hesabın var mı? giriş yap

  • standartlar iyidir, buna karşı çıktığım yok ancak açık peynir satışına yasak getirmek nedir? bırakın kardeşim, iyi olan yenilsin! buna da halk karar versin.

    bu ülkede köylüler tarafından yapılan çok güzel peynirler var. her ne kadar biz 10-15 çeşit peyniri bilip tüketsek de artun ünsal'ın süt uyuyunca kitabına göre ülkemizde 200'den fazla çeşit peynir üretiliyor. kimi bölgelerde 50'ye yakın peynir çeşidi var. ancak köylünün durumu ortada -ne yazık ki- bu insanların sizin getirdiğiniz fabrika standartlarına uyması mümkün değil. bunu da çok iyi bildiklerini biliyorum.

    bu yöresel tatlar bizim ülkemizin zenginliği, önemli bir değeri. yeni getirilen düzenlemelerle bu ülkenin zenginliği, çeşitliliği öldürülüyor ve hatta ormanları gibi bilinçli olarak katlediliyor. renkler, tatlar, desenler tekelleştiriliyor; devlet özelleştiriliyor ve birilerine peşkeş çekiliyor. bunu nereden anlıyoruz? konuyla ilgili 19 yıl ülker'de çalışmış ve şimdilerde ambalaj sanayicileri derneği başkanlığını yapan kişinin açıklama yapmasından anlıyoruz.

    diren köy peyniri! direne direne yenileceksin!

    haber

  • abd'de yazılım muhendisi maaşı ortalaması yıllık $82.000

    avrupa'da €42.000

    bir mercedes cla avrupada €23k
    yıllık maaşın yaklaşık yarısı+sınırsız sayılabilecek sosyal imkan

    abd'de $27k
    yıllık maaşın üçte biri+ultra ucuz benzin ve yaşam giderleri

    (lüks segmentin en düşük üyesi) ikinci el mercedes cla'nın türkiyede fiyatı 150 bin tl...
    buradaki muhendisler yilda 450 bin ya da 300 bin+sosyal sahiplenme mi kazaniyorlar da yaşam standartları düşsün?

    buradaki mühendis de isveçteki muhendis de yilda 60 bin kazanabilir ama o 60 binler aynı alım gücüne sahip değil

    (stockholm'den parise ucak bileti 30 euro, venediğe 70 euro...haftasonu git gel, otel 100 euro...
    ıstanbuldan venedige ucak bileti 400 tl, parise 700 tl...oteller 430 tl...nah gider gezersin, ancak pazar günü aydosa kebaba gidersin)

  • adamlar en azından samimi ve bunu yasayla yazılı hale getirmişler.

    bizde de aynı cezalar ve suçlar, muameleler var, ama ne yazılı ne de aleni.

    odtü'de direnen gençler için bunlar ateist, bunlar terörist diyen ben miyim?

  • 24 yıldır erkeğim, yaz aylarında üstsüz gezebilme dışında bir artısını göremedim. kaldı ki bunu yaşlı alman teyzeler de yapıyor.

  • boşanma kararımı aileme üzülecekleri için açıklayamadığımı söyleyince; “sen alt soyundan sorumlusun, üst soyundan değil... oğlun için bir rota belirleyelim, gerisi kendi başının çaresine baksın” demişti

  • osmanlı döneminde istanbul tahtakale'de açılan ilk kahvehane olan kiva han'in sahipleri suriyeli şems ile arap hakem'dir. bu ikili osmanlıda hem kahvenin hem de yeni kahvehanelerin önünü açar. kahve tüketimi arttıkça çubuk, tütün, afyon, nargile tüketimi de beraberinde artar. halk sınıf ayrımı gözetmeksizin bu yeni eğlence mekanlarına akın eder ve kısa sürede kahvehaneler bu sayılanlara ek olarak "her tür numaranın" döndüğü ve döndürüldüğü yerler haline gelir. bu durumdan rahatsız olan yönetim ve yönetime yakın kişiler, şeyhülislam'a fetva çıkarttırarak kahveyi ve kahvehaneleri yasaklattırır. işte o yasaklar!! (bkz: #17037419)

    yasakla beraber kahveler hışımla denize dökülür, kahvehaneler kapatılır ve uzun yıllar halkı soğutmak için bu söylem kullanılır --> ne şam'ın şekeri ne arabın yüzü

    zira o dönemde şeker şam'dan (akılları sıra suriyeli şems'e gönderme yapıyorlar), kahve ise araplardan gelmektedir (arabın yüzüyle de hakem'e laf geçiriliyor, hani kahve de arabın yüzü gibi koyu renk ya) olmaz olsun deniliyor olmaz olsun! bugün gelinen noktada ise ambargolarla şeker az miktarda ülkemiz pancarından, bol miktarda amerika ektirmesi mısırdan, kahve ise brezilyanın çöpe atılacak bunlar kenarda dursun diye ayıklanmış kahvelerinden gelmekte.

    dipçik not: merak edenler için, şems ve hakem bu yasaklar yüzünden tekrar kendi ülkelerine dönene kadar kahvehane işinden hayli iyi para kaldırmış evet.

  • (bkz: #99992248)

    "uzun lafın kısası ben gelecekte disney'in sequel üçlemeyi canon'dan düşürmesini beklemesem de "yokmuş gibi" davranacağına, oraya çok dokunmayan film ve dizilerle devam edeceğine kesin gözüyle bakıyorum."

    disney'in önümüzdeki yıllara dair gelecek planlarını açıkladığı sunumunda tam da bu oldu. tonlarca yeni star wars yapımı duyuruldu ve hiçbiri "sequel üçleme" döneminde geçmek bir yana dursun, yakın tarihinde bile geçmiyor. orada yaşananları baz alıp üzerinden devam ederek sonrasını anlatan herhangi bir yapım da yok. tüm yapımlar orijinal üçleme, prequel üçleme ya da daha öncesi zaman dilimlerinde geçiyor. bunlar güzel haberler.

    anladığım kadarıyla timetline sıralaması şu şekilde olacak:

    (bkz: the acolyte)

    klon savaşları döneminin 200 yıl öncesinde, eski cumhuriyetin altın zamanlarında geçecek ve palpatine'le varlığını ilan eden karanlık tarafın tekrar ortaya çıkışını anlatacak. hikaye ilginç, yapım da netflix'te russian doll'u yapan leslye headland'a teslim edilmiş. russion doll dışında referans yapımı olmadığı için şimdilik şüpheyle yaklaşıyorum.

    (bkz: star wars the bad batch)

    mesela kötü olmayacağına emin olduğumuz işlerden biri bu olabilir. direkt olarak clone wars spin-off'u ve dave filoni lordumuz ve efendimiz olacak arkasında. klonlar biliyorsunuz birbirinin aynısı olmak zorunda kusursuz olmaları için. aynı adlı clone wars bölümünden çıkan bad batch, "kusurlu" ve farklı klonların kurduğu ekibi anlatacak. dizi cumhuriyetin yıkılışından sonra, imparatorluk döneminin en başında (revenge of the sith sonrası özetle) geçecek.

    (bkz: star wars obi-wan kenobi)

    işte buna çıldırıyoruz. yıllardır beklenenin ilanı. tam olarak revenge of the sith ile a new hope'un orta noktasında, imparatorluğun ilanının 10. yılında geçecek. ewan mcgregor'un obi-wan kenobi olarak dönüşünün yanı sıra hayden christensen de darth vader ve muhtemelen flashback destekli bir anakin skywalker olarak geri dönecek. açıklanan kamera arkası kadro da fena durmuyor.

    (bkz: star wars andor)

    işte buna o kadar da çok çıldırmıyoruz. kendi adıma en azından. ortada fazla mücadele olmaması nedeniyle rogue one karanlık disney dönemlerinde çıkan tek iyi gibi filmdi. ancak ne cassian andor karakter olarak ne de rogue one hafızamda fazla yer edebildi. yine de olumlu yaklaşıyorum, şaşırtabilir. rogue one ve dolayısıyla a new hope filmlerinin hemen öncesinde geçecek.

    (bkz: star wars ahsoka)

    çıldırmaya geri döndük. kenobi projesinden sonra beni en çok heyecanlandıran iş. sonra derken de kenobi ancak burun farkıyla önde zaten. clone wars'ta ilk gördüğümde burun kıvırdığımız ahsoka tano pek çoğumuz için star wars evreninin en muhteşem karakterlerinden birine dönüştü. hatta bana göre kesinlikle star wars the clone wars ile yaratılan en harika şey. rosario dawson canlandırmak için çok iyi bir tercih olduğunu the mandalorian ile gösterdi. yapımcıları da dave filoni ve jon favreau olduğuna göre şüpheyle yaklaşacağımız bir konu yok gibi. dönem olarak the mandalorian'la kesişecek, return of the jedi'ın hemen sonrası yani. benim bu diziden en büyük beklentim ahsoka'nın anakin skywalker'ın geri döndüğünü öğrenek mutlu olmasını. bunu bir de luke'tan öğrenirse gönül telimiz titrer.

    (bkz: star wars rangers of the new republic)

    fazla bilgi yok ama dave filoni ve jon favreau isimleri burada da olduğu için rahatlıkla izleyebiliriz. ahsoka gibi rotnp de the mandalorian döneminde geçecek ve anladığım kadarıyla yeni cumhuriyet askerleri odaklı olacak. star wars hayranlarının jedi-sith muhabbeti dışında konulara da aç olduğunun görülmesi güzel.

    (bkz: star wars lando)

    adı üzerinde lando odaklı olacak. dear white people'ın yapımcısına teslim edilmesi ırk kartını çok fazla oynayarak kafa açan bir dizi olabileceği korkusu yarattı bende. buna rağmen solo'da yarım kalan hikayesi devam ederse, üzerine bir de donald glover geri dönerse güzel bir iş ortaya çıkabilir.

    (bkz: star wars visions)

    animatrix'i seven bunu da sever gibi bir seri olmasını bekliyorum. star wars evreninin arka planında kalan hikayeleri anlatırsa tadından yenmez. yeni bir galaxy of adventures olacaksa kalsın.

    disney plus'a duyurulan bu dizilerin yanı sıra birkaç film de duyuruldu. bunların hangi dönemde geçeceği ya da arkasında kimler olacağı henüz belirsiz.

    (bkz: star wars rogue squadron)

    yukarıda yazdıklarımın tek istisnası bu olabilir eldeki bilgiler ışığında. kathleen kennedy'nin açıklamasından anlaşıldığı kadarıyla sequel üçlemenin sonrasında geçen bir film olacak. konsept itibariyle ilginç gözüküyor, wonder woman'ın yönetmeni patty jenkins'e teslim edilmesi de güven veriyor ancak çoğumuzca reddedilen sequel üçlemenin yakınından geçerse star wars fanlarından direnç görebilir. kendi içinde kapalı bir film olarak yeni cumhuriyetin x-wing pilotlarını anlatırsa bu direnci aşar.

    (bkz: star wars a droid story)

    adından anlaşılacağı üzere film olacak. filmin r2d2 ve c3po odaklı olacağı bilgisi dışıdna bilgimiz yok. biraz fazla sütünü sağmak gibi olabilir ama clone wars'taki r2d2 ve c3po bölümleri eğlenceliydi.

    kathleen kennedy'nin suratını görmek giçbir şekilde güven vermiyor bana, hissedarlara da vermemiştir muhtemelen ama bu kadar dizi ve filmden birkaçı iyi bile çıksa bizim için kardır. o yüzden "off çok fazla star wars içeriği üretiliyor" diye şikayet etmeyi anlamsız görüyorum. kötü olanları daha önce de yaptığımız gibi redderek yokmuş gibi davranırız, iyi olanları baby yoda (pardon grogu) gibi bağrımıza basarız.

  • kazıdayız. yaz vakti. 20 tane öğrenci, kazı evinde kalıyoruz. gündüz ne kadar yoğun çalışıyorsak, geceleri de aynı oranda içiyoruz. bozkırın ortasındaki kazı evinde, içki içmek için alternatifler belli... bazıları eski bir ilkokuldan bozma kazı evinin merdivenlerinde içiyor, bazıları bahçe duvarında, bazıları laboratuvarda, bazıları mutfakta.

    hepimiz rock dinliyoruz. kazıya iron maiden külliyatını getiren de var, teoman dinlerken kafa sallayıp kendisini metalci sayan da var. o sene, kazı uzadıkça uzadı. hoca "haftaya bitiriyoruz!" diyor, bir sonraki hafta, tekrar bir hafta uzatıyor kazıyı. yorgunluk artıyor. akşamları içerken neşelenenler, yavaştan hasrete düşüyor.

    çarşamba günleri izinliyiz. kazı evindeki müzik seti bozulmuş. sadece kasetçaları çalışıyor. birkaç kaset bakalım diye bir müzik markete giriyoruz arkadaşımla. raflarda, neşet ertaş'ın ondan fazla kasetinden oluşan best of serisi var.

    "neşet baba alsak iyi olur ama hangi birini alacağız!" diyorum.
    "para dayanmaz o kadar kasete." diyor arkadaşım.
    tezgahtar gençten bir eleman...
    "abi" diyor, "siz istediğiniz şarkıları seçin, ben size karışık bir kaset çekeyim."

    karışık kaset lafını duyunca yaşadığım nostaljiyi anlatamam. karışık kaset çekenlerin nesli tükendi sanıyordum ben. tarih öncesinden çıkagelen bir dinozora bakar gibi hayranlıkla bakıyorum kasetçiye. alıyoruz kağıdı kalemi...
    "çek baba bize bunları!" diyoruz.
    3 saat sonra uğrayıp alıyoruz kaseti.
    doksanlık, önlü arkalı neşet ertaş külliyatı.

    akşam kazı evindeyiz. diğerlerinden mutfağı bize bırakmalarını rica ediyoruz arkadaşla.
    "niye?" diyorlar.
    "biz neşet baba dinleyeceğiz." diyoruz.
    gülüyorlar bize.
    "sizin olsun mutfak.” diyorlar.

    ışıkları söndürüp kuruluyoruz mutfak masasına. biralarımızı açıp basıyoruz play tuşuna. uzatmayayım... iki saat içinde, kazı evindeki tüm öğrenciler yavaş yavaş toplanıyorlar mutfağa. kaseti birkaç defa dinledikten sonra, bir tarafın ilk şarkısı olan ah şu yalancı dünya'yı sürekli başa sararak tekrar tekrar dinlemeye başlıyoruz.

    iki kişi içmeye başladığımız mutfakta yirmi kişi oluyoruz.
    masaların üzerindeki boş bira şişelerinin üzerine mumlar dikiliyor.
    herkes teslim olmuş müziğe, kimse konuşmuyor.
    bazıları başını masaya dayamış, ağladığını göstermeden usulca ağlıyor.

    bozkırın çocuğu vuruyor sazın teline... o sazın teli, bozkırdaki çocukların yüreğine dokunuyor.

  • mahkeme sonrası edit: onedio yetkilileri mahkeme süreci sonunda lokman önsoy ile görüşmüş ve hatalarını kabul edip, telif hakları çerçevesinde tazminatlarını ödemiştir.

    --------------------------------------------------

    daha önce de birçok yazarın/yakınımızın başına gelen olay. en sonuncusu da illustrator
    (bkz: lokman önsoy)'un başına gelmiştir. yazdıklarını aynen aktarıyorum.

    "23.09.2017 tarihinde onedio sitesinin bana ait bir karikatürü kaynak göstermeden ve hatta üzerindeki imzamı ve o zamanlar kullanmakta olduğum web sitesi adresimi silerek kullandığını fark ettim. "türkiye'de bilim neden gelişmiyor sorusuna verebileceğiniz 17 cevap" şeklindeki klasik başlıklarından birine imzasını sildiği karikatürü koymuş, herhangi bir kaynak belirtmemiş ve 19.04.2016 tarihinden bu yana 235 bin tıklanma almış bir gönderi. 22 bin kez de facebook'ta paylaşılmış. yani kısaca karikatür anonim olmuş, piç olmuş.

    bunun üzerine kendilerine bir mail attım. özetle, çizimin bana ait olduğunu, izinsiz paylaşılmasının, kaynak gösterilmeden paylaşılmasının, imza silinerek paylaşılmasının ve bundan maddi çıkar sağlanmasının yanlış olduğunu; karikatürün kaldırılmasını, ama imzalı çizimlerimin yeni bir gönderi düzenlenerek paylaşılmasını istediğim bir mail. böylece yapıcı bir şekilde bu işin içinden çıkarım, diye düşünmüştüm.

    tabii bu bilinçsiz, üretmeyen, kaynak göstermeyen ama herkes tarafından bilinen site ilgilileri gönderdiğim maile cevap vermediler. yalnızca karikatürün altına adımı yazmakla yetindiler.

    ben de savcılığa başvurarak erişimin engellenmesi kararı aldırdım. devam eden süreçte ki sonuna kadar devam edecek, bakalım cevap verilmeyen bir mail nelere malolacak.

    ayrıca;
    evet bunu dert ettim. telif hakkı ihlalinin 6 aydan 2 yıla kadar cezası vardır. telif hakkını ihlal ederek maddi kazanç sağlamak ise işin başka bir boyutu. eser sahibi öldükten 70 yıl sonrasına kadar bu hakları korunur.

    ne idüğü belirsiz, içerik üreten bir ekibi olmayan, üretmeyen ama başkalarının ürettiklerinden maddi kazanç sağlayan bu gibi siteler benim emeğim ve fikrim üzerinden bir kuruş dahi kazanamaz.

    bilen bilir, istediğiniz herhangi bir çizimimi kullanmanız için benimle iletişime geçmeniz yeterlidir. siyasi veya ticari amaçlar altında kullanılmamak kaydıyla izin veririm.

    biraz uzun bir yazı oldu; ama sevdiğiniz bir şarkının, türkünün veya resmin anonim olmasını ister miydiniz? okuyan, ilgilenen herkese sevgiler!"

    söz konusu resim

    ve diğerleri:

    varan 1

    varan 2

    varan 3