hesabın var mı? giriş yap

  • bununla dalga geçen ülkü ocağı kaçkınları hayatları boyunca bir kişinin karşısına tek başına çıkamamıştır.

  • mafia ii'de, arabayı denize karşı çekip, o manzaraya karşı, radiodaki 1940'lı yılların parçalarıyla ve martı sesleriyle beraber alkol almışlığım vardı evde.

  • elektrik süpürgesini sevmesi. süpürgenin önüne yatıp sahibine karnını, sırtını süpürtmesi, süpürülürken mır mır mırıldaması.

    nerde bir kirli, terli, giyilip giyilip sepete atılmış tişört varsa özenle üstüne yatması. snif snif koklaması, ter kokusunu üstüne sindirmesi, ter koka koka gezmesi. kucağına alıp sevenlere "ter kokuyo lan bu kedi o_0" dedirtmesi.

    banyo yapmayı sevmesi. yıkanmak isteyince miyavlayarak musluğu açtırıp altına girmesi, akan suda hep su içip hem de yıkanması.

    laftan sözden anlaması, gel deyince gelip git deyince gitmesi. yaramazlık yaptığında bir şşştt ile yaramazlığı kesmesi. ingilizce anlaması. out deyince dışarı çıkması. (ona demiyo olsam bile)

    saç kurutma makinesini sevmesi. biri saç kuruturken iki dakka rahat bırakmaması, fön makinesi kendisine doğrultulunca çok sevinmesi, orasını burasını fönletmesi, mırlaması.

    manyak mı lan bu kedi?

  • benim bildiğim mourinho denilen adam da futbol oynamadı ama dünya futbolunda çok adı geçer, ama hasan şaş san siro'da gol atmış ve dünya kupasında brezilya'ya da gol atmış. demek ki hasan şaş mourinho denilen adamdan 100 kere daha fazla futboldan anlıyor. hay allahım ya, tartışmayı okumadan konuya daldım ama insanlar her futbol oynayana böyle davranacaksa işimiz yaş, şaş değil.

    edit: mourinho'nun futbol kariyeri için wikipedia linki yollayan arkadaşlara teşekkür ediyorum. bir çok amatör oyuncunun futbol kariyeri daha doludur ve adamla yıllardır bu kadar başarısına rağmen nou camp'da "hoşgeldin tercüman" diye taşak geçerler. ama hala san siro'da golü olduğunu sanmıyorum ve brezilya milli takımına da gol atmamıştır. yani birçok arkadaşın hasan şaş'ı savunduğu argümanlara göre hasan şaş konuşurken mourinho susmalıdır. hay allahım ya bu kadar basit bir şey için bile edit girdirdiniz adama.

  • "x tarihi x rezaleti" başlıklı ilanlar açan yazar ekibine katıldığıma inanamıyorum ama yaşadıklarım o kadar ağırıma gitti ki belki bu şekilde sesim duyulur dedim.

    31 yaşında bir kadinim ve sivas'ta yaşıyorum yaklaşık üç yıldır yürüyemiyorum sadece yüzme havuzunda yaptığım hareketler beni rahatlatıyor ve gevşeyip hareket etmemi sağlıyor.ne yazık ki burada suyla fizik tedavi uygulayan bir merkez yok ama "sana ne oldu","amaaan çok gençmiş","kızım sen bir ziyarete git","vah vaaah" diyen lüzumsuz ve meraklı teyze çok.onlardan uzak olacağımı düşündüğüm ,eşimle birlikte gidebileceğimiz tek yüzme havuzu olan hilton garden inn oteline ait havuza gitmeye karar verdik ki havuzda engellilerin suya girip çıkmasını sağlayan "engelli havuz asansörü"nün olmadığını öğrendim.muhatabımın hilton olmasının verdiği rahatlıkla,asansör yapılmasını rica ettim.ilk tepki çok olumluydu,hemen fiyat alıp taktıracaklarını söylemişlerdi ki bu olumlu hava bir hafta sonra dağıldı.
    tekrar aradığımda,konu hakkında görüştüklerini ve bana döneceklerini söylediler.döndüler de...
    "x bey,3 ay gelecek tek kişi için bu ürünü alamayacağımızı söyledi"
    ertesi gün x bey'e ulaştım,önce geleneksel cümleler sarf edildi;
    "ilginiz için teşekkür ederiz özge hanım,benim babam da felçli biz aynı taraftayız özge hanım" sonra konuya girdi,adam havuzun işletmesini onun aldığını,zamanında yapılması gereken engelli asansörünün yapılmadığı için onun başına kaldığını,masrafından dolayı da programa alamadığını ama çıkmaz ayın son çarşambasında alınabileceğini belirti ekledi "şimdi siz o halde yüzebilecek misiniz?birde cankurtaran görevlendirip para mı vereceğim?"
    bu işin havuz birimini işleten x bey ile olmayacağını anlayınca otelin müdürüne ulaştım,5378 sayılı kanunu hatırlattım,engelli hakları vs vs...müdür tam beş gündür bana dönecek..

    yanii benim yüzmem gerek,düşmeden yapabildiğim tek hareket bu,şöyleyim,böyleyim,şöyle zor durumdayım demek istemiyorum,bir şekilde hayatımı dolu dolu yaşamaya çalışıyorum ama benim yüzmem gerek ve ne yazık ki sivas'ta yaşıyorum.

  • ara ara oluyor bu. hayali bir sesin bana yönelttiği sorulara karşılık veriyorum. kendimle ilgili bazı yanlış bilinen şeylere açıklık getirmeye çalışıyorum. kendimle ilgili merak ettiğim bazı gerçekleri, kendimi de incitmeden yanıtlamaya çalışıyorum. yanıtlamaktan kaçındığım, bazı hassas kitleleri kıracağını düşündüğüm sorulardan espriler yaparak kaçıyorum. karşılıklı gülüyoruz. röportajın sonunda teşekkür ediyorum. havlumu alıp çıkıyorum. ayna karşısında saç kuruturken verdiğim yanıtlardan bazılarını beğenmiyorum. şöyle ya da böyle diyebilirdim, daha şık olurdu diyorum. ama yine de güzel bir röportaj oldu diyerek banyoyu terk ediyorum.

  • çok severim ben bu amcaları. beyaz peynir konusunda çok hassas olurlar ve her yerden beyaz peynir almazlar. ama buldukları yerleri de sürekli değiştirirler. bir dönem köşedeki bakkal süper olur, sonra bozar. bir dönem köşedeki süpermarket iyidir ama bir süre sonra mandırayı değiştirdiğinden orası da bozar. bir ara arka sokakta bir peynirci açılır, bir-iki ay oraya devam edilir. sonra orası da kesmez. bütün bir ömür kahvaltı sofrasında beyaz peynir kritik ederek geçer ve aslında hoş bir durumdur bu. çünkü beyaz peynir hakikaten önemlidir ve iyisi süper olur.

  • erkin koray'ın davulda nihat örerel, bas gitarda rauf ülgün kadrosuyla çıktığı bir konser. böyle bir konserin kaydının gün ışığına çıkışı çok tesadüfidir. 1998 senesinde bir süreliğine yeni zelanda'dan türkiye'ye gelen nihat örerel, o dönemler gökhan aya'nın açık radyo'da hazırladığı mercek programına konuk olur ve programda 70'li yıllarda çaldığı konserlerde nasıl çaldığını akşam dinlemek için konserleri kasede kaydettiğinden bahsedip, o günden günümüze elinde adeta altın değerinde bir arşiv niteliğinde tesadüfi olarak kalmış olan bir kasedi gökhan aya'ya programında çalması için sunar. ilk defa bu programda bu konserden bir mesafeler yorumu çalınır ve koray'ın bu özgün bestesinin o dönemler oldukça uzun gitar soloları ve doğaçlamalar eşliğinde uzunca çalındığı anlaşılır. bu konserde çalınmış diğer şarkılar goca dünya, karlı dağlar, sır, aşkımız bitecek, sana bir şeyler olmuş ve çiçek dağı'dır. 1974 tarihli elektronik türküler albümünden iki parça çalındığını bildiğimiz bu konser, bu albümün turnesi niteliğindedir. bu konserde dikkat çeken bir diğer bir özellik, koray'ın plaklarındaki düzenlemelere nazaran şarkıların oldukça sert elektro gitar tonlamalarıyla çalınmış olmasıdır. o dönemler sahnede fazla konuşmamasıyla (şu anki haline oldukça tezat oluşturacak biçimde!) dikkat çeken koray'ın konserin açılış parçası goca dünya'yı çaldıktan sonra seyircilerle olan diyaloğu aynen şu şekilde olmuştur:
    bugün, çok az ve öz olarak buradayız. bugünün en iyi konserini yapmakta kararlıyız. rüzgar gibi gelip geçeceğiz. alkış yok, hiçbir şey yok; müziğimiz non stop devam ediyor, teşekkürler... (der demez karlı dağlar başlamaktadır.)
    burada erkin koray'ın bahsettiği müziğin non stop devam etmesi, koray'ın bu sözlerinden sonra konserdeki bütün şarkıların hiçbir şekilde ara vermeden inanılmaz bir performansla ard arda çalınmış olmasıyla alakalıdır. bu konser günümüzde nasıl olduğu bilinmemekle beraber bir dönem piyasaya sızıp korsan olarak elden ele dolaşmıştır.

  • son zamanlarda çıkar için yaptığı iktidar yalakalığı tüm ömrünü silip atar mı ki....? bilemedim...

    ama casinolarda 10 yılda tanımadığım ünlü kalmadı. tüm ünlülerin, şarkıcıların, artistlerin 'herkes bana bakıyor mu acaba' tripleri ya da 'daha çok ilgi istiyorum' kaprisleri varken bu adamın sıfır kompleksi, olağanüstü alçak gönüllülüğü, herkese gülümseyerek yaklaşma çabası, sıradanlığıyla her zaman yeri benim için ayrıydı.
    adam sanki casinoya tatile eğlenceye gelmemiş de ramazanda aş evine bi tabldot doldurmaya gelmiş gibi minnettar ve alçak gönüllü olurdu hep. kesme kristaller içindeki 60 yıllık scotchların beğenilmediği yerde, demli bir çay için defalarca teşekkür ederdi.

    kolları dört bir yanı saran, kendinden olmayanı ekmeğe muhtaç bırakan iktidar seni de kirletti ya ne diyelim...

    kimse kusursuz değil ki bu dünya'da, huzur içinde uyu...