durumda hepsi oluyor)eskişehir'de özel bir kliniğe aldırarak bakımlarını üstlenmesiyle gönlümde taht kurmuşlardır berrak turşuları bundan sonra ölene kadar berrak turşuları yemezsem ne olayım
dengir mir mehmet fırat
-
ismi neşe kaynağı haline geldi.
son iki haftada ne dengir mir mehmet fırat dendi , ona şaştım ben arkadaş. "sayın fırat" demiyor kimse. sırayla herkes "ben de telaffuz edebiliyorum oğlum dal sarkar kaltar sarkal" diye mikrofona yanaşıyor.
abartacak ne var bu isimde? mengir fır dengir tırat... bu işte.
üniversiteye yeni başlayacaklara tavsiyeler
-
- lisedeki sevgilinizle ayrılacaksınız. ayrılmayın.
- bölümün en güzel ve popüler kızına yazılacaksınız. yazılmayın.
- yurttan ayrılıp eve çıkacaksınız. çıkmayın.
- kız arkadaşınızın evine yerleşeceksiniz. etmeyin.
- öğrenim kredisine başvuracaksınız. eylemeyin.
- tavsiyeleri iplemeyeceksiniz. canınız saolsun.
kız arkadaşa taksi pahalı otobüse binelim demek
-
tek kelimeyle hayvanlıktır. ben paraya kıyar minibüse bindiririm.
yıllarca yetiştirilen elemanın işi bırakması
-
yetişmiş elemana hala çırak maaşı verenlerin şikayet konusu.
adı üstünde ,yetişmiş. hakkı neyse ver ki kalsın,kusura bakmayacaksın,kimse hayrına çalışmıyor.
5 eylül 2016 hırvatistan türkiye maçı
-
hırvatistan maçıyla tekrar gördük ki seyircisiz bir şeye benzemiyor futbol. bence seyircisiz maç cezası yerine maçsız seyirci cezası uygulanmalı. olay çıkaran seyircilere 90 dakika mal gibi boş saha izlettirilmeli. (bak bir daha yapıyorlar mı?)
çaresizliği anlatan en iyi cümle
acil olarak tv'ye geri gelmesi gereken programlar
-
ilber ortaylı ve celal şengör'ün katıldığı teketek programı. o programlardan aldığım zevki başka hiçbir tv programından almadım.